Ve ben Ömer Dede’yi izliyorum çaresizce.
Bu kışı geçirmesi öyle zor ki...
Oysa öğrendiğim şeylerden biriydi,
“olacağın içindeki hayra ,
olduktan çok sonra tesadüf edildiğini.”
Zamanın koyu renk saçlarını
kendimize düğümleyip duruyoruz.
Oysa beyazlıyor saçları,
zamanın .
İstesek de, istemesek de…
Nihayet kopuyor bağlar,
erdemle bakmak belki o vakit mümkün.
Kopuşlarla, savruluşlarla yenilenen bir şeyler var.
Dua gibi güçlü bir şeyler...
Ömer dedenin bakışlarında
kaybolup gitmeye benziyor yaşamak yoksa.
Güvercinler darıları aramayı sürdürüyor,
gagalarını taş yola çarpa çarpa.
Aramanın ve bulmanın ara yerinde çarpmak duruyor.
Zorluğun yanındaki iyilik,
güvercinin darı bulduğunda hissettiği rahatlık...
Dudakları olsa gülümserdi bile.
Şimdi en baştan düşünüyorum.
Kederimi hafifleteni,
derdimi eksilteni,
müşkül düğümü kesivereni...
Bir sır daha var biliyorum, sırrımın içinde.
Kulağın tozu, kalbin damarları,
çiçeğin özü,
dağın eteği
her şey,
hepsi
bir kolaylık icat edecek kadar kuvvetli.
Güneş varsa gölge,
kan varsa deri,
kâğıt varsa şiraze,
lisan varsa kelam,
uyku varsa rüya,
beşaret varsa işaret yanı başında.
Bu bana çok şey anlatıyor.
Dert benim değil,
dert dahi Yaratıcının bana emaneti.
“Her güçlüğün yanında bir kolaylık var.” diyor,
itimadım tam.
Amenna …
İşte savuruyorum cebimdeki darıyı.
Renk cümbüşü başlıyor.
Acıtmayan, kıyamayan, pek de ayrı duramayan
bir taksim var aralarında.
Tık tık tık sesleri
saatin tik taklarına benziyor.
Zaman; bir tür akış,
gıda oluyor ve yaşamaya dönüyor yüzünü.
Ömer Dede için endişemin yerini
sükûna ulaşacak hünerli dalgalanmalar alıyor.
Sanata benzer bir itimat bu,
içimde daha evvel de rastladığım
aynı güvenle gülümsüyorum.
Huzur ile muamele ediyorum kendime
ve kuşların sesine
fısıltılarla konuşan Ömer Dedenin cümlesi karışıp,
akıp, kaybolup gidiyor.
Ömer Dede’ye epey dil döktüm de
kabul ettirebildim.
Bu kışı şu büyük kulübede geçirecek.
Hem bizim
hem de güvercinlerin zoru
böylece kolaylaşacak.”
Şimdi Kün aşkna yüreğime ruh ikizimi sürün
Kronik bir alfabe dokunsun dudaklarıma.
Melankoli sevgiler biriksin
yüreğimdeki iç bükey aynalarda..
İçimde ıslanan nehirlerin göz yaşlarına hasretim
Bir bardağın dip notuna susuzluğu düştüm
Her akan suyu kutsal bildim
Her akan musluğu selsebil
Oysa Ömer Dedenin hikayesi ,
Bizim de kaderimizdir.
Ezelden gelir, sonsuza gider
Bakın bir öykü okuduk
Nereden nereye götürdü bizi
Bir ucu yanık mektuptaki sevdanın sesi
Yalnızlıkla ,sefaletin arasına sıra, sıra dizili
mor dağları aşan turna kuşu gibi
Dillendikçe huzur veren en serin rüzgar gibi.
Tokluğu unutmuş sofralara ansızın kurulan
güvercinler gibi
doyumsuz aş, ekmek;su
Sustuklarımızı duymayanlara
mızrap ucundan yiğitçe el veren ezgilerce
Gücümüzce ,
direndikçe.
redfer
Kayıt Tarihi : 16.9.2025 22:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!