Bana ağır yıkımlar yaşatan
.........Zamanın dört mevsimine
..............Yüzünün ipeksi dallarına tutunup
........Beşinci mevsimimi ekledim
Ve anlamı yitirilmiş gece dalgalarından çıkıp
.............................. Ak ışıklarımla
.......................................Ak yüzüne yürüdüm
..
Van Gogh gibiyim
Sabah kulağımı kestim
Zaten bir şey duymuyordum
Öğlen burnumu kestim
Zaten güzel kokular gelmiyordu
Hayattan
..
Balkan kökenliyim ben, bilmem Atam nereden,
Belki Karacadağ ' dan, belki Palandöken ' den,
Belki Beydağları ' ndan, belki Karadeniz ' den,
Belki Van ' dan - Tatvan ' dan, belki de Tunceli' den.
Geldiğim yer fark etmez, sonuçta bir Türk ' üm ben,
Ayyıldız ‘ ım gönderde, Yurt sevdası sönmeyen
..
VANDA KAR YAĞIYOR,
BENİM YÜREĞİM ÜŞÜYOR
Ayaklarım üşüyor demiş,
Kara gözlü depremzade küçük kız!
Paltosunun kenarından tutup Cumhurbaşkanına:
Benim çorabın yok deyen,
..
Bu da yarım asırlık bir çocuk şiiri.
İlkbahar geldi, yerler yemyeşil,
Temiz havaların kıymetini bil.
Oyna her zaman temiz yerlerde
Temiz hava şifa her türlü derde
..
aşkınla teni aşıp cana ulaştım
sen,
........ışık ustası kadınım
söyle,
.......gittiğim her yerde neden durursun?
..
(Van/Gevaş'ta bir koyunun otlarken kendini uçuruma atması ile diğer 450 koyun da, onu takip ederek uçuruma atladı ve hepsi telef oldu. '08.07.2005 tarihli haberlerden')
İbret için lütfen, bir daha okuyun,
Kimi örnek aldı, bu bir sürü koyun?
Bedel diye verip de her öz değeri,
Gözünü kırpmadan, atlayıp ileri,
Gireceğim sanan, köhne Avrupa'ya,
..
Güneşin,
Tutuşan bir çıra aleviyle
Denizde
Van Gogh sarısının
Maviyi, yeşile boyadığı saatlerde
Derinlerde;
Yosunların salınımına
..
bulut gözlüm
...............yağmur dudaklı-m
sen artık sen değilsin
...........ben artık ben değilim
yitiğim sende
.............gel de yit bende
..
bir yıldız yanıyordu
.........eteği aşkla tutuşan
öksüz kalbimin penceresine
.........sensin ancak yakışan
değme gönlümün sen kokan dalına
........kırılır umutlarım
..
Ellerimi gözlerime tente yapıp
Yüzüne baktım
Ne gördüm biliyor musun?
Ne görmedim ki
Bir tutam yıldız
Bir avuç deniz
Hangi birini anlatayım
..
-- 000-Bahadir Genis - 000 1 - -African -03
Weet jy...
Bahadir Genis...
Saam met jou...
Altyd....
..
Koca Subhan Dağı başın dumanlı,
Gölün o yanından Van'a bakarsın..
Konumun heybetli, duruşun şanlı,
Uzaktan uzaktan bana bakarsın.
Bu ne azamettir, bu nasıl gurur,
Yorgun bulutlar hep tepende durur,
..
(Tercüman Gazetesi, 'Okuyucuların Forumu'
köşesinde neşredilmiştir.)
Her şeyden önce 'Okuyucuların Forumu' köşesini açmak suretiyle halkın istek ve tenkidlerini dile getirmesine zemin hazırlayan Tercüman Camiasını gönülden tebrik ederim.
..
Ben sensiz ne yaparım,
ne olur benim hâlim?
Ağlayıp yanarım; sen
nerdesin şimdi yârim?
Teselli vermez hiç bana
herkes olmuş zalim
Ağlayıp yanarım; sen
..
-0001-fades de Turk-5032-Catalan
Sap vostè...
Fada de turc....
Sap vostè. Els éssers humans que MU...
Els nostres avantpassats dels turcs...
..
- 000-Genis Bahadir - 000 1 - -Flemish -22
Weet je...
Bahadir Genis...
Met je...
Altijd....
..
zaman gelmiş kışa dayanmış
bulutlar şimdi göçmen kuşlarmış
bu yaşadığımız yitik bir baharmış
kime ne...
güneş rüzgara aldanmış
van gölü'nü pırıl pırıl aydınlatmış
..
Yağmurlu bir gündü. İçimizdeki kayıp kentlere, asla ehlileştirilemeyen bakışlarımızın ateşinin isyanını haykırıyorduk. Ölümün tüm acımasızlığıyla teslim aldığı bedenlerin çaresizliği gibi damlıyordu alnımızdan bir bir hatıralarımız. Kanayan yanlarımızı sarmaya çalışırken, içimize ıslak tenimizin yorgun teri dökülüyordu. Ellerimizle yüreğimize daldıkça yaşanan onca acılarımıza karşı, direniş dinamiklerimiz iflas ediyordu sanki. Eşsiz yanan bir ışığın karanlığa düğümlenmesi gibi teslim aldı bizi zaman içinde sessiz yaşadıklarımız. Onca yaşanan ve dilimizde defalarca tekrarı söylenen hüzünlü melodilere biat etme yerine, baş kaldırıyı tercih etmiştik. Ve bu başkaldırı yazgımıza karşı bir intikam değildi. Belki de tenimizde yeni bir ölüm yaşama telaşıydı yada yeni bir ölüm yaşama hazırlığı. Ölmek ve gökyüzünün bizim için söyleyeceği yeni şarkılara uyanmak istiyorduk. Bunun içinse kaç tane yıldızın duasını almamız gerektiğini yada kaç kutsal meleğin gücünde yakarışta bulunmamız gerektiğini bilmiyorduk. Yinede ne olursa olsun, bir yerlerde yaşanılan baharlardan taze bir gül kokusu geliyordu burnumuza ve hızlı adımlarla gitmeye çalışıyorduk gül kokusunun geldiği yere doğru. Avuçlarımızda biriken sorunlar konuştukça hafifliyor, kirpik uçlarımızdan süzülür gibi yer küreye karışıyordu ve biz göz bebeklerimizde yenileniyorduk.
Yiğit bir savaşçının soluğundan dökülürcesine benliğimizi arıyorduk kelimeler arasında. Dertlerimizi saldıkça o yiğit bakışlara, kızıl bir gül açıyordu sanki yüreğimizden süzülen umutlarda ve alnından öpesim geliyordu iki dağ arasında ölen savaşçıları.
Dökülen, çürüyen ve eskiyen bir çok hatıranın esir aldığı bir bedenin orta derecede akan gözyaşları olarak, hafızamıza biriktirdiğimiz ve bilincimizin altına kazıdığımız daha az hüzünlere giden yolu arıyorduk. Uzaklarda bir yerlerde, örtüsüyle gizli olan mavi bir hayatın bu onurlu duruşumuza göz kırptığını iliklerimde hissediyordum. Belki de bu hislerin bilinciydi bizi hayatın ipine sımsıkı saran. Geçtiğimiz tozlu yollara iki beden uzandığımızda, gelecekte bizleri karşılaması muhtemel mutsuz birkaç kaldırım taşının o kadarda yaşanılmaz olmadığını o anki gülümsemelerimizden anlıyorduk. Gözlerimizde bir çok göz yaşından arta kalan nemli izler vardı belki. Her şeye rağmen hayatın ve yaşamın ismini çizmiştik yüzümüzün acılarla dolu hatlarına. Ve olgularımızla yüzleşmek için bir dahaki mart ayını beklemeye hiç de niyetimiz yoktu. Bu halimizin akıl yada bilim yoluyla bir açıklamasını aramıyorduk. Çünkü aşkın bıraktığı hüzünlere dair yaşamların ilim yada akıl yoluyla açıklamaya elverişli olmadığını biliyorduk. Mavi yaşamlarda gizli bakışların seyrinde, evrenin sonsuzluğuna büyüyen asırlık çınarın özgür gölgesine uzanır gibi, ölmeye yada tükenmeye yüz tutan tüm yanlarımızı yeni bir yaşam ateşi sarmıştı. Alışkanlıkların, yüzeysel tutsaklıkların ilkel ve gerçeklikten uzak olan yanını aşk diye sananların tekrarının bir daha olmaması dileğiyle. Olursa böylesi yaşamlar, mutluluğu kısmen hüzünlerimizle soluyarak bu hayatların doku örneklerini incelemeye alıp genlerine baktıktan sonra, bir sonraki hayatlara daha onurlu doğmalarını sağlamak amacıyla, ey hayata ve hüzünlere inananlar gün ışığına çıkın artık.
ORHAN DEMİRTAŞ
..
Paltosuz,
elleri üşümüş,
kervan misali
hep kahraman kocasının(!) iki adım
gerisinde yürütülmüş,
ruh alemi tarumar edilmiş,
aklı çalınmış,
..