“uykusuz mu kaldın sen dün geceden”
bir uzak gece kuşunun sesi, belki öfkesi ya da örselenmemiş hasretidir diyelim
aslı ölümdür içinde intihar saklı görmezden geldiğimiz, faili biz ele vermeyelim
çocukluk aşklarının silinen izlerinden, nasıl titrer yatak başlarında mum ışıkları.
kiminle söndürülüp bıçakla hecelenmişse bu sevişmeler
heceleyen bilsin, ben bilmeyeyim
bir de yırtılan geceler.
şimdi gökyüzünü kavuracak bir film izliyorsun, başrolünde masumiyetin ve sen
gözlerini hiç kaçırmadan tavandaki beyaz perdeden, ay doğarken pencerenden
yanlışın bahçesinde diktiğin soluk çiçekler, fırlatır bulutlara küllenmiş hatıraları.
bir günaydın duyarsın belki ilk sabah heyecanın gibi
söyleyen bilsin, ben bilmeyeyim
kimden geldiğini.
“gözlerinden öperken, gecenin son yıldızı”
kör alışkanlığa benzer düşen yıldırımla, çınar ağacının kömür rengi birleşmesi
bu mevsim değildir yani çaresiz ağıtlar çeken, yanmış topraktır acının sesi
korunmasızlığın salgın korkuları, nasıl sıçratıyorsa bir kozalak gibi yangınları.
say ki; ölü ahtapotlar sarıyor kollarıyla yüreğini dört köşeden
yüreğin bilsin, ben bilmeyeyim
neler geçiyor içinden.
şimdi ışıksız öte şehirlerde, paraleller altında kalmış, meridyenler yükseklerde
gözler bulutların yeşil yağmurunu bekler, gün ortası değil toplayasın, sır gecede
ayağını altına al otur yatağının içinde, hangi fenerdir yakıp-söndüren yıldızları.
haydi say bakalım dalından erken düşen dilekleri
toplayan bilsin, ben hiç bilmeyeyim
rüzgar gibi kayıp gidenleri.
“sabah denizine benzer, şimdi en mahmur halin”
iki ölünün sevişmesinden fotoğraflardır, biten her aşkın ardından yazılan şiirler
biz yaşıyoruz çay ocakta dem tutarken, taze ekmek kokusundan geliyor bu sesler
birazdan gün doğacak üstümüze ve seninle sıcaklığını okşayacağız yastıkların.
güvertede dalgalar tenimizi dalgalandırır gibi
sen bil canımın içi, ben de bileyim
dün gece seviştiğimizi.
şimdi direniş suyu çekilmiş bir çağlayandır, şafakla burçlara bayrağını çekersin
zafer, tedirginliklerini katar önüne, salar terli derelere, ne güzel gülümsersin
alamazsın yerdeki yorganı canım bırak kalsın, bak saatler bile senden sabırlı.
bekliyor uykusuz gece üstüne doğacak güneşi sanki
sen uyuma ki ben de üşümeyeyim
koklarken saçının tellerini.
Kayıt Tarihi : 10.11.2008 03:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saat, gece yarısından sonra ise uykusuz yaşanan bütün zamanlar sarhoşluktur. Mezesinde hırsızlıklar, ihanetler ve yalnızlıklar vardır ya da hepsinden çok farklı sevişmeler.
Ne kadar güzel sözcükler bunlar üstad.Hiç uyumayan biri sizce uykusuz kalabilirmi? Kaleminiz daim olsun yine her zamanki gibi muhteşem dizeler okudum.Sevg ve dostluğum ile kalınız.
koklarken saçının tellerini.
şiirin tamamı harikaydı..çok beğendim..yüreğinize sağlık saygılarımla
TÜM YORUMLAR (98)