“uykusuz mu kaldın sen dün geceden”
bir uzak gece kuşunun sesi, belki öfkesi ya da örselenmemiş hasretidir diyelim
aslı ölümdür içinde intihar saklı görmezden geldiğimiz, faili biz ele vermeyelim
çocukluk aşklarının silinen izlerinden, nasıl titrer yatak başlarında mum ışıkları.
kiminle söndürülüp bıçakla hecelenmişse bu sevişmeler
heceleyen bilsin, ben bilmeyeyim
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yanımda uyurken nefes alışını izledim sessizce biliyormusun...İlk gecemizdi ilk sabaha uyanışımız usulca ayrılırken yanından her şey sondu seni uğurlama saatleri yaklaştıkça içimdeki biriken gözyaşlarıma inat gülüyorken gözlerim sen bir baktımki gitmiştin...
Aslında bende seninle gittim...
Sen bil nefesim birde ben...
Sus duymasın kimseler seninle geldiğimi...
......................................Figen Şençamlar
Kalemini seviyorum...uzungemici...
Saygılarımla
Duyguların gece yarısı rüya aleminde buluşması gibi,okurken şiirin akıcı anlatımı içinde insanı düşündüren etkileyici mısralar.güzeldi,beğeniyle okudum,tam puanımla kutlarım,yüreğine,kalemine sağlık,tebrikler
Ne güzel yazmışsınız.Büyüleyici..Tam puanımı ve saygılarımı bırakıyorum.Esenlikler.
“gözlerinden öperken, gecenin son yıldızı”
kör alışkanlığa benzer düşen yıldırımla, çınar ağacının kömür rengi birleşmesi
bu mevsim değildir yani çaresiz ağıtlar çeken, yanmış topraktır acının sesi
korunmasızlığın salgın korkuları, nasıl sıçratıyorsa bir kozalak gibi yangınları.
say ki; ölü ahtapotlar sarıyor kollarıyla yüreğini dört köşeden
yüreğin bilsin, ben bilmeyeyim
neler geçiyor içinden.
yine betimlemelerinizin ,anlatımın büyüsü çekiyor derinlerine
evet gecedir suskunluğa konuşma cesareti veren...
kutlarım paylaşımınızı
tam puanla
selamlar
iki ölünün sevişmesinden fotoğraflardır, biten her aşkın ardından yazılan şiirler
biz yaşıyoruz çay ocakta dem tutarken, taze ekmek kokusundan geliyor bu sesler
birazdan gün doğacak üstümüze ve seninle sıcaklığını okşayacağız yastıkların.
güvertede dalgalar tenimizi dalgalandırır gibi
sen bil canımın içi, ben de bileyim
dün gece seviştiğimizi.
şimdi direniş suyu çekilmiş bir çağlayandır, şafakla burçlara bayrağını çekersin
zafer, tedirginliklerini katar önüne, salar terli derelere, ne güzel gülümsersin
alamazsın yerdeki yorganı canım bırak kalsın, bak saatler bile senden sabırlı....yine boğazıma düğümler bağladı dizeleriniz...üstadım...hocam bu nasıl bir şiirdir ki!!!...alıpta gidiyor gözlerimi taa yüreğimin derinine...
Sustummmm,
Gecenin gözlerine yasaklarken düşlerin göz kırpışını gönüller, mehtap koklamış sevginin saçlarını.
Sözlerin bittiği ve gözlerin indiği anı yaşatmış şairimiz. Kutlamak bile düşmez hadime.
gözlerinden öperken, gecenin son yıldızı”
sevgili çeştepe aziz dost
siz hep böylesine güzellikleri bize armağan edin olurmu.
şiir tadında ancak böyle yaşanır
yüreğinize saygılarımla.
Usta işi bir öykü daha. Üç pencereye bakış. Üç uykusuz gecede ve üç ayrı tablo. Son pencere en güzeliydi.
Tebrik ediyorum sayın CEVAT bey.
Çok güzeldi tebrik ederim.
Sn. Çeştepe
MÜTHİş bir ustalık. Tartışılmaz. Hikayesi zaten yorumu. Tebrikler ALKIŞLARLA. Tam puan gönül pınarımdan.
Saat, gece yarısından sonra ise uykusuz yaşanan bütün zamanlar sarhoşluktur.
Mezesinde hırsızlıklar, ihanetler ve yalnızlıklar vardır ya da hepsinden çok farklı sevişmeler.
Sağlık, huzur ve mutluluk hayatınızın ayrılmaz birer parçası olsun.
Sevgiler...
Âlimoğlu
Bu şiir ile ilgili 98 tane yorum bulunmakta