Kimdendir
zar tutan şahbaz yüreğimde
yırtacak sesler tohumlayan
mezarları yalpalayan hayatım
ve benim unutulan şarkılarım
ve benim
kanayan bir yumruktur bakışlarım.
Kanayan bir yumruktur bakışlarım.
Desem gök benim içimde parçalanır
yeryüzü en ferah pencereye bende açılır,
sen yüzüyle dünyayı kirleten şehir
seni ne kadar yıkasam yüzün bellidir
gönlü yok çünkü
savaşmaya mağdurların
pencereden bakmaya yüzleri yok,
bezgin bir sabah giyiliyor
güneşin anlattıklarına katlanmak için
dağdâr elbiseler içinde zaman
geniş ihanetlere doğru ilerliyor.
Bu kadar çok mu özlüyorum seni
bunca zaman aç mı geziyor canım
güneşi yarıp gelen sözlerin için
ne gördüm ne istedim senden
sevgilim. Vücudumun hürriyet yurdu
doyur beni.
Bir tereddüt ağrısıyla yaşamaktı
güç bela dünyaya sokulan bedenim,
babamı öldürmeyen ölüm vardı
anamın her akşam doğurduğu gurbet
bacımı ellerimle sunduğum
kısmetten bana
dünle yarın arasında sıkışmak kaldı,
dilimde ağır kavramların heybeti
tenime uygun bir kapı aramaktan
tenimin bütün kapıları kapandı
hiçbir dilekçesi yoktu hayatımın
meğer ki aşk,
dönüp durmaktı benliğini
her ölümde zarafet
ve her hayatta
kabahat saymak kendini.
Yaşamak oysa
ölümden kaçmak değil miydi
ben bir ceza değil miydim
yürümek isteyen umutlarıma?
Kanayan bir yumruktur bakışlarım.
Arkama bakmadan yürüdüğüm yollar
beynimi dağıtmadan gece serilsin
peşim sıra dâiyanım
diri çiçeklerim yetişsin diye
bütün mevsimlere haber saldım
eğinimde boy veren gülbünlerimi
alnımdaki güneşler yeşertecek.
Uzattım dudağımı göklerin sofrasına
ben ki şarap diye
aylarca Mansur'un idamını içtim
bu çetrefil sevinçler yetsin istedim
bitsin gönlümün pası bozuk niyetler
ya aklım ya aşkım beni terketsin.
Görülecek ne halim varsa gördüm
dinmedim,
koynumda bulutlardan bir haber
taşlanan benliğim sokaklarda yanarken
halden anlayanın attığı gül
mavi suların uyuttuğu kadınım
beni her sabah aynı yerde bekler:
Huz ma safa
Dağ ma keder.
Söylenecek neyim varsa söylemek
o billur yatağına akmak istiyorum,
ne zaman yağmur yağar
ne zaman toprağı koklarım
göğsümde hep o bildik esrar
kokunu uzaktan, bir solukta tanırım
haydi kalk haydi uyan
sevgilim. Vücudumun hürriyet yurdu
çağır beni.
Kanayan bir yumruktur bakışlarım.
Ve benim günbegün ağaran umutlarım
sesimi nöbette tutuyorum geceleyin
yüreğim çarpar gözlerim kamaşır
gene çöl kumları gibi hüzünlere gizlisin.
Çok zaman, saçlarımı uykuya değmedim
yıldızlara hemrâh gökyüzüne sağrak
kuşlukta su içen kuş sesine eriştim,
-herkesin uyuduğu bir uyku vardır-
ben de uykumu
uykusuz görünen uykunun
uyanık uykusuna verdim.
Şimdi bana, bırakmayan beni
nasıl anlatsam nerden başlasam
ebulbeşerden kalma bu hasreti
gece nereye gider, güneş kimden gelir
elimde uzak vakitlerin uykusu
çöl kumlarını aklıma getiren kimdir?
Sonra neden
bu gözlerim yanmasa
bu dilim kapanmasaydı
sana elbet bir sırrımı açardım
yokluğun varlığını aşmasaydı! ...
Her sabah beni aynı yerde bekleyen
her sabah beni aynı kederle yokeden
sevgilim. Vücudumun hürriyet yurdu
dirilt beni.
Kanayan bir yumruktur bakışlarım.
Ve benim topraklanan şarkılarım
yaşamak için günümü bekliyorum
kendi kanımla abdest alacak
yüzümde halden anlayan tebessüm
aşk namazına duracağım.
Ey gölgemi ruhuma kafesleyen
ey canımı derdiyle süngüleyen
bir döşek ser uzak vakitlerden
sevgilim. Vücudumun hürriyet yurdu
uyut beni.
Temmuz 2000
Ekrem ÖzdemirKayıt Tarihi : 11.5.2010 12:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
en sevdiğim şiirlerimden biridir. 28 şubat ve sonrasını, hem eğitim hem rızık mücadelemizi, bu arada yeşeren aşk umutlarımızı yaşamaya çalıştığımızn dönemi resmetmeye çalıştığım şiirdir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!