gökyüzünde birer yıldız kadar büyülüydü her şey
her gecesinde bir dünya gizliydi
aynı patikalarda yürümüştük köy çocuklarıyla
kuş cıvıltıları eşliğinde
saçımızın ibrişim telleriyle tutunmuştuk oysa hayata
yol yordam bilmeden
hayatımızın çeşitli dönemlerinde
elma ağacının meyvesinden tatmıştık kırmızıyı
tahayyül sınırlarını aşmıştık bazen
kutsal nefesten üflenmişti oysa bize
ölüm gibi
dönüşü olmayan
kimsenin hayatı gül bahçesi değil aslında
hayat öyle tasavvur edildiği gibide geçmiyor
fırtınaya tutulan yolcuyuz çoğu kez
bir gece yolculuğunda
denize bırakılan şişe gibi
meçhule yollanmış mektup gibi
her tarafı taş geçtiğimiz yerlerin
gökdelen duvarları bir karış toprağa muhtaç
yazın güneş yakıyor
kışın acı lodoslar
yorgun insanların şehrindeyiz
koşturmalardan sıyrılıp açlığımızı doyuruyoruz
susuzluğumuzu fısıldıyoruz telaşlı kalbimize
Allah’tan başkasına muhtaç olmadığımızı söyleyerek
kalabalıklardan uzağa çekip gidiyoruz
gönlümüzün kokusunu boşaltıyoruz secdelere
ten kafesimiz boşalıyor
suskunluk kuyusunda kimseyi görmüyor gözümüz
sessizlik kertesinde sevdiklerimize yabancılaşıyoruz
içimizin sokakları boşalıyor birden
elinden oyuncağı alınan çocuğun çırpınışına benzer
rüzgarla tarumar ediliyor her ciheti bahçemizin
bağrımıza inatçı bir zıpkın gibi saplanıyor
kanatları oklarla delik deşik düşüncelerimiz
hayal kırıklıklarımız çok derin
her biri bir manifesto
aynı keskin hükümlerle
koltuklarımızda tütün tüttürüp
acıklı hikayeler tertipliyoruz
heyecanlardan tecrit edilerek
kansız zaferler bekliyoruz
şahsiyeti henüz billurlaşmayan mektepliler misali
zevk meclislerinde gazel aranıyor
çiçeklerimizin renkleri başka
yıldızlarımızın ışığı başka
bir şark sarayında şarkılar söylüyoruz
kaç kez
her bakışımız dış dünyaya atılan bir kement
bütün boyutlarıyla yalnızlıktan şikayet aslında
bütün işveleriyle mevsimler önümüzde
renkler bütün cilveleriyle hizmetimizde
yıldızlar bizim için doğuyor
çiçekler bizim için mutileşmeye mahkum
ebedi bir vuslat içindeyiz sanki
yalnızlığın bütün tonlarını yaşıyoruz
gündelik düşünceden, kişisel maceralardan uzak
duygularımız çok yoğun
farklı arayışlarla meşgulüz
anılarımız mevcut
metaforlar, imgeler, duygusal itiraflarla dolu
kitaplar yazıyoruz
çeşit çeşit
tekrar tekrar
yeniden bir şeylere benzeterek
koca kalabalığın içinde yok olmadan ürküyoruz
kendimizce mistik teselliler arıyoruz
insanları birbirinden ayıran duvarlar vaki
her an yıkılacak duvarlarımız var
her an sonsuz bir özgürlük umudumuz
yitirdiğimiz masumiyetimize yeniden yaslanıp
avuçlarımızda nazikçe ağırladığımız dualarımız var
her namazda göğe uçurduğumuz
yaralı güvercinlerimiz var
hayatımız ne kadar narin
sessizce solan yabani bir menekşenin kaderi gibi
ne kadar kısa
ne kadar aldatıcı
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 14.1.2022 02:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!