Rüzgar öyle kuvvetli esiyor ki
Narin bir dilberin saçlarını savurur gibi
Savuruyordu koskoca ağaçların yapraklarını, dallarını
Bir uğultu bir yağmur düşüyor sonraları
İçim acıyordu yine sebepli sebepsiz
Bir şeyler eksikti
Yağmuru yararak gidiyorum
Yada yağmur beni adamakıllı döver gibi ıslatıyordu
Bu ne soğuktu böyle
Üşütüyordu adamın hem aklını hem bedenini
Günün düş dediklerinin yanına.
Ellerimde sıkılganlığın verdiği bir terleme.
Yüreğimde özlemin getirdiği garip karın ağrısı heyecan
Dizlerde anlamsız bir titreme tutuyor.
Derin bir soluk alıyorum ve geçiyorum.
Zamanda iz bırakanların yanına.
Her yeni gelen gün bir önceki günü
Zamanın tozlu raflarındaki sırasına koyup
Sonraki yeni gelen güne kendini sessizce teslim ederdi
Yürürken
Soluk alırken
Ağlarken
Kısaca yaşarken
Zamanı yaşatan
Onun sayılası yapan
İnsanlığın yarı temiz yarı kirli elleriydi
Rüzgar öyle kuvvetli esiyor ki
Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki
Birileri bir şeylere kızmış olmalıydı
İki kelimenin sonunu getiresi gelmiyordu insanın
Kaçar gibi yürüyordum
Kesme taşlı kaldırımlarda
Zıplama ihtiyacı hissediyordum
Kapatılmayan belediye çukurlarından
Üşüyen ellerim ceplerinde
Seyretmek için alemi
Sığıntı ve sıcak bir cam arkası arıyordum
Daha çok alem beni seyrediyordu
Gibime geliyordu
Sonraları gibisi fazla diyordum
Kendi kendime gülüyordum
Yağmuru yararak gidiyorum
Yada yağmur beni adamakıllı döver gibi ıslatıyordu
Zamanın teslim etme saatlerinde
Kafamda neler dönüyordu yine
Bir iç sızlaması başlıyordu bende
Daha günü yaşamadan
Bırakıyordum gideceği yere
Aslında yaşıyordum günü, dünü
Sadece sonraki anın garantisi yoktu
Başka bir şeyler umduk hayattan
O bize bambaşka şeyler verdi
Sınırsız ihtiyaç kıt kaynak
Paylaş dur işin yoksa
Paylaşmak çok güzeldi aslında
Hayat adil olsaydı
Güç bela bir yemekhaneye atmıştım kendimi
Yemekhane diyordum ayak üstü yenilen yerlerdi
Modern sanılan ismini burada kullanmak bile istemiyordum
Ne kadar meraklıyız aslında
Kanımızdan doğan dilimize
Bizden olmayan kelimeleri sokuşturmaya
Arada bir yerdesin sen aslında
Ne orada ne burada
Bir dilin için başka bir dilden kelime sokuşturmak
Sütüne su koymak gibidir aslında
Cam kenarında masada
Verdiğim siparişleri beklerken
Yağmuru oturarak seyrediyordum
Bu defa şanslıydım
Yağmurdan dayak yemiyordum
Anlaşılan bayağıda acıkmıştım ve
Anlaşılan yağmurdan bayağı dayak yemiştim
Alelacele gelip geçenleri seyrediyordum
Alemin beni izleme faslı bitmişti şimdilik
Kısıtlı kullanımda olsa
Göz hizamda ufak bir kesitini seyrediyordum alemin
Alemin ne dili vardı ne kemiği
Sosyal anlamda oluşturulmuş
Garip ama çok garip bir anlamdı yalnızca
Zaten bizde yalnızdık aslında bu kalabalıkta
Ne olduğunu bile anlamadan
Birden iki küçük el bir çift göz yapıştı cama
Kıy kıyabilirsen sen şimdi bu ufaklığa
Kısa kesilmiş saçları kirli
Parlayan masmavi gözleri
Sanırsın kartpostaldan çıkmış gibide tatlı
Dışarıyı seyrederken geldiğinin farkında bile
Olmadığım yemekleri gösteriyordu
İç mi dayanırdı şimdi buna
Dışarıda bedenim
İçeride yüreğim üşüyordu
Diğer insanlar şu küçücük insanın
Farkında bile değillerdi
Yada yokmuş gibi yapıyorlardı
Genelde kafalarını kuma gömmesini
Devekuşlarından önce insanlar öğrenirdi
Ne yazık ki bu konuda hiçbir belgesel çekilmemişti
Elimde o an kameram olsaydı
Hemen bir tane çekebilirdim
El işaretimle gel dedim ufaklığa
Güzel olduğu kadar alımlı ve küstah garson kız
(Türk filmlerinden dolayı yukarıdaki cümle çok komik
gelir her zaman bana)
Koşarak gelen çocuğu kovmak istese de
Toplumun salaklığına uymadan
Ben izin vermedim
Geldi büyük insan gibi oturdu karşıma
“Aç mısın? Bakalım küçük adam” dedim.
Oda kafasıyla bana çok açım der gibi salladı
Kerata cin gibiydi
Yüzünde bir solukluk vardı
Aslında biraz ürkekti
Kim bilir maymun soylu insanlardan
Ne hakaretler yemişti
Ben ne yedimse ondan istedi
O yedikçe bana neşe geldi
Gözlerim doldu
Boşaldı boşalacaktı göz pınarlarım
Belli ki çoktandır açtı garip
Kimdi neydi sormadım
Bugün onun cenneti olsun istedim
Ne isterse yesin
Yiyemediklerine bakarken
Ekmeğini sımsıkı tutuyordu
Elinden birisi alacak gibi
Aslında çok doğruydu
Birilerin zenginliğinde
Mutlaka diğerinin fakirliği gizliydi
Birazda ekleyerek
Biraz da paket yaptırdım yemediklerini
Üç beş para vermek istedim
Utandı almadı
“Hiç görmediğim ağbim gibisin” dedi
Bende
“tüm küçükler kardeş tüm büyükler ağbidir”
dedim yüreğimden
Bir “ağbim” kelimesi bu kadar mı sıcak söylenirdi
Aynı kandan mı gelmek lazımdı illaki
Ağbi, abla akraba olmak için
Ellerini sıkmasını hayat öğretmiş gibi
Elinde sımsıkı paketi
“Eve götüreceğim ağbi bunları ” dedi
Belli ki evdekiler açtı.
Keyif mi yürek mi kalırdı insanda
Ellerimden öptü gitti
Bende gözlerinden
Giderken çaktırmadan
Biraz parayı sıkıştırdım paketlerine
Koşar adımlarla gitti
Yarım yamalak evlerin olduğu yerlere
Oyuncağım bulunmalık ekmeklerdi şimdi
O ana kadar oradakilerin bana ve olanlara
Cüzamlı gibi baktıklarını görmemiştim
Yüreğim sıkışmıştı birden
Bu kadar insan suretini
Hiç bir arada görmemiştim
Kandırılmışsın enayi
Senin gibiler olmasa
Bunlarda olmaz gibi bakıyorlardı
Oysaki ne çocuk ne de ben
Hiçbir suç işlememiştik
Karşılıklı irade beyanlarıyla
Geçmişti zaman
Yabancı değildik bir yerlerde roller değişmişti sadece
Onun büyücek haliydim sadece
Fakirlik fakirlikti
Bunda herkesin suçu vardı
Fakirlik fakirlikti
Bunda devletin suçu vardı
İsteyen istediği gibi yargılasın dursun
Adam gibi aç açıkta kalmadan
Bir geri dönüşüm vardı
Bunu yapmak lazımdı
Kimin işine gelirdi ki bu
Şu pis bakışlara
Bakışlarımla
Ben kıt kanaat zenginliğimden vazgeçiyorum
Siz insan olamayışınızın altınları toplayın
Suretiniz ne kadar güzel olursa olsun
Ciğeriniz beş para etmezdi” dedim.
Harbiden dedim.
Gene olsa gene derim.
Önceleri bir gün bir yerlerde bende aç kalmıştım
Bir ağbim olsun ne kadar istemiştim
Ama şimdi gerçek bir ağbi olmanın
Mutluluğu vardı yüzümde, yüreğimde
Bir devri kapatır gibi çıktım sokaklara
Yağmuru yararak gidiyorum
Yada yağmur beni adamakıllı döver gibi ıslatıyordu
Bir tutam alsam günden
Bıraksam mavilere olmaz mıydı
Eve gidince güzel kokulu bir ıhlamur
Kaynayacak gibiydi
Hafiften yağmur ve soğuğa yenik düşüyordum
Neye kızmıştı bu gökyüzü böyle
Kustukça kusmuştu kendini
Döver gibi ıslatmak lazım yağmuru
Yağmuru yararak gidiyorum
Sevdiklerimin yanına
Sevdiklerim küçük insanlardı
Kalpleri parlardı gece karanlıkta
Ve bir yağmuru ıslatmak için
Küçük insanların gözyaşları yeterliydi
Bu akan gözyaşlarında
Yağmurlar boğulurdu
Yağmurdu rahmetti bu
Hem döverdi hem severdi.
Kayıt Tarihi : 20.11.2004 19:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)