kara karanlık bir geceyi
aydınlık bir sabaha vuruyordum.
bir iç ülkeden bir ülkeye doğru yol alırken
bir yandan yaşamın yeni zorluklarını düşünüyor,bir yandanda daha güzel bir yaşamın
beni beklediğinin avuntusuyla geçiriyordum başı boş saatleri.
yani bir yanım zorluklarla mücadele etmenin yollarını ararken ağlıyordu korkakca,
bir yanımda güzel yaşamın hayaliyle sevinçten ağlıyordu acemice.
VE...
geçti o başıboş saatler,aydınlığa vurdum kendimi
rüzgarı dinledim önce
bir kadın eli gibi geçiyordu saçlarımın içinden.
denizi kokladım sonra
yarin ak gerdanı kokuyordu sonradan anladım.
VE...
kahrolası geçmiş yaşantılarımın taşlaşmış kalıntılarını silmeye çalışırken
vardım işte kötürüm düşüncelerimin belirginleşeceği yapının kapı ardına.
VE...
karşımdasın,incesin ruhumun en ince yerinde,sevdasın umudumun serencamında
ne haldeyim biliyormusun
dizlerim titriyor,bedenim kasılıyor,beynim yerinden çıkacak sanki, yüreğim zemheriye tutulmuş,
ruhum yangın yerine dönmüş görmüyormusun...
ilk tanışmamızı hatırlıyormusun küçüğüm
ben adını sormuştum sen söylemiştin,sen adımı sormamıştın ama ben söylemiştim nedeni
bilmem kendinden yağmur ıslaklığı
belkide alamayışımdan kendimi bal rengi gözlerinden.
her kelimen çivi gibi saplanıyordu beynime,hep konuşmak istiyordum senle
ama sen hep kaçıyordun.
yanımda olsun,karşımda dursun konuşmasada konuşmasın diyordum ama
sen gene yoktun. eskiden olsa
bu düşüncelerden kurtulmak için ikiye bölerdim yüreğimi,zincire vururdum.
ama yapamıyorum küçüğüm,nedeni bilmem
kendinden yağmur ıslaklığı herhal yada alamayışımdandır kendimi bal rengi gözlerinden.
VE...
seni arkadaşım seçtim.
bu ne yaman çelişkidir küçüğüm anlayamadım
bir yandan arkadaşça yaşamlar,öte yandansevgilice düşüncelerin verdiği rahatsızlık ve utanma duygusuikendi kendimi bitiriyorum küçüğüm
VE...
sırası geldi işte ayrılığın,kasveti kesiklerde büyüyen bir ayrılığın sırası geldi.
şımarık bir çocuğun büzülen gül dudaklarındaan süzülen,siyah saçlara kurdale iliştiren bir ayrılığın sırası geldi.gidiyorum işte
sesini sesime değdiremeden,gözünü gözüme değdiremeden,
kipriklerinin ucundan öpemeden,gül yanaklarına dokunamadan,
yüreğini yüreğimde hissedemeden,hatta son bir kere olsun sana kızamadan
ve içime atamadan deli öfkemi(ulan felek,böyle acemice,korkakca,titreyerek yaşayacağıma...)
ayrılırken bu kötürüm şehirden
geriye bir tek boynumun borcu bu şiir kalsın istedim
bir gün canın sıkılırsa ve konuşacak birilerini ararsan yıldızlara bak küçüğüm
mutlaka sana göz kırpıyor olacağım
bir gün bir şeylerin özlemiyle kavrulursan yüzünü rüzgara dön küçüğüm
mutlaka selam yollamışımdır sana
sen çölde açan çiçeğimsin,seni kemiresiye düşlemiştim,
iliklerime dek işleyesiye,ölesiye düşlemiştim.yaşamımı tersine çevirenlerin önde gelenisin
ne yaman çelişkisin sen,sen prensesimsin...
ben senin ellerini sağanak yağmurda,sokak lambasının altında
bir yandan ısınmaya çalışan,bir yandanda
yağmurdan korumaya çalıştığı üç beş kutu kibritini satmaya çalışan,küçük kibritçi kızın
anlından yanaklarına doğru akan yağmur sularını silmeye çalışırken gördüm
ve... umut dağıtırken al yazmalı gelinlere, ay vuran yönüyle gördüm elklerini
işte o an seni içimde bir tutam nefes gibi hissettim ve seni çok sevdim bir daha öldüm
seni ben
balkonda iki yanağını avuçlarının arasına sıkıştırmış bir şekilde
denizle gök yüzünün birleştiği noktaya bakarken ve mavi düşlerinde
kısa geçmişinden uzun ince geleceğine doğrudalmışken gördüm
karşıda kitapçıda oturmuş sigara içerken
işte o an seni içimde bir tutam nefes gibi hissettim ve seni çok sevdim,bir daha öldüm
ben senin saçlarını
rüzgarın ıslığında,martının gölgesinde,hep sevgiyi ve umudu çalangiterın tellerinde
ve özgürlüğe koşan kıratın savrulan yelelerinde gördüm
işte o an seni içimde bir tutam nefes gibi hissettim ve seni çok sevdim,bir daha öldüm.
seni ben kızarken tam kızan,gülünce güneşi kıskandırırken
kızdığını ve güldüğünü tam belli ederken,bana kafa tutarken gördüm
seni ben neşeliyken gördüm,seni ben üzgünken gördüm
işte o an seni içimde bir tutam nefes gibi hissettim ve seni çok sevdim,bir daha öldüm
BEN EN ÇOK UYURKEN SENİ
DAKİKALARCA SEYRETMEYİ SEVDİM
ben senin insanlarla diyaloglarındaki samimiyetin,
yüreğindeki tazeliği,bal karası gözlerindeki ışıltıyı,
ay vuran yönüyle yüzünü,merhamet kokan ellerini,
nisan yağmuru gibi dizili dişlerini,yaz sıcağı gülümseyişini,
zemheri karakış gibi deli öfkeni,
sevda buklesi hafif nemli ve uçlarından su damlayan saçlarını,
fırat gibi hayata akışınıi, dicle gibi endamını gördüm
işte o an seni içimde bir tutam nefes gibi hissettim ve seni çok sevdim,bir daha öldüm
BEN EN ÇOK UYURKEN
SENİ DAKİKALARCA SEYRETMEYİ SEVDİM
sen benim düşsel prensesimsin birtek sen
çünkü ben sende bütün aşklarımı temize çektim gulasor...
Kayıt Tarihi : 13.11.2004 22:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!