suları bulanmış töresi bozulmuş
masumiyetini kaybetmiş çağın evlatlarıyız...
oysaki biz
incinmesin diye kaldırım taşları
parmak uçlarıyla gezen
cebinde kitabı, göğsünde kalemi eksik olmayan
kehribar gözlü çocuklardık...
zamanın nefretini kazanmış saatlerle
mutlu olacağımız günlerin hayali peşindeyiz...
yaşıyoruz ama kederliyiz
duymak istemediğimiz seslere
tahammülümüz olmayan renklere inat...
şimdi kimden sormalı
heba olan yılların pişmanlığını
ziyan edilen zamanın hesabını
sözü tutulmayan ümitlerin vebalini
kime sormalı, kimden sormalı...
boz bulanık suları yudumladığımız yetti artık
yetti artık menzili O’na varmayan yollarda
tebessümü riya kokan düzende
köle arayan kullarda teselli arayışımız...
imtihan mıdır rabbim
ne istediğini bilmeyen kalabalıkta,
kaybolup da viran oluşumuz...
sırtını güneşe dönüp gölgeleriyle oynayanlar
umduğunu buldum sananlar
nobran dualarda rahmet arayanlar
bakışlarındaki nefreti kusmak için her daim
gözleriyle günah sunanlar
bedevi ruhlarla şaşkına dönmüş
hodbin ve sesi titreyen günahkârlar
sizler
görünmem sandığınız dehlizlerde
değiştirilen her maskenin rengine bürünen
ve her maskeyle de çiğ düşler rüyasında
müptezellik ahdi yapanlarsınız...
ve sizler sahte tebessümlerin ardında
toz kondurmaktan imtina ettiğimiz hayallerimizi
ziyan edenlerdensiniz…
siz ey
kentlerin modern haramileri
size söylüyorum size
duaya kalkan ellerinizle
ümüğünü sıktığınız kalemin ve
ömrünü çaldığınız zamanın
günahına girdiniz.
kuşların yollarına ihanet ettiniz
kubbeleri gölgede bırakan balkonlarda
sığ sohbetlere neden olan davetler tertiplediniz
sofralarınız zengine bahşiş olurken
doyumsuz iştah ve kahkahanız
mazlumun âminlerini bastırdı
yetmedi mi...
sarhoşlar kadar da cesur değilsiniz...
aralık / 2020
Abdulnasir Kımışoğlu
Kayıt Tarihi : 6.5.2023 23:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!