Wolfgang Amadeus Mozart'ın Şiirsel olara ...

Gökhan Tan
43

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Wolfgang Amadeus Mozart'ın Şiirsel olarak hayatı

Hohensalzburg kilisesinin çanları yankılanıyordu, Slazburg’un dört yanı tepe olan yamaçlarından
Bardaktan boşalırcasına yağıyor yağmur, Tuna’nın kolları vadiye doğru akıyordu tüm heybetiyle
Mızrap başlı yıldırımlar aydınlatıyor geceyi, rüzgarlar Slazburg ormanıyla senfoni veriyordu sanki bu gece
Getreidegasse sokağındaki bay Leopold Mozartın evinde ise farklı bir telaş vardı sabaha karşı
Odun sobaları tüm gece harlandı, çatı katındaki oluklar yamanmış, sabaha kadar gözlerini bile kırpmamıştı tüm aile
Bay Leopord son bir kez daha el yordamıyla piposunu doldurup, olmazsa bir saat gözlerini dinlendirmeyi düşünüyordu
Kent orkestrasında şef muaviniydi ve aylardan sonra gelen ilk konser, yorgun bedeninin özrünü baş piskopos asla kabul etmezdi
Maria Anna henüz beş yaşında, olan bitenden bir şeyler çıkarmaya çalışıyor, eline verilen bezle annesinin alnındaki terleri siliyordu
Bay Leopold, usulca eşinin saçlarını okşayıp, yorgun gözlerine bakıp müsade istedi
O kadar yorgundu ki, uyuyamamıştı bile.
Henüz çeyrek saat geçmemişti ki, komşusu Santa’ nın çığlıkları tüm mahalleyi ve bay Leopold’u toplamıştı başına
Santa haklı çıkmıştı, henüz bir ay vardı doğuma ama onun, yani Amadeus’un kaybedecek pek vakti yoktu, hiç olmadı da
Beş yaşında Menuet, yedi yaşında Konçerto ve sekiz yaşında Senfoni meydana getiren birinden söz ediyorsak, pekte haksız olduğum söylenemez hani.
Bay Leopold sabah postasına yetiştirmek ümidiyle sarıldı kağıt kaleme, ailenin ilk erkek torununun müjdesini vermek üzere
Yorgun gözleri çakmak çakmak olmuştu, Wolfgang! Diye haykırdı kalabalığın arasından birisi
Wolfgang; Soyluluğu ve asaleti temsil ediyordu o yıllar
O ise; Kız olsaydı Virginia,erkek olursa cesaret ve hürriyet anlamına gelen Amadeus’u düşünmüştü aylarca
Mektubun sonuna Wolfgang Amadeus Mozart yazdı
Wolfgang asaletini, Amadeus cesaretini Mozart’ta soyunu devam ettirecekti.
Zaman bir hayli hızlı akıyordu Amadeus için, on dördünde yetiştirmesi gereken bir opera konseri vardı
Maria Anna kanter içinde koştu babasının yanına,henüz Sekiz yaşındaydı ve ne istediğini tam olarak anlatamamaktaydı
Küçük Amedeus’un nota defterlerini karıştırıp, hırpaladığını anlatmaya çalışıyor, paçalarından çekiştiriyordu babasının
Geç saatlere kadar çalışmıştı oysa bay Leopord, gözlerini kırpmadan dinlemişti Amedeus da babasını. Boş bir nota kağıdı ve yontma bir kömür kalemi çoktan hak etmişti
Eve döndüğünde ise gözlerine inanamamıştı, ablasının çaldığı klavsen den yükselen notalar henüz kalem bile tutmayı bilmeyen bir çocuğun ellerinde şekilleniyordu.
Dehayı keşfetmek için kahin olmaya gerek yoktu, ilk enstrümanı olan kemanı tutmayı dahi tam beceremezken akort edebiliyor, kulağı sekizde birlik tını farklarını hissedebiliyordu.
Duyduklarına inanamayan bir çok kişi Slazburg’un yolunu tutmuş, başta sonradan arkadaş olacağı Beethoven'ın da hocası olan Franz Josephni istavroz çıkarmıştı “Aman yüce tanrım”
Gözleri tamamen kapalı bir şekilde elleri çapraz bağlı piyano çalıyordu bu çocuk ve sanki bakışları göz bebeklerini eritiyordu insanın.
Bay Leopold, kızı ve oğlunun hayatını artık akışına bırakamayacağının bilincineydi ve eşini dinlemeye de hiç niyeti yoktu, dönmeye de
Opera ve Piyano’ nun kaderi artık geri dönülmez ölçülerde değişmişti
Artık Mozart için bitmek tükenmez yolculuklar, soğuk rutubetli oteller,on yedinci yüzyıldaki ölümüne yorucu seyahatler. Faytonlar, buharlı trenler.
Borç, sefalet, vaat, ihanet, tifo, çiçek, mafsal ağrılarıyla dolu yıllar başlamıştı
Ve tümünü otuz altı yıllık ömründen arta kalan zamana sığdıracağı sayısız resim, opera ve konçertolar.
761’ de Münih, 62 de çok seveceği Prag, peşi sıra Mannheim, Viyana. 65’ de arkadaş olduğu Johann Sebastian Bach ile tanışır Londra’da
768 Milano, Bologna derken tüm İtalya zar zor atlattığı çiçek, krizler ve sabahlara kadar süren eksizler
İlk büyük eseri 770 de Re di ponto 71 de Lucio Silla 23 eylül 77 de evlendi ilk eşi Aloysie Weber’ le
İri gözlü, şehvetli, bu akıl dolu kadına vakit ayıramamazlığı ve daha sonra hayatına mal olacağı seyahatleri ilk yılında nokta koydurmuştu evlilik hayatına
778 de gitti hiç sevmediği ve büyüsüne inanmadığı Paris’e, aynı yıl yine orada kaybetti annesini ve ilelebet terk etti Paris’i.
782 de babasının ve kendisinin isteğiyle evlendi ilk eşinin kardeşi Constanze ile ve bir müddet ara verdi seyahatlere
Aynı yıl etkilendi Türkler’den ve mehteran müziğinden, piskoposun tepkisi ve orkestra şefliğine mal olacağını bile bile yazdı o meşhur Türk marşını
Peşi sıra, Topkapı sarayını anlatan o masalsı opera “Saraydan kız kaçırma” Konstanze ve hizmetçisini, Konstanze'nin nişanlısı Belmonto kaçırmaya çalışır saraydan affeder sonunda Selim paşa
Borç harç içinde bonkör harcamalar, gözlerinin altındaki mor halkalar ve paramparça bir çift el kalmıştı 785 de arda kalan
Genç Amadeus fazla baş kaldıramadı ısrarlara ve bir yıl boyunca Prag’da odasında damıttı imbiğinde biriken notaları ve masonluğa merak saldı bu yıllarda
Sonraki tüm eserlerinde masonik alegorialar içerir ki başta ilk barok denemesi olan “ Die Zauberflöte” hala sihirli flüt diye kalmıştır akıllarda
786 da dinlenmiş ve ömründen çok şey kaybetmiş olarak hisseder kendini Mozart, ölümü koklamışçasına
Ve telaşla,her biri ancak bir ömre sığdırılabilecek olan eseri “Figaro’nun düğünü” ve son operası olan “Titonun merhameti”
Lakin, tanrı aynı merhameti göstermedi Amedeus’ a
Henüz otuz altı yaşında, ölümünden haberdar olan acılar içinde bir adam düşünün ki.
Yaşlı bir fil gibi çekilip bir kenara beklemedi ölümü yatalak.“ Ölümün tadı dudaklarımda, bu dünyaya ait olmayan bir şey hissediyorum “ diyor
Son eseri Requiem’ a başladığında tarih 1 Kasım 791 i gösteriyordu, artık kendi ölümüne yetiştirmek zorunda olduğu bir eser vardı ardında
St Marx mezarlığındaki o korkunç kalabalık ve görkemli büstü geldikçe gözlerinin önüne, notalar havada uçuşuyor ona sadece toplamak kalıyordu
Kasım, tüm şiddetiyle hissediyordu Viyana da kendini, baharı göremeyeceğini bilen birisi nasıl hissediyorsa Amedeus’ ta öyle hissediyordu kendisini
Bunun dışında; Nöbetler sıklaşmış, nefes almakta zorluk çekiyor, eklem yerleri sızlıyordu
Tarih dört kasım 791’i gösterirken ölümün rengi iyice oturmuştu artık Amadeus’ un suratına
Okkasından mürekkebi çekerken kalemindeki tüye gözü ilişti, sokağa bakan penceresinden onu azat etti,
Bir tüy kadar hafif ve onun yere düşmesi kadar kısaydı yaşam
Hiçbir yerin ve hiçbir şeyin acelesi olamazdı onun kadar, ne de çok hata yapmıştı meğer
İlk kez önündeki nota defterini kapadı, Requiem artık sonsuza kadar yarım kalacaktı, onlarca başarısız denemenin ardından
O kadar dik bir perdeden başlamıştı ki Requiem, alışılmışın dışında ani pes tonlar ve o güne kadar bilinmeyen şimdi günümüzdeki caz’ın atası olan notalar
İki sokak arkadaki kilisenin çanları ve dinmeyen yağmur oluk gibi akıyordu Viyana’ nın yüksek, taş kaldırımlarından
O gece son kez su verdi Begonyasına, her zamankinden fazla. Pelerinini yatağın baş ucuna koydu, flarını ve eldivenini
Yorgun gözleri daha fazla taşıyamıyordu ıslak kirpikleri, bedeni ateşten bir kor halinde tutuşuyordu sanki.
Ölümün tadı dudaklarında bu dünyaya ait olmayan bir şeyler hissetmişti, sabah karşı birde emanetini geri verdi.
Ardında Altı yüz yirmi altı ölümsüz eser, nerede olduğu bilinmeyen bir mezar ve kayıp bir yüz maskı bıraktı
Bir avuç insan gelmişti cenazesine, çoğu şahsen tanımıyordu bile, çok sevdiği dostları ve notalarından uzak uğurlandı
Ansızın, nereden geldiği belli olmayan bir fırtına dindiğinde, tanrı çoktan onu yanına almıştı
Derler ki; Başka bir gezegene aitti, yolu yanlışlıkla dünyaya geldi, gelmişken birkaç eser bıraktı ve gitti
Bağzı insanlar ölürler, hem ne dersin öyle bir ölürler ki çeyrek yüzyıl sonra adları bile hatırlanmaz
Anısı, hatırası, yüreği, mirası, hiçbir şeyi kalmamıştır ardında anılacak.
Oysa, yaşamakta var nesiller boyu
Çeyrek bin yıl sonra insanların karşısına tunçtan bir heykel olup dikilebilmek
Hesap sorarcasına yaşadığı yüzyıla alangard olabilmek Wolfgang Amadeus Mozart olabilmek.

Gökhan Tan
Kayıt Tarihi : 15.12.2006 14:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Feray Ayan
    Feray Ayan

    belgesel nitelikli harika bir anlatım..
    hayranı olduğum bir yaşam öyküsüdür..
    ... Wolfgang Amadeus Mozart...
    kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Feray Ayan
    Feray Ayan

    belgesel nitelikli harika bir anlatım..
    hayranı olduğum bir yaşam öyküsüdür..
    ... Wolfgang Amadeus Mozart...
    kutluyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Gökhan Tan