Vasiyetnamem… Şiiri - Mehmet Halil

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Vasiyetnamem…

Yasa olsun, nikah olsun, ahlaksızlıklara kılıf değil mi? Öyle buyurur ustalar…
Ahlaklı bir hırsız olabilmek için ihtiyacım vardı yasalara… Yasa nasıl elde edilir? İhtiyaç duyulur onu doğuracak bir anaya… Doğacak olan yasa nasıl doğar? İyi mi olur, kötü mü olur, kim bilebilir. Hırsızın iyisini kötüsünü seçebilmek için de hırsız olmak gerekir. Hırsızların içinde yetişmiş olmak gerekir. Ana yasa kavun değil ki… Ahlaklı hırsızlar,
hiç parmak atabilir mi? Alt yapı üst yapıyı belirlediğine göre, serbest piyasa ekonomisi ne kadar ahlaklı ise, onun üst kurumu da o kadar ahlaklı olur. Serbest piyasa ekonomisi dalgasız olmaz, anayasa da kaygısız olmaz…
Anayasa tartışmaları sürüp gidiyor. Anayasa burjuva anayasası ama, en çok da, sosyalistim, komünistim, demokratım, hatta (milliyetçi) solcuyum diyenler bile tartışıyor…
Hem burjuvazinin yaptığı seçimlerin demokratik olmadığına inan, hem de demokratik olmayan seçimleri aylarca tartış… Kendi eksikliklerini görmezden gelerek, kendi ayıplarını örtbas etmek için, Hitlerin ‘’Bir yalan ne kadar yüksek sesle savunulursa o kadar gerçek olur! ’’ sözüne bağlı kalarak, birbirine amansızca saldır. Bu anayasayı yapanlar, burjuvazinin temel taşlarını koyanlar, burjuvazinin büyük başları değil mi? Bizler yani vatandaşlar, yalnızca görünümde demokrasiyi kurtarmak, yani, kendilerini aldatmak isteyenlere katkıda bulunmak için sandık başına gitmiyoruz mu? Ve böylece, sahte bile olsa bir demokrasinin varlığına göreceli olarak katkı koyan, onay veren vatandaşlar, başka bir deyişle kuzucuklar değil miyiz? Onların önderi olmakla övünenler de bu konuda cansiperane çalışmıyorlar mı?
Burjuvazi bu referandumla, bir taşla iki kuş vurmuştur. Hem tabanda Marksist olduğunu kalın kalın puntalarla kabul ettirenler, alıntılarla bunu ispatlamaya çalışanlar, tartışma adına burjuva demokrasisini onaylayarak, hem de birbirlerinin tozunu atarak, aralarındaki mesafeyi daha da açarak, burjuvazinin kalelerini daha da sağlamlaştırmıyorlar mı? Onlar Marksist’se ben de burjuvayım. Ve burjuvazi adına onlara teşekkürü borç bilirim.
Marksist olmadıkları halde (çoğunluğa göre söylenmiştir.) ‘’Boykot’’ kararını anlıyorum.
‘’Yetmez ama evet’’ ve ‘’Hayır’’ diyenlerin, birbirlerini bu kadar suçlayıp, birbirlerini bu kadar uç noktalara oturtmaları, burjuvazinin ustaca sunduğu bu açmaz karşısında, oyunu sahneleyenlere değil de karşılıklı birbirlerine saldırıları ne demek oluyor? Sanki gelecekteki mücadelelerde birbirlerinden başka muhalif kanatta daha başka insan bulmak kolay olacakmış gibi davranmaları, ya da diğer kaynakların, sanki saldırdıklarından daha masum kişilermiş gibi, hiç düşünmeden, (belli ki sorun sadece var olanları paylaşmak) birbirlerini hainliğe vardıracak kadar suçlayıp aşağılamaları ne demek oluyor? Yoksa burjuvazinin bütün üretim kaynaklarını satıp da, ürünü dışarıdan ithal ettikleri gibi… Toplum inşaatçıları da (Marksistler demeyeceğim) kendilerine burjuvaziyi örnek alıp, içeriyi tarumar ederek, dışarıdan (paralı asker gibi) muhalif bir sınıf mı ithal edecekler? Bütün bunlar pratik içinde yer almayanların,
sırça köşklerden yöneten, ‘’Demek ki toplum böyle yönetiliyormuş! ’’ deyip, burjuva yöneticileri kendilerine örnek almalarından mı kaynaklanıyor? Marks teorisini işçi sınıfının pratiğinden çıkarıp yazmış. Onun talihsizliği, kendinden önce bir Marksist’tin olmaması.
Şimdi ne kadar suçlu olduğunu anlıyorum. Bize bıraktığı dersleri ezberlemekten öte bir şey yapamıyoruz. 2010 da yapılacak referandumda bize ne yapmamız gerektiğini de söylememiş… İkinci suçlu da şu zaman, kıçı kurtlu ki, oturup duramıyor yerinde…

Durum böyle olunca…
Takım bile olamayıp, timlerle eylem yaparak, kim neyi değiştirebilecek, kim kimi kandırabilecek? Hacivat ve Karagözü sahneleyerek, başkalarını güldürmeyi bırakalım.
Bu sahneleri izleyip düşünüyorum da, bunların çözüm olduğuna bir türlü aklım yatmıyor.
Akıllılar; ya çekimser kalan büyük kitleleri ikna edecek marifetlerini göstersinler. Ya da,
Herkes farklılıkları kabul edip, doğru veya yanlış ortak karar alıp ortak uygulama marifetini göstersinler… İla nihaye yanlış yapmaya devam etmektense, üç beş yanlıştan sonra doğru yapmayı öğreniriz de… bir gün gündemi belirleme umudumuz olur…
Etki-tepki yasasını (ki bu doğal bir yasa) , bir tarafa itip, güç dengelerini hesaba katmadan,
En küçük lokmayı yutacak kadar boğazı bile yokken, dağ gibi laflar üreten sayın beyler, karınca adımlarla hacca gitmeyi bırakın, ‘’Yolunda ölüyorum ya! ’’ diyerek kendini aldatmaktan vazgeçelim. Niyetimiz yolunda ölmek değil, üzüm yemek…
Bunu, büyük burunlu ağabeylerin, henüz burunları kırılmadan yazdığım için, ve hiç dikkate alınmayacağını duyduğum, bildiğim halde, bugünden yarına ne olacağım belli olmadığı için, bir vasiyet olarak yazmak istedim. Belki bir gün haklıymış diyen çıkar da, beni, ‘’hiç bir bok yapmadı! ’’ diye suçlamazlar… Askerlik yaptığım gibi bu görevimi de yapmış olayım…

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 18.1.2011 22:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Halil