TASIDIĞINIZ ARASINDA EN ÖNEMLİ OLANI:
YÜZÜNÜZÜN İFADESİDİR. Voltaire
....................I...................
Kendimi hakimiyetle yaşamaya olağanüstü çabadayım…
Doğru anlayın beni
her ne kadar rahatsız ediyorsa da
söylemek istediğim biraz bir şey var:
Her şeye rağmen
ister savaş, trafik, doğum kusuru, fakirlik
ister bilgisizlik, vurdumduymazlık, hatta tesadüfle
uğratılan bu felaketle
bir savaş galibi kadar, bir trafik kurbanı
doğum öncesi kusurlu, doğum sonrası tesadüfler
ve bir savaş yetimi özürlü değil mi?
Yalnızlığa, acınmaya, hor düşüncelere terk edildiysem de
ne nefret, ne de şikayet duygusu beslemeyeceğim.
Yardım etmiyor, edemiyorsan eğer
bari engel oluşturma diye isyan etmeyeceğim.
Tüm saldırı şiddetiyle sarıldığım düşüncem var elbette,
onlar sadece enstrümandı, diyeceğim.
Nefret ve isyanla kendilerini yürüttürenler
Hayatı daha az çetin buluyorlar…..
sanısı sizin hür düşünceniz.
Beni hangi göz ile görebilsin?
Hangi kulak ile duyabilsin?
Güçlü kollarını destek etsin? diye sormuyorum.
Hayır, hayır titremesin yüreğin!
Bencil değilim!
Benim için değil, ama bu işte sadece
zaman ihtiyacı….
Hani diyenler vardı ya
hani o güçlü
o seçilen ve sevilen anneler
o kusursuz sevgililer, yiğitler, erler….
ve hani şunlar;
“…bazen ne olduğumu ve neden, bilmiyorum.
Kekeliyorum, kelimelerimi doğru oturtamıyorum” diyorlar ya.
Ve onlara deniliyor ya;
sen halkı ürkütüyorsun
senin sevdiğin ve istediğin her şeyi yapanları
ve hemen de ihanete aceleyle
ve aynı zamanda öyle de davranıyorlar
sanki sen hiç yokmuşsun gibi….
Yahut
toprağı tırnaklarıyla eşeleyenlerden anlatılıyor ya
Hani düşünenler var ya;
Şayet bütün bu feryatlar
bir tek feryat olarak toplanır da savaşa karşı dönerse! diye.
Çatıyor ya hani tanrısına:
Tanrım, niçin onu benden aldın?
Neden illa da onu?
Niçin ey ulu, senin için, bağışlayıcıdır diyorlar?
Eğer bugün, bir yıl sonra bile
inanabilseydim
oğlumun ölümünün barı için gerekli olduğuna
öfkem belki zayıflardı….
Bu öfke
oğlumu kurban seçen onları her düşündükçe
beni yakalıyor….
Sonra….
Sonra soruyorsunuz.
Sorunuz beni şaşırtıyor elbette.
Ama şaşkınlığa hakkım yok, değil mi?
Belirtecek gücüm, olanağım üstelik yok.
Soruyorsunuz işte;
Özürlünün suskunluğu neden diye?
Sakatın bu hali ne diye?
Özürlü neden yük daha, diye?
Ve dikkatin var olduğuna şahitlik edilişi şöyle:
Büyük caddeler yapılıyor, bisiklet yolu ile.
Parklar yapılıyor, rampalı, çocuk arabaları ile.
Güzelleşiyor o yerler, fark ettiniz siz de
çiçeklik, çimenlik, fundalıklara da yer veriyor bu büyüklük.
Bu büyüklükte şöyle
Yavaş, yavaş ve arka arkaya
yanlarında önce kör-ebesi, değneği, köpeği
sonra annesi, kız arkadaşı, kız kardeşi….
işte böyle ancak ve ancak bu yüzyılda
Tekerlekli sandalyeleri ilerletmeye eşlik etmeye
Birinden sonra öbürü görüldü kaldırımlarda.
Onlar savaşta
Sağlığın doruğunda kararmanın korkunçluğunu gördüler
ve canlı olarak çıktılar
eve döndükleri gibi
orası burası kopuk bedenlerde
ve paramparça bilinçle….
İyileştiler mi?
Evet!
Özürlü oldular.
Ve onların yanında hasreti uyandırıyorlar
sevdikleri geri gelmeyenlere….
Hatırlamakta yarar var
kimi zaman özürlüler öyle usanıyor ki, keşke….
kimi zaman onlara eşlik edenler öyle usanıyorlar ki, keşke …
ve ne kadar da sıkça üstelik.
Bu söylenilen hasret
işte bu keşke ben de ölseydim orada ve o zaman
işte bu keşke o da ölseydi orada ve o zaman...deyişleridir.
Bu hasret o ölenlere
o geri gelmeyenlere
o ölüp de kurtulanlaradır...
Onlar karanlığın korkunçluğunu bilmiyorlar
görmediler ki hiç
derilerinde görmeyi öğreneceklerdi...
Onlar gök gürültüsünü bilmiyorlar
duymadılar ki hiç
jestlerinde duyuracaklardı seslerini....
Onlar koşup, oynamadılar
ayakları yok ki
sandalyelerinde bile yoldaş olacaklardı...
Onlar kucaklamadılar
kolları yok ki
ayak parmaklarıyla not bırakacaklardı...
Ve onların yanında hasreti uyandırıyorlar
sevdikleriyle beraber olup da farkedilmedikleriyle.
Onlar eve davet edilebilirler.
Onlarla fotoğraf çektirilebilir.
Yardım edilebilir onlara.
Ama acıyan bakışlar
onlara dimdik dikilmiş ve ne çabuk da sabırsızlık biriktiriyor
o bakış sürecinde daha, bir tarzda;
“Onlar rahatsız ediyor...”.
Niçin susuyorsunuz?
Onlar işte sizin savaşınızı anlatıyorlar.
Bu perişanlığın gerçek ve ayrıcasız o suçluları
Kafiyelerde üstelik yalan söylüyorlar.
Ve Psikologlar
kazılardan tutkunlar
testleriyle sabitliyorlar kalıntılarda savaşı.
Niçin inat ediyorlar sakatlar daha hâlâ susmaya?
Niçin bağırmıyor, feryat, figan etmiyorlar
duyumsuyorsa yeni felaketin geleceğini
hissediyorsa zaten hiç yaşamamışlığın o tarzını
ve bu yüzden işte bildiklerini?
1973´te bir Bağbozumu
_______yardıma muhtaç o yaşam yakışmıyor insanlığına
_______bağımsızlığa bir adımlar zinciri dileniliyor haklıca
Kayıt Tarihi : 10.10.2005 15:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sağlığın doruğunda kararmanın korkunçluğunu gördüler
ve canlı olarak çıktılar
eve döndükleri gibi
orası burası kopuk bedenlerde
ve paramparça bilinçle….
İyileştiler mi?
Evet!
Özürlü oldular.
Ve onların yanında hasreti uyandırıyorlar
sevdikleri geri gelmeyenlere….
DERİNLEMESİNE OKUMAK GEREK VE HİSSETMEK EN GÜZELİ TEŞEKKÜRLER.
TASIDIĞINIZ ARASINDA EN ÖNEMLİ OLANI:
YÜZÜNÜZÜN İFADESİDİR. Voltaire
YÜZ İFADELERİMİZ HEP BİR KAÇIŞTA DİYORUM AMA NEREYE KADAR NEREYE KADAR ....
TÜM YORUMLAR (3)