Yağmur Sevgilim Şiiri - Mustafa Çifci

Mustafa Çifci
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yağmur Sevgilim

sen yoksun bu gece.
sen yoksun, yağmur var bu gece.
ıslanmak için sokaklarda yürüdüğümüz yollar bomboş bu gece.
bu gece yağmur var.
yağmurun altında ağlıyorsun, gözyaşların damla damla yanaklarında.
yağmur ve mektupların var bu gece.
'...iyiliklerin ardından içimizi buz gibi yapan, bizi üzen bir şeyler hep sinsice yaklaşır değil mi? acaba bir gün, bir şiirinizde, ıslanmamak için koşarken, yolun kıyısındaki bir taşın oyuğunda ışıldar bir vaziyette iken beni görüp avucunuza aldığınızı yazacak mısınız?
acaba birileri, benim, yalnızca bir avucu dolduracak kadar saf yağmur suyu olduğumu bilecekler mi?
giderek avuçlarınızda ıslanıp, şırıl şırıl akan dere sularına verdiğiniz bir damla gözyaşı içinde olduğumu bilecekler mi? ”
korkarım bilmeyecekler sevgili!
bilemeyecekler…
bu kadar saf ve temiz bir sevdanın,
bir yağmur damlasında saklı olduğunu kimse bilmeyecek.
kimse anlamayacak, uzaklığının bu kadar yakın olduğunu.
bir yıldız da buluştuğumuzu, yağmurdan hızlı hızlı kaçan insanlar bilmeyecek.

seni ne çok sevmişim yağmur damlası
ama sen yoksun bu gece
mektupların var
'cama vuran her damla minik bir öpücük olsun buradan ta oralara giden. her damla da, benim bir gülücüğümü görün pencerenizde. her damlanın çıkardığı seste, benim sesimi duyar gibi olun. her damla, tertemiz bir nefes olsun siz de aşka giden....'
ağlamak kadar gülmek var yaşamda....
'duyguların en yoğun halini, özlemlerin en büyüğünü,
sevdanın en zorunu istiyorum belki de.
bir sen, bir de yağmur var hayatımda.
yağmur damlaları saçlarından kayıp, alnından kirpiklerine dökülür, gözlerinden, yüzüne dağılıp yanaklarını okşar, dudaklarına çarpıp, boynundan hızla kayıp ince gömleğini ve dantelli sütyenini ıslatır, göğüslerinin arasından süzülüp akardı.....
avuçlarımı yüzüne değdirir, parmaklarımı dudaklarında gezdirirdim. utanır gibi olurdun kimi zaman, çekinir, gözlerini, gözlerimden kaçırırdın. bazen de, utanç halini yağmura salmış gibi, hiçbir şeye aldırmadan, sımsıkı sarılırdın bana. ıslak saçlarını okşar, nemli dudaklarından öperdim.....

bu gece yalnızım....
sen yoksun bu gece...
bu gece yağmur var. yalnız ağlıyorum ıslak camların önünde.
gözyaşım yağmur damlası.
bu gece ıslanmak istemiyorum. söyle yağmura,
dinsin, yağmasın bu gece....
'gözyaşını bilirim diyenlerin aslında bilmediklerini anlarsın bir gün ayrılıklarında hiç ağlamadıklarını görünce. yeşili severim diyenlerin,
sevmediklerini anlarsın bastıkları zaman bir ot parçası gibi yeşil çimenlere. güzeli severim diyenlerin de, bir gün tokatladıklarını pembe ve masum bir yüzü,
yanıldığını anlarsın.....'
ben seni ne çok sevmişim yağmur damlası...
seni ne çok sevmişim…
'yıllarca senin dilinden konuşmuşum,
senin gözlerinle görmüşüm, senin yüreğince sevmişim, düşlerimi seninle büyütmüşüm. yorgun ve sonu gelmeyen özlemlerimi yağmur damlalarında beslemişim…
oysa sen,
teslim olmuşsun baskılara,yasaklara takılı kalmışsın
yenilmişsin. yenilgiler intikama dönüşmüş boş yere.
gururun kırılmış, sen yıkılmışsın. her gün biraz daha akışı olmayan nehirlere dönmüşsün…..
ben seni ne kadar çok sevmişsem,
aramıza hep yağmurlar girmiş
hep ıslak kalmış el ele tutuşan ellerimiz.
gözlerine hep hüzün yerleşmiş.
seni ne kadar çok öptüysem, o kadar uzaklara düşmüşüm.
ayrı gecelerde hep sana ağlamışım. yokluğun büyümüş,
yalnız kalmışım. ben seni, ne kadar sevdiysem
incinen çocuk bakışlarında kalmışım.
hep koşmuş, yetişememişim yol ayrımlarına.
seni ne kadar çok uğurladıysam, o kadar çok beklemişim
dönüşü olmayan yollarda.

sen hep uzaklara gider olmuşsun.
sonbahar ayrılık demek olmuş..
ben senin,
eylül gecelerinin ay ışığında güzelleşen yüzünün tutkunu olmuşum.
fırtınanın önünde sürüklenip,
saçlarına takılıp eriyen bir kar tanesinde, yağmur damlası olmuşum...

zordu bir tanem...
hayatın gerçeğini düşlerinin ıslığıyla bestelenmiş,
kanayan bir şarkıya dönüştüren yüreğinin atışlarını dinlemek.
o ıslığın seni götürdüğü yere kadar çekip gitmişsin sen.
yankı seslerinde anlamışım seni kaybettiğimi

bağbozumu hayallerimde ıslak kalan düşlerim kurumamış
ve sen yağmurda yürürken hep susar olmuşsun
el ele tutan ellerimiz ise hep ıslak kalmış
dudaklarımızda bir garip yağmur şarkısı...
ben sana tutkun,
sen bahar yağmurlarına aşıktın.

buğulu camlara resmini çizerdim, güneşle birlikte yok olurdun….
koşarak gelsen, diyorum yağmurlu bir gecede,
çocuk bakışların gözlerimde.
ellerin ıslak, gömleğin ıslak, sarılsan boynuma. sımsıkı kuçaklasam seni, usulca öpsem yağmurlu dudaklarından. ateşe kesilse birden üşümüş bedenin.
ellerin sımsıcak olsa avuçlarımda.
bu aşk hep sıcak kalsa. 'boş ver' desen bana.' boş ver, yaşamak işte bu sevgilim' geri dönüşü olmayan bir yola çıksak birlikte.
bir sen, bir ben, bir de yağmurlar olsa. mutluluk ellerimizde olsa.
doyulur mu yaşama?
ama korkuyorum aramıza mevsimlerin girmesinden.
korkuyorum sana geç kalmaktan. kaybetmekten korkuyorum seni.
oysa aşk,
her gün büyütmeli kendini ayrılıklarda.
bu gece yağmur var. ıslak camların önündeyim....
ya sen?
sen neredesin yağmur damlası?
yalnız mısın?
yoksa,
bütün kadehlerin sana kalktığı bir masa da
baş oyuncu musun bu gece?
ödünç alınmış,
yapmacık gülücüklerin karşısında mısın?
sen neredesin yağmur sevgili?
neredesin? ….

Mustafa Çifci
Kayıt Tarihi : 19.7.2005 13:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Çifci