Ve işte uyumadan uyandığım bir gün daha,
Ağır ağır ulaşıyorum sabahın kapısına.
Alaca karanlığın bileğini büküp
hakim olacak kainata.
Birazdan gün ağaracak ve nur topu gibi bir güneş doğacak sabahın kucağına.
Birazdan telaşlar başlayacak herkes kendi süresinden kaptıracak zamanın tuzağına.
Çark dönecek dişliler işleyecek…
Başa saracak akreple yelkovanın aynı noktada buluşma hevesi.
Yollar uzayacak yolcular yorulacak.
Su dökülecek gidenlerin ardından,gelenler huşuyla karşılanacak.
Bir şehir canlanacak;
Yeniden başlayacak kaderlerimizin müziği eşliğinde hayatla dansımız.
Ve yine ben hayatın kıyısında ve yine sen hayatımın merkezinde olacaksın…
Çisil çisil yağacaksın üzerime, aşkın gözyaşları ıslatacak beni iliklerime kadar.
Kaçamayacağım yağmurdan…
Saçlarını okşayıp gelen rüzgarlar nefesime nefesime vuracak.
Ara ara dağıtacak beni toplayamayacağım kendimi…
Toprak taşla cilveleşip, suyla sevişecek ve yeşili doğuracak…
Zaman, zamanın içinden geçip halka halka azalacak, halka halka büyüyecek.
Dünya yaşlanacak
ve vuslatlar hayal olunca, hasretin ağır demleri mekanlarda yankılanacak.
Sesim kısılacak, soluğum kesilecek.
Acının dalgaları bir tsunami gibi vuracak kıyılarıma
ve umut adına ne varsa alıp götürecek.
Ben hayattan düşeceğim hayat devam edecek.
Yine genç kızlar genç erkeklerle ele ele dolaşacak.
Nefesine sarhoş narası sinmiş ara sokaklardan fahişelerin topuk sesleri yankılanacak.
Duvarlarda büyüme nişanesi çizgiler çoğalacak.
Yine cansız trafik ışıkları bir göz kırparak tüm şehri yönetecek.
Yine dinler tanrıyı arayacak, inançsız bilinenler:( Ene'l-Hakk)
ben tanrıyım diyecek.
Kadınlar rüyalarını unutarak uyanacak.
Her an dünyanın tavanına ana rahminden azat yeni sesler karışacak
ve aynı anda umutlarım ölü ceninler doğuracak.
Ve sen susacaksın dünya duracak, denizler kuruyacak.
Kesilecek gönlümün nefesi, rüzgarlara zincir vurulacak.
Hasret, gümüş gözlü dev olup bütün yolları kapatacak.
Bir kement takıp güneşi devirecek, mil çekecek akşamdan kalma ayın gözlerine.
Kirpiğini fırlatıp gök kubbeyi ikiye ayıracak
Ve sen susacaksın bütün sesler susacak
Kuşlar lal uyanacak sensizliğe,
Dudaklarımda Süleyman mührü dururken,
ruhumun iniltisi kainatı kaplayacak.
Beyazlar kirlenecek, pembeler utanacak, maviler ağaracak.
Sözler çürüyecek sükunetin gölgesinde, şiirler kalemin boğazında kalacak.
Kan damlayacak kağıdın ak gerdanına.
Bir şehrin en uzak mahallesinde ağıtlar yükselecek.
Ölüm açacak kara ağzını
Ve bir şair ölecek…
Nimet ÖNER
03/06/2016 03:20
Nimet ÖnerKayıt Tarihi : 23.7.2016 16:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nimet Öner](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/07/23/ve-sen-susacaksin-dunya-duracak.jpg)
Sevgilerimle...
Kaleminiz daim olsun...Nicelerine..
Sevgilerimle..
Nimet Hanım, farklı bir yürek, farklı bir kalem... Özgün yaklaşımları ve sembolleri muhtemeldir ki antolojideki bazı arkadaşlara yol gösterici oluyordur...ya da olmalıdır..
Uzun süredir sayfalara girmeyen şairimizin bu vesileyle sayfalara uğraması dileğimle...
Bu çok beğenerek okuduğum ve ( dinlerken de....) etkilendiğim şiirinizin Günün Şiiri seçkisinde yer almasından dolayı şiirinizi ve sizi içtenlikle kutlarım Değerli Arkadaşım.... Sevgilerimle......
TÜM YORUMLAR (37)