Kalmaz ortada acıma
Yoksulluk olmayınca;
Ne de merhamet
Bizim gibi mutluysa millet
vahşi güneyde doğurmuş annem beni,
karayım ben,ah! ruhum beyazdır ama:
ingiliz çocuk beyaz, tıpkı bir melek gibi,
karayım ben sanki ışık deymemiş tenime,
annem bana bir ağacın altında öğretti,
Ne kadar güzelmiş çobanın alın yazısı!
Gece gündüz demez gider sürünün peşinden;
Gezinir durur avare, bütün bir gün boyu,
Şükran duaları düşmek bilmez hiç dilinden.
Masum meleyişlerini dinler kuzuların,
Annem sızlandı! Babam ağladı.
Tehlikeli bir dünyaya atıldım:
Çaresiz, çıplak, kulakları sağır eden cırtlak sesimle
Bir şeytan gibi, arkasına saklanmış bir bulutun.
Çırpınırken babamın ellerinde
"Adım konulmadı daha;
Yeni doğmuş bir bebeğim,
sadece iki günlük. "
Öyleyse ne diye çağıracağız seni?
"Mutlu, ben,
Neşedir benim adım. "
Çocuk sesleri duyulduğunda çimenlerde
Ve kahkahalar duyulduğunda tepelerde,
Huzur içindedir kalbim göğsümde
Sessizlik içindedir diğer herşey de.
"Eve gelin artık çocuklarım, güneş battı
Batıyor batıdan güneş,
Parlıyor akşam yıldızı;
Kuşlar yuvalarında sessiz,
Ben de bulmalıyım yuvamı.
Ay bir çiçek adeta
Gökyüzünden bir çardakta,
Yaban vadilerin suskunluğunda,
Neşeli coşkulu ezgiler çalıyordum,
Bir çocuk gördüm bir bulutun üzerinde,
Ve gülerek dedi ki bana:
"Bir şarkı çal Kuzu' yu anlatan! "
Kulak ver sesine Ozanın!
Şimdiyi, Geçmişi ve Geleceği görür;
Kulakları işitir
Kutsal Kelâmı
Yaşlı ağaçların arasında dolaşan,
Asla uğraşmam senin aşkını anlatmaya
Aşkın asla anlatılabilir gibi değil;
Rüzgâr hafif bir kımıldanış yapar
Sessizce, görünmez bir şekilde.
Söylerim aşkımı, söylerim aşkımı,
Şairin “Dört Alem”şiiri var mı?