ey sesi toz eden vicdan, ey toprağa can veren el
ey çelikten dağı eriten sabır, ey alemi-ademi donatan umut,
durun ve dinleyin ve anlayın, gönülden geçen bir nehir gibi
……….ve kanımızın mısralarıyla yazdığımız
ve ak kanatlı bir güvercin kadar ak, ay kadar ak topraklarımızı
asırlık ağaçlarımızın kardeş izine, mağrur denizlerine kentlerimizin
hudut boylarımızın ve derin ve ıssız dağlarımızın en şahına bakmadan
paslı bir bıçak sırtıyla ekmeğimizi ve zeytinimizi karaladılar
faziletti oysa güneşi seyretmek benim ülkemde
geç kaldık, yollar tutulmuştu yabani arılar ve yabancılar tarafından
koşun çocuklar koşun, etin ve kemiğin üstüne karanlık inmeden
mayalansın diyorum zaman, göğsünü kabartarak gönlümüzde
ve bayrak ve sancak ikliminde ve dahi kanımızın nehriyle
ve dahi binler ile yazdığımız o şanlı tarihi anlata bilir miyim? Bilmiyorum
ey Muhammed, ey Musa …ey İsa, nerede bulabilirim sizi
heybemde uzak yollardan kan ve ter içinde getirdiğim dualarım var
sizden beklenen bir zamana yetişsem ve diz çöksem önünüze diyorum
perçinlensin diye bir sonsuz barış vatanımın talih ayasına
tek ve yalnız olan canım ülkem daha iri varsın diye yarına
belki de acının tarlasına yaslayarak tüm bedenimi, kanımı, canımı
huzurunu bir deniz gibi, sonsuz bir hasret gibi sırtlayarak vatanı
göklerin yoluna, tarihin sırrına, aşka ve tabiata
hayallerimizi bağlayarak zamana, ölümsüz bir hasret gibi taşımalıyız atiye
yoksa yamandır halimiz, helal ettirmezsek hakkını vatanın
devine devine anlamak ve dinlemek ve göz ardı etmeden sevmek
dizgine vurulamayan bir küheylan edasında, belki de göçebe bir ömür ile
birçok cesaret, eşsiz bir sevda ve direniş ile sevmek vatanı
……….gözleri kör eden bir aşkla hem de
sevmek, kutsal ve verimli topraklarımızı , can, dinç ve vakur ve sabır ile
tek solukta, gelecek güzel günlerin şarkılarıyla, kırmadan, dökmeden
ve dahi geriye bırakmadan verimli topraklarımızın sevincini
ve alarak rüzgarın gücünü omuzlarımıza
ve belki de her bir nefeste vurularak ve ölerek belki
ve daha çok, daha fazla dirilerek her bir nefeste yüz bin defa
hayır, hayır, diz çökmeden, pes etmeden, teslim olmadan
koşarak yarına, hep yarına, cennet kokulu çocuklarımız adına
ağaçlara, ormanlara, gelecek asırlara bedel vatanın kapısında durduk
köpeğe, çakala, çıyana karşı, gölgesinde büyüdük vatanın
asırlık bir ardıç ağacı gibi dik ve hür ve değeri ölçülmez bir ibadet gibi
varsın bütün dünya pervasızca bundan sonra kirli bir sarıya dönsün
varsın tozu kalsın zamanın çaresiz ve bir o kadar güçlü direnişlerden
varsın her dem ayazın kıyısına vursun gönlümüz, soğuk ve kimsesiz
varsın kavgalar biriksin yumruklarımızda, kırık bir dal gibi yorgun düşelim
varsın ömrümüzden daha çok telaşlı olalım, gürültülü bir deniz gibi
varsın derin kabuklu yaralar çıngıraklı kuyruklarıyla sırtımızda dolaşsın
varsın çelik tasmalarıyla insanlar üstümüze yürüsün korkak kavgalarıyla
varsın o kalın kafalı insancıkların ıslak ve kara kamçıları değsin etimize
varsın huzurunda bir sabahın, ölüm geçsin ince ve sinsi bir fısıltıyla ensemizden
varsın tenhasında kederin, vurulmuş bir ceylan gibi
…………..…kefen sarsın saçlarımızdaki güneşi, kimin umurunda
esef etmem, yazgı istediği kadar kara olsun, "vatan sevgisi imandandır"
Orhan Demirtaş
Kayıt Tarihi : 6.7.2022 13:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!