Üzülürsen/m
Bitlis Kalesi’nde çığlık tutar papatyaları
Kale duvarına şimşekler yağar geceden
Neolitik taşlar kor ateş olur dudaklarda
Bir sancı ile uyanır yarenler mistik türbelerde
Rahva Ovası’na sis düşer kapkaranlık
Gözlere perde iner sicim sicim
Hanlar dizilmiş sıra serviler endamıyla
Üzülürsen/m El Aman Hanı'na hicran düşer kuş kanadıyla
Üzülürsen/m
Tatvan Sahili’nde ayazlar hüküm sürer kaskatı
Aylar, yıllar boyunca biteviye
Azgın dalgalar kayaları ezer gün boyunca
Feryat eder hüzzamlı iskeleler
Yakamoz kâbuslara yenik düşer tan ağardığında
Martılar kan ağlar dostça üzülmelere
Yağmur çiselemez, ay çıkmaz bir daha
Üzülürsen/m masmavi güzelliklere hançer saplanır sahil boyunca
Üzülürsen/m
Selçuklu Mezarlığı’nın yüreğine kan damlar
Sessiz yığın feryad u figana başlar zamansız
Tarihe adanmış türkülerin nabzı kesilir
Celladın aynasında akisler çırpınır günlerce
Sevinçler günbatımının rüyasında ağlamaklı olur
Ahlat taşlarında yiğitlerin zaferi
Takatsız bir nefes olur hatıralarda
Üzülürsen/m tarih oluk oluk küllenir Ahlat’ın ufuklarında
Üzülürsen/m
Norşin’in kış geceleri kezzap olur, iner bacadan
Sabah olmaz bir türlü, sıla kokmaz asuman
Kar taneleri birer şarapnel gibi fırlar caddelerde
Gamdan gölgeler taşır karlı yollara düşenler
Erentepe’de dergâhın kandili söner
İzbe köşede permeperişan sofunun gözlerinde
Kümbete nisyan düşer gün ağarmadan
Üzülürsen/m bahar gelmez, ayva çiçek açmaz bir daha
Üzülürsen/m
Hizan’ın üzüm bağlarında teli kopar bağlamanın
Hasretler ritimsiz kalır çilekeş sinelerde
Ninniler hep trajik söyler notaları
Derme çatma evlerde masallar kahramansız
İlahiler vaveylalara karışır elma bahçelerinde
Sapsarı kervanlar geçer ilim vadilerinde
Nurs'a şebnem düşer mi göz yaşı gibi
Üzülürsen/m Nurs’un gülü goncasını açar mı her sabah
Üzülürsen/m
Adilcevaz’ın gizemi sararır yaprak yaprak
Üzülmelerin nüksederse kederden dağ olurum Süphan eteklerinde
Asırlık ceviz ağacına katran düşer ıssız gecelerde
Kumruların dermanı kesilir Kef Kalesi’nde
Sevdalar nevbaharlara kalır kırgın bir edayla
Söyle bana Aygır Gölü’ne mehtap düşer mi kıpkızıl
Yiğitlerin rahvan atları koşar mı dört nala
Üzülürsen kardeşim vuslata nadan eli düşmez mi dağlar boyunca
Üzülürsen/m
Mutki’nin dost çeşmeleri kurur tan ağardığında
Koro halinde şakıyan kuşlar lâl kesilir
Uzaklara dalan gözlerime gam salma ne olur
Asude gönlüme hazan yaprakları düşürme
Kasidenin girizgâhında ömür boyu tutsak kalırım yoksa
Yıllanmış çilelerim akrebin kıskacında ab-ı hayat olur mu söyle
Kadim medresenin ilim iklimlerinde elif üşür yaz ortasında
Üzülürsen Mutki yaylalarının canı yanar, canımın yandığı gibi
Üzülürsen/m
Nemrut’un şahikası bora, fırtına kesilecek
Kardelen çiçekleri titreyerek ağlayacak
Bir sıcak tebessüm gönder, ısınayım diyecek
Solar hüzünlü çiçekler, hep acı çekerek
Kınalı kekliklerin nağmeleri tükenecek günbegün
Üzülmene dayanmaz koca Nemrut ıssız gecede
Kıyamet gibi patlar umutsuz bir hecede
Üzülürsen/m tarumar olur vefa kokan tüm körpe çiçekler
Sakın üzülme
Dilimden düşmez Bitlis'in türküsü, tarihi
Gözlerimde Tatvan'ın firuze mavisi
Sağımda heybetli kaledir sarsılmaz Süphan
Önümde kor ateş gibi durur Nemrut
Atalardan yadigârdır Beş Minare, baştan başa Anadolu
Gülen papatya, sönmeyen meşaledir güzel yurdum
Kardeşlik harcıyla yoğrulmuş alınyazım, her yanım
Mis gibi ilim, buram buram tarih kokar vadilerim, dağlarım
Sen sakın üzülme
Sen sakın üzülme
(OCAK 2014,BİTLİS)
Kayıt Tarihi : 23.6.2014 14:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!