Ve Mona Roza Şiiri - Ömer Yücel

Ömer Yücel
53

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ve Mona Roza

VE MONNA ROSA

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara

Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.

Sırrımı söylüyorum vefakâr balıklara:

Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.

Koyverip telli pullu saçlarını rüzgâra,

Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü

Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.

Günahkâr toprağıma saçından bir tel düştü;

Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.

Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:

Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;

Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.

Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,

İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar.

Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa

Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.

Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır

Ve kediler her gece sürünür yastıklara.

Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;

Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,

Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.

Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara

Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.

Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık.

Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.

Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;

Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;

Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.

Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,

İtimat edeceğim şu belalı yağmura.

Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim

Asılmış bir adamın iki eli yağmura.

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni

Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.

Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni

Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.

Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni

Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

Sana tavus kuşunun içime girdiğini

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu,

Bana da bir çift ak kanat kaldığını

Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara

Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.

Sırrımı söylüyorum vefakâr balıklara:

Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.

Koyverip telli pullu saçlarını rüzgâra,

Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

Sezai Karakoç

Ömer Yücel
Kayıt Tarihi : 27.9.2007 17:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatih Kurtbey
    Fatih Kurtbey

    Sezai Karakoç Rahmetli Der susarım

    Cevap Yaz
  • Aydın Göl
    Aydın Göl

    Bu Şiiri Birakin Yazmayi Okumasi Bile Ayri Bir Haz Veriyor Bana Saiirimizin (Sezai Karakoc) Yüregine Saglik...
    Ömer Bey Sizede Bu Güzel Paylasiminiz icin Ayrica Tesekkürü Bir Borc Bilirim
    Tesekkürler...

    Cevap Yaz
  • Nalmes Doğan
    Nalmes Doğan

    AMA ÖTEKİ ŞİİRİNDE

    Cevap Yaz
  • Nalmes Doğan
    Nalmes Doğan

    kıtaların baş harflerini bıırlestirince MUAZZEZ AKKAYAM çıkıyo!!

    Cevap Yaz
  • Nalmes Doğan
    Nalmes Doğan

    çok güzelllllllllllll bi şiir

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Ömer Yücel