“ iki dizeye vuruldum önce,öç alır gibi kardeşlerimden,
şart olsun!
sonrası sensin xece... ”
enkazıma dadanmış bu kör karanlığa ne kadar anlam sığdırabilirim .
ne kadarını taşıta bilirim bu nefessiz acının
Özlemenin rengini de unuttum,anla beni!
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Kızmış zahir Nadir abi!
Haklı ise kızar tabiiiiiii!
Bence hakla yok alaka;
O sadece kine tabi!
Ömrün uzun olsun Kemal Abi demek şalvarlı şakıldaklı kaç çocuk anasıydı yahu.
Beni hep güldürüyorsun Allah'da seni her daim güldürsün.
Hz. Mevlânâ'dan günümüze mesajlar...
Hz. Mevlânâ 738. vuslat yıldönümünde yine gündemimizi güzelleştirmekte, yaşadığı özel ve güzel örneklerden bazılarını tekrar etmeye yine ihtiyaç duymaktayız. İşte günümüze mesaj yüklü misallerinden bazıları...
****
Mevlânâ Hazretleri, ziyaretine gelen bir genci kendi oturduğu makamına buyur eder, kendisi de gencin karşısına geçip iki dizi üzerine yere oturmayı tercih eder. Çevredekiler Mevlânâ'nın makamını bir gence terk edip karşısında hürmetle diz çöküşünü fazla bularak bunun sebebini sorarlar. Şöyle açıklar Mevlânâ bu saygının sebebini:
-Bu genç der, Kur'an'ı ezberlemiş bir hafızdır. Kalbinde Kur'an'ın tamamı yazılıdır. Siz sokakta üzerinde Allah yazılı bir kâğıdı görünce hemen hürmetle eğilip alıyor, üzerindeki tek kelimenin hatırı için onu yüksek bir yere koyarak saygı gösteriyorsunuz. Ben de kalbine Kur'an'ın tamamı yazılı bir gence hürmet ediyor, hafızasındaki Kur'an'a karşı saygımı ifade ediyorum...
Kur'an'a böylesine derin saygı içinde olan Hz. Mevlânâ, bir ara güzel sesli hafızın okuduğu ayetleri dinlerken gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başlar. Bu sırada yanında uyuklamakta olan biri de ansızın uyanıp baktığı Mevlânâ'nın gözyaşlarını görünce şaşkın halde sorar:
- Efendi Hazretleri niçin ağlıyorsunuz der, gözyaşı dökecek ne var ortalıkta?
Mevlânâ uykulu adamın anlayacağı dilde anlatır ağlama sebebini:
-Güzel sesli hafızların okuduğu Kur'an sesi bana Cennet kapısının açılış sesi gibi geliyor da ondan ağlıyorum, der...
Esneyen adam da başını sallayarak, 'Bana da öyle geliyor!..' der.
Mevlânâ küçük bir düzeltme yapar:
-Senin işittiğin ses, der, Cennet kapısının açılış sesi değil kapanış sesi olmalıdır. Çünkü der, açılış sesi ağlatır, kapanış sesi uyku getirir!
****
Bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı. Ziyaretine geldiğinde kılık kıyafetinden talebesinin ihtiyaç içinde olduğunu anladı. Fakat halkın içinde mahcup etmeden nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Bu sırada oturduğu kapının arkasından kalkıp gitmek üzere olan talebesine seslendi:
-Osman! dedi, sen eksiden çok mütevazı biri idin, gelip elimi öperdin. Halbuki şimdi uzakta oturuyorsun, ne yanıma yaklaştığın var ne de elimi öptüğün!
Osman mahcubiyetle Mevlânâ'nın yanına gelip eline sarıldı. O sırada avucu içine önceden hazırladığı altını kimsecikler görmeden Osman'ın avucu içine koyarak elini kapatan Mevlânâ, şu tembihte bulunmayı da ihmal etmedi:
- Osman dedi, ben el öptürmeyi çok severim, sık sık gelip elimi öpmeni istiyorum, anlaşıldı mı?!.
Osman avucu içindeki altını sıkı sıkıya tutarak çıkıp evin yolunu tutarken bu zarif anlayış karşısında öylesine duygulandı ki, yol boyunca gözyaşlarını durduramadı...
****
Bir defasında Mevlânâ da zikir halkasına katılmış, çevresiyle birlikte zikrediyordu. Tam bu sırada bir sarhoş da halkaya girip zikretmeye başladı. Ancak sarhoş dengesini tutamıyor, yanındakilere çarpıyor, rahatsızlık veriyordu.
Tutup dışarı atmak istediler. Sarhoş çıkmak istemeyip direnince zorlamalar başladı. İş tekme tokada kadar varınca Mevlânâ sordu:
-Ne yapıyorsunuz öyle?..
-Sarhoştur dediler, aramızdan ayrılmak istemiyor, biz de çıkarmaya çalışıyoruz.
İşte bu sırada söyledi tarihî sözünü:
- Demek şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!.
Ne muhteşem bir uyarı bu! Hem de kitaplık çapta uyarı!..
-Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!
Anlaşılan sarhoş da olsa saf dışı edilmesini istemiyor, hor hakir görülerek dışarı atılmasına razı olmuyordu...
Bu sebeple tarihî uyarısına şu cümleyi de ilave ediyordu:
-Düşene herkes tekme atar, bir tekme de siz atmayın!
****
Bir gün yolda giderken kendisini gören bir papaz oturduğu yerden hemen ayağa kalkıp sonra iki büklüm halde aşağı eğilerek saygıyla selamladı kendisini. Bu tevazuu gören Mevlânâ ise papazdan daha aşağıya eğilerek selamına karşılık verdi. Bu duruma itiraz eden bir Müslüman, 'Bir papaza karşı bu kadar aşağıya eğilmek olur mu?' deyince:
- Elbette olur, dedi ve gerekçesini şöyle anlattı:
-Tevazuda da papazı geçmemiz gerekir!
Ne dersiniz, bize de mesaj var mı bu örneklerde?..
A.Şahin Hocamdan
Yönetici bütün arkadaşlarıma sordum.Sen de yöneticiydin.Biz bir şey yasaklamadık.Kimseyi atmadık.Olmaz sen böyle düşünüyorsun yanlışsın sus falan da demedik.Kendi kendine gelin güvey olup durma.Kendin çalıp kendin oynama.Cazgırlık yapma.Seni kimse takmıyor haberin olsun.
Sana sonsuza kadar seni muhatap almama cezası verdik.Burayı o kalabalık ağzından savurduğun mavralarla doldurma.
Evrim Nesimi erenleri okurken çok gülüyorum.Çok sağ olsun.
yasaklar grubundan ihraç edilmesini bir türlü içine sindiremiyor.:)
Köpürdükçe köpürüyor.....devamını dilerim.saygılar.....
:)
Feyzi abi; bu ne uğraş?
Tebrik eder, refik yoldaş!
Söz mü kestin torununa?
Öyle ise hoş bir telaş.
Nerde bizim şeker, lokum?
Mahfuz mudur yoksa hakım?
Olmaz bence böyle dostluk;
Lokum yoksa be de yok'um!
Her ne ise; hayır olsun
İki taraf; hayır bulsun
Değil yalnız bu alem de;
Sonsuza dek kutlu olsun!
Benim sevdam; çift hecedir
Nasipsize; bilmecedir
Diyorsan ki; o nicedir?
İlahidir o İlahi;
Geçmem ondan ben billahi!
Bütün gönül dostlarına ve şair'e hayırlı çalışmalar dilerim.
Kemal Abi nerdesin 13.599 larda seyrediyoruz.
Yâr Eyledi
Mevlâm öyle dert verdi ki
Mahşere dek sır eyledi
Hangi suçu mu gördü ki
Bir günüm asır eyledi
Bülbül gibi ettim figân
Ağladım döküldü müjgân
Saçıma doladı urgan
Çeke çeke zâr eyledi
Yapma dur salim değilim
Aliyim âlim değilim
O kadar zalim değilim
Tüm yolumu bir eyledi
Rabbâni’ye,Geylâni’ye
Gazâli’ye,Hüdâyi’ye
Şemsi Tebriz,Mevlevî’ye
Yüreğimde yer eyledi
Daha var mı külli kâfir
Merhamet eyle ey gâfur
Vallahi yıkıldı tekfur
Bak özüne yâr eyledi
çiiiik...çik,çik....ten
:)
Melahat Temur
He bak unuttum hani Alamanya da bize çok büyük Kâr ortaklığı vaad eden bizden evvel camilere hemide sabah namazı için giden bizden ayrıldıktan sonrada zıkkımı içen
O adam var ya işte pankart açan adamın oğluna çok benziyordu ister inan ister inanma ...
Bu şiir ile ilgili 49 tane yorum bulunmakta