Üzüm renkli dalların üzerinde kaç gök

İlyas Kaplan
1262

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Üzüm renkli dalların üzerinde kaç gök

içimizden günler geçti
tüllenen hayallerimizden çocukluğumuz
belleklerimizin zembereklerinde kıvranan saatler
unutuldu

öyle cılızdı ki elemlere dayanamayan küçücük bedenlerimiz
nasıl da hıçkırırdı çocukluk ruhumuz
dünyayı ayağa kaldırmak istiyormuşçasına
hep yeni bir sabahtı kucağımıza dökülen
kapılar, odalar, evler, sokaklar, meydanlar
hüzünlü ikindiler, kızıl akşamlar, koyu geceler
yeni başlayan bir ömrün gittiği yerlerdi meskenimiz

taze nefesler savururduk sine ocağından
zamana vakit eklemek için
gölgeler dökülürdü ayakuçlarımıza
göklerden
közlerimizi üfleyerek alazlardı rüyalarımız
baş koyduğumuz muradımızın sırrı ısınırdı

vuslatlar asılırdı zülfümüzün saçaklarına
aynalarda hayat bulurdu güneşe nispet çocukluğumuz
ışıklar saçılırdı bahtımıza yusuf kuyusundan binlerce
akardı ezeli özlemler zamanla nehirlerce

anlamlı vedalara ,terk edişlere alışmıştık
bir yolcunun sessiz uzun bekleyişlerine
evlerimizin camlarına sarkardı ay
karanlık sokağı aydınlanırdı gecenin
keşişlere has merakımızı da yanına alarak
çiselerdi yağmur ve de giderdi her şey

kar üzerine gül desenli hayaller çizerdik kışları
aşkın sırrına bir nebze erebilmek için
kesik ritimli öksürüklerin mecalsizliğinde ince hastalıklarımız
taze sevdalara püfür püfür eserdi rüzgar
kimimiz leyla kimimiz mecnun olurduk
kavuşurduk birbirimize tenha sokaklarda

ümidimizi yitirip pusatsız bırakırdık heyecanlarımızı
günahları gizlenmiş şeytanlara çaldırırdık ruhlarımızı
ateş danslarından kıvılcımlar sıçrardı üzerimize
hıdrellez günü hızırdı misafirimiz
tekrarlardık eski ve yeni ahitlerimizi
biraz daha büyürdük eskirdi zamanlar

kutsal vadilerde mütemeyyiz nalınlarımız olurdu
parlayan yıldızlarımızdan elif lam mimler düşerdi
yağmur suretinde yağardı tertemiz yüreklerimize
hep bir sancı saplanırdı heyecandan
devşirirdik cennetin en nadide meyvelerini bahçelerimizden

yıldızlar ülkesinin ululuk burcundan
arzularımızın sadakları incilerle dolardı
nurlarla aydınlanırdı hislerimiz
sevinçle parlayan ışıklar vururdu yüzlerimize
şeref çınarlarımız yeşile boyanırdı bayramlarla

saçlarımızın kırık bir tarakla tarandığı anları özler dururduk
camlarından güneşin bolca sızdığı renkli cıvıl cıvıl evlerimizi
severdik masallar ülkesinin o çok tatlı prensesini
duyulan her bir sesle acaba diye beklerdik
gelmeyeceğini bilerek , gelemeyecek olanı beklerdik
belki hani , belki bir şans gelir diye
ayla, yıldızla, pencereye vuran gölgelerin kıpırtılarını
o hasretlerin kucağında büyürdük zamanla

köpüklü dalgalar vururdu kıyılarımıza
amansız fırtınalara tutulurduk sersefil
gelecek kervanları gözleye gözleye yitirirdik umutlarımızı
aysız gecelerde dipsiz uçurumlara atılırdı
kopmayan ipiyle darağaçlarına asılırdı çocukluk yıllarımız

kayıp zamanlar kümesinin birer elemanıydık
sürekli akıp giderdi keşmekeşin tam ortasından yelkovan
akrep atmosferinde nefes nefese soluk alıp verirdik
üzerimize düşerdi göğün en parlak yıldızları
penceremizin önünde her gün doğardı güneş
her vakit canlanırdı salkım söğüt çocukluk zamanları

çekilirdik evimize çay koyardık ocağa
içimiz yanardı koca yanardağ gibi
demlenen bizim çocukluğumuzdu
yalnızlığımızdı bardak bardak içilen
yıllanan mevsimlerdi
çökerken dağlardı aşılan ufuklardı
mesafelerin en aşılmaz hızıyla
sonsuzluğun nefhasına taşınan yağmur yüzlü çocukluğumuzdu

perdeler bir açılıp bir kapanırdı hayal sahnesinde
bütünüyle ruhumuzda izler bırakıp
siyah-beyaz bir filmin silik görüntülerini
tutmuştuk sanki ufacık ellerimizle
kalbimizin hiç sönmeyen sıcaklığını
çocukluk anıları öylesine çökmüştü zihnimize

üst üste kaç kez güneş batıdan doğardı
üst üste kaç akşam doğudan batardı düşlerimiz
yüreğimizin dibi yosun tutardı hep
yüksek tonla başlayan türküler söylerdik hep
barut kokusu yüklü şehirlerde
hiçbir şeyden habersiz kanardı çocukluğumuz

ölümün ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar cahildik
cahildik diyorum ya, değil miydik yoksa
kaç dost kaç arkadaş kaç sevenimiz kaldı eskiden
onlarsız olmaz dediğimiz onlarsız uyuyamadığımız
yok olan her şeyle birlikte
çocukluk hakkımız da yok oldu zamanla

bitmez geçmez denilen niceleri
yok olmaya alışkın kaç ışık
üzüm renkli dalların üzerinde kaç gök
bir adının da yalnızlık olduğu saatler yitip gitti
öncesiz ve sonrasız
sadece sonsuz bir anıymış yaşananlar
bir varmış bir yokmuş gibi

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 27.12.2021 15:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan