çatlamış elleriyle çenesini ovuşturup
hızlıca bir iz sürüyordu ufukta
gümüş tepsi içindeydi gözleri
ışıl ışıl parlıyordu karşımda
dut dalından sazına yaslanıp
derin bir düşünceye dalmıştı
bir eski zaman avcısı gibiydi
yüzü kapkara bıçak görmemişti
gölgesi ceylan derisindendi
hırkası kumral bir güvercin
rüzgarla havalanıp bileklerinden
tekrar tekrar beline dolanıyordu
iki geçidin tam ortasında
dagları kucaklamıştı omuzları
susuz kalmıştı gülümsemeleri
sabrıyla bogmuştu tüm yalnızlıgını
yabani sürüler gibi ürkekti adımları
git gide uzaklaşıyordu sesi
bir anda kayboldu kayalıklardan
geride yalnızca türkülerini bırakarak..
Kayıt Tarihi : 6.8.2011 12:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!