Kaç ay oldu görüşmeyeli hiç saydın mı. Ben sayamıyorum. Saymakta istemiyorum. Hiçbir tarih güncemde yazılı değil artık. Günleri saymazsam tarih atmazsam hiçbir sayfaya, seni de yazmamış olurum saydım. Adını söylemeyi unutur dilim, gözlerimden silinir yüzün, günler geceler geçtikçe eskir sandım. Hatırlamak yerine unutmayı seçtim bu yüzden kendimi eve kilitledim. O kitapçıdan kestim ayağımı, biliyorum ki her kitabın her sayfasında elimde olmadan seni okuyacağım, bir hayal perdesinde sen olmayan her şeyi sen ilan edeceğim, o hastalığım yeniden depreşecek ve ben yine bir şizofren gibi kendimle seni uzun sohbetlerin içinde büyüteceğim. Bazen selam gönderiyorsun vefalı bir dost gibi, bak seni unutmadım der gibi, bazen de alay eder gibi. Alıyorum almasına da sanki bana göndermemişsin gibi, sanki sen, sen değil de başka biriymişsin gibi. Böyle saymak uyuşmuş düşüncelerimin istifini bozmuyor. Biliyorum ki senden geldiğini söylesem kalbime yine düşüverecek ellerine, yine yolların bitmeyeceği zaman tüneline. Lakin son günlerde bir haller oldu bana. İnsan zamanla her şeye alışırda etki etmezmiş ya alıştığı her neyse hani kendinden bir parça haline gelirmiş, öyle bir şey galiba bu. Acının uyuşturduğu düşünceler acıya alıştı da yine kendini gördü galiba. İçimde bir deniz var dalga dalga. Her dalga esişlerinle kalbime dokunuyor yine. Öyle bir sağanak geçiyor ki içimden gözlerim bile onu zaptedememekte. Öyle güzel bir serinlik ki, bu o yağmurdan kaçmak istemiyorum onunla ıslanmak nedense huzur veriyor bana, hatta durulduğunda özlüyorum. Biliyor musun ağlamayı bile sevdim. Hep severdim ama bu his farklı. İçimde kaynağından çıkıp yol bulup gelen yaşlar beni sonbahardan da güzel bir mevsimle tanıştırdı. 5. mevsim diyorum şimdilik çünkü ne yaz ne kış ne de ilki baharların ve sonu da değil. Seni de oraya taşıdım artık orda yaşayacaksın. Yok saymak yetmedi, var olmansa yokluğunu getirdi. Uykuyla uyanıklık arası vardır ya gerçek kadar sahici ama bir düştür aslında gördüğün. Orada saklıyorum artık seni. Ayrılık bitirmemiş biz’le başlayan cümleleri. Ayrı ayrı kentlerdeyiz. Ayrı ayrı duygular düşünceler insanlar girip çıkıyor hayatlarımıza. Artık ben senin için gerçekte yokum ve sen de bende. Buna rağmen bir bağ var aramızda. Hadi ben sevdim de ondan kesemedim bu ipleri ya sen, sen neden bıçakla kesip özgür bırakmıyorsun yüreğini. Sonbahar ayrılıklar için yaşar ilkbaharsa kavuşmak kavuşturmak için, kış yokluğu anlatır yalnızlığı benim kitabımda yazsa en’lerin hepsini büyütür koynunda. Şimdi içimde süregelen mevsim hiçbirinin adını taşımıyor ne kavuşmak kaldı ne ayrılık ne yokluk var ne varlık. Benimle yaşıyorsun her nefeste ama senin hissedip de 24 saat yaşayamayacağın gibi. Biliyorum bunları anlatmama gerek yok sen adını koyamasan da farkındasın. Hayatımız benim çözemediğim bir şekilde hala birbirine denk düşmekte. Ben burada yaşıyorum sen yaşadığımdan habersiz beni yazıyorsun. Bir dosta mektup gönderiyorsun ona anlattıklarında sanki kendimi okuyorum. Garip hem de çıldırtacak kadar garip. Bu kadar benzemesi hayatlarımızın, ya senin kalp gözün açık ya da ben etrafımda olup bitenden haberdar olamayacak kadar aptalım. Yine de bir nedeni olmalı bunların. Elbet bir gün de sonu. Şimdilik bu tesadüflerin çılgınlığından kaçabilecek bir sağanağım var. Yıkıyor tüm üzüntü ve kederleri hatta sevinçleri. Bir tek korkuların tortuları arınamadı bu sağanak altında. Bazen yaşadıklarımdan korkuyorum. Ben de aşkının son hatırası şizofren nöbetlerimde kaybolursam bulur musun beni. Yoksa bu halimi görmek yani delirdiğimi daha mı mutlu eder seni, şımartır mı yüreğini. Hayatımdan çek artık ellerini, kopar şu ipi. Ben
seninle özgür kalmak istiyorum 5.mevsim bekliyor bizi. Hadi artık azat et beni.
..
Sevmek nasip olmayan
Sevilmek kaf dağında
Üzüntü yudum yudum
Izdırap bardağında.
Bazen çalar kapımı
Candan arkadaşlarım
..
Korkmuyorum artık ağlamaktan
Doya doya ağlıyorum sensizliğime
İlk defa ağlıyorum ölesiye
İlk defa korkmuyorum hiç bir şeyden
Sensiz geçireceğim günlerden korktuğum kadar
Ölümde böyle olsa gerek
Tek üzüntü
..
En içten duygularla seviyorum seviyorum seni
Buran buran kokan aşk bu
Rabbim ayırmasın seni hayallerimden
Umut taşıyorum umut
Günlüm ile
Üzüntü keder beni bağlamaz ben seni görünce gülerim
Nerde olursan ol içimdeki çiçeksin
..
Kimileri aşklarını,kimileri acılarını,
Bense hayallerimi anlatırım şiirlere.
Ne aşk ,ne üzüntü gerçektir benim için.
Hepsi birer hayaldir.
Ve ben sadece bir hayale aşık olur ,
Bir hayale ağlarım.
..
Bak güneş doğuyor
Sana olan sevgim gibi
Bak her yer çiçek açıyor
Gönlümdeki sevgin gibi,
Bak karlar eriyor
Tıpkı üzüntü gibi
..
Sessiz, bir gemi gibi dolaşıyorum, etrafında
Ellerimle dua ediyorum, sızlayan yüreğime, her anında
Mazlum bir bakış içerisinde, dolaşıp duruyorum, hayatımda
Artık anlıyorum, bu bir sevgi çemberinin altında…
Gözlerinin ışıltısı etkiliyor, beni rüyalarımda
Özlem acısı çekiyor gibiyim, dökülen saçlarımın arasında
..
Tarumar oldu bütün gönül bahçelerim
Üzüntü elem keder dolmuş gözlerim
Leyla kavuşamış mecnununa
Ayrılık sarmış bütün sevdaları
Yanma gönül desem nasıl yanmaz gönül
Ağlamak fayda vermez sevdalara
..
Taşı eriten yaş, aşka akandır.
Hüznü akşama yaşatan, yârin küskün bakışıdır.
Süzülmüş yanaktan damla, adı hicran olan;
Gönüle yerleşen matem, ruhun umutsuzluğundandır.
Simaya tutulan yas, sima unutulana kadar.
Ayrılık dediğin yâre kavuşana kadar.
..
Sabırla çekmekte 'Zaman lokomotifi',
bir bir ardınsıra dizilen katarlar misal 'Yıllar' denen yüklerini...
Ve içerilerinde yumak yumak acılar, bulut bulut sevinçler taşımakta irili ufaklı.
İstasyonunuzda kalan 2005 katarına nazar eyleyin,
ve görün şamatanın, hüznün, curcunanın, sevinçlerin hüküm sürüşünü,
katarın çürümüş tahtaları arasından...
..
Ask dedigin nedir ki?
gerisi gelmeyecekse,
Üzüntü verip kahredecekse...
Ask dedigin nedir ki?
Sevdigin seni Sevmeyecekse,
Sana inanip gelmeyecekse...
..
3-İnsanlığın bir yamyamlık dönemi vardır. Bu yamyamlık, dönemi içinde insanlar insanı, kurban olarak sunuyorlardı. İnsanlığın yamyamlık dönemi sonuna doğru, insan kurbanlarının yasaklanmasına ilişkin süreçler başlamıştı. Bu yasağın benimsenmesi semboller üzerinde oluyordu. Söz gelimi iç yamyamlığı yasaklayan girişmeleri başlatışta kendisinden olanın etini yememeyi, kanını içmemeyi, tükürerek ifade ediyorlardı. Kendi totemdeşini yemeyi yasaklamanın edimsel öğrenmesi; “tükürttüğünü yememekti”.
Tanrı İggiler kendilerinden seçilen birinin etiyle kanına katılan kili (toprağı) karıştırıp yoğurarak insana suretini veren tanrılar kararı karşısındaki suskunluklarını, eti ve kanı yoğrulan İgigi konseptine, diğer İgigiler tükürmüştüler. Kendisinden verilen bir kurbana karşı suskunluğa, bir direncin oluşmasıydı bu.
Bu temelde tükürme, kendisinden olan insan kurbanın etini yememeye ve kanını içmemeye karşı tiksinç ortaya koyan bir dirençti. Şu veya bu sebeple (ittifaklarla) kendisinden bir kurban olduğunda, o gün kendi kurbanının eti olan yemeği yemeyerek, aç kalıyor; üzüntü duyuyor yeme içme yapmıyordu. Hatta cinsel münasebette kurmuyordu. Yas tutarak perhize giriyordular. Böylesi yasla ve lanet içinde oluşun perhizi, iç yamyamlığın yasak olarak ortaya konmasının yol adımlarından bir kaçıydı.
Duyuldu davul sesleri
..
Dostlarımla birlikteyim,
Ne acı,ne üzüntü,ne keder.
Olsa bile dertler bir,
Yürekler bir.
Beraber gülen biz,
Beraber ağlayan yine biz,
Dostlar.
..
Bu gece yine seni bekledim
Gözyaşımın süzülüp dökülüşünde
Yanan yüreğimin her atışında
Bir de gözümün önünden gitmeyen bakışında
Seni özledim, sadece seni
Varsın olmasın sabah dedim
..
her üzüntü geçicidir
unutmak
insanoglunun hastaligi
bilmem hangi tarihten beri sürüp giden
yasadigimiz dünya denilen bu yer
bir masal diyari
..
Kötü olmasa iyinin,
çirkin olmasa güzelin,
ihtiyar olmasa gencin,
hastalık olmasa sağlığın,
gece olmasa gündüzün,
siyah olmasa beyazın,
üzüntü olmasa sevginin,
..
Bugün içimde vardı bir üzüntü
Sanki hiç olmamış gibi
Unutulmuştu yaşananlar çünkü
Kalpler kırılmış,dudaklar susmuştu
En çok dokunan ise gözlerindi
Anlamaktan çok uzak,bakmaktan korkar olmuştu
..
kırdığın,kolları mı umutlarımın?
üzüntü, bir deniz mi
beni nefessiz bıraktığın?
kalbimi hızlandıran, sevdanın ritmi mi?
gözlerimi kaçırdığım,içinin kiri mi gözlerinden yansıyan?
su mu,sen getirince zemzem olan?
sana bakışlarım mı gözlerimi güzelleştiren?
..
Beni hayatın tadına ulaştıran sen...
Bir atımlık barut kesesindeki;
Anlamsız sevda lakırdılarındaki
sevgim değilsin..
Sevmeseydim seni, asla öpmezdim...
Canım yansa da sensizliğimde üzüntü dolu..
Ben seni öylesine düşünemem..
..