Vahşi Barış: İlkel Farkındalık Yoluyla İ ...

Şair Berzan
72

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Vahşi Barış: İlkel Farkındalık Yoluyla İyileştirme İlişkileri

Post-modern endüstriyel uygarlığın içerisinde yetişmişler için acı gerçek, ilişkilerimizin büyük çoğunluğu tek kelimeyle mahvolmuştur. Tarihte kendimiz ve vahşi ilişkilerimiz (çevre) arasındaki saygılı samimiyeti deneyimlememizin bir norm olduğu bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Daha sonra, her gün bizi çevreleyen insanlar ve kendimiz arasındaki saygılı samimiyeti deneyimlediğimiz bir noktaya ulaştık. Ve şaşırtıcı olmayarak, bizler en derin kendimizle dürüst bir samimiyeti de deneyimleriz. “Varoluşsal krizin –anlamsız bir evrende eninde sonunda yalnız kalacağımız hissi- “insanlık halinin” tek kelimeyle esas bir görünüşü olduğu düşünülür. Hem boş bir “insanlık hali” hem de yaşamlarımızı tahakküm altına alan kişisel olmayan bir çok güce karşılık, bizler zorlayıcı bir şekilde yüz yüze olduğumuz gerçeklikten kurtulmanın yollarını ararız. Kaçışlarımız, tam gelişmiş alkol ve ilaç kullanımından Amerika’da her gece TV’nin karşısında ortalama 5 saat geçirmemize doğru çeşitli bağımlı davranış biçimlerinden gelir. Tüm bu oranlar, gerçek yaşamın an be an akıp gittiğini ve tek kelimeyle bizim orada olmadığımızı gösterir.

Bu bozuk ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine nasıl başlayacağız? Cevap tahakkümcü bir toplumda yetişmiş ve koşullandırılmış çoğumuz için derin olarak zor olsa da gene de basittir. Cevap—bana kalırsa—“susup dinlemeyi” öğrenmemizdir. Daha diplomatik bir şekilde koyarsak, bizler saygılı sessizliğin ve sayısız yüzyıllık geçmişteki ilkel atalarımızın adilce bir karakteristikleri olan yargısız dikkat becerilerini yeniden öğrenmek zorundayız. Tahakkümcü bir toplumda, diğerleri üzerinde iktidarı elde etmek için işleyen kural; “Ben konuşurum, sen dinle”dir. Her birimiz bu kuralı içselleştiğinden, bizler ister bunlar beyinlerimizin içerisindeki gevezelik sesleri olsun isterse de ağızlarımızdan çıkan gevezelik sesleri olsun, daha çok kendi seslerimiz duyarız—çoğu kez tartışma, yargı ve rasyonelleştirme sesleri—. Bu, kendi en sinsi biçimiyle —kendimizin bir parçası yapmaya koşullandırıldığımız avukat ve hakim- “sembolik düşüncedir”. Bizler sonra duyulmak için çırpınan diğer insan sesleri ve kendi sesimiz arasındaki mücadeleye takılırız—ve her hangi bir münakaşada tartıştığımız takılan insanlar gibi, bizler sesleri tartışmanın dışında yalnız bırakır. Sık sık sonra, mücadele bizim için çok fazla olmaya başladığında, veya kendi yolumuza gitmediğinde, tek kelimeyle konudan ve tartıştığımız o insandan kaçınmaya başlarız—ilişkiyi keseriz. Kaç kez birbirimizin sözümüzü kestiğimizi anladığımız sohbetlerde bulunduk? Veya dışarıya karşı sessiz olsak bile, genellikle içeride ne cevap vereceğimiz hakkında ya “doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışırken” ya da üzerinde düşünürken söylenmiş olanı yargılamaya odaklanırız. Kaçımız neredeyse herkesin yaralı ve yanlış anladığını hissettiği iktidar mücadeleleri içerisinde parçalanmış olan ilişkileri deneyimledi?

Bu aynı dinamikler (şaşırtıcı olmayan bir şekilde) sonra insan alanının dışındaki ilişkileri sarar. Kaç kez ormana uzun bir yürüyüşe çıktık ve kendimizi tamamen çevremizdekileri görmeden veya duymadan düşüncelere dalarken bulduk? Bu düşünceler çoğu kez yaşamlarımızda bazı politik dram veya anlaşmazlıklar (hem kişisel hem de kişisel olmayan) ile ilgilidirler, veya hem çevremizdeki dünya hakkındaki hükümlerden hem de bu hükümlerin rasyonelleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bazen, hemen hemen TV izlerken olduğu kadar etkili bir gerçeklikten (ilişkiler) kurtulmamıza imkan veren fantezilerden oluşturulmuştur. Dinamik kendi vücutlarımızla nasıl iyi ilişki kurduğumuza bile hakimdir—durum ileri gidene kadar yorulmuş, susamış veya gergin olmaktan kaçınamadığımız düşüncelerimiz tarafından kaç kez sürüklenmiş bulunuyoruz?

Kağıt üzerinde anlamsız yazılar.

Onların anlamları olduğunu düşünüyorsunuz.

Durun. Şimdi gözlerinizi hissedin.

Böylece, ilişkilerimizi iyileştirecek ve varoluşsal krizimize son noktayı koyacak türde saygılı iletişimleri kolaylaştırmaya başlamak için sessizliği ve farkındalığı (susup dinlemeyi) geliştirmeye nasıl başlayacağız? Şimdi hemen akla gelen iki üç pratikten bahsedelim;

1. Muhabbet Çemberi:

'Gerçeği söylemek için çok söze gerek yok ' -Şef Joseph, Nez Perce

Önem verdiğiniz ve sizinle ve birlikte samimi ve dürüst bir ilişkinin peşinde olmaya razı olan insanlarla bir araya gelin. Her zaman çözülecek bir mesele veya alınacak önemli bir karar vardır. Birlikte bir çember oluşturarak bir yere oturun ve konuşmaya başlayın. Herkes tüm dikkatini ve varlığını verirken, bir anda sadece bir kişi konuşmalıdır. Çember içindeki konuşmanın—yakın dikkate ve öneme layık olan- kutsal bir konuşma olduğu üzerinde düşünün. Herkesin konuşmak için eşit şansa sahip olması için çemberin etrafını dolaşın. Dinlerken, onlara tam ve bölünmemiş dikkati göstermek için yeterli konuşan kişiye saygı duyun—özellikle de zaten katılıyor olduğunuz ve her hangi bir değer verdiğiniz bir şeyden bahsetmediklerinde. Ayrıca dinleyenlere saygıdan bahsederken – doğru bir şekilde, açık & az ve öz konuşun. “Sen” ifadeleri yerine “Ben”—i.e. “Hissediyorum… [söylediklerine kırıldım]” veya “Algılıyorum… [söylediklerin bir saldırı gibi]” ifadelerini kullanın—“sen…[aşağılık herif]”) . Bu tip ifadeler bizim diğerlerinin özerkliğine ve kendi hükümlerimize sahip olurken onların perspektiflerinin geçerliliğine saygı duymamıza izin verir. Olabildiğince kısa & açık sözlü olun—peşin olarak planlanmış olan yazıları değil o anlık hissinizi konuşun. Sohbetin konusu tükenene anlaşmazlık çözülene ve karar alınana kadar çemberi dolaşmaya devam edin—ümitle herkesin temel hoşnutluğu gerçekleşsin. Bu “muhabbet çemberlerinde öğrendiğiniz derslerle ”kendinizi bulacağınız başka bir durumdaki insanlarla olan etkileşimlerinizi ve er geç diğer türlerle de olan etkileşimlerinizi bütünleştirin.

2. Yürüyüş Çemberi:

'Ormandayken, kaybolmazsınız. Arkadaşlar ve kutsal olan tarafından kuşatılırsınız.' Joe Coyhis, Stockbridge-Munsee’si

Ormanda yürüyüşe çıkın ve beyninizin dolaştığını (i.e. sembolik düşüncede kaybolmuş olduğunuzu) fark ettiğiniz zaman, odağınızı yavaşça nefesinize yeniden yöneltin. Burun deliklerinizden girip vücudunuzun derinliklerine inen havayı hissedin—en alt karnına doğru nefes al. Sonra farkındalığınızı yavaşça nefesinizden tüm vücudunuza doğru genişletin. Vücut duyularınızı hissedin (ağrıları, acıları, sıcağı, soğuğu, ayağınızın altındaki yeri vs.) ve onları tamamen sadece deneyimleyin. Vücudunuzdaki her hangi bir gerilimin farkına varın ve her nefes verişinizde hissettiğiniz gibi onu hafifçe gevşetin. Şimdi bu farkındalığı harici duyularınıza (görme, duyma, işitme vs.) doğru genişletin ve bunlara yapabildiğiniz kadar odağınızı koruyun. Eğer odağınız beyin gevezeliğine doğru kayarsa, işleme yeniden başlayın. Bunu yaparken kendinize karşı sabırlı olun ve ne kadar iyi yaptığınız hakkında hükümler vermeye takmayın. Kendinizi yakalamadan önce düşüncede kaybolmuş olarak ne kadar zaman harcadığınıza takmamayı unutmayın, her zaman başınızın dolaştığının farkına varın ve sonra bir kere daha uygulamış olduğunuz odağınızı nefesinize-vücudunuza-duyularınıza yeniden yöneltin. Ne kadar çok denerseniz kısa zamanda daha iyi olacaksınız ve bu daha kolay olacaktır. BU durumda olduğunuz için kendinizi yargılamış olabileceğinizin ne kadar kötü olduğu önemli değildir.

3. İlişkilerimizin Çemberi:

'…bana hiçbir uygarlığın gözünü kaçıramayacağı bir vahşilik verin. …' -Henry David Thoreau

Dışarı çıkın ve uygar Matrix’e olan bağımlılığınızı oalbildiğince kurun. Yaşamınızı kontollü iklimi, kutu evler, saat zamanı, çalışma, endüstriyel teknoloji, kitle medyası ve para ekonomisinin dışında sürdürmek için yapabildiğiniz kadar çok zaman harcayın ve ne yapabilirseniz yapın. Tüm bunlar, tahakkümün siyasetinin sadece çaresiz olmadığı, bir çok düzeyde tamamen zorunlu olduğu uzaklaşma psikolojisini yarattığı yanlış bir çevreyi yaratmak için bir araya gelmiştir. Çeşitli ilkel kendine güven sanatlarını öğrenin- yürüyüş, toplayıcılık avcılık, tuzak kurma, balık avlama, barınak, tekneler, Ateş’i çağırma, vs.—ve aldığınız dersleri tüm yaşamla bütünleştirin. Ayrıca, bu sanatların temel yollarınızı değiştirmesiyle karşı karşıya gelmeye açık olun—ilkel hayatta kalma çoğu kez tekniğin değil varlığın bir sorunudur. Uygarlığa olan direnişinizin varlıkta bu temel yön değiştirmeden doğal olarak ortaya çıkmasına izin verin. İçinde yer alacağınız devrim hem karakterde hem de etkide İlksel olacaktır.

İlksel farkındalığımız bu (ve diğer) pratiklerimiz yoluyla geliştikçe, ormana doğru yürümek er geç değişmez bir sohbet haline gelecektir—vahşileşmeler her zaman kendimizle iletişim kurmaktır. “Hayvanlar insanlarla konuştuğu” zaman sadece atalara ait mitolojiler olarak bilinen devirlere gerçekten hiç de uzak değildir, burada ve şu anda da olabilir. Bununla birlikte onların mesajları, çoğu kez ince, sezgisel, ve ıskalamaya elverişlidir—saygılı “dinleme” becerisini geliştirmedikçe. Bu beceri kontrol politikasının iletişimin tartışmacı biçimleri ve düşünmenin hükümsel yolları tarafından desteklendiği baskın kültürde ciddi bir şekilde eksik olduğu halde, onla yeniden bağlantıya geçmek ve dünyada varlığın daha iyi bir biçimine kısa bir bakışa yaklaşmak imkansız değildir. Böylece diğer sözlerle, tüm ilişkilerimizle ilksel bir yolda yeniden bağlantıya geçebilmek için, sadece beyninizdeki polisi öldürmeyin—aynı zamanda beyninizdeki avukatı ve hakimi de öldürün.

Bu fikerlere ilgi gösterenler benimle bu adresten iletişime geçebilir: [email protected]

Şair Berzan
Kayıt Tarihi : 16.6.2008 15:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Oğul Gençay
    Oğul Gençay

    *
    Önemli Not :

    İşbu yazının kaynağı ''www.hayvanozgurlugu.com'' isimli sitenin forum sayfalarındadır.
    Söz konusu yazının altında yazarlarını ve kaynaklarını belirtmiş olmama rağmen ya sistem, ya da sayfa editörleri tarafından belirttiğim kaynaklar silinmiştir... / Suçlunun(!) hangisi olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok.../ Bu boktan durumun neden olduğundan ve de nereden kaynaklandığından da...
    Velhasıl-ı kelâm, durup dururken adımızı hırsıza çıkaracak olması ihtimalinden dahi korktuğum bu durumu ''Yetkili Şair'' olmadığım için düzeltme şansımın da olmamasından dolayı (maalesef) bu yorum kutusu altından yapıyorum...
    Yapıyorum; çünki yanlış anlaşılmalara mahal vermemesi adına bu uyarıyı yapmak durumundaydım... //

    İzanınıza...
    Dostlukla...


    Dip Not : Söz konusu yazılara ve tüm kaynaklara yukarıda verdiğim linkten ulaşılabilir.../



    B E R Z A N




    *

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Şair Berzan