işte arkasında denizi saklayan dağlar bu dağlar.
yürü; ama bil ki yürümekle bitmeyecek kadar uzaktalar.
yol boyunca bir yudum su bulamazsan da aldırma.
onun için hiç alnından silinmesin, annenin dudak izleri.
ve üstünü kapatmadan sıkıca sakla yüreğindeki sevgiliyi.
bu dağlar yürümekle bitmeyecek kadar uzaktalar.
bunu en güzel bu yolları daha önce yürüyenler anlar.
yılan derisi ambalajında sunulacak elmayı dişlemeden,
sen şimdi hemen başla yürümeye, sabahı beklemeden.
yol boyunca sana yalnızca “sevgi” yoldaşlık yapacaktır.
ve ancak sevgiyle bu alacakaranlık dağlar aşılacaktır.
sonra denize ulaşacaksın, deniz özgürlük demektir.
yosun kokusunda balıkları ve yakamozları göreceksin.
onlara yol boyunca topladığın kır çiçeklerini vereceksin.
Kayıt Tarihi : 26.1.2007 13:57:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cevat Çeştepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/01/26/uzun-yollar-boyunca.jpg)
Aslında çekilecek dert değildi ama ah şu okuma aşkı yok mu,
işte oydu bütün zorluklara göğüs germeme sebep.
Sonra ağzıma gelen bütün küfürleri bir çırpıda sayıp, gitmiyorum, okumayacağım bana ne demek gelirdi içimden ama onca edilen masraf ne olacaktı.
Yeni önlük, kiralanan eve ödenen depozit, yiyecek içecek kışlık, yazlık-baharlık tekmili birden. Sonra korkak, tembel, aptal kız demezler miydi arkamdan. Okuyamadı, beceremedi demezler miydi.
Acısa da küçücük yüreğim, özlesem de evin itine kadar okumalıydım, hem kendim için, hem de babamı zorda olsa ikna edip, beni okula yazdıran annem için vazgeçmemeliydim.
Kasım ayı azar azar ayaz düşmeye başlamıştı ama hava günlük güneşlikti genede. Yalnız akşam çok çabuk olurdu ne hikmetse, sabahçı olduğumdan öğlen okuldan çıkar çıkmaz, eve gelip önlüğümü ve kitaplarımı bir kenara düzgünce yerleştirip hırkamı giydikten sonra yola düştüm, yarım günde ilçeden köye gidebilir miydim bilmiyorum ama deneyecektim işte. Öyle de yaptım. İlçeden daha yeni ayrılmıştım ki güneş ferini yavaş-yavaş yitirmeye başladı.
Koşabildiğim kadar koşmaya başladım, daha doğrusu okuldan da büyüklerimden de evden de kaçar gibi yola düşmüştüm, yavaş yürürsem hem göndermezler, hem de karanlığa kalırım korkusuyla koştum, koştum.
Birinci köyü ve yol kenarındaki mezarlığı aydınlıkta geçtim, soluk soluğa kalmışken birden ta gerilerden bir araç sesi duydum, içimi bir sevinç kapladı, o saatte oradan yabancı araç geçecek değildi ya.
Beni de eve kadar değilse de yol ayrımına kadar götürürdü elbet her kimse gelen. Zaten babam yıllarca KÖY EĞİTMENLİĞİ yaptığından tanımayan yoktu. Adını söylemem yeterdi aracın sahibine.
Ses gittikçe yaklaşıyordu, elimi güneşe karşı gözüme siper edip yola uzun uzun baktım. Evet işte geliyordu, kafasına teneke takmış, yüzünden kim olduğu seçilmeyen yarışçı kılıklı biri geldi yanımda durdu...Başındaki teneke benzeri nesneyi çıkardı aaaaa.....?
Bir de ne göreyim, en büyük kuzenlerimizden birinin oğlu değil mi...? Beni evde bulamayınca abim ve ablam merak etmişler, yeğenim de o köye gitti demiş...
Peşimden onu göndermişler, geri dönmeye beni ikna edemeyince insafa gelip köye anneme kadar götürüp teslim etti.... şte böyle sevgi denen şeyi ne engelleyebilir, ona kimin gücü yeter ki....
Akşam akşam bana bu anıları tekrar yaşatan şaire ve şiirine sonsuz teşekkürler....
Saygılar...
onun için hiç alnından silinmesin, annenin dudak izleri
ne kadar 'çok' bir dize....sevgilerimle...
TÜM YORUMLAR (2)