Gül kokulum, papatya benizlim söyle?
Hangi ahdin fıtratın da ayrılık var böyle
Yâr kapısında yara almadan öyle
Pare pare olmayana, hiç âşık mı denir...
Ben seni çok çabuk
unuturdum da,
gönlüm gönlünden elini,
bir çekmedi gitti.
Hasretin kıyılarıma
bin yıl vurdu da,
Yine ne çok laf ettim,
ne yordum seni ve kendimi..
Haklısın,
keşke bir miski amber kokulu kara taşa
değişseydim ahengini..
Dillerimde lâl olsaydı...
Ruh yorgun...
Mutluluk mu? Anlık.
Şehir sessiz, mesken karanlık.
Kelâmın iklimi değil belli ki.!
Düşüncelerim ipte ve idamlık.
İçli bir mâtem havasıdır!
Esiyor yine uzaklardan...
Ilık ılık yağacak yine Era!
Islanacak her bir meydan.
Sanki hoyrat denizler gibi...
Kelimeler kifayetini yitireli, epey zaman oldu.
Kelâm etmek zor iş.
Vehim yoldaş yüce dağlara bulutlar göçmüş.
Hey gidi gönül!
Şimdi seyr-eyleyedur geçmiş baharları
Heyhât et.. Ağla, sızla, beklerken sabahları...
Öyle alâlâde gelme bana..!
Her gelişinin,
o ilk günkü gibi bir anlamı olsun...
Rüzgarınla başım dönsün
yine mesela.
Gülüşün gönlümü çelsin...
Bir bilsen, bu aymaz yalnızlığa kâç mevsim birikti..
Alıștı arsızlığa delirdikçe delirtti..
Sır oldu elemler, yen oldu keder.!
Ser iliklerime zehrini de, bir kaç nefeslik ses ver..
Bir el etmelik mesafe, söyletme hadi gel.
Reddetmek yok hükmünde Sen, ben, bir de ecel..!
Darıldığı dağın odununu
yakar mı insan.?
Güvendiği bir dağ ise hele.!
Kırıldığı ile kalıyor
çoğu zaman insan.
Parçaları gönülde
Kim ki o kara sevdaya düştü..!
Ölse o kuyudan çıka bilemez..
Kim ki o kuyuda yârla gülüştü!
Bir daha çıkmayı ölse dilemez..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!