ey gamlardan yükselen unutuluş
............................................yüzüm
ey acılarımın zehirli kalbine düşen yarım ay
............................................yazgım
ey gecenin kararması, dişlerimin arasında
............................................kavmim
ey kurumuş cesetleri ırmaklara taşıyan
...........................................cesaretim
ey kederimin ateşinden yükselen duman
...........................................çıplak kıvılcım
ey güneşin kenarından süzülüp gelen yol
...........................................gizli hikayem
yar
seferinde göçebe bir tutku, kirlenmiş yara
kalbimize saplanan umut(suzluk)
............................her şey ölüm öncesi
bir karanlık ki, ışıldayan yanlarında
............................çırım çıplak uçurum
düştük annemizin erimiş kollarından aşağı
..................ben ve sen
Nuh’un gemisini beklerken
....bir tufanın ortasında
........susuzluktan çatladı esmer dudaklarımız
yarıklarında acılar tuzlu, yüreksiz
büyücülerin kalbine gömerek günahlarımızı
ateşli nehirlerle buluştu yağmur tanelerimiz.
...................................................eksik düş
ah, nerede o eski bilgelik sırları. Tanrı taşı.
anlamaz bizi içimizdeki kelebek sesleri
.............................................sokaklar eylül
üşüyen kadın ayakları ve sayısız gölge
bir kalın bulut örtüsü ardında sıcaktan, sessiz
kırmızıda parçalanmış ayaklar, mağrur sesimiz
................................kahrolsun kuyruklu karıncalar.
ağzıma gömdüm siyah kefenli sözcüklerimi
paslı bir demir kapı gibi gıcırdayarak geçiyor yanımdan
maymunların iştahıyla denenmiş sevdalar
kül kalbim. İçtiğim sigaradan dökülür
durmadan yürürüm. Parmaklarımda altın rengi sesin
yüzüğüm yangın suları
hangi ateşten kovuldun, söyle
..........dirhem dirhem yanıyorsun etimde
yoruldum artık sırtımda bulanık denizleri taşımaktan
durdum, alnının uzun boylu aynasında
ayaklarıma baktım, onlar senin sayısız gölgelerindi
kana kana, kanımı içen o mermer yüzün
her geçişinde düşümden
..........atının nalları düştü kızıl da pencereme
intiharımın adresi yosun yeşili gülüşün
.............sonsuza değin kalbimde çoğalacak
ve ben her hücreme kederimi yazacağım
baktıkça alnıma bıraktığın örümcek ağlarına
ve güldüm tüm cesetlere
tükürdüğüm bir mezara kendimi gömdüm
acının terkisi iyot kokulu elim
dokundukça içimde uçuşan kederli kuşların
...........................................lekeli saçlarına
seni doğdu kuyum
..............................bir Zin güzeli
Zin(danına) atılmış ellerim
...............................bilmez insanlar
baştan başa yorgun
.............................her yerinde öfke
bağışlamaz beni bahçemin büyülü çiçekleri
ağlayan çocuktur gözlerim
Xece’nin göğsündeki aşk kadar gerçek
bağışla beni ey,
utangaç meleklerin gözlerinde gezinen merhamet
bağışla beni ey soylu ışık
..........ve dindir dağlara sığmayan hüznümü
düştüğüm bu sessizlik tuzağı
unutulmaz bir cehennem,
......................................felaketi sonsuz
yara aldım dünya kafesinde yüz yerimden
tenimde alışamadığım lanetli bir kan izi
ve bıçak sesleri,
göğsümdeki sunakta sevdalı yüzlerdir vurulan
.....ve işte yitirdi annem
..........karanlıkta doğduğu en masum çocuğunu
olsun be annem
..........zulme karşı direnen
........................yalnızca ışığın aydınlığıdır
alıştık artık uykusuz gecelerin
..................................bu soysuz karanlığına
Orhan DEMİRTAŞ
Orhan DemirtaşKayıt Tarihi : 9.12.2004 09:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ayrıca; 'Tanrı Taşı' kavramı nedir, bu konuda bildiklerinizi paylaşırsanız sevinirim veya hangi kaynaktan okuyabilirim.
özelime-mailime de yazabilirsiniz. Teşekkürler,Erdal Gişi
TÜM YORUMLAR (2)