şimdi gelsen keşke
gelebilsen
görebilsem seni azıcık
uzaklardan.
çok uzaklardan atan yüreğinin
sesi duyuluyor sanki.
ne söylüyor kim bilir yüreğinin sesi
duyabilsem yüreğinin sesini
bilebilsem bunu
bilebilsem.
biliyorum;
şimdi sen
yine şaşıracaksın
“neden? ” diye.
haklısın
bunu sana söyleyebilmeyi çok isterdim
ama
ben de...
bilmiyorum,
bil-mi-yo-rum.
bilseydim saklamazdım,
esirgemezdim senden bildiğimi.
şimdi kim bilir ne yapıyorsun?
oralarda yepyeni bir gün çoktan başladı
belki de günün tüm yorgunluğuna dayanamadı
yenik düştü gözlerin,
kapandı usulcacık.
kim bilir hangi düşlerdesin?
kim bilir hangi düşe düştün...?
oysa..
sanırdım ki;
elimi uzatsam,
tutacağım kadar yakındın sanki
sanki gözlerimi kapasam
gelecek gibisin gözlerime.
gözlerim gözlerini gözlüyor,
gözlerim hiç görmediği,
gözlüklerinin arkasındaki
gözlerini özlüyor,
özlüyor.
bilseydim eğer,
bilseydim düşlerinde,
hangi zamanda,
hangi boyutta olduğunu,
belki de kaçak bir suçlu gibi
giriverirdim birden düşlerinin arasına.
korkar mıydın bilmiyorum
ürker miydin?
ürker miydin düşlerinin arasına dalmış
bu kaçak oyuncudan?
aynı sahnede olabilmek vardı seninle
aynı sahnede gözlerinde olmak vardı
oysa...
oyun çoktan başlamıştı,
seyirci heyecanla izliyordu oyunu.
bekliyorlardı sanki hiç bilmiyorlarmış gibi,
zaten baştan belli oyunun sonunu.
tıklım tıklım bir salonda oynanan
içli bir melodramın...
kaçak bir seyircisiyim, biliyorum.
yerim yok, ne sahnede ne salonda
ama olsun dert değil
yere çömüp sessizce
seni izleyebilmek de çok güzel...
kim bilir hangi oyunun
hangi sahnesi oynanıyor
senin ayaklarının değdiği sahnelerde?
Kim bilir ayacıkların,
seni günün ilk saatleriyle
nerelere götürecek?
ve sen nerelerde,
kimlere akacaksın gün boyu?
hangi sokakların kaldırım taşları
ayak seslerine ritm tutacak?
derslerinde bir öğrenci olmanın,
hayali yerleşti şimdi bilincime.
ve hayalinin ağırlığı çöküyor
içimdeki sisli bulutlarla kaplı
az sonra yağacakmış gibi duran
yağmur öncesi zamanlarıma,
kara bulutlar çoğaldı, uzakları aşıyor
asileşti şebnemlerim, düştü düşüyor.
sana yazdım sensizliğimde,
sana aktım yokluğunda,
eline yeni aldığı dondurmasını,
bir kez bile tadamadan,
yere düşüren boynu bükük bir çocuk gibi,
kalakaldım sensiz zamanlarıma
kimileyin masum bir burukluk taşarken,
iç seslerimin aralarından.
yenilmeye çoktan razı savaşlar veriyordum
kimileyin cılız, hoyrat isyanlarımla.
bu nedir bilmiyorum
ne olduğu önemli mi?
onu da bilmiyorum
ama bildiğim bişey var;
sen de olmaktan, sana koşmaktan
çok mutluyum ben, yasaklım,
hadi bir ses ver, ne olursun,
nerdesin sen söylesene,
söylesene “yaaa, saklım”
Ankara-Metin Başol
Metin BaşolKayıt Tarihi : 20.10.2008 23:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Eski günün son dakikaları, Yeni bir günün ilk dakikalarına erişirken…
aşk!! unut yeminleri sözünden cayacak
aşk!! uyut beni düşünce akılda kalacak
aşk!! beni bu sevdadan kim çıkaracak..
gücün yeter mi?? Adı gibi tadı da çok güzel bir şiir okudum..elinize, yüreğinize ve kaleminize sağlık..tebrikler şair arkadaşım..tebrikler şairim..
TÜM YORUMLAR (3)