/önünden dün gece geçtim, misafirliğini çok sevdiğim o bahçenin
solmuş, ellerinle diktiğin çiçekler, boşalmış sanki kulübesi köpeğinin
içerden gizli kahkahalar yükseliyordu sadece, en önde senin sesin.
Ahh…ne kadar yalanmış meğer, ‘yeter ki sen hep mutlu ol’ demeler
şimdi anlıyorum…, şimdi daha iyi anlıyorum./
koşuyorum,
öfkemden bedava avans alıp, kesilmiş soluğuma yerleştiriyorum
arkamdan hiçbir tramvay ve galata kulesi yetişemiyor rüzgarıma
ben bu huyunu İstanbul’un, seni sevdiğim kadar çok seviyorum
Benzemese de sokakları, çocukluk şehrimin serseri kaldırımlarına
paslanmış kasaturanın, bir elmayı soyarken attığı kahkahalara
ben bu halini İstanbul’un, sana ördüğüm hayallere giydiriyorum.
.
.
.
.
/dün gece yeniden okudum, ucu vuslat gibi közlenmiş mektuplarını
kadehimi sana uzatıyorum demişsin, öpüştürerek ellerimizin sırtını
ve toplamadan bırakıyorum, soframızın üstüne düşen ay aydınlığını.
Off…ne kadar karanlıkmış meğer, gün doğumunu sensiz beklemeler
şimdi anlıyorum…, şimdi daha iyi anlıyorum./
koşuyorum,
pencere pervazlarında fesleğen saksıları, alıp avuçlarıma, öpüyorum
iyi ki kanat takmışım diyorum, Kalyoncukulluğu yokuşunun sabahına
çıplak çığlıklar geliyor vaftiz bebeklerinden kulaklarıma, gülüyorum
besteleri sağır ama, kör güftelerin namus gibi oturuyor nakaratına
gün pazar olmalı baksana, kutsanmış sözcükler düşmemiş ayak altına.
ben bu saatini İstanbul’un, sancılı doğumlar öncesinde doğuruyorum.
.
.
.
.
/dün gece yeniden baktım, bende kalan o siyah-beyaz fotoğrafına
saçına taktığım çiçekler, daha renklerini düşürmemişler dudaklarına
gülümsüyorsun kendinden saklı, içindeki gökkuşağı onyedi yaşında.
Oysa… ne kadar çabuk erirmiş karlar meğer, ölçülmeden boy ölçmeler
şimdi anlıyorum…, şimdi daha iyi anlıyorum./
koşuyorum,
bulanık sularda iki çatana sevişiyor, aralarına ara bozan gibi sızıyorum
ayaklarım suya değiyor ellerim iki yanda, kapan iskeleleri tam karşımda
haliç, sarmala beni, şişesiz kezzap dökülmüş sularından sana geliyorum
inan sonra Akdeniz, sonra açık denizler, yanmadan ulaşırsam kıyılarına
her dalgaya kulaç vurduğumda, gene sen olacaksın şiirlerimin başlığında.
ben bu havasını İstanbul’un, atacağım adımlara nefes diye saklıyorum.
***
Merhaba, marangoz Aleko, daha açılmamış dükkanının kepenkleri, yoksa öldün mü
Merhaba, evinin merdivenlerinde bebekleri ile oynayan küçük kız, beni tanımadın mı
Merhaba Filozof, haydi en derinlerinden bir küfür salla, bak neler oluyormuş hayatta
Ben geçerken şöyle göz ucu ile baktım da o kör bahçelere, közlü mektup ve fotoğrafa
Yazık dedim, demek ki hiç yol adımlanamamış yürek yollarında, bunca yaşananlarla
Gene de ne çok umut menzili var önümüzde, hangi vakitlere neler sığar bilemem ama
Koşarak inmek gerek yokuşlardan ve gölbaşlarından, damlayarak ulaşmak için denize.
Ben bu şiirde; İstanbul’un namus incisi göğüslerinden nasıl emzirilmektedir
Repertuarlarımızdaki aşk’a doğru adımlar ve şarkılar, onu anlatmaya çalıştım.,
Anlayana ….. Anlamayana aşk olsun.
Kayıt Tarihi : 17.11.2008 02:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hep yitirilenler ve kavuşulanlar üzerine. Yazık olan yaşamlar ve ne güzel yaşıyoruz demeler üzerine. Tükenmeler ve umutlar yani… Elini ver bana konuştuğumuz her şey, ettiğimiz her yemin ve geceyarısı buluşmalar üzerine… Saat kaç….?

Düş bahçelerinden çıkıp dokunamadığımız gerçeklere el sürüp zamanı koşu bandından indirip koşturmadan ve yavaşlatmadan an be an yaşayabilmek ve yaşamı anlaya anlaya yürüyerek gidebilmeli..
Uzun bir koşu.. nefes yetinceye dek...
Muhteşem bir şiir. Kaç kez okudum bilmem.. Kutluyorum şiir yüreğinizi sevgi ve saygı ile..
kitabınızdan ve burdan harikasınız sevgi ve saygılarımla
koşuyorum avans vermişim yürege
gözlerimde ateş kanlarım buz gibi
haykırmak istiyorum güneşe
irkildim tüyler diken diken koşuyorum...süleyman erkuvan
dost kalemin susmasın
değerli üstad.
Şiiri okurken yoruldum biraz. Nazım mı, nesir mi pek anlayamadım doğrusu. Ama okurken damağımda çok güzel lezzetler kaldığını da söylemeliyim.
Ben bu şiirde; İstanbul’un namus incisi göğüslerinden nasıl emzirilmektedir
Repertuarlarımızdaki aşk’a doğru adımlar ve şarkılar, onu anlatmaya çalıştım.,
Anlayana ….. Anlamayana aşk olsun.
Hah bak işte Can üstad da o şiirde '' aşk olsun sana çocuk aşk olsun '' demişti.
Şaka bir yana güzel bir renkti Cevap Bey. Tebriklerimle...
'bizim şehre ördüğümüz hayaller mi
şehrin bize ördüğü hayaller mi
gerçek'
saygı ve selam ile
mehmet şakir karataş
TÜM YORUMLAR (104)