Çağrılı gülücükle gelecek değildi ya,
İşte kasımpatılar, işte el titremesi;
Ve kalbimdeki dolup boşalmalar, depremler.
Uzaklarda sanılan yarım yüzyıl geldi ya:
Artık kolay olmuyor, 'akşam olsun' demesi...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güneşli bir kış gününde bundan hoş bir şiir okunamazdı güne selam durmak için. Saygıyla.
Bu eller o eller şu eller Hayatın var olduğu yer. Uzun vuran gölge'yi bu kadar anlatır. Saygılarımla Nazır Çiftçi Ankara 27.01.2011
O, müthiş hesap günün de diller halleri inkar ettiği zaman, eller ve ayaklar dillenip suçlarını itiraf edecekler! O, dehşet günleri gelmeden kendimize gelmenin tam zamanıdır dostlar!
Herkese hayırlı çalışmalar.
Uzun Vuran Gölge
Çağrılı gülücükle gelecek değildi ya,
İşte kasımpatılar, işte el titremesi;
Ve kalbimdeki dolup boşalmalar, depremler.
Uzaklarda sanılan yarım yüzyıl geldi ya:
Artık kolay olmuyor, 'akşam olsun' demesi...
Duygu meleyen kuzum, kuzulamaya durmuş.
Gülüşünü sularla bir tuttuğu yaramaz,
'Bir'ken, 'iki' olmanın yol ayrımında yorgun.
Ne bu tedirginliğim, gölge uzun mu vurmuş
Yollarına ömrümün; ellerim durduramaz.
Bu eller kaç günahın, kaç sevabın sahibi?
Kalem tutan, el tutan, ara sıra gül tutan;
Dikeni kanatsa da, ille gül, ille de gül.
Bir de üstüme yağan sevgiler, yağmur gibi:
Yaşamayı sevdiren, beni böyle avutan...
Gültekin Samanoğlu
Usta bir kalemden, Günün Şiiri olmayı hak eden çok güzel bir şiir. Bu sayflarada bu şiiri bizimle buluşturan şiir dostlarına çok teşekkürler. Ancak şiirin iki mısrasında yazım hatası olmuş. Anlamını bozmasa da şiirin ahengini bozduğundan bu da düzeltilirse daha iyi olacağı görüşündeyim.
Asıl adı Gültekin Samancı’dır. Konya'da doğdu. 1949’da Harp Okulu'nu bitirerek subay oldu. 1959 yılında kendi isteğiyle ordudan ayrıldı. Çeşitli devlet görevlerinden sonra 1967 yılında Basın İlân Kurumu Genel Müdür Yardımcılığı’na, 1973’te de Genel Müdürlüğe getirildi. Bu görevini hayatının sonuna kadar sürdürdü. 1988 ve 1992 yıllarında dörder yıl olmak üzere iki dönem TRT Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 1988 yılında TRT Yönetim Kurulu'na getirildi.
Edebiyat alanında Sâmanoğlu soyadını kullandı. İlk şiiri Çınaraltı dergisinde 1948 yılında çıktı. Daha sonra Hisar Dergisi kurucuları arasında yer aldı.
Cahit Sıtkı Tarancı ve Kemalettin Kamu üzerine yaptığı incelemeleri kitap haline getirildi.
Konya Turizm Vakfı tarafından ödüllendirildi. Modern Batı edebiyatının şiir tekniklerini dikkate alan, duygu ve düşünce arasında kendine özgü bağlar kuran Samanoğlu şiirlerini iki cilt halinde bastırdı.
Alacakaranlık, Uzun Vuran Gölge isimli şiir; Cahit Sıtkı Tarancı, Kemalettin Kamu hakkında araştırma kitapları vardır.
Gültekin Samancı, biri kız, biri erkek iki çocuğu ve üç torunu bulunmaktaydı. Türk milliyetçiliğini hayatı boyunca savunmuş olan şair Gültekin Samancı 11 Nisan 2003’te hayata veda etti.
Gölgelerin uzaması akşamın işareti,akşam ölümün,ölüm doğumun.Doğum kıyametin,kıyamet terazinin,terazi hesabın,hesap adaletin,adalet huzurun işareti olsa gerek.
Kutlarım.
yaşamı kuytusunda keşfediş
sonsuzluğa sevgi diyetini ekişe gidiştir...
tebrikler...
Dalından koparıp sana verdiğim,
Güllerin katili,
Kalbimden koparıp sana verdiğim,
Sözlerin ebesiyim.
Bir ölüm, bir doğum,
İşte kenarında durduğum,
Uçurum/yar,
Aşk...
Mevlâ’m kanat vermiş uçamıyorsun
Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
RUHSATÎ dünyadan geçemiyorsun
Topraklar başına vay deli gönül
Ruhsatî
Yaşlanıyoruz gittikçe ama terazinin iyilik kefesinde geçmiş yılların güzel şeyler epeyce birikmiş , demiş şair..Tedirginliği huzura tahvil çabası.....Şairane , gelenekçi ve soyut bir atmosferde psiko bir şiir .....
Kayıtta iki de imla hatası var şiirin
Hisar şairleri genelde Tanpınar'ın huzur romanını çağrıştırır bana..
Gibi şeyler
Bu şiir ile ilgili 20 tane yorum bulunmakta