VAN ŞİİRLERİ

VAN ŞİİRLERİ

Mehmet Taş

Ruhumda yabanıl taylar oynaşırdı. Düzen tutmaz serkeşliğimde gün olur sellere kapılır, gün olur sellere kaptırırdım. Bir serseri umursamazlığında ruhum açmazlara sürüklenirdi. Sonra sen doldun yalnızlığıma. Seni gecelerime taşıdım. Karanlıkları sevdim, karanlıkların derinliklerindeki gizemi sevdim. Umut taşıdım, heyecan taşıdım, sevinç taşıdım yalnızlığına gecelerimin. Kendimle yalnız kaldığım, yalnızlığımda seni bulduğum gecelerde hasret üstüne şiirler yazdım, şarkılar söyledim. Ay ışığında oynaşan sulara anlattım da seni denizlerin maviliklerine yolladım.
Şimdi bir temmuz akşamında yine seni yaşıyorum. Ay ışığına hasret gecede yıldızlar oynaşıyor uzak yerlerde. Sen o yıldızların altındasın diye, senden gelen gül kokusu rüzgâra açıyorum bağrımı. Önce hayalin doluyor, ardından anıların huzur veren ışıltıları. Yuvadan yeni uçmuş kuşun ürkekliğini yaşarken, bir kayboluşta ararken kendi ruhumu öksüzlüğümü paylaşıyorum seninle. Açlığını paylaşıyorum ruhumun. Bana sunduğun sevdada yol bulurken karanlıklarda yanıp sönen deniz feneri oluyorsun. Bir ateş böceği gibi dönüp sana koşuyorum.
İftar soframda bir siyah zeytin oluyor sevdan. Açım, doymak bilmeyen oburluğumda bir siyah zeytinde bütün açlığımı gideriyorum. İçimde sen, dışımda sen, beladan uzak olmayan başımda sen. Karanlıkların gizemli derinliğinde hayatıma yön veriyorsun. Bir kuyu ki dibi görünmüyor da düştüğüm o boşlukta senin elin uzanıyor. Biliyorum ki içinde sevda taşıyanlar asla kaybolmayacaklar. Hasret üstüne şiirler yazıyorum, şarkılar dinliyorum sevda çeken yürekler adına. Önce bir sızı başlıyor tam şuramda. Sonra hayalin doluyor gözlerime. Avuçlarımda hiç eksilmeyen kokunu kokluyor, avuçlarımdan hiç eksilmeyen sıcaklığını yanaklarıma sürüyor ve derin bir iç çekişle sana dönüyorum.
“Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle insandır” diyor Albert Camus. Ben söyleyemediklerimle geliyorum sana. Anlayacaksın diye, eksik kalanlarımı toparlarsın diye. Sen hep eksik kalan tarafımı toparlamadın mı? Vincent Van Gogh Theo’ya yazdığı mektubunda asıl anlatmak istediklerimi özetliyor. “ Üç aşama vardır; birincisi sevmemek ve sevilmemek, ikincisi sevmek ve sevilmemek, üçüncüsü de sevmek ve sevilmek.”Ben üçüncü aşamayı yaşıyorum seninle. Ah, ne bahtiyarım ki sevilmek gibi yüce bir duyguya layık görüldüm.
Gece bitecek sevgilim. Az sonra güneş doğacak. Silinecek bütün gizemi karanlıkların. Gün ışığında uyanıyor bütün kötü ruhlar. Bunu biliyor musun? Bütün açgözlülükler, bütün iki yüzlülükler ve çirkeflikler uyanıyor. Ben yalnızlığıma seni alarak çekiliyorum.
Bu gece yine benimleydin.
Bil ki seni seviyorum…
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Zaroka gışt, bırçine, jı destı van tışt nayı,........Çocukların hepisi aç, ellerinden bir şey gelmiyor,
Hestiya dıkelini, dıbe çı bıkım dayı,.................Kemik kaynatıyorlar, ne yapayım diyor anne,
Çı bıkım çı bıkım çı bıkım dayı, hayı hayı,........Ne yapayım ne yapayım ne yapayım ah ah,
Çıma kes me pırs naki, çıma malame nayı,...Niçin kimse bizi sormuyor, niçin bize gelmiyorlar,
Konı me rakırıne, zaro lı erdı mayı,..................Evimizi kaldırmışlar, çocuklar yerde kalmış,
Zaro lı erdı mayı, hayı hayı lı hayı.....................Çocuklar yerde kalmış, vah vah vah,
Destı bawo hun buye, hers lı ber çawı viye,...Babanın elleri kan, gözlerinde göz yaşı,
..

Devamını Oku
Seyfeddin Karahocagil

Yapraklar değer dudaklarıma
Meyvesiz dallardan eğilir de
Haram korkusuyla uzanırım
İçim burkulur birden bire..
O yapraklarda kan olurum
Akarım damla damla eririm de
Sonra döner piman olurum
..

Devamını Oku
Kadri Kırmızıtaş


Yirmi üç ekim ikibin onbir günlerden Pazar
Azrail gelmiş vanlıya fermanı yazar
Anneler babalar ağıtlar dizer
Kıyametimiz koptu bu gün gardaşlar


..

Devamını Oku
Ahmet Emer

Bu gün rte övünüyordu, "tüm ülkeler Mısır' a ambargo uygularken biz bunu yapmadık. Mısır' ın sıkıntıya düşmesini engelledik".....(!) diyor. Demek ki benim insanım aç, perişan, sefil yaşarken, o tüyü bitmemiş yetimin hakkını İsrail' le kanka faşist diktatör Mısır yönetimine peşkeş çekiyormuş! O Mısır yönetimi ki abd' nin kuyruğundan ayrılmayan yönetim ve acımasızca Filistin' lilerin kemiklerini taşla kıran İsrail' lilerin isteği üzerine Filistin' e girişleri kapatan yönetim. rte de hem van münit ayağından şov YAP, hem Yahudi ödülü al, hem tüm askeri alımları İsrail' den yap, TİCARETİ GELİŞTİR; hatta Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizleme işini de ORANIN İŞLETİMİNİ 49 yıllığına İsrail' lilere vermek üzere karar al, hem de İsrail' in ekmeğine yağ sür.....Bu ne iştir böyle?
Koyun, balık tavuk yerine koyuluyorsak da bu kadarı da olamaz. MISIR İÇİN İNSAN HAKLARI VAR, TÜRKLER İÇİN YOK ha! Ağızlarından demokrasi,insan hakları düşmüyor nasılsa? ! Demek ki bu kavramları biliyorlarmış! İşine geldiği gibi de değerlendiriyorlar. Ayrıca diyor ki, "Bu uygulamalar demokrasiyi geri getirir mi derseniz, bana göre getirmez....! " diyor.
Ben de diyorum ki, ZURNANIN SON DELİĞİ BİLE OLAMAYAN DIŞARIDAN HER... NANE OLANLAR PİS BURUNLARINI MISIR' IN İŞLERİNE SOKMAZLARSA DEMOKRASİ GELİR MISIR' A. Bir de, SATILIK YÖNETİCİ DEĞİL, YURTSEVER, ULUSÇU, ÖZGÜRLÜKÇÜ YÖNETİCİ SEÇMELERİNE ABD İZİN VERİRSE! ZATEN BELANIN BAŞI ABD.
BİR DE DEĞERLENDİRME YAPACAK OLURSAK, Mursi' yi getiren de götüren de abd, başkalarına ne oluyor? "SAHİBİNİN GÖNLÜ OLUYOR DA KÖPEĞİNİN OLMUYOR! " deyimi gerçekleşmiş olmuyor mu? !
Muhalefet ne güne duruyor, bu konuda bir soru önergesi versinler. MISIR' A HANGİ DÖNEMLERDE NE KADAR RESMİ/GAYRI RESMİ YOLLARDAN NE KADAR PARA/PARA YERİNE DEĞER.... VERMİŞİZ? O DÖNEMLERDE TÜRKİYE' NİN EKONOMİK DURUMU, GEÇİM ENDEKSİ NASILMIŞ? ASGARİ GEÇİM SINIRI ALTINDA YAŞAYAN NE KADARMIŞ?
Tayyip Müslüman, akp MÜSLÜMAN DİYE OY VERENLER DE GÖRSÜNLER BAKALIM gerçek ne imiş? MÜSLÜMAN DEDİKLERİ NE İMİŞLER? ! .
ONLARIN MÜSLÜMANLIĞI, "abd tarafından sipariş edilmiş, fetoş tarafından ILIKLAŞTIRILARAK, YAVŞAKLAŞTIRILARAK, CIVIKLAŞTIRILARAK, HIRİSTİYANLIK/MUSEVİLİK/YAHUDİLİK DİNLERİNE uyduralarak düzenlenmiş, rte tarafından dayatılmış müsülmanlıktır (!) . DEDELERİMİZ, NİNELERİMİZ, BABALARIMIZ, ANALARIMIZIN YAŞADIĞI MÜSLÜMANLIK DEĞİL...MÜSÜLMANLIK! ...
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Van kedisi diyerek almış bakamamışlar,
Kediye rastlıyorum bunlardan birkaç tür var…

Kaçmasa bakacağım, ruhsal durum bozulmuş,
Birkaç kez geldi gitti, hayvan huzursuz olmuş...

Bir gün kusarken gördüm herhalde zehirlenmiş,
..

Devamını Oku
Bilal Geniş

S-Zondag toverfee-007-Holland

Weet u....
Zondag toverfee.....

Wens tot platform.....
Hoe inkomen, uit de hand.....
..

Devamını Oku
Selçuk Akyüz

Uzaklardasın...
Fakat uzakta olan bir sen değilsin;
Ben de uzaklardayım, gittin gideli...
Sen ne kadar uzaksan,
İnan ben de o kadar uzağım bana...
Saçlarımı çoktan unutmuştur tarak...
Artık hatırlayamaz kaşlarımı ayna...
..

Devamını Oku
Bilal Geniş

-0001-Fairy Of Turk-5.017-Vietnamese

B? n có bi? t...
Fairy Of Turk...

Alp Arslan sultan c? a ch? huy...
Sökmen El-Kutbi ch? huy..,
..

Devamını Oku
Roj Yiğit

Bir sen yaralarsın şimdi beni
Bir de bi çare ömrüm


Artık anlar
Duygusal kargaşadır
Sol yanım ölür benim
..

Devamını Oku
Galip Kemali Günay

Van Gölü, kabar haydi taş da kop yurd ara,
Tuz Gölü, tuzuna sofra ara
Altısı Mayıs
Otuzüç tesbih erken
Okşardı yurdunu DENİZ,
Gezerdi Edirne'den Ardaha'na
Sepha kısa boyundan, ilmik boyna berat
..

Devamını Oku
Selçuk Akyüz

Günbegün,
Anbean demleniyor karanlığım..!

Yeter artık, yeter..!
Ne bu inat, bu gurur..!
Dön artık, bekletme karanlığımı..!
Bekledikçe her gün,
..

Devamını Oku
Adnan Özkan

GİDİYORSUN! ...

Gidiyorsun ardından bir ah,
Belkide binlerce eyvah kalacak.
Gidiyorsun bu yerlerde,
Güneş sensiz doğacak.
Sabah sensiz olacak.
..

Devamını Oku
Faruk Anaran

VAN

Kalbe esintidir rüzgârı vanım
Şehrim şehirlerden farklıdır benim
Kale burcu maviliğe saplanır.
Hayallerin mekânıdır vanım

..

Devamını Oku
Selçuk Akyüz

Bin değil,
Beş bin, on beş bin değil;
Ateşten, kıpkızıl közden basamak..!
Yüreklerde ne ayak kalır, ne parmak..!
Kolay sanma..!
Kolay değil, zor mu zor işte;
Tahkiki imana,
..

Devamını Oku
Bilal Geniş

--- 0000 - Fairy ramadán -002 -Hungarian -46

Tudod, hogy...
Tündér ramadán...

A hajnal, hajnal,..
Hajnal van, hogy le......
..

Devamını Oku
Fırat Sırtlan

Yağmurlar yağardı
Bu şehrin caddeleri sırılsıklamdı
Bulutlar yıldızları
Sen pencerenin perdelerini örterdin

Bütün içli şarkılar
Arka arkaya çalardı
..

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Yaşamı

Öze geçmeden önce önemli bir nokta üzerinde durmak istiyorum.
Şükrolsun ki; bugün ülkemizde ulusal bir bütünlük içindeyiz. Yurttaşlarımız arasında sen-ben yoktur. Sınıf yoktur. Buyurgan-tapkın yoktur. Sınırlarımız içinde yaşayan ve bu yurda yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk ‘tür, herkes bizdendir. Yasalar karşısında kimsenin kimseye üstünlüğü mevcud değildir. Ve biz, bunu Cumhuriyet ‘e, onun kurucusu olan Büyük Atatürk ‘e borçluyuz.
Cumhuriyet ‘ten önceki teokratik ve onu izleyen monarşik dönemlerde, ne yazıktır ki; durum hiç de böyle değildi. Yurttaşlarımız arasında sen-ben vardı, sınıf farkları vardı, buyurgan vardı, tapkın vardı. Herkes kendi ulusal kimliğiyle anılmaktaydı ve pramidin çatısındaki Osmanlılık bir din, bir inanış birliğinin simgesiydi. Yurttaşlık yoktu, teb ‘alık vardı. Osmanlı, saraylı olanlardan ve saraylı olmayanlardan oluşmuştu. Saraylı olanlara “Saltanat” ve saraylı olmayanlara da “Halk” deniyordu. Bunlar iki karşı sınıf ve iki zıt kutup gibiydi. Sadece bir şeyde değil, her şeyde ayrılıyorlardı. Edebiyat da öyleydi. Bir yanda bir Saray Edebiyatı soluk alıp verirken, obir yanda Halk Edebiyatı yaşamaktaydı. Saray Edebiyatı Arapça ‘nın, Farsça ‘nın hükmü altındaydı. O bile birbaşına Arapça, birbaşına Farsça değildi ve zaman zaman, yer yer Türkçe sözcüklerle yamalanmakta ve o yamalanmış bohçanın adına da “Osmanlıca” denilmekteydi. Bir bakıma; Arap ve İranlı şiir söylüyor, öykü-roman yazıyor, yazı-başyazı döşeniyor, Osmanlı dinliyor, okuyor, özeniyor, yansılamaya çalışıyor, Osmanlı ‘nın herekesiz Arapça hevesi yüzünden; birinin yazdığını obiri okuyamıyor, butekinin söylediğini öteki yazamıyor ve bazen, yazan kendi yazdığını bulup seçemiyor, davranış “Kel Ahmet Çeşmesi” ni “Gül Ahmet Çeşmesi” ne, “Van Kalesi” ni “Kan Kalesi” ne ve daha böyle binlercesine döndürüyor, “Bab-ı Ali kapısından mürur edip geçerken, bir süvari tek atlıya tesadüfen rastgeldim.” vari ne dediğini bilmezliklere yol açıyordu. Çünkü; saray, kendi dilini konuşmayı küçüklük varsayıyor, elin dilini de ancak bu kadar konuşabiliyordu. Halk sarayın dediğini anlayamıyor, saray da varsın iyice anlamasın diye onunla kendi arasına Çin Sedleri çekiyordu.
Bu tutarsızlıklar yüzündendir ki; halk, kendisinden saymadığı saraya karşı kendi edebiyatını oluşturmak zorunda kalmıştır. Onun, halkın büyük bir kolaylıkla anladığı, candan-gönülden sevdiği ve her koşul altında pekilendiği kendi ozanları, kendi öykücüleri, kendi romancıları vardır. Halk arasında “Halk Aşığı”, “Hak Aşığı” denen ozanlar bunlardandır. Çayevlerinde öyküler anlatan “Hekatçı” lar bunlardandır. Olayları alaya alan “Meddah” lar bunlardandır.

..

Devamını Oku
Abdulhakim Öztürk

Kutlama

Siz değerli antoloji üyeleri
Sizin tüm ailenizin ve bütün İslam aleminin
Kurban Bayramını kutlar hayırlara vesile olmasını
Allah tan dilerim….
Ayrıca Antolojiye çok teşekkürler bu fırsatı bize verdiğinden.
..

Devamını Oku
Selçuk Akyüz

Sen yokken,
Gözlerin gözlerime bakmazken,
Şu ocak misali sımsıcak gözlerin yüreğime akmazken;
Kışımda,
Zemherimde donmuştu zaman..!

Ey bahar bakışlım;
..

Devamını Oku