Gülüşün batıyor gözlerime.
İç çekişin sancılı ölümlercesine
Hazin, hicaplı ve soğuk...
Yorulmuşsun artık
İçin ağrıyor, için buruk
Kalbinin pili bitik
Hevesin kursağında, neşen kaçık...
Ama
İçinde kaburgalarının
Toy bir bülbülün sesi
Paramparça ediyor neşesi
Cıvıltıları dinmiyor kulaklarından
Öyle mutlu ki, öyle heyecanlı ki...
Dokunmayı denesen neşesine
Kapkara bir bulut olup yağar üzerine
Susturmayı denesen şarkısını
Kırmayı denesen hevesini
Çeker alır sendeki en sevdiğini, kalbini
Öyle istekli, öyle masum ve mutlu ki bülbül
Yeter! Yeter diyorsun
Yeter!
Cıvıltıları, ucu görünmeyen dağların dipsiz uçurumuna
Neşesi ise, gülün zehirli dikenine
Dönüşmüş bülbülün
Kırık kaburgalarımda
Neden?
Neden diyorsun.
Yuvasından yeni kaçmış bülbüle
Çiçeğini henüz açmış o güle
Neden diyorsun.
Neden sevmedin beni?
Neden vermedin izin?
İçime çekmeme sen,.
Kokunu hissetmeme damarlarımda.
Neden göstermedin bana kendini?
Vaz mı geçerdim senden?
Cıvıltılarını dinleyerek süzülmekten
Vaz mı geçerdim uçurumun tepesinden
Zehrini bile bile
Sımsıkı sarılmaktan dikenine
Vaz mı geçerdim?
Sevmediğini bile bile beni
Vaz geçebilir miydim gülüşünden?
İşte o, o kırık kadın
Kimsesiz, yapayalnız ve soğuk kadın
Bülbülün gülüşünü kıskanıyor
Sömürmek istiyor hevesini, neşesini bülbülün
Çalmak istiyor umutlarını.
Kurmasın istiyor hayalini
Güneşli günlerin, güzel gecelerin,
Aşk dolu sessiz ve derin öpüşlerin...
İstiyor ki kadın,
Bülbülün canını emip
Her şeyini aldıktan sonra
Yaşamasını: Bir deri, bir sefil...
Mert Yılmaz
Kayıt Tarihi : 30.6.2022 11:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!