Sanki başlamayan bir filmin son sahnesindeyim
İtiraf etmek zor ama seni çok sevmekteyim
Keşke hiç başlamadan biletleri iade etseydim
Ya da biletçi koltukları gösterirken kaçıp gitseydim
Önce aşk filmi gibi geldi bana
Ardından macerayı ve korkuyu oynadım sana
hayat içimde olmuş bir koca cerahat
özgürlük garibana yalandan sefahat.
ademoğlunun aklına zordur bulunmaz bir hakikat
yaşıyorum gidiyorum; zaman denen şey boşa sarfiyat
kimde merhem; yok mu yapacak bir izahat,
İzlemeye giderken çıplak bir ilahe görecekmiş gibi heyecanlı
Dün anladım İstanbul değil sadece bir kadın
Fark ettim ki semt semt, ilçe ilçe
İstanbul bir çok kadın farklı farklı
ellerinde açtım gözlerimi,
ilk banyomu kollarında yaptım.
söyleyemem utanırım,
bilmem kaç yaşıma kadar altımı sen yıkadın.
hangi sabah kahvaltısız bıraktın,
Adını koyamam
Bir ip bağlar beni
Nerden sardığı belirsiz
Kalbim sızlar
O zaten yok bilirim
Bir gerçek değildi yaşananlar
Lakin bir o kadar da hayal sayılmazdı
Nedense yaşamakla ölüm aynı anda başucundaydı
Dedi ki içinden;
‘Hayat ne kadar gerçek gelir ölüyken,
ya da ölüm bir hayal,
Nasıl da kederlendim böyle birden,
Hiç anlamadım doğrusu,
İstanbul gibiyim...
Bulutlar kapattı boğazımı ansızın.
Yağmur olup, yağamadım,
Ağlayısım var ağlayamadım.
Sen doğarken yanında yoktum ama
Olsaydım 7 aylık bir bebeğin narasıyla sarsılırdı o doğumhane
Ve kadın doğum uzmanı operatör doktara çıkışırdım
'Çek ellerini o kızın üzerinden' diye.
Ya da kapıda beklerdim seni
Bir babanın doğacak evladını beklemesi gibi
ne ben bu hayata göreyim
ne de bu hayat bana
ne bende beş kuruş var
ne de bu hayat eder beş para
çekmez ki canım hiçbirşeyi
Değil mi ki beş köşeli yıldız Hz. Davut’un işareti;
Hz. Davut Filistinli çocuğunda peygamberi değil mi?
Ölmüş yatıyorsa yare bere içinde bir çocuk cesedi;
Müslüman ya da Yahudi kutsal değil mi her dinde ağlayan annesi?
Nasıl hesap verecek o gün bu Ademoğlu?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!