Şimdi İstanbul’un yağmur mevsimi...
Kocaman yaz günlerini ., gökyüzünde yağmur bulutları gözlemekle boşa tüketen İstanbul'da... Şimdi yağmur günlerinin puslara sarılmış dumanlı havası içe dönük çok yönlü bir heyecan fırtınası estiriyor... Denizin rengi bildiğimiz deniz mavisi değil., gökyüzü de öyle … Martılar kanatlarını hangi maviye çarpacaklarını bilemiyorlar... Mavi yok… İnanır mısınız... Koskoca şehir mavisini kaybetmiş., renksizlik tufanının salıncaklarında sallanmayı bekleyen kimsesiz çocuklar gibi... Ama salıncaklar da yok... Baharın kenti İstanbul belki erguvan pembeleriyle açık nikah günlerine kadar., renksiz kör köşelerin ayyaşı olacak...
. ,
Bu saatler., iki duble rakı için erken midir...
. ,
Şimdi İstanbul’un yağmur mevsimi...
Bakmayın arada cumba kafesinin pervazındaki saksıyı mendil gibi atarak., arnavut kaldırımlı sokağa güzellik daveti bırakan güneş yüzlü gölgeye... Şimdi yağmur mevsimi ve çiselemekle başlayacak bir alışkanlık nöbetinin ilk havası ... Deneyin de görün., parmağınızı camdan dışarı çıkardığınız zaman nasıl ıslanacak...
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta