Vasfi Okur Şiirleri - Şair Vasfi Okur

Vasfi Okur

TAŞ ŞEHİR

Otobüsümüz Nevşehir terminaline girdiği zaman güneşin ılık sıcaklığı içimizi yeni ısıtmaya başlamıştı. Bazıları için son durak olan Nevşehir terminali bizler için henüz son durak olmamıştı. Buradan 20 Km daha, doğuda olan, bizim için meçhul şehirde karar kılacaktık.
Nedense tarif edilmez bir duygu içimi yalayıp geçti. Herhalde bir yerlere veya birilerine yaklaşmanın yakınlığı olacak.
Tekrar hareket eden otobüsümüzün içinde, tamamen farklı bir doğanın içerisinde olduğumuzu fark ettiğimde; taşların ilk kez bu kadar albenili olduğunu o zaman gördüm. Çeşit çeşit şekillerde bir sürü kaya; kimi peri bacası, kimi bacası olmayan peri, kimide binlerce yılın bekçiliğini yapan bekçi perisi. Her biri farklı karakterde, her birinde ayrı bir ahestelik. Kimi; usta bir sanatkârın elinden çıkmış Zeus heykeline benzerken kimileride Erosu kıskandıracak kadar zarif görünüşlüydü.
Nevşehir’den yaklaşık 20 km doğuya doğru gidildiğinde Taş Şehirle karşılaşıyoruz.

Devamını Oku
Vasfi Okur

NEREYE GİDİYORUZ


Nereye gidiyoruz sorusunu sormadan evvel. Nerden geldiğimizi bilmemiz lazım.
Biz nerden geldik?
Araştırdığımız zaman buna birçok cevap buluyoruz.

Devamını Oku
Vasfi Okur

KOMŞULUK


Uzun kış gecelerinin bitmeyen yalnızlığını belki de hepimiz yaşamışızdır.
Hele çağımızın baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojisi karşısında unutulan
Mili değerlerimiz, zamanın girdabında kaybolup gitmektedir.

Devamını Oku
Vasfi Okur

Altın sarısı saçlarında, kadife bir zarafeti, genel fiziğine baktığınız zaman da, iri gözlerinde; saf Anadolu kızlarının içten ve insanın içine işleyen bakışlarını görürdünüz. Bu içtenlik ve samimiyet, almış olduğu aile terbiyesinin ve yetişmiş olduğu toprakların göstergesiydi sanki. Aslında; kızgın, kırsal alan iklimlerinin sert bakışlı, kalkık ince karakaşlı yeni yetme kızlarına da benzetebilirdiniz.
Onun yüzüne bakan, saf bir Anadolu kızının özverili, ılık bakışlarıyla karşılaştığını sanırdı. Fakat sesini duyan bunda biraz teretdüte düşebilirdi. Büyük şehrin zalim dokusu sesinde tarif edilmez bir cesaretin ve erkeksiliğin tonuyla; oldukça şaşırtır, sesi ve yüzü birbirine tezat oluştururdu.
Arada bir saçlarını ensesinde topuz yapar arada bir omuzlarına salındırdığı zaman, duygulu bakışlarının arasında, siyah gözlerinin irisleri daha da belirgin hale geliyordu.
Bazen; boş vermişliğin kendi kaderinde, hafif bir tebessüm, dudaklarının kenarında kıvrımlar oluştururken, gözlerinde hep hüzün vardı.
O; uzakların kadınıydı. En içten gelen samimiyetini hep dışa vurumsamalarının ardından saf ve katıksız davranışlarıyla bir anda onun Nilüferler dolu dünyasının içine girerdiniz.
Yüzünde ki çizgilerde; kısa ama çileli bir hayatın kaybolmaz izleri açıkça belli olurdu. Ona ilk baktığınızda rahat kırk yaşın üstünde hatta elliye yakın bir hanım var sanırdınız. Oysaki henüz otuz üç yaşındaydı Zelal.

Devamını Oku
Vasfi Okur

MUHACİR

O gün şehirde birileri, çok önemli şeyler diyeceği için, Kaleardının büyükleri de toplanıp şehre indiler. Çarşı meydanında, sehpanın üstüne çıkan rütbeli bir asker; bağıra bağıra haber veriyordu:
— Allahını seven; karısını kızını, çoluğunu çocuğunu alsın çıksın. Artık Rus’u tutamıyoruz.
Altı aydan beri Ruslarla savaşan askerlerimiz; Ruslar karşısında artık tutunamayarak geri çekiliyorlardı. Büyük ağabeyim Abu zer on iki senelik askerliğini bitirmiş, altı ayın üstüne seferberlik ilan edildiği gibi, küçük ağabeyim Cafer’le beraber tekrar Rus cephesine gönderilmiştiler.
Babam eve geldiğinde, anama toparlanmamızı söyledi. Muhacir çıkıyorduk! Hayvanlarımız dağdan henüz gelmemişlerdi. Danalarımız ise bayırda otluyorlardı. Ogün nasılsa sürüye karışmayan bir inek ve deli tosunumuzu yanımıza aldık. İneğimizin üstüne yarma, bulgur, un, tencere, kap kacak yerleştirdik. Tavuklarımızı evin içerisine toparladık önlerine, yarma, bulgur döktük. Daha doğrusu götürebileceğimiz kadar gıda maddesi yanımıza aldık diğerlerini tavukların önüne koyduk. Büyükçe de kaplara su doldurup içerisine taş koyduk, bizden sonra hayvanlarımız aç susuz kalmasınlar diye. Diğer hayvanlarımız ve eşyalarımız kalıyordu. Teciri, tereği düzülü evimize son kez doya doya baktık. Belki de bir daha göremeyecektik.

Devamını Oku
Vasfi Okur

ŞAMPİYON

Onu ilk gördüğümde; kalınca bir sopanın ucuna bağladığı çatı pullarından yaptığı bir halterle çalışıyordu. Halteri her kaldırışında irice pazıları meydana çıkıyor, boynunda ki damarlar, parmak kalınlığında dışarı çıkıyordu.
Aslında bu merakı daha sekiz yaşında başlamış, Uzakdoğu sporlarından King Boks, Karate, Tekvando çalışmıştı. Sonra güreşe merak sardı. On sekiz yaşına geldiğinde Grekoromen güreşte Milli Takıma girdi. Onu da bırakıp, Karakucak güreşe başladı. Artvin, Bilecik (Söğüt) , Bayburt da dört kez Başpehlivan seçildi.
1999 Yılı onun için bir dönüm noktası oldu. Daha sonra antrenörü ve dostu olacak Hamit AKTAŞLA tanıştı. O günkü Spor İl Müdür olan Kemal Köprücü’nün teşvikiyle de bilek güreşine başladı.
2000 senesinde ilk kez Bilek Güreşi, Türkiye Şampiyonasına katıldı ve Çorumda Türkiye ikincisi oldu. 2001 Yılında Sivas da yapılan Kulüpler Şampiyonasında ferdi olarak Türkiye şampiyonu ve takım olarak da Türkiye üçüncüsü oldular. Aynı yıl Vatani görevini yapmak için İskenderun’a gitti. Orda da Türkiye ikincisi oldu. Asker dönüşü Kulüpler Türkiye Şampiyonasın da Türkiye birinciliği ve takım halinde Türkiye ikincisi oldular. Yalova Dünya şampiyonu “Dursun Önderin” bileğini bir türlü deviremiyordu. Bu ikinciliklerde onun hatırası olarak kaldı spor kariyerinde. Üç sene bu bileği deviremedi.

Devamını Oku
Vasfi Okur

HARK ÜST SOKAK


Ark Üstü Sokak; Bahçeler başının bir üst sokağıdır. Bu sokağa, sokağın başındaki çeşmeden girilir. İlk ev Şerif Yanargilin evdir. Toprak damlı, hepenkli, tek katlı. Yanındaki ev kardeşi Hacı Mahmut’un, aynı üsluptaki evi gelir. Onun yanındaki ev terzi Nuri’nin evidir. Sokağın ilk iki katlı evidir. Terzi Nuri; evi, uzun seneler önce Kal Mahmut’tan almıştır. Nuri amca Çoruh Nehrinin kenarında terzicilik yapar, uslanmaz bir sigara tiryakisiydi. Hatta ramazanda, iftara yakın sokağa çıkar, bir elinde sigara, bir elinde muhtar çakmağını ağzının hizasında tutar, ezan okundu mu hemen sigarasını yakar, bir iki nefes çeker öyle içeri girerdi. Onun karşısında Kürt Dahir’in (Tahir) evi; baraka çatılı, o devrin haremlik, selamlıklı evlerinden. Tahir amca; iki evli olup, iki hanımı da aynı evde otururlardı. Hanımları; Gıcı Naciye ve Gelle (Rahile) teyzeler.
O sokağın renkli simalarından olan Tahir Amca o devrin bakkalıdır. Elma, erik, tut kurusu satar. Dükkânı Küprü başındadır. Kuru tut satması meşhurdur. “Benim tutum tatlıdır, benim tutum tatlıdır.” Sloganı, çocukların ağzında tekerleme olmuştur.
Tahir Amca arada bir birinci hanımı Gıcı Naciye’yi döver, efkârlanan Naciye teyze, Birinci Sigarasını tellendirir, kaderine küserdi.

Devamını Oku
Vasfi Okur

O VAKİT

Suların durgun aktığı, şairin “Bütün şehir uykuda, bir ben ayakta.” Dediği o vakit.
Etrafın tamamen sessizliğe büründüğü, çılgın, tarifsizce bir dinginliğin her tarafı kucakladığı koca bir karanlıktır; o vakit.
Geceler boyu yalnızlıktır, o vakit. Siyah bir ejderhanın bütün geceyi yuttuğu hatta bazen semadaki yıldızların bile kendi kabuğuna çekildiği kapılarını, pencerelerini kapadığı vakittir, o vakit.
Bazıları delice bir meltemin, şehrin boş sokaklarında yalayıp yutacak birini aradığı kimsesiz gecelerin sahibidir, o vakit.

Devamını Oku
Vasfi Okur

YALANCI DÜNYA

Her şey; e-mail adresime gelen bir mesajla başladı.,,,,,., arkadaşınız, …… Sitede üyeliğe davet ediyor. Gelen davet, çok tanıdığım ve yakın bir arkadaşımdan geliyordu.
Davete icabet gerekir dedik, birde davet; bildik-tanıdık biri olunca, artık icabet kaçınılmaz oluyordu.
İcabet etmemiz için bu siteye üye olmamız gerekiyordu. Ve oldum.
Aradan uzun bir zaman geçti. Ne site beni ne ben siteyi tanıyabildim. Daha doğrusu pek zamanımda olmuyordu.

Devamını Oku
Vasfi Okur

Sevgi


Bu günlerde yollarımız yine sevgiyle dolaştı. Zaten hep öyle oluyor. Ya çok seviyoruz sonunda ayrılmak zorunda kalıyoruz “Çok sevgi tez ayrılık getirir” gibi. Ya da sevgimize arkamızı dönüyoruz hiç yaşanmamış gibi.


Devamını Oku