1.
Kedi gibi atlıyor
ateş çemberindeki aslan, kaplan! !
(aslan çemberindeki ateş...)
Deli gibi alkışlıyor,
tufan-seyirciler...
Bebekler var annelerin kucaklarında
aileleriyle gelmiş,
emziklerini emen.
Cop cop, cop.
Çıktı sonra Valdi sahneye,
tek ayak üstünde
kovadan su içen fillerden önce...
Bırakmadı demediğini
D e d i ğ i n i b ı r a k m a d ı.
Çıktı sirkin ortasında,
spotlar altında
reveransladı herkesi,
sonra hemen zıpladı, sıçradı
örümcek maymunu.
(Filelere takılıyor Pazar günlerinde
faz haller’in,
fireli papates, soğan, domates...)
Van Meer,* meğer ip cambazı da çıkmış.
Valdi de sıçradı
-hani şu Pazar günlerinden gelen-
görünmez duvar köşe gönderlerinden
beyaz perdenin.
Tutundu ipçinin ipine derken...
İpin üzerinde titrek yürüyen
cambazın dengesi bozuldu.
Valdi onu da tuttu! ! **
Zıpladı indi..
aşağıya girdi hepsi.
(Kar gibi indiler.
Dünyaya...)
Hastaneye gerek kalmamıştı...
Selamladılar seyirciyi.
Zardaki şansiyelik; ***
öyle de kabarcık, döö, truaa! (1)
süpersicim(4) ve Higgs (2)
2.
Ot yedim de, (gene)
kendimi kitaba tuttum.
Titrek,
sığmayan kabın...
Velki, (6)
pirelerin
‘Mayakovski ilk mektubu’, aa! ! ?
Hormon fazlası
zeka aşırısı mıdır.
pek değildir, belki.
Olmasın da...
İq –da- neymiş, ne değilmiş:
Hiç tablaya tutmamaya istekli kendisini;
öğrenmek için,
ne zaman öleceğinin
kehanetvari gelir vergisini!
(öğrenmemek için...)
İçen su,
oynayabilir kızgın ateşle.
Tesla.
Bravo
Ya da tanımamışım
kendimdeki
her bir Hiroşima’yı, Nagazaki’yi.
Einstein vermedi o plastrik buketi.
Ya da restauranttaki
Yalnız palto-parşömen
verebilir mi bunu Tesla
-Hırtavistan’ın,
aksanı sıyrık dağ aksanlı ücra vadisi?
Günün 22 saatli formüller hafızada kopya;
20.000 volt saçlarda, vücytta, dengede...
Ve Mark Twain, güldü, güldü...
Ve, Edison; gülmedi bile.
Ve ingiliz bir o gazeteci, seyretti, seyretti,
kayıtsız-saygısız...
Japonlar şimdi
değiller, hadi hadi,(!) Amerikan hayranı.
Siyahilermiş afro-amerikan,
be bir diyemediniz
ki siz de bizsiziniz! ! ! !
(Kenarda, kıyıda kalmış
sesi çıkmazlıklar var
bazı; çokça,
sanki.. Sezilen...)
3.
Renk kuvveti gibi kuantumların, (3)
anlaşılmaz;
evine gitti akşam, Valdi.
Açtı tvsini izlemeye başladı Kolombiyalı.
Ona Belediye Başkanı'nın vereceği
ödül kimin umrundaydı,
Escobar'ı mı sanki kurtarmıştı?
Kurtardığı, zaten,
ayy-pi-ip cambazı görevlisi;
kazandığı para oun, onun ohm-cebi.
Ama, kurtardı gene işte...
Televizyonda
bir hadron BBC belgeseli vardı.
(elinde içki kadehiyle bir adam,
partide ordan oraya
pati atıyordu)
Kuarkların, nasıl olup..
içine sığıştığını anlatıyordu
-varolmayan gözüken
bazı duvarların...
Yarın,
yeni bir iş günü.
Olur mu olur,
'Labutlara da alışmaya başlamalı'
diye düşündü sessizce, kendince
de Valdi
de, neden dedi?
Meer in Deutsch, (5)
kadehteki girdap, kara delik:
kadehteki [y) zük? şekline dönüşen;
in French,
'kadehteki dudaktaki öpüş
karbonkağıdı'...
(Kel Grobelar mı ki o;
vauu, vay! (!))
(Anlama diretenin,
didiş gidişi tozutması...)
'Ne diyoruz hepimiz, bizler;
homojen dirliksizliğin, gerçekten
anlamayanın tasası.'
Kayıt Tarihi : 10.4.2007 17:04:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- AÇIKLAMALAR/EK BİLGİLER: *meğer derken ortaya çıkan bir türetme karakter **Valderama ***şans-iyelik (1) dé: fr. zar (konuyla alakasız: bazı cümlelerin sonuna konunca 'sen bişe bilmion aslında bööle bööle' anlamında kullanılan ek) fransizcada dö seklinde okunan, en cok iyelik anlamiyla kullanilan baglac. eksisozluk burda 'döö trua' derken fransızca üzerli troy'a da göndermeler var. Priamos apollon’a mı güendi? Tüh yaw:(truva lehin eğri oturup :) ... (2) Higgs mekanizması (Higgs Kibble mekanizması) Sonunda tüm ya da tüme yakın parçacıkların kütle kazandığı boş uzayın simetrik olmayan yapısı. XI. bölüm'e bakın. Higgs parçacığı Higgs mekanizmasına neden olan, boş uzayı büyük miktarlarda dolduran, henüz gözlenmemiş, spini 0 olan bozon (3) renk kuıvveti: (3lü gruplar halinde dolaşan, ya da antikuark ve kuark şeklinde bulunan) kuarkların birbirini çektiği kuvvet (4) sicim teorisi: parçacıkları küçük sicim parçaları olarak gösterir -ya uçları açık ya da kapalı halka şeklinde olurlar. Değişik parçacık türleri bir sicimin farklı titreşim kiplerine ve dönmelerine karşılık gelir. (s.339) süpersicim, 'sonsuza uzayan, iki ucunun birinde antiparçacık diğerinde normal parçacık olan şey'ler' deniyor... parçacıklar hk ek bir bilgi: 'Bir parçacığın ömründen bahsederken daima onun ortalama ömrünü kasdederiz. Tamamen kararlı olmayan bir parçacık, ömrünün her anında aynı bozunma olasılığına sahiptir. Bazı parçacıklar diğerlerinden daha uzun yaşar ama ortalama ömür her cins parçacık için belli bir değere sahiptir. Kullanılan kavramlardan biri de 'yarı-ömür'dür. Elimizde çok sayıda özdeş parçacık varsa, yarı-ömür, bu parçacıkların yarısının bozunması için geçen zamandır. Yarı-ömür ortalama ömrün 0,693 katıdır. (s.55) (2) (3) (4) ve bu son bilgiler, Gerard't Hooft'un 'Maddenin son yapıtaşları' kitabından bence alınma, Tübitak Şiir başlığın asıl açılımı: Van Meer’de de Valdi “? ” sondan 3.kıtada geçen bu işaret, duyduğum bir lafa atfen; derlermiş ki fr. Şarap içerken kadehten, dudakları kadehte kalp şeklini alırmış. Almanın dudakları ise kadehte... :)) komik, neyse... Val: kolombiyalı eski file bekçisi Esco bar(kod) : kendi kalesine gol atınca öldürülen adam İpteki cambaz ‘Van Meer’, yerdeki cambaz olarak başlayan ise Valdi. (Canbaz ile cambaz mı?) (5) Almancada deniz (6) Ve belki (bağdaştırma türetme cinsinden) 2. bölüm sonradan alaşımlandırıldı.o ara bölüm daha bir narrator vs. 2. bölüm bu olunca haliyle 3. bölüme dönüştü eski 2. bölüm de orj. şekil blogcu/cic’de var, olacak, su an orası baımda :) imiş :)) ... Dizeler bazı bazı içeri giriyor - Değişik etkileşimlere kapı açsın mukabilinden: Van: hollandıların canı..* * (wq, 08.05.2002 23:11) Can= ingilizcede teneke (prn.ciati. “ken”) eksisozluk Türkçe’de, mesela, can eriği
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/10/van-meer-d-de-valdi.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)