'ÖMRÜMÜN YETTİĞİ KADAR SENİ SEVERİM'
VAROŞLAR'DA AKŞAM..
Ah! .. Bu Varoşlar..
Hani, muhteşem gökdelenlerin,alış veriş merkezlerinin arasına sıkışmış şehrin arka bahçeleri..
Kavgaların, aşkların, isyanların,dostlukların yalın yaşanıldığı çoğu çıkmaz sokak.
Sıvasız kiremit örülü, birbirlerine temelden bağlı kat kat apartmanların (!) oluşturduğu, sadece şeçimlerde hatırlanan..
Şehrin yükünü omuzlarında taşıyan emekçilerin yaşadığı, yaşam beldeleri..
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Son Vefam
Çocukluğumdan beri duyarım, bir vefadır gider.Kimi zman derin bir ahh! çekerek nerede o vefalar, nerede vefalılar dediklerini, Kimi zaman canım bu saattede vefayamı gidilir. Kimisindede vefa olmassa olmaz onun tadı bambaşka derlerdi. Kimiside yok canım, bu sene Vefa'da hiç iş yok.Böyle giderse z. kümeye düşer derdi.Biraz büyüyünce arkadaşlarla dolaşırken Bir STAD gördük. Bir armakadaş burası Vefa STADI dedi. O dönem Vefa 1, kümede oynuyordu. Hakikaten dedikleri gibi Vefa o sene küme düştü. Benim anlamaya çalıştığım düşen ilk Vefa oydu. Ramazan ayında camileri gezerken ismini Ebul Vefa Hazretlerinden alan Vefa semtine gelmiştik. Dediler ki, Vefaya gelinirde, Vefa bozası içilmezmi, ve nasip oldu içtik. Hayatımdaki düşen ikinci Vefaydı. Vefa bozası çünkü zamanla dillere düştü. Sirkesinide hiç unutmamak lazım. Bende onun apayrı yeri vardır. Peygamber Efendimiz S.A.V. sirkeyi çok severmiş, haliyle onun sevdiği herşey bizlerede sevgili olmalı.Diyeceksiniz ki Ebul Vefa Hazretlerini niye hiç anlatmadan geçiyorsun.Bir gün Ebul Vefa Hazretlerini anlayacak duruma gelirsem, o zaman yalnızca onu anlatmaya çalışırız. Son Vefaya gelincede, kolay olmadı.Ama onu yıllar öğretti. (İnsanların Vefasını) Vefalı olmayı ilk evdekilerden öğrenmeye başlamışız. Çünkü öğrendiğimiz o güzelliklerin Vefa olduğunu büyüdükçe anlamaya başladık.Şükürler olsun Vefalıyı, Vefasızı hiçte geç olmadan anlamak nasip oldu.Büyüklerimiz, Ana ve Babadostlarına Hürmet ve İzzet ikram ederlerken, aslında onlara, birbirlerine olan Vefalarını gösteriyorlardı, bizlerede Vefalı olmayı öğretiyorlardı.Birbirlerinle olan hatıralarında hep güzellikleri yad ediyorlardı. Öyle güzel yanları vardı ki bunlar Melekmiydi ki diyebilirdiniz.Melek değillerdi ama melek gibiydiler. Birbirlerine ikram ettikleri suyu bile anlatırken sanki kevser şarabını anlatıyorlandı.Şimdi ise herşeyi bir bedel ödeyerek alsanız bile, hakkınız olanı bile size vermek istemez oldular. Dünle, bu gün apayrı dünyalar gibiydi.Beliniz bükülünceye kadar sırtınızda taşıdıklarınız kendinizi bile taşımayacak hale hale geldiğinizde.Olmayan Vefalarını Vefasızlığa çevirirler. Çünkü siz insanların gönlünde onlara faydalı olduğunuz müddetçe kalabilirsiniz.Yaşarken Vefanıza karşılık bir Vefa göremezseniz bile Ahiret size her anı ve herşeyi ile bir Vefa olacak.İnsanları güldürmenizin karşılığı size ahiret Gülleri, Yedirmenizin karşılığı Cennet nimetleri, Hasret kaldıklarınız, orada kavuşacaklarınızolacak. Hizmetlerde attığınız her adım sizi Allah Celle Celalühünün Cemaline ve Resulullah efendimizin S.A.V. saadet hanesine yaklaştıracak. Yani Vefa ekenler, Vefa bulacaklar. Ama o Vefasızlar unutmasınlar ki kendi Vefasızlıklarına, Vefasızlıkla mayaladıkları Vefasızlık dolu bir hayat sunulacaktır. Ya kendilerine gelirler, Ya da kendileri bilirler. Buda onlara SON VEFAM.
Şadan Yenişafak
Sokakta oynayan çocuklar eve çağırılır tek tek..
- Ulaaaa ONIIIIIR (Onur) genelde beceremedikleri isimler verilmiştir çocuklarına moda ya...
- Gıııız Elçiiiiin töremeyesice de gelsene...cevap hemen.
- Dur gız ana istop oynuyuh bitsin gelem..
ablası yine harikasın...gözün gözlemin yüreğin konuşmuş
sevgimle
can ablam
tebrik ederim...
çok güzel bir yazı
paylaşımınızdan dolayı kutluyorum
buna paralel olarak izninizle bir şiirimi paylaşayım
Varoşlar İsyanda...
Varoşlar sesiz, uçurtmasını özgürleştirmiş bir çocuk.
Yaşam diye lahitler içinden insanlığı seyreden katiller, kana boğmuş seslerini insanlığın.
Düğümleşir ansızın boğazım.
Çıkmışım bir yalçın kayaya, bir yanım uçurum, bir yanım kan ve kurşun
Seyret ecel, senden vahşileri var bu tapınak dedikleri mağaralarda.
Damlar gözlerime yaşlı anılar.
O çiçeği çiçeğe eklediğimiz yıllar.
Hani vardı ya hatırlarsın, nehirlere ısmarladığımız çiçekten taçlar,
döner umuduyla el salladığımız zamanlar.
Görkemli dağlara durduğumuz selamlar şimdi nerdeler.
Bir yanım isyan, bir yanım sessizlik; kenar mahalleli dendik, itildik
ve şimdi soluyor o varoş dedikleri yurdum inleye, inleye.
top koşturduğumuz, birbirimizi kovaladığımız günlerce o uzun çayırlar; şimdi gökdelen, beton ve fabrika istilası altında.
İşin garibi herkes işsiz, herkes aç fabrika diyarında.
Bir kültür şehri bir yanım, Anadolu’nun orta yeri diğer yanım.
Irmak görmemiş, sevda tatmamış kenar yurtlu.
Ellerimizi kanatırcasına, yırtarcasına pantolonları, gömlekleri.
Belki yüksekte olma arzusuydu bilinmez, çıkardık ağaçlara, ağaçlara
Düşer, kalkar, ağlar, avuturduk kendimizi; oyalardık işte çocukluğumuzla yaşamı.
Sonra geldiler, bir tiksinti suratlarda mahallemiz pis, mahallemiz ilkel.
Bir anda aldılar elinden hayatın oynadığı çocukluğumuzu.
Şimdi yılların öfkesi ve açlığı büyür.
Varoşlar isyanda, varoşlar koparmış ipini.
Gazeteler puntolarla düşer manşeti: Varoşlar isyanda, varoşlar koparmış ipini.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta