Zülkarneyn Osmanli Adlı Üyenin Nedir Yazıları ...

  • ümmet

    24.07.2011 - 09:25

    ÜST KİMLİĞİMİZ İSLAM KARDEŞLİĞİDİR

    Allah Celle Celaluhu 'Hiç şüphe yoktur ki, bütün mü'minler kardeştir'(3) buyurmuştur. Bu kardeşliği Allah tesis etmiştir. Allah bütün mü'minleri kardeş kılmış ve onları Ümmet–i Muhammed denilen kudsi bir şemsiye altında toplamıştır. Irk, renk, coğrafi, dil farklılıkları Ümmet birliğini bozamaz. Din ve iman kardeşliği Allah'ın kurduğu bir kardeşliktir, kimse o bağı çözemez. Bu kardeşlik öyle bir manevi nikâhtır ki, onun asla talakı yoktur. Bir Müslüman, Allah korusun irtidat etmedikçe, yani dinden çıkmadıkça, herhangi bir bahane ve sebep ile kardeşlikten atılamaz. Müslümanlar arasında fikir, meşrep, görüş ayrılıkları olabilir, müspet veya menfi ihtilaflar (çeşitlilikler) ve farklılıklar olabilir. Bunların hiçbiri kardeşliği bozmaz. Bir Müslüman ağır bir suç işlese ve idam edilse, yine kardeşimizdir ve bizler onun cenazesini yıkamakla, kefenlemekle, namazını kılıp kabre koymakla vazifeliyiz.

    O benim tarikatımdan değil, şu benim gibi düşünmüyor, bunun metodu benimkine uymuyor diye mü'min kardeşini dışlayan, inkâr eden, ona cephe olan, ona düşmanlık eden kişi büyük bir günah, suç, cinayet işlemiş olur. Müslümanlar aralarında ki iman kardeşliğini zedeler ve sarsarlarsa işte bugünkü gibi zillete ve esarete düçar olurlar, kefere–i fecerenin maskarası olurlar. Önemli olan imandır, dindir. Meşreb, tarikat, tercih, hizip, fırka, cemaat farklılıkları kardeşlik hukukunu ve bağını zedelememelidir.

    MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ

    'Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.'(4)

    Bu ayeti kerimede ifade ediliyor ki: Mü'min erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Yani mü'minin dostu mü'mindir. 'Kâfirden dost, domuzdan post olmaz' demiş atalarımız. Yani kâfirden dost olmaz sözü, ayet–i kerimelerden özetlenerek alınmış bir cümledir. Domuzdan post olmaz sözü de Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin hadisi şeriflerinden alınmış bir sözdür. Ayet ve hadisler dikkate alınarak, atasözü haline getirilen bir cümledir.
    Mü'minler de iyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtlarını da verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. Burada Mü'minleri altı vasfı sayılıyor.

    1–Mü'minler birbirlerinin dostudur.
    2–İyiliği emrederler.
    3–Kötülükten alıkoyarlar.
    4–Namazı dosdoğru kılarlar.
    5–Zekâtlarını verirler.
    6–Allah ve Resulüne itaat ederler.

    İSLAM SAVAŞ DİNİDEĞİL BARIŞ DİNİDİR

    Konuşurken yan yana getirilemeyecek çok kelime vardır, bunlardan biri de 'İslamî Terör' kelimeleridir. İslam kelime olarak 'barış' anlamına gelmektedir. İslam, bütün insanlığa gönderilmiş son ilahi dindir. İnsana, dünya ve ahiret saadetinin yollarını göstermektedir. İnsanın fıtratına uygundur. Tabii bir özellik taşımaktadır.

    İslam ile insanın ihtiyaçlarının çözümü arasında tam bir uyum vardır. İslam dini huzuru ve barışı hedefler. Karıncayı bile incitmekten korkan insanlar yetiştirir. Kan dökmeyi en büyük günahlar arasında sayar. Kan dökme hususunda Allah–u Teala Kur'an–ı Kerim'de şöyle buyurur:

    'İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.

    Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.'(5)
    Ebu Hureyre Radıyallahu Anh'dan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz:
    –Helak edici şu yedi şeyden kaçının, buyurdu. Sahabe:
    –Onlar nedir ya Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlallah Efendimiz şöyle buyurdu:
    –Allah'a şirk koşmak, sihir–büyü yapmak, haksız yere adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iffetli mü'mine hanımlara iftirada bulunmak.'(6)

    Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'ın savaşlarına bakınız. Hepsi müşriklerin can, mal ve vatana yaptıkları saldırılara karşı bir savunma özelliği taşımaktadır. Müslümanlıkta asıl arzulana 'barış' tır. Hazreti Peygamber Efendimizin 'Hudeybiye Barışı' bunun en güzel örneğidir. Görünüşte Müslümanların aleyhine şartlar taşımasına rağmen, Allah'ın şanlı elçisi 'barış adına' bu anlaşmayı yapmıştır.

    DİPNOTLAR:
    1. Kurds In The Bible-Kurd Dinaf
    Tevrat-ı ve İncil-i Day
    2. Özgür Politika
    3. Fussilet Suresi: 10
    4. Tevbe Suresi:71
    5. Maide Suresi: 32
    6. Buhari, Vasaya: 23, No:2615, 5431, 6465; Müslim, İman: 145, 1/92

  • komünist

    21.12.2009 - 18:44

    Evrimci Generaller: Darwin, Marx, Stalin, Lenin, Mao, Trotsky ve Diğer Kanlı Faşist ve Komünist Liderler

    Charles Darwin
    Allah’ı inkar adına ortaya çıkmış olan; insanlara, Allah’a karşı sorumlu olmayan başıboş birer hayvan olduğu telkinini veren, her şeyin tesadüflerle meydana geldiği iddiasını kitlelere yayan ve doğal seleksiyon iddiası ile tüm dünyaya zayıfların yok olması, güçlülerin ise hayatta kalması düşüncesini yayarak 20. yüzyılın başından itibaren bütün dünyayı zulme, dejenerasyona, kitle katliamlarına, savaşlara sürükleyen EVRİM TEORİSİNİN, ASIL KORUYUCUSU, ASIL DESTEKLEYİCİSİ MASONLUKTUR.

    Evrim teorisini bugünkü hali ile ortaya atan ve bu aldatmacanın kitlelere yayılmasına önayak olan Charles Darwin’in dedesi ERASMUS DARWİN, İSKOÇYA’DA, CANONGATE KİLWİNNİNG NO. 2 LOCASINA BAĞLI ÜNLÜ BİR MASONDUR. CHARLES DARWİN DE DEDESİ İLE AYNI LOCADANDIR, 27 DERECEDEN MASONDUR. Charles Darwin’in kardeşleri de aynı şekilde masondur.

    Darwin’in görüşlerinin yayılmasından sonraki 150 yıl boyunca tüm dünyada Allah inancının zayıflamasının, ateistlerin çoğalmasının, dünyanın büyük bir karışıklık ve dejenerasyon içine girmesinin, dünya savaşlarının çıkmasının, toplumların içinde nefret ve öfkenin yayılmasının, kitle katliamlarının, cinayetlerin çoğalmasının, soykırım, ırkçılık gibi toplumları felakete götüren görüşlerin yaygınlaşması, bu aldatmacanın MASONİK BİR DARWİNİST DİKTATÖRLÜK idaresi altında dünyanın hemen her kurumuna, okullara ve devlet yönetimlerine yerleşmiş olması nedeniyledir.

    Kanlı komünist ve faşist liderler, Darwin’in evrim teorisine bağlılıkları ve hayranlıkları ile ünlüdürler. Dünyada fitne, bozgunculuk, zulüm sistemi kurarken, kendilerine evrim teorisini kaynak olarak aldıklarını belirtmekten çekinmemişlerdir. Ve, söz konusu kanlı liderlerin tamamı MASONDUR.

    Marx
    Kitleleri kana bulayan komünizmin kurucusu Karl Marx, Darwin’in kitabı Türlerin Kökeni ile ilgili olarak, 'bizim görüşlerimizin tabii tarih temelini içeren kitap budur işte' diyerek kendisine Darwin’in evrim teorisini temel aldığını açıkça ifade etmiştir.2 MARX, 32. DERECEDEN ALMAN GRAND ORİENT LOCASINA BAĞLI BİR MASONDUR. Ateist olmasıyla tanınan Marx, Yahudi kökenli olmasından her zaman rahatsızlık duymuş ve “Yahudiler Olmadan Bir Dünya” adındaki kitabında Musevilere ve Allah inancına olan öfkesini açıkça ifade etmiştir.3

    Marx’ın görüşlerini kendisine temel almış olan ve yine Darwin’e ve evrim teorisine hayranlıkları ile bilinen, milyonlarca insanın katledilmesine sebep olmuş olan Lenin ve Stalin de aynı şekilde masondur. LENİN, GRAND ORİENT LOCASINA, STALİN İSE, ROSICRUCIAN LOCASINA BAĞLI BİRER MASONDURLAR. 4 Stalin, 60 milyon insanın hayatına malolduğu tahmin edilen yönetimi boyunca, evrim propagandasına büyük önem vermiştir. Otobiyografisinde şu sözler yer almaktadır:

    Okullardaki öğrencilerimizin zihnini yaratılış fikrinden temizlemek için onlara üç şeyi özellikle öğretmeliyiz: Dünyanın yaşını, jeolojik orijinini ve Darwin'in öğretilerini.


    Leon Trotsky
    Komünist Devrimi'nin Lenin ile birlikte diğer kurucularından biri olan Leon Trotsky ise 'Darwin'in buluşu tüm organik madde alanında diyalektiğin (diyalektik materyalizmin) en büyük zaferi oldu' yorumunu yapmış olan bir diğer Darwinist’tir. 6 LEON TROTSKY DE, aynı şekilde GRAND ORIENT LOCASINA BAĞLI BİR MASONDUR. Trotsky, Rusya’dan sürülüp Güney Amerika’ya yerleşmesinin ardından Latin ve Güney Amerika bölgelerinde Grand Orient localarının birleştirilmesi görevinde bulunmuştur. Bugüne kadar, Küba da dahil olmak üzere Güney Amerika’daki komünist ayaklanmaların tümü, bu localar tarafından organize edilmektedir.

    Mao
    Benzer şekilde, Çin komünizminin kurucusu Mao Tse Tung da 'Çin sosyalizminin temelini, Darwin'e ve evrim teorisine dayandırdığını' açıkça belirtmiş olan kanlı bir komünist liderdir. Ve MAO TSE TUNG DA, GRAND ORİENT LOCASINA BAĞLI BİR MASONDUR. Mao Tse Tung'un Darwin’e dayandırdığı Çin sosyalizmi, tarihin en baskıcı ve en kanlı rejimlerinden biridir. O dönemde Çin, sayısız politik idama sahne olmuştur. İlerleyen yıllarda ise Mao'nun 'Kızıl Muhafızlar' adını verdiği genç militanlar, ülkeyi tam bir terör ortamına sürüklemişlerdir. Çin, halen aynı kirli komünist sistemin etkisi altında, aynı kanlı diktatörlüğü sürdürmektedir. Son dönemlerde Çin’de yaşanan tarihin en büyük soykırımı ve ardından gelen korkunç idamlar, Mao’nun kendi ifadesiyle Darwin’in evrim teorisine dayanan, aynı sapkın ve kirli masonik sistemin etkisinin devam ettiğini açıkça göstermektedir.

    BU KİŞİLERİN TAMAMI DARWİNİSTTİR ve TAMAMI MASONDUR. BU KİŞİLER, KURAN, TEVRAT VE İNCİL’E KARŞI OLAN, ALLAH’A BAŞKALDIRAN DECCAL KOMİTESİDİR.

    Dünyayı dinsizliğe, dejenerasyona, nefret ve amaçsızlığa, savaşlara sürükleyen Darwin; onun fikir babası olan dedesi Erasmus Darwin, milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan ve Darwinizm’i destekleyen komünist ideolojinin kanlı liderleri, YÜKSEK DERECEDEN BİRER MASONDURLAR. Bugün, hiçbir bilimsel delili olmamasına karşın evrim teorisi, bütün dünyada kanunlarla korunmakta ve desteklenmektedir. Gençler, bu sapkın teoriyi öğrenmek, öğretmenler de savunmak zorunda bırakılmaktadır. Evrim teorisine karşı gelenler, derhal görevlerinden alınmakta, susturulmaktadır. Çünkü, dünyayı kana bulayan, toplumlara dinsizliği aşılamaya çalışan bu sapkın ideoloji, deccalin, yani masonluğun en önemli kalesidir. Kanlı komünist ve faşist liderlerin bu teoriye kararlılıkla bağlı olmaları ve Darwin’in öğretilerini uygulayarak milyonlarca kişinin kanını döktükleri dikkate alındığında, bu deccal komitesinin dünya çapındaki etkisi anlaşılabilmektedir.


    Zül-Karneyn Osmanli

  • And ı Müslim

    12.12.2009 - 14:09

    Kurtlar Vadisi

    Biz ne günler gördük
    bu dava icin korkmadan öldük
    gündüzün isiginda bir ay gibi söndük
    eller gülerken bizler agladik
    bizim icin hayat yalan
    gözü yasli bekleyen Anam
    dünyda tek kalsak bile
    Allah aski geldi dile
    yakismaz bize yikilmak
    kolay degil bu sözleri anlamak
    gelen vurdu ayakta kaldik
    zaman geldi bedenimizi yaktik
    geri dönmek yoktu bu yoldan
    güvendigin dostlar kacmis coktan
    yanliz basima zor geliyor
    bir köse basinda beklerken yine canlar gidiyor
    neden niye anlamadan kardes kardesi vurur
    gelin birlik olalim derken yedi bizi kibir ve gurur
    kalmadi kimsede ne sevinc nede huzur

    kimdi bizi bu savasa iten
    icimizde bitti bir diken
    bosunami canlar verdik
    buda gelir buda gecer dedik

    Kimi susmus kimi itmis
    savasanlar teker teker bitmis
    neler geldi neler gecti buda gecer
    sen üzülme yeterki gönlüm
    kurtlar vadisinde yasamak kolay olmuyor
    bana vuran bu kursun adres sormuyor
    bir sehit gider bin sehit gelir
    kaderimiz buymus bizim
    el yasamis biz ölmüsüz
    soguk karlar üzerinde yürümüsüz
    aci demek bizim icin hayat yasami
    tek kaldim özlerim gözü yasli Anami
    dosta cevirme sakin arkani
    satarlar parca parca vatani

    kimdi bizi bu savasa iten
    icimizde bitti bir diken
    bosunami canlar verdik
    buda gelir buda gecer dedik

    Kimseler bilmese bile Allah bilir
    egilmez düsmana karsi bu basim
    sokaklarda oynarken geldi sehitlik yasim
    sevgi girmeden icimize
    verdiler silahi elimize
    kapanmayan bir gönül yarasi
    ismini koymuslar kurtlar vadisi
    uydurmuslar bir felsefe
    vatan derken koydular beni kafese
    adam olmak sucmu
    bu sesimi duyan yokmu
    yazin kalemler bu animi
    aldilar benden vatanimi
    degeri kalmadi alin benden canimi

    kimdi bizi bu savasa iten
    icimizde bitti bir diken
    bosunami canlar verdik
    buda gelir buda gecer dedik

    Zül-Karneyn Osmanli
    http://kiyametz.blogcu.com

  • komünist

    10.12.2009 - 08:41

    Darwinist Terör Örgütleri

    Selamün Aleyküm,
    Rahman ve Rahim olan Allahin adiyla baslarim konusmam insallah,

    Terörle mücadele konusunda bugün gelinen noktada, terörü yalnızca askeri bir girişim ile yok etmenin mümkün olamayacağı, mutlaka fikri yönden de yapılacak bir mücadele ile terörün ideolojisinin etkisiz kılınması gerektiği tartışılmaz bir gerçek olarak kabul görmektedir. PKK'nın Marksist-Leninist, komünist ve dolayısıyla ateist bir örgütlenme olduğu da son dönemde herkesçe kabul edilen ve dile getirilen diğer bir gerçek olmuştur. Her iki konuda da toplum genelinde bir görüş birliği oluşmuştur.PKK'nın ideolojik temellerinin doğru teşhisi ve bunun geniş kitlelere duyurulması, yapılması gereken fikri mücadelenin ilk ve en önemli adımıdır. Terör örgütünün ağırlıklı olarak propaganda faaliyetlerini sürdürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan gerek Türk gerekse Kürt vatandaşlarımızın Allah'a inanan, dindar insanlar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, PKK'nın ideolojisinin deşifre edilmesinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü Yüce Allah'a imanın, peygamber sevgisinin, vatan aşkının olduğu yerde bölücü terör bir adım dahi ilerleyemez; geri çekilir, siner ve yok olur gider.Tek cözüm Kran ahlaki,yani insanlarin Islami yasamalari ve uygulamalari kurtulusa varacaklar,
    terörde biter ve kimse bu eylemde olamaz insallah,terörün beslendigi kaynak sadece matarializm ve komunizmdir yani inancsizlikdir sadece insani önde gören ve insalara tapan bir görüs buda cogu zaman felakete görür ve götürmekte,Allaha inanmak istemeyen insanlar kendine baska ilahlar ediniyorlar bazi ideolijiler
    arkasina siginarak zulüm yapmakda.Ilk dünya savasi ve ikinci dünya savasinin perde arkasida bu ideolejiler yatar.Eger bu zulmün bitmesi sadece Kuran ahlakidir Allaha inanmaktir böylee bir insan teörö ve zulüm yapamaz ve hep sevgi sevkat dolu bir insan olur insallah,tek emelleri insanlari kandirmak ve Allaha kul olmakdan uzaklasdirmak bunuda asrlardir yaparlar her dönem her yüz yilda böyle kavimlar böyle örgütlesmeler cikmisdir ve cikmatda,ancak Islam Dünyaya hakim oldugu zaman bu insanlar da yok olucakdir insallah,cünkü her sapik inanca inanlar Allahin Gazabina ugramislardir er veya gec Allaha yer yüzünden esitligi saglamisdir bunda süpheniz sakin olmasin,Kuran Ayetlerinda vad ettigi gibi Müslümanlara,sizi ben Batil üzerine gecirecegim diye Söyleyen yüce Yaradan sonunda bunuda bize göstrecek insallah,tabiki bizler icin zor ve güc olsada bunu anlamak ama Yaradan her zaman Batili yok etmisdir belli bir zaman sonra.
    Insanlar bir hic ugruna yanlis ideolijiler arkasinda kosmakda ve bu ugrda ölüp ve öldürmekde ne yazikki,gercekler aslinda acik ve net ortadayken hala bu sapik ideolijiler arkasinda komamanin daha ne luzumü var,aslinda bitmek üzere olan bu davranis aslinda birazda Kibir ve Gurur meselesi yapiyorlar,yoksa
    gercekleri görmemek imkansiz gibi,seytanida Cennetden kovuran ayni sebeb olmusdu Kibir ve Gurur olmusdu insallah,simdiki zamanda ayni insanlari yokluga ve carasizlige süren ayni sebeblerdir,yoksa sen türk ben kürt yok laz yok cerkez ne fark eder hepimizin gidecegi yer ayni,hesabi verirken irg yok sadece din var kim hangi din ve görüsteyse onun hesabi onda sorulacak insallah,o yüzden ideolijiler arkasindan kosmak yerine Allaha Kul olmayi denesek veya deneseler dünya da ne savas nede düsmaniklar olur insallah,ama iste imtihan dünyasi burasi kim neyi hakketdiyse onun karsiligi alacak insallah,Müslümanlara karsi top yekün bir savas acilmis durumda simdik ve zulüm yaparlar bunuda bazi ideolijilere baglarlar veya ülke yararina diyerek halka zulüm ederler,iste buda insanlarin ne kadar cahil oldugunu gösterir ama Allahin huzurunda hepsin hesabi verilecek insallah,dünyada medya,basin ve zivil topluluklar islama karsi bir harekat baslatmislardir ve terör örgütü kurup Müslamlara karsi kullanmakdadirlar,Pkk gibi dini olmayan bir örgütde bunlara arac olur,ön pilnda goya esitlik yok dil irg kavrami kullanirlar ama arka pilanda asil Islamiyete karsi bir savas acilmisdir bunu destekleyen Mason ve ideolejiler var sadece Pkk deyil tabiki basaka gizli örgütlerde var bunun arkasinda dünyanin inanczis olan insanlari islama karsi örgütler kuruyorlar ve gurdularda ama insallah Allahin izniyle kazanan Hakkin Gücü olacak eninde sonunda insallah,ve sikdikte sehirlerin icinde yapmakdalar hain eylemlerini,Pkk ve yandas örgütleri bilhassa cahil insanlara bu eylemlerde kullaniyorlar coguda üniversite ögrencileri,malesef.Okullarda darwinist egitim gören gencler eninde sonunda bir örgüte üye oluyorlar cünkü darwinin dogurdugu Ideolijiler terör örgütlenmeyi emir eder ve bu ugurda insanlarin ölmesinide mecburi olarak görüyorlar yani hakkini öldürerek almak ve güclü olanak kazanir mantigi islemis kafalarina iste buda Pkk veya yanadas örgütlerini hain pusu kurmaya itiyor cünkü karsi karsiya gelince kayp edeceklerini cok iyi bildiklerinden her yönteme bas vuruyorlar ve kimi ve neden diye sormadan bu eylemi yaparlar cünkü Bu insanlrin Gördügü egitim Darwinist bir egitmdir yani isin kisacasi öldüreceksin sormadan ve sorguya cekilmeden,iste bu egitimde Üniversitelerde veya kamplarda ögretiyorlar diyeceksiniz nasil okullarda diye cevabi cok kolay,egitim kitaplarinda Darwini teorisi ve bazi ideolejilerin mesala Komunist,Fasist veya Kapitalist veyada Sozialist dersleri veriliyor bunu okuyan bir genc eger dini egitimden yoksunsa hemen bu tuzaga düsüyor ve sonunda her hangi bir örgüte üye oluyor ve sonunda sokalarda yanan arabalar sokalarda kapi cam kiran gencler oluyor ve malesef Pkk gibi örgütlere katiliyorlar ve suc islemis bir insan olarak ortaya cikiyorlar ve bu örgütlerden kurtulmak isteselerde birakamazlar cünkü örgütü birakan ya öldürülüyor yada tehdit aldinda yasamaya devam ediyor.Bu sorunlara tek Islam Ahlaki cözer cünkü dinine bagli olan insan asla terör eylemi yapamaz ve yapmazda ve örgütlesmeyi Islam yasaklar ve hep sevgi ve sevkati emir eder Islam iste bu bilgilere sahip olan insan asla insan öldüremez ve insanlari Allah icin sever hangi irgdan olursa olsun.Ama yok bu konulari bilmeyen insan eger Darwinst bir egitimden veya Dinden uzak yasarsa sonunda terör eylemi yapar nerde olursa olsun kim olursa olsun acimazlar cünkü takip etdikleri felsefe ve ideolijiler bunu emir eder yani yasamk istiyorsan hic konusmadan sorunlara cözüm aramadan ölürmeyi emir eder bu sapik ideolijiler evet bugünkü konumuz biraz gercekleri ön pilana koymakdi insallah,baska bir zamanda bu konu derinden ale aliriz insallah
    saygilarimla selamlarim,
    Zül-Karneyn Osmanli
    http://kiyametz.blogcu.com

  • evrim

    03.12.2009 - 16:53

    Selamün aleyküm
    Rahman ve Rahim olan Allahin adiyla baslarim bugünkü söyleyisime insallah,

    1) Canlılık tesadüfen meydana gelemez...
    Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir. Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali hesaplandığında “10 üzeri 950’de 1” gibi insanın hayal gücünün ötesinde bir rakam çıkmaktadır. Bu sayı matematiksel olarak pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.

    (2) Tek bir tane bile ara fosil yoktur…
    Bugüne kadar 250 bin ayrı türe ait yaklaşık 100 milyon fosil çıkarılmasına rağmen bunlardan biri bile Darwinizm’i desteklememektedir. Bulunan fosillerin her biri tam ve eksiksiz canlılara aittir. Oysa evrimcilerin iddiaları gerçek olsaydı bu denli fazla fosilin çok büyük bir bölümü “ara canlılara” ait olmalıydı, oysa bir tane bile yoktur.

    (3) “Yaşayan fosiller” evrim masallarına cevaptır...
    Yaşayan fosiller, evrim teorisinin 'kademeli gelişim iddiası'nı son derece çarpıcı şekilde yalanlayan kanıtlardır. Bu fosillere “yaşayan fosil” ismi verilmesinin sebebi, yüz milyonlarca yıllık yaşlarına karşın, günümüzde yaşayan örnekleriyle tamamen aynı olmalarıdır. Karıncalardan ağaçlara, yarasalardan köpek balıklarına kadar çok çeşitli türlere ait yaşayan fosiller mevcuttur. Bu durum, doğa tarihi boyunca hiçbir evrimleşme yaşanmadığının kesin bir belgesidir.

    (4) DNA’daki akılalmaz bilgi…
    Bir insanın dış görünümünden iç organlarının yapılarına kadar bütün özelliklerinin bilgisi DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır. Eğer DNA'daki bu genetik bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, yaklaşık 500'er sayfalık 900 ciltten oluşan dev bir kütüphane oluşturmamız gerekir. Ama bu akılalmaz hacimdeki bilgi, DNA'nın 'gen' adı verilen parçalarında şifrelenmiştir. DNA’nın tesadüflerle ortaya çıkamayacağı kesin bir gerçektir.

    (5) İndirgenemez kompleksliğe sahip organlar...
    İndirgenemez komplekslik, evrim teorisinin temelindeki kademeli gelişim iddiasını geçersiz kılan bir özelliktir. Örneğin göz ve kanatlarda indirgenemez komplekslik özelliği mevcuttur. Biraraya gelerek gözü oluşturan gözyaşı bezi, retina, iris gibi yapıların aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü oluşturan tüm parçalar ancak eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir. Aynı şey kanatlar için de geçerlidir.

    (6) Tüm canlı çeşitliliği 530 milyon yıl önce yeryüzünde aniden belirmiştir…
    Canlılardaki ana beden yapılarının (yumuşakçalar, kordalılar vb. kategoriler) neredeyse tamamı, günümüzden yaklaşık 530 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesinde sadece bir-iki ana kategori varken, Kambriyen’de 50’den fazla ana kategori, dünyanın çeşitli bölgelerinde aniden ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesi canlılar sade bir beden yapısındayken, Kambriyen’dekiler bunlarla kıyas edilemeyecek derecede komplekstir. Örneğin bu devirde ortaya çıkmış olan trilobitlerin sahip oldukları gözler ile bugünkü canlıların göz yapıları arasında hiçbir fark yoktur.

    (7) Sürüngenler kuşların atası değildir...
    Evrimciler artık Archaeopteryx’i sürüngenlerle kuşlar arasında ara form olarak gösterememektedirler. Bu fosil üzerinde yapılan incelemeler, bu canlının bir ara geçiş formu olmadığını, sadece günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklere sahip, soyu tükenmiş bir kuş türü olduğunu göstermektedir. Güçlü uçuş kaslarının olduğunu kanıtlayan göğüs kemiğinin varlığı ve günümüz kuşlarınınkinden farksız olan asimetrik tüy yapısı, bu canlının mükemmel olarak uçabildiğini göstermektedir.
    (8) Balıklar karaya çıkmamışlardır...
    Evrimciler bir zamanlar sudan karaya geçiş hikayesine delil olarak Cœlacanth isimli balığın fosillerini delil gösterirlerdi. Coelacanth o dönemde balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış bir ara canlı zannedildi. Ancak 1938’de Hint Okyanusu’nda Coelacanth'ın 'canlı' bir örneği bulundu. Ardından günümüze kadar 200’den fazla örneği yakalandı. Canlı Coelacanth’lar üzerindeki incelemeler, bunun kusursuz yapıda bir balık olduğunu, daha önce fosilleri üzerinde yapılan yorumların tamamen hatalı olduğunu ortaya koydu.

    (9) Mutasyonlar yeni türler oluşturmaz...
    Mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Dolayısıyla bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki ona ancak zarar verir. Mutasyonlar çoğu zaman hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda birtakım hasarlara, sakatlıklara ve hatta ölümlere sebep olurlar. Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil facialarına maruz kalmış insanlar bunun canlı göstergeleridir. Mutasyonların evrimsel bir mekanizma olduğunun iddia edilmesi evrim teorisinin içinde bulunduğu çıkmazın bir kanıtıdır.

    (10) Doğal seleksiyon evrime yol açmaz…
    Doğal seleksiyon, güçlü ve çevre şartlarına uygun yapıdaki canlıların hayatta kalışını ifade eder. Ancak bu durum yeni türler ortaya çıkarmaz. Örneğin yırtıcı hayvanların tehdidi altında olan bir zebra sürüsü içinde, hızlı kaçabilen zebralar hayatta kalacak, zebra sürüsü zamanla daha hızlı koşabilen zebralardan meydana gelecektir. Ancak bu süreç sınırlıdır ve zebraları bir başka canlı türüne dönüştürmeyecektir. Çünkü zebraların iskelet kas yapısı ve fizyolojisi DNA’larında kayıtlıdır ve yırtıcılarla olan mücadele bu bilgiyi değiştiremez, zebraya yeni genetik bilgi kazandıramaz.

    (11) İnsan evrim geçirmemiş, insan olarak yaratılmıştır...
    İnsanın soy ağacının sadece evrimcilerin hayalgücü doğrultusunda kurgulanan bir şema olduğu ortaya çıkmıştır. Evrimciler insanın, sırasıyla 'Australopithecines ] Homo habilis ] Homo erectus] Homo sapiens' canlılarından kademeli olarak türediğini öne sürmüşlerdir. Bu sıralamadaki canlıların her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini vermişlerdir. Oysa evrimcilerin birbirlerinin atası olarak gösterdikleri bu canlılar gerçekte yanyana bulunmakta, bu da insanın hayali soyağacını yıkmaktadır. Paleoantropologların son bulguları, Australopithecines, Homo habilis ve Homo Erectus'un dünyanın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.

    (12) İnsanın hayali evrimi için öne sürülen tüm kafatası fosilleri sahtedir...
    Sahte evrime delil olarak öne sürülen fosillerin tümü ya maymuna ya da insana aittir. Bu canlıların hiçbiri ara form özelliği göstermemektedir. Darwinistlerin fosiller üzerinde yaptıkları kategorilendirmeler, soyu tükenmiş maymun ya da insan fosillerini ve bu fosiller üzerinde yapılmış spekülasyonları temel alır. Gerçekte, Australopitecus ve Homo habilis olarak sınıflandırılan canlıların tümü soyu tükenmiş maymun, Homo erectus ve Homo Neandertalensis olarak sınıflandırılan canlıların tümü de soyu tükenmiş insandır.

    (13) Evrim tarihi sahtekarlıklarla doludur...
    Darwinistler, tek bir tane bile ara fosil olmadığı gerçeğini ilan etmek yerine, çözümü sahte fosiller üretmekte bulmuşlardır. Tüm insanlığı aldatabilmek için bu sahte fosilleri, dünyanın en büyük müzelerinde sergilemişlerdir. İnsan kafatasına orangutan çenesinin yapıştırılmasıyla oluşturulmuş ve British Museum’da 40 yıl sergilenmiş Piltdown Adamı, tek bir domuz dişinden ailesi resmedilen Nebraska adamı, farklı canlıların kemiklerinin birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulmuş olan ve National Geographic Müzesinde sergilenen sahte tüylü dinozor Archaeoraptor, Haeckel’in sahte embriyo çizimleri, ağaç kütüğüne tutkalla yapıştırılan sanayi devrimi kelebekleri, farklı dönemlerde farklı yerlerde yaşamış birbiriyle ilgisiz canlıların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş olan ve hala İngiltere Doğa Tarihi müzesinde sergilenen sahte atın evrimi senaryosu bunlardan en ünlüleridir.

    (14) Darwinistler çözümü tek bir ara fosil elde edemedikleri fosil kayıtlarını saklamakta bulmuşlardır...
    Darwinistler fosilleri saklarlar. Bunun nedeni, milyonlarca örneğin bulunduğu fosil kayıtlarında evrimi destekleyen TEK BİR TANE BİLE fosil bulunmayışıdır. Tüm canlı çeşitliliğinin, hiçbir evrimsel ataları olmaksızın yaklaşık 530 milyon yıl önce aniden ortaya çıktığını ilan eden Kambriyen fosilleri, evrimci bir bilim adamı tarafından tam 70 yıl saklanmıştır. 65 milyon yıllık en eski papağan fosili, günümüz papağanlarından farksız olduğu ve evrimi reddettiği için 40 yıl saklanmıştır. Şu an halen, yeraltından çıkarılmış bulunan ve canlıların mükemmel kompleks görünümleriyle yaratıldıklarını ve değişmediklerini gösteren 100 milyon fosil Darwinistler tarafından saklanmaktadır.

    (15) Hücrenin Kompleksliği Darwin’in Evrim Teorisine Büyük Bir Darbedir...
    Hücre, Darwin’in yaşadığı dönemde hayal edemeyeceği kadar kompleks ve mükemmel yapıda bir mucizedir. Hücrenin içinde enerji üreten santrallerden, protein üreten fabrikalara, hammaddeleri taşıyan kargo sisteminden DNA'yı tercüme eden şifre çözücülere, haberleşme sistemine kadar birçok yapı, kusursuz bir organizasyon içinde sürekli faaliyet halindedir ve henüz bunların çok az bir kısmı anlaşılabilmiştir. Tek bir hücreyi oluşturan yüzlerce proteinden tek bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağı gerçeği dikkate alındığında, Darwinistlerin hayali ilk hücre iddialarının bir aldatmacadan oluştuğu daha iyi anlaşılmaktadır.

    (16) Darwinistlerin Körelmiş Organlar İddiası Bir Aldatmacadır...
    Darwinist kaynaklar, canlılardaki bazı organların işlevsiz olduğunu ileri sürmüşler ve bu organların o canlıların hayali atalarından miras kalmış olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin insan vücudundaki apendiks veya kuyruk sokumu gibi bölümler yıllarca Darwinistler tarafından körelmiş organ sayılmıştır. Fakat gelişen bilim, bu çürük Darwinist iddiayı tamamen ortadan kaldırmış durumdadır. Körelmiş organ olarak nitelendirilen yapıların tümünün bugün işlevlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, evrimcilerin öne sürdükleri 'hurda DNA' kavramı, yani DNA'nın büyük bölümünün işe yaramaz olduğu iddiası da yapılan yeni keşiflerle çürütülmüştür. DNA’nın söz konusu parçalarının vücutta önemli işlevlerinin olduğu ortaya çıkmıştır.

    (17) Maddenin yalnızca görüntüsü ile muhatap olduğumuz gerçeği Darwinist felsefeyi ortadan kaldırır...
    Yüzyılımızda bilimsel olarak da kanıtlanmış olan gerçek, maddenin dışarıdaki aslı ile hiçbir zaman muhatap olmadığımız gerçeğidir. Bize yalnızca duyularımız vesilesiyle elektrik sinyalleri ulaşır ve beynimizde bizim için oluşan görüntü bu elektrik sinyallerinden ibarettir. Fakat bizler, son derece renkli, hareketli, canlı, üç boyutlu ve kusursuz netlikte olan görüntüler görür, mükemmel netlikte sesler duyar, kusursuz bir dış dünya algılarız. Fakat bunlar yalnızca birer algıdan ibarettir. Bütün bunları algılayan, gören, düşünen, anlayan, idrak eden, sevinen, neşelenen, özleyen ise Allah’ın insana bahşettiği ruhtur. Bu büyük gerçek, her şeyin maddeden ibaret olduğu iddiasında olan materyalist ve Darwinist mantığı tümüyle ortadan kaldırmıştır.

    - Bilim Araştırma Vakfı’nın düzenlemekte olduğu “EVRİM TEORİSİ NEDEN GEÇERSİZ” başlıklı bilim yarışması ile ilgili olarak yarışmacı arkadaşlar, Darwinizm’in açmazları çok fazla olduğu için hazırladıkları çalışmaların 15 sayfaya sığmadığı ve vaktin de yetersiz olduğu konusunda haklı taleplerde bulundular.

    evet Evrim yalan bir Pagan dinidir ve yok olmaya mahkumdur artik zamanimizin tecnolojisiyle gercekler ortaya cikti ve evrim teorisi sona erdi,buna inanmayan olsada artik bu inanc bitti sadce gülün bir durumda,insallah bu günleride hatlatiriz ve güzel islam ahlakini bütün dünyaya yayariz insallah,bsaka konularda yazismak üzere insallah
    Zül-Karneyn Osmanli

  • bilimin insanlığa hediyesi

    03.12.2009 - 16:52

    Selamün aleyküm
    Rahman ve Rahim olan Allahin adiyla baslarim bugünkü söyleyisime insallah,

    1) Canlılık tesadüfen meydana gelemez...
    Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir. Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali hesaplandığında “10 üzeri 950’de 1” gibi insanın hayal gücünün ötesinde bir rakam çıkmaktadır. Bu sayı matematiksel olarak pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.

    (2) Tek bir tane bile ara fosil yoktur…
    Bugüne kadar 250 bin ayrı türe ait yaklaşık 100 milyon fosil çıkarılmasına rağmen bunlardan biri bile Darwinizm’i desteklememektedir. Bulunan fosillerin her biri tam ve eksiksiz canlılara aittir. Oysa evrimcilerin iddiaları gerçek olsaydı bu denli fazla fosilin çok büyük bir bölümü “ara canlılara” ait olmalıydı, oysa bir tane bile yoktur.

    (3) “Yaşayan fosiller” evrim masallarına cevaptır...
    Yaşayan fosiller, evrim teorisinin 'kademeli gelişim iddiası'nı son derece çarpıcı şekilde yalanlayan kanıtlardır. Bu fosillere “yaşayan fosil” ismi verilmesinin sebebi, yüz milyonlarca yıllık yaşlarına karşın, günümüzde yaşayan örnekleriyle tamamen aynı olmalarıdır. Karıncalardan ağaçlara, yarasalardan köpek balıklarına kadar çok çeşitli türlere ait yaşayan fosiller mevcuttur. Bu durum, doğa tarihi boyunca hiçbir evrimleşme yaşanmadığının kesin bir belgesidir.

    (4) DNA’daki akılalmaz bilgi…
    Bir insanın dış görünümünden iç organlarının yapılarına kadar bütün özelliklerinin bilgisi DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır. Eğer DNA'daki bu genetik bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, yaklaşık 500'er sayfalık 900 ciltten oluşan dev bir kütüphane oluşturmamız gerekir. Ama bu akılalmaz hacimdeki bilgi, DNA'nın 'gen' adı verilen parçalarında şifrelenmiştir. DNA’nın tesadüflerle ortaya çıkamayacağı kesin bir gerçektir.

    (5) İndirgenemez kompleksliğe sahip organlar...
    İndirgenemez komplekslik, evrim teorisinin temelindeki kademeli gelişim iddiasını geçersiz kılan bir özelliktir. Örneğin göz ve kanatlarda indirgenemez komplekslik özelliği mevcuttur. Biraraya gelerek gözü oluşturan gözyaşı bezi, retina, iris gibi yapıların aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü oluşturan tüm parçalar ancak eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir. Aynı şey kanatlar için de geçerlidir.

    (6) Tüm canlı çeşitliliği 530 milyon yıl önce yeryüzünde aniden belirmiştir…
    Canlılardaki ana beden yapılarının (yumuşakçalar, kordalılar vb. kategoriler) neredeyse tamamı, günümüzden yaklaşık 530 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesinde sadece bir-iki ana kategori varken, Kambriyen’de 50’den fazla ana kategori, dünyanın çeşitli bölgelerinde aniden ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesi canlılar sade bir beden yapısındayken, Kambriyen’dekiler bunlarla kıyas edilemeyecek derecede komplekstir. Örneğin bu devirde ortaya çıkmış olan trilobitlerin sahip oldukları gözler ile bugünkü canlıların göz yapıları arasında hiçbir fark yoktur.

    (7) Sürüngenler kuşların atası değildir...
    Evrimciler artık Archaeopteryx’i sürüngenlerle kuşlar arasında ara form olarak gösterememektedirler. Bu fosil üzerinde yapılan incelemeler, bu canlının bir ara geçiş formu olmadığını, sadece günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklere sahip, soyu tükenmiş bir kuş türü olduğunu göstermektedir. Güçlü uçuş kaslarının olduğunu kanıtlayan göğüs kemiğinin varlığı ve günümüz kuşlarınınkinden farksız olan asimetrik tüy yapısı, bu canlının mükemmel olarak uçabildiğini göstermektedir.
    (8) Balıklar karaya çıkmamışlardır...
    Evrimciler bir zamanlar sudan karaya geçiş hikayesine delil olarak Cœlacanth isimli balığın fosillerini delil gösterirlerdi. Coelacanth o dönemde balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış bir ara canlı zannedildi. Ancak 1938’de Hint Okyanusu’nda Coelacanth'ın 'canlı' bir örneği bulundu. Ardından günümüze kadar 200’den fazla örneği yakalandı. Canlı Coelacanth’lar üzerindeki incelemeler, bunun kusursuz yapıda bir balık olduğunu, daha önce fosilleri üzerinde yapılan yorumların tamamen hatalı olduğunu ortaya koydu.

    (9) Mutasyonlar yeni türler oluşturmaz...
    Mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Dolayısıyla bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki ona ancak zarar verir. Mutasyonlar çoğu zaman hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda birtakım hasarlara, sakatlıklara ve hatta ölümlere sebep olurlar. Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil facialarına maruz kalmış insanlar bunun canlı göstergeleridir. Mutasyonların evrimsel bir mekanizma olduğunun iddia edilmesi evrim teorisinin içinde bulunduğu çıkmazın bir kanıtıdır.

    (10) Doğal seleksiyon evrime yol açmaz…
    Doğal seleksiyon, güçlü ve çevre şartlarına uygun yapıdaki canlıların hayatta kalışını ifade eder. Ancak bu durum yeni türler ortaya çıkarmaz. Örneğin yırtıcı hayvanların tehdidi altında olan bir zebra sürüsü içinde, hızlı kaçabilen zebralar hayatta kalacak, zebra sürüsü zamanla daha hızlı koşabilen zebralardan meydana gelecektir. Ancak bu süreç sınırlıdır ve zebraları bir başka canlı türüne dönüştürmeyecektir. Çünkü zebraların iskelet kas yapısı ve fizyolojisi DNA’larında kayıtlıdır ve yırtıcılarla olan mücadele bu bilgiyi değiştiremez, zebraya yeni genetik bilgi kazandıramaz.

    (11) İnsan evrim geçirmemiş, insan olarak yaratılmıştır...
    İnsanın soy ağacının sadece evrimcilerin hayalgücü doğrultusunda kurgulanan bir şema olduğu ortaya çıkmıştır. Evrimciler insanın, sırasıyla 'Australopithecines ] Homo habilis ] Homo erectus] Homo sapiens' canlılarından kademeli olarak türediğini öne sürmüşlerdir. Bu sıralamadaki canlıların her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini vermişlerdir. Oysa evrimcilerin birbirlerinin atası olarak gösterdikleri bu canlılar gerçekte yanyana bulunmakta, bu da insanın hayali soyağacını yıkmaktadır. Paleoantropologların son bulguları, Australopithecines, Homo habilis ve Homo Erectus'un dünyanın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.

    (12) İnsanın hayali evrimi için öne sürülen tüm kafatası fosilleri sahtedir...
    Sahte evrime delil olarak öne sürülen fosillerin tümü ya maymuna ya da insana aittir. Bu canlıların hiçbiri ara form özelliği göstermemektedir. Darwinistlerin fosiller üzerinde yaptıkları kategorilendirmeler, soyu tükenmiş maymun ya da insan fosillerini ve bu fosiller üzerinde yapılmış spekülasyonları temel alır. Gerçekte, Australopitecus ve Homo habilis olarak sınıflandırılan canlıların tümü soyu tükenmiş maymun, Homo erectus ve Homo Neandertalensis olarak sınıflandırılan canlıların tümü de soyu tükenmiş insandır.

    (13) Evrim tarihi sahtekarlıklarla doludur...
    Darwinistler, tek bir tane bile ara fosil olmadığı gerçeğini ilan etmek yerine, çözümü sahte fosiller üretmekte bulmuşlardır. Tüm insanlığı aldatabilmek için bu sahte fosilleri, dünyanın en büyük müzelerinde sergilemişlerdir. İnsan kafatasına orangutan çenesinin yapıştırılmasıyla oluşturulmuş ve British Museum’da 40 yıl sergilenmiş Piltdown Adamı, tek bir domuz dişinden ailesi resmedilen Nebraska adamı, farklı canlıların kemiklerinin birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulmuş olan ve National Geographic Müzesinde sergilenen sahte tüylü dinozor Archaeoraptor, Haeckel’in sahte embriyo çizimleri, ağaç kütüğüne tutkalla yapıştırılan sanayi devrimi kelebekleri, farklı dönemlerde farklı yerlerde yaşamış birbiriyle ilgisiz canlıların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş olan ve hala İngiltere Doğa Tarihi müzesinde sergilenen sahte atın evrimi senaryosu bunlardan en ünlüleridir.

    (14) Darwinistler çözümü tek bir ara fosil elde edemedikleri fosil kayıtlarını saklamakta bulmuşlardır...
    Darwinistler fosilleri saklarlar. Bunun nedeni, milyonlarca örneğin bulunduğu fosil kayıtlarında evrimi destekleyen TEK BİR TANE BİLE fosil bulunmayışıdır. Tüm canlı çeşitliliğinin, hiçbir evrimsel ataları olmaksızın yaklaşık 530 milyon yıl önce aniden ortaya çıktığını ilan eden Kambriyen fosilleri, evrimci bir bilim adamı tarafından tam 70 yıl saklanmıştır. 65 milyon yıllık en eski papağan fosili, günümüz papağanlarından farksız olduğu ve evrimi reddettiği için 40 yıl saklanmıştır. Şu an halen, yeraltından çıkarılmış bulunan ve canlıların mükemmel kompleks görünümleriyle yaratıldıklarını ve değişmediklerini gösteren 100 milyon fosil Darwinistler tarafından saklanmaktadır.

    (15) Hücrenin Kompleksliği Darwin’in Evrim Teorisine Büyük Bir Darbedir...
    Hücre, Darwin’in yaşadığı dönemde hayal edemeyeceği kadar kompleks ve mükemmel yapıda bir mucizedir. Hücrenin içinde enerji üreten santrallerden, protein üreten fabrikalara, hammaddeleri taşıyan kargo sisteminden DNA'yı tercüme eden şifre çözücülere, haberleşme sistemine kadar birçok yapı, kusursuz bir organizasyon içinde sürekli faaliyet halindedir ve henüz bunların çok az bir kısmı anlaşılabilmiştir. Tek bir hücreyi oluşturan yüzlerce proteinden tek bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağı gerçeği dikkate alındığında, Darwinistlerin hayali ilk hücre iddialarının bir aldatmacadan oluştuğu daha iyi anlaşılmaktadır.

    (16) Darwinistlerin Körelmiş Organlar İddiası Bir Aldatmacadır...
    Darwinist kaynaklar, canlılardaki bazı organların işlevsiz olduğunu ileri sürmüşler ve bu organların o canlıların hayali atalarından miras kalmış olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin insan vücudundaki apendiks veya kuyruk sokumu gibi bölümler yıllarca Darwinistler tarafından körelmiş organ sayılmıştır. Fakat gelişen bilim, bu çürük Darwinist iddiayı tamamen ortadan kaldırmış durumdadır. Körelmiş organ olarak nitelendirilen yapıların tümünün bugün işlevlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, evrimcilerin öne sürdükleri 'hurda DNA' kavramı, yani DNA'nın büyük bölümünün işe yaramaz olduğu iddiası da yapılan yeni keşiflerle çürütülmüştür. DNA’nın söz konusu parçalarının vücutta önemli işlevlerinin olduğu ortaya çıkmıştır.

    (17) Maddenin yalnızca görüntüsü ile muhatap olduğumuz gerçeği Darwinist felsefeyi ortadan kaldırır...
    Yüzyılımızda bilimsel olarak da kanıtlanmış olan gerçek, maddenin dışarıdaki aslı ile hiçbir zaman muhatap olmadığımız gerçeğidir. Bize yalnızca duyularımız vesilesiyle elektrik sinyalleri ulaşır ve beynimizde bizim için oluşan görüntü bu elektrik sinyallerinden ibarettir. Fakat bizler, son derece renkli, hareketli, canlı, üç boyutlu ve kusursuz netlikte olan görüntüler görür, mükemmel netlikte sesler duyar, kusursuz bir dış dünya algılarız. Fakat bunlar yalnızca birer algıdan ibarettir. Bütün bunları algılayan, gören, düşünen, anlayan, idrak eden, sevinen, neşelenen, özleyen ise Allah’ın insana bahşettiği ruhtur. Bu büyük gerçek, her şeyin maddeden ibaret olduğu iddiasında olan materyalist ve Darwinist mantığı tümüyle ortadan kaldırmıştır.

    - Bilim Araştırma Vakfı’nın düzenlemekte olduğu “EVRİM TEORİSİ NEDEN GEÇERSİZ” başlıklı bilim yarışması ile ilgili olarak yarışmacı arkadaşlar, Darwinizm’in açmazları çok fazla olduğu için hazırladıkları çalışmaların 15 sayfaya sığmadığı ve vaktin de yetersiz olduğu konusunda haklı taleplerde bulundular.

    evet Evrim yalan bir Pagan dinidir ve yok olmaya mahkumdur artik zamanimizin tecnolojisiyle gercekler ortaya cikti ve evrim teorisi sona erdi,buna inanmayan olsada artik bu inanc bitti sadce gülün bir durumda,insallah bu günleride hatlatiriz ve güzel islam ahlakini bütün dünyaya yayariz insallah,bsaka konularda yazismak üzere insallah
    Zül-Karneyn Osmanli

  • İbrahim (A.S.)

    30.11.2009 - 11:18

    Selamün aleyküm,
    Bütün Müslüman aleminin Mübarek Kurban Bayramini Kutlarim,evet Kurban Bayrami delinince akla ilk gelen Hz.Ibrahimle a.s oglu Hz.Ismail a.s gelir,Hz.Ibrahimi a.s Allah bir imtihana tutmusdu bunuda Oglunun canini almasani isteyerek yapmasini istedi yüce yaradan,iste bu bize neyi gösteriyor Peygamberde olsa yinede imtihana tutulacak,her yasayan insan imtihana tutuluyor,bize bir ibret olmasi icinde ve örnek bir Kul olmanin yolunu gösteriyor tabiki sadece Hz.Ibrahim icin degil bütün Peygamberlerin Hayati hep bir imtihanla gecmisdir,simdik imtihan sirasi bizde insallah Alllah bizleri imtihani gecmis Kullarindan eylesin,altdaki yazilan yazilarda nasil bir imtihana tutulmus Hz.Ibrahim bir okuyalim insallah.

    Hz. İbrahim, insanoğlunun karşılaşabileceği belki de en zor imtihana tabi tutulmuştu. Onun gördüğü rüyada şüphe yoktu, daha önce pek çok kez Rabb’inden böyle mesajlar almıştı. Zaten rüyanın tevilini aramadı, sadece teyit edilmesini bekledi. Rüya haktı, ama bu rüyayla ona, daha önce hiç bir peygambere emredilmeyen bir şey emrediliyordu; 90 yaşına gelinceye dek hasretle beklediği evladı İsmail’i kurban etmesi.

    Bugün, imtihanın nasıl sonuçlandığını biliyoruz. Değerlendirmelerimiz de bu gerçeğin ışığında oluyor. Peki Hz. İbrahim nasıl bir süreç yaşamıştı acaba?

    Öncelikle şu söylenebilir ki; herşeye rağmen emir bilinen şeriatın zahirine ve sağduyuya aykırı idi. Bir bocalamaya yol açması normaldi. Hz. Musa bile Hızır a.s. ile arkadaşlığı esnasında bu yüzden sabırsızlık göstermişti. Fakat, sonuçta şeriat Allah’ın emrettikleri değil miydi? Öyleyse emri yerine getirecek ve sonunu seyreyleyecekti. Hz. İbrahim’in bir peygamber olduğunu unutmayalım.

    Fakat buna rağmen bu imtihan kaybedilebilir miydi? Elbette. İmtihanın çetin iki boyutu vardı,nasil Hz.Yunus a.s dayana mayip kavminin zülmünden Kacarken imtihani Kayp etti,ama tabiki samimi Tövbe ederek Allah affetdi onu.

    İlk boyutu, Hz. İbrahim’in evladına duyduğu sevgi ve şefkat idi. Çünkü insan azgınlık ve sapkınlıkta olduğu gibi, sevgide, merhamette ve diğer olumlu görünen duygularında da zaaf gösterebilir. Bu zaaflar, onun gözünü gerçeklere kapamasına ve nihayetinde doğru yoldan ayrılmasına neden olabilir. Fakat Hz. İbrahim’in evladına olan sevgisi, onun gözlerini kapatmadı. O, emre itaattan başka çare görmedi, tevile kaçmadı. Bu boyut aslında kıssanın bize bakan yönünü temsil ediyor.

    Hz. İbrahim’in aşması gereken bir büyük engel daha vardı. O engel de bizzat kendisiydi. İmtihan’ın en önemli ve aşkın boyutu da buydu bence. İblisin meleklerden üstün iken şeytanlaşmasının nedeni, kendisiyle olan mücadelede yenik düşmesiydi. Hz. İbrahim’den de, o güne kadar onu İbrahim yapan herşeyden vazgeçmesi istendi. Şeytana Adem’e secde etmesi emredilmişti, Hz. İbrahim’e İsmail’i kurban etmesi emredildi. Bu emir görünüşte şeriata da, insani değerlerlere de, peygamberlik nosyonuna da aykırı idi. İnanageldiği ve bilegeldiği herşey tersyüz edildi ve bütün akıl yürütmelerin ötesinde yalnızca ve sorgusuz bir şekilde Rabb’ine ittiba etmesi ve bunu da bilinçli bir şekilde yapması istendi. Hz. İbrahim, İblis’in öne sürdüklerine benzer pek çok şey öne sürebilirdi. Ama bunu yapmadı.

    O, İsmail’den önce kendisini kurban etti. Aslında, İsmail yerine kendi canı istenseydi seve seve verirdi. Ama imtihan daha farklı, daha çetin kurgulanmıştı.Ondan Oglunu Kurban etmesini istedi Allah,Hz.Ibrahim bir kere Adak adamisdi Oglunu Allaha verilen söz geri alinmaz,iste buda bize bir Müslüman söz verdigi zaman iki eli kanda olsa elbet verdigi sözü yerine getirmesi lazim iste oyüzden bir müslüman bir müslümanin sözüne güvenmesi lazim. ve sonunda Hz.Ibrahim Hz.Ismaili kurban etmek icin yanina almisdi ve kurban yerine geldiklerinde Hz.Ibrahim oglu Hz.Ismaile Allah verdigi sözü Anlatmaya basladi ve Hz.Ismail babasina dedi.Neylen emir olduysan onu yap,cünkü Hz.Ismail icin bu bir serefdi Allah icin Kurban olmak buda onun icin bir imtihandi ve hic bir korku duymadan kafasini bicagin altina koydu ama üc sarti vardi babasindan istedigi,1.Ellerimi ve ayaklarımı sıkı bağla!
    - Yavrucuğum, dosta giderken ağlayıp, feryat edilmez.
    - Belki hançerem [gırtlağım] hançerine dayanamaz, elimi, ayağımı oynatır da seni üzerim..2.Beni yüzü koyun yatır, yüzümü görme, ben de yüzünü görmeyeyim ki, belki coşarım da, senin babalık sevgin harekete gelir, ikimiz de, emri yerine getirmekte kusur ederiz.
    . 3.Annem beni göremeyince dayanamaz, onu teselli et ve iyilikte bulun.ve babasindan kendisini kurban etmesini söyledi,Hz.Ibrahim a.s Bicagi oglunun bagzina koydugunda ve bir anda bicak kesmez oldu bunun üzerine Hz.Ibrahim elindeki bicagi tasa vurdu ve tas ortadan ikiye yarildi cünkü Allah imtihan ettigi kula bir goc ile müjdelemisdi.Nihayet Allah ona el uzattı ve şanını ebediyyen yüceltti. İblis, kendine yenik düşmeseydi herhalde onun sonu da farklı olabilirdi,yinede en yisini Allah bilir.

    Hz. İbrahim bu manada insanoğlu adına sınav vermiş ve bu sınavı kazanmış oldu. Topraktan yaratılanın, ateşten yaratılana üstün olduğunu böylece gösterdi. Allah’ın şeytana hitabını doğruladı ve 'dostum' sıfatını hakettiğini ispatladı.Bizede bu ibretlik örneklerden ibret almamiz ve onlar gibi Allaha Kul olmayiz ve istemeliyiz.tabiki kolay olmasada yine gönlümüzdeki Allah askini hic söndürmemeliyiz cünkü bize Kurtacak olan sadece bizi Yaradan Allah bunu böyle inanip bunuda böyle bilmeliyiz insallah.

    evet bugünkü konumuz Kurban Bayrami idi insallah, bir hatam bir kusurum olduysa Hakkinizi Helal ediniz insallah,
    saygilarimla selamlarim,
    Zül-Karneyn Osmanli

  • komünist

    25.11.2009 - 03:11

    Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Ama bu damga, sadece baskı, zulüm, kan ve gözyaşı doludur. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 100 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece 'komünizm' denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Dahası, komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır.

    Peki bu ideolojinin kökeni nedir? Nasıl olmuştur da bu kadar kanlı ve acımasız bir dünya görüşü, dünyanın dört bir yanında taraftar bulmuş, devrimlerle iktidara gelmiş, milyonları ardından sürüklemiştir? Komünizm nereden doğmuş, nasıl büyümüş ve nasıl sona ermiştir? Gerçekten sona ermiş midir, yoksa hala dünyayı ve ülkemizi tehdit etmekte midir?

    Bu kitapta bu soruların cevaplarını ortaya koyacağız.

    Daha da önemlisi, büyük bir tehlikeye dikkat çekeceğiz. Komünist ideoloji geçtiğimiz yüzyılda acılara, felaketlere sebep olmuş, tüm dünya, komünist liderlerin katliamlarına, acımasızlıklarına şahit olmuştur. Peki şu an bu tehlike yeryüzünden silinmiş midir? Ne yazık ki, silinmemiştir: KOMÜNİZM PUSUDADIR!

    120 milyon insanın canına malolan bu 'kan dökme kuyusu' halen varlığını sürdürmektedir. Kuyunun üstü kapatılmış, etrafına kuyuyu kamufle edecek şeyler konmuştur; ama kuyu kapatılmamış bir tuzak konumundadır. Komünizm sinsice gizlenerek faaliyetine devam etmektedir. Farklı görünümlerde, farklı isimler altında varlığını sürdürmekte ve insanlığa yine geçmiştekilere benzer acıları yaşatmak için fırsat bulacağı günü beklemektedir.

    Komünizmin doğuşunu anlamak için, mutlaka 18. ve 19. yüzyıl Avrupası'nın kültürüne bir göz atmak gerekir. Avrupa kıtası, MS 2. yüzyıldan itibaren aşama aşama Hıristiyanlığı kabul etmiş ve bu Hıristiyan kültür 'Aydınlanma Çağı' denen döneme kadar da bu kıtaya hakim olmuştur. 18. yüzyılda yaygınlık kazanan Aydınlanma hareketi, bir takım Avrupalı düşünür ve sanatçıların Eski Yunan ve Roma'nın putperest kültüründen etkilenerek dine karşı çıkmalarıyla başlamıştır. Aydınlanma hareketinin en büyük siyasi sonucu ise, aynı zamanda 'din aleyhtarı devrim' olan Fransız Devrimi'dir.

    Fransız Devrimi'nin altyapısı, Voltaire, Diderot, Montesquev gibi din aleyhtarı düşünürlerin telkinleri ile oluşmuştur. Devrim sırasında ise Aydınlanma hareketinin din aleyhtarı ve pagan (putperest) eğilimleri açıklık kazanmıştır. Devrime öncülük eden Jakobenlerin yoğun propagandası sonucunda yaygın bir 'dinden çıkma' hareketi gelişmiş, dahası yeni bir pagan din oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk belirtileri 14 Temmuz 1790'da, Federasyon Bayramı'nda görülen 'devrimci ibadet' hızla yayılmıştır. Devrimin eli kanlı liderlerinden Robespierre, 'devrimci ibadet'e yeni kurallar da getirmiş, bu ibadetin ilkelerini bir rapor halinde belirleyerek adına da 'Yüce Varlık İbadeti' demiştir. Paris'teki ünlü Notre Dame Kilisesi kendi deyimleriyle 'aklın tapınağı'na dönüştürülmüş, Kilise duvarlarındaki Hıristiyan figürleri sökülmüş ve orta yere 'akıl tanrıçası' olarak tanımlanan bir kadın heykeli yerleştirilmiştir. Fransız Devrimi boyunca pek çok din adamı öldürülmüş, dini kurumlar yağmalanmış, tahrip edilmiştir.Fransız Devrimi'yle birlikte Avrupa'nın gündemine giren ve sonra da giderek yayılan bir felsefe vardır: Materyalizm.

    Sadece maddenin varlığını kabul eden, canlıların ve insan bilincinin de sadece 'hareket halindeki madde'denibaret olduğunu varsayan bu görüş, aslında ilk olarak Eski Yunan'da yaşamış bazı felsefeciler tarafından ortaya atılmıştır.

    Komünizmin kökenleri, kanlı Fransız Devrimi'ne kadar uzanır. Fransız Devrimi sırasında 'akıl tanrıçası' tasviriyle ifade edilen din düşmanlığı, daha sonra yandaki benzer komünist posterlerde kullanılmıştır.
    18. yüzyılda materyalizmi benimseyen ve kitlelere empoze eden iki önemli isim, Fransız Devrimi'nin hazırlayıcılarından Dennis Diderot ve onun yakın dostu Baron d'Holbach'tır. Baron d'Holbach, 1770'de yayınlanan Système de la Nature (Doğanın Sistemi) adlı kitabında 'bilimsel' olduğunu iddia ettiği bir takım varsayımlara dayanarak, var olan tek şeyin madde ve enerji olduğunu öne sürmüştür. Fanatik bir ateist olan d'Holbach, ahlak kavramına da karşı çıkmış, insanın elden geldiğince çok zevk elde etmesi ve bunun için her yolu denemesi gerektiğini savunmuştur.

    18. yüzyılda bir kaç düşünür tarafından benimsenip savunulan materyalizm, 19. yüzyılda daha da yayılmış ve Fransa ile sınırlı kalmayıp Avrupa'nın diğer ülkelerinde de kök salmaya başlamıştır. 19. yüzyılın başlarında Almanya'da ortaya çıkan iki önemli materyalist düşünür vardır: Ludwig Büchner ve Karl Vogt. Vogt, insan zihninin kaynağını açıklamaya çalışırken 'karaciğer nasıl öd sıvısı salgılıyorsa, insan beyni de düşünce salgılar' demiş ve bu saçma benzetmesiyle döneminin materyalistleri tarafından bile onay görmemiştir.

    Materyalizm, bu gibi saçma iddialarla ortaya çıkmasına rağmen, dönemin din karşıtı güçleri tarafından benimsenmiş ve Avrupa toplumlarına empoze edilmeye başlanmıştır. Materyalizm aklın ve bilimselliğin temeli gibi sunulmuş, bu aldatıcı propaganda önce Fransa'da, sonra Almanya'da ve giderek tüm Avrupa'da aydınlar arasında hızla yayılmıştır. Bunda, kuşkusuz materyalizmi adeta bir din gibi benimseyen ve 19. yüzyıl Avrupalı aydınları arasında çok yaygın olan masonluk örgütünün rolü de büyüktür.

    Antik bir dogma olan materyalizm bu şekilde yayılırken, bir yandan da materyalizmi çeşitli bilim dallarına uyarlama girişimleri olmuştur. Materyalizm;

    1. Doğa bilimlerine uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişi İngiliz doğa bilimci Charles Darwin'dir.
    2. Sosyal bilimlere uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişiler de Alman felsefeciler Karl Marx ve Friedrich Engels'tir.

    Darwin'in uyarlaması 'evrim teorisi', Marx ve Engels'in uyarlaması ise 'komünizm' olarak bilinir.

    MARX VE DARWIN
    Aslında Darwin'in evrim teorisinin, Marx ve Engels'in teorisini de kapsadığını söylemek mümkündür. Çünkü komünizm de bir 'evrim teorisi'dir; evrim teorisinin tarihe ve toplumbilimine uyarlanmış halidir. Bu gerçek, 20. yüzyılın başlarında, önde gelen Darwinist ve Marxist düşünürlerden biri olan Anton Pannekoek'in kaleme aldığı Marxism and Darwinism (Marxizm ve Darwinizm) adlı kitapta şöyle özetlenir:

    Marxizm'in ve aynı zamanda Darwinizm'in bilimsel önemi, her ikisinin de evrim teorisini takip etmesidir. Birisi bunu organik dünyanın alanı içinde, canlılar üzerinde yapmış, diğeriyse toplum alanı içinde gerçekleştirmiştir... Hem Darwin'in hem de Marx'ın öğretileri, yani doğabilimleri alanında ve insan toplumları alanında gelişen bu iki öğreti, evrim teorisini pozitif bir bilime dönüştürmüştür. Bunu yapmakla, evrim teorisini, sosyal ve biyolojik gelişimin temel kavranışı olarak kitlelere kabul ettirmişlerdir.1

    Engels (sağda) , Darwin ile Marx'ı (solda) komünist teori açısından eşdeğer görmüştür. Engels'e göre Marx materyalizmi sosyal bilimlere, Darwin ise biyolojiye uygulamıştır.
    Darwinizm ile Marxizm arasında iki temel konuda da tam bir uyum vardır:

    1. Darwinizm, tüm varlıkların 'hareket halindeki madde'den oluştuğunu, bu maddenin Allah tarafından yaratılmadığını ve düzenlenmediğini, dolayısıyla tüm canlıların tesadüflerle var olduğunu, insanın da diğer hayvanlardan evrimleşmiş bir havyan türü olduğunu ileri sürmüştür. Hiçbir bilimsel delile dayanmayan ve yanlışlığı sonraki yıllarda bilimsel bulgularla ortaya konan bu iddialar, sadece maddenin varlığına inanan ve tüm insanlık tarihini maddi faktörlerle açıklamaya çalışan Marx ve Engels'in görüşleriyle tam bir uyum içindedir.

    2. Darwinizm, canlılar dünyasında gelişmeyi sağlayan itici gücün 'çatışma' olduğunu ileri sürmüştür. Darwin'in teorisinin en temel varsayımı, doğal kaynakların canlılar için yetersiz olduğu, dolayısıyla daimi bir 'yaşam mücadelesi' yaşandığı, bu mücadelenin de evrimleştirici bir güç oluşturduğu şeklindedir. Marx ve Engels'in benimsedikleri 'diyalektik' yöntem ise bunun aynısıdır. Diyalektiğe göre evrendeki gelişmenin tek itici gücü zıtlar arasındaki çatışmadır. İnsanlık tarihi de çatışma sayesinde gelişmiş, insan bu çatışma sayesinde ilerlemiştir.

    Marx-Engels ikilisi ile Darwin'in teorileri incelendiğinde, sanki tek bir merkezden çıkmışçasına büyük bir uyum içinde oldukları görülür. Darwin materyalist felsefeyi doğaya, Marx-Engels ise tarihe uyarlamıştır.

    Rus komünizminin öncüsü Plekhanov'a göre 'Marxizm, Darwinizm'in sosyal bilimlere uygulanmasıdır'.
    Nitekim Darwin'in materyalizme yaptığı bu büyük katkının önemini ilk anlayan kişi, Karl Marx'ın bizzat kendisi olmuştur. Marx, Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabını incelemiş ve bu kitabın kendi teorisi için büyük bir dayanak oluşturduğunu görmüştür. Engels'e yazdığı 19 Aralık 1860 tarihli mektubunda, Darwin'in kitabı için 'bizim görüşlerimizin tabii tarih temelini içeren kitap budur işte' der.2 16 Ocak 1861'de Lassalle'a yazdığı mektupta ise şöyle yazar: 'Darwin'in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.'3

    Marx, Darwin'e olan sempatisini en büyük eseri Das Kapital'i Darwin'e ithaf ederek de göstermiştir. Kitabının Darwin'e yolladığı Almanca baskısına el yazısıyla şöyle yazmıştır: 'Charles Darwin'e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx'tan'.

    Engels ise Darwin'e olan hayranlığını şöyle belirtmiştir: 'Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Charles Darwin'in adı anılmalıdır.'4 Engels, Darwin'i, onu Marx'la eş tutacak biçimde övmüş ve 'Darwin nasıl organik doğadaki evrim yasasını keşfettiyse, Marx da insanoğlunun tarihindeki evrim yasasını keşfetti' demiştir.5

    Darwin, yaratılışı inkar ederek komünizme sözde bilimsel bir temel sağlamıştır. Bu nedenle, Bolşevik devriminin eli kanlı liderlerinden Trotsky, Darwin'i diyalektik materyalizmin doğabilimleri alanındaki temsilcisi sayar.
    Lenin tarafından 'tüm uluslararası Marxizm literatürüne en hakim kişi' olarak tanımlanan, Rus komünizminin öncüsü Georgi Valentinovich Plekhanov ise 'Marxizm, Darwinizm'in sosyal bilimlere uygulanmasıdır' diyerek bu konuda en özet yorumu yapmıştır.6

    Vatikan Üniversitesi profesörlerinden tarihçi Prof. Malachi Martin, Marx ile Darwin arasındaki ilişkiyi şöyle anlatır:

    Charles Darwin teorisini yayınladığında, Marx bunu bir teoriden çok daha ileri gördü. Bunu, bir 'manevi alem' olmadığına, sadece 'maddi alem'in var olduğuna dair kendi 'bilimsel' kanıtı olarak benimsedi. Darwin, Hegel'in idealizmini reddetmesinde Marx'a bir haklılık sağlıyordu... Darwin'in teorisinin sadece bir teori olduğunu... toplumsal olarak geçerlilikten uzak olabileceğini tamamen göz ardı eden Marx, Darwin'in fikirlerini kendi zamanının sosyal sınıflarına uyarladı... Darwin'in evrim teorisinde olduğu gibi, Marx, tüm maddeler gibi sosyal sınıfların da daimi bir yaşam ve egemenlik mücadelesi içinde olmaları gerektiğini düşündü.7

    Darwinizm ile Marxizm arasındaki bu güçlü bağ, çağdaş evrimciler tarafından da vurgulanır. Evrim teorisinin çağımızdaki savunucularının en ünlülerinden biri olan biyolog Douglas Futuyma, Evrim Biyolojisi adlı kitabının önsözünde 'Marx'ın insanlık tarihini açıklayan materyalist teorisi ile birlikte Darwin'in evrim teorisi materyalizm zemininde büyük bir aşamaydı' diye yazarken bunu kasteder.8 Yine çok ünlü bir evrimci olan paleontolog Stephen J. Gould ise, 'Darwin doğayı yorumlarken çok tutarlı bir materyalist felsefeyi uyguladı' demektedir.9 Rus Komünist Devrimi'nin Lenin ile birlikte iki büyük mimarından biri olan Leon Trotsky de 'Darwin'in buluşu, tüm organik madde alanında diyalektiğin (diyalektik materyalizmin) en büyük zaferi oldu' yorumunu yapmıştır.10

    Tüm bunlar, Darwinizm ile Marxizm arasında çok önemli bir ilişki olduğunu açıkça göstermektedir. Kolaylıkla denebilir ki, eğer Darwinizm olmasa Marxizm de olmayacaktır. Eğer bir insan Darwinizm'in geçersizliğini anlarsa Marxizm'in de geçersizliğini anlayacaktır. Elbette bunun tersi de doğrudur: Bir toplumda Darwinizm yaygın kabul görürse, o toplumda Marxizm'in de gelişmesi kaçınılmazdır.

    Bu açıdan Darwinizm'in, gerek bilimsel gerekse sosyolojik açıdan geçersizliğinin kavranması, insanlık için çok önemli bir konudur. Bu gerçeğin ortaya çıkması, Darwinizm'den kaynaklanan ve bugün pusuda bekleyen Marxizm'in tekrar alevlenmesini engelleyecek, insanların geçtiğimiz yüzyılda yaşadığı acıları tekrar yaşamasına engel olacaktır.

    Nitekim tarih de, Darwinizm olmadan Marxizm'in olamayacağını göstermektedir.

    DARWINİZMİN YAYILIŞI VE KOMÜNİZM-KAPİTALİZM İLİŞKİSİ
    Darwinizm'in siyasi etkilerini incelerken bir noktaya dikkat etmek gerekir: Bu teori tek bir ideolojiyle değil, birbirinden son derece farklı gibi gözüken çok sayıda ideolojiyle ilişkilidir. Darwinizm'in desteklediği ideolojileri incelediğimizde, komünizmin yanında, ırkçılık, emperyalizm, kapitalizm, faşizm gibi geniş bir yelpaze ile karşılaşırız. İlk bakışta birbirinden çok bağımsız hatta birbiri ile çelişkili gibi gözüken bu ideolojilerin ortak yönü ise, İlahi dinlere ve onların getirdiği ahlaki değerlere karşı olmalarıdır.

    Lenin, komünistler ile burjuvazinin dine karşı aynı safta olduğunu yazmıştır. Lenin'in yorumları, komünizm ve kapitalizm arasındaki çatışmanın gerçekte sadece bir 'iç çatışma' olduğunu ve bu iki materyalist ideolojinin ortak ve asıl düşmanının din olduğunu göstermektedir.
    Bu ideolojilerin öncüleri, dini inançları ve değerleri kendileri için engel olarak görmüşler ve Darwinizm'i bu inanç ve değerleri ortadan kaldırmak için bir silah olarak kullanmışlardır. İşin ilginç yanı, bir yandan bu şekilde kendi ideolojilerine hayat sahası açarken, bir yandan da kendilerine rakip olan ideolojileri güçlendirmeleridir. Örneğin, iddialarına göre kıyasıya bir 'yaşam mücadelesi'nin yaşandığı serbest piyasa ortamını meşrulaştırmak için Darwinist ahlakı gerekli görüp destekleyen kapitalistler, bu yolla bir yandan da karşı oldukları komünizmi desteklemişlerdir.

    Marxist düşünür Anton Pannekoek Marxism and Darwinism (Marxizm ve Darwinizm) adlı kitabında, bu ilginç gerçekten söz eder ve burjuvazinin, yani Avrupalı zengin kapitalist sınıfın Darwinizm'i destekleyişini şöyle anlatır:

    Marxizm'in önemini ve pozisyonunu sadece proleter sınıf mücadelesindeki rolüne borçlu olduğu herkesçe bilinir... Darwinizm'in de Marxizm'le aynı tecrübeleri yaşadığını görmek zor değildir. Darwinizm, bilim dünyası tarafından objektif bir yaklaşımla tartışılarak ve test edilerek kabul edilmiş soyut bir teori değildir. Hayır, Darwinizm ilk adımı atar atmaz, hevesli destekçileri ve tutkulu düşmanları olmuştur. Darwin'in ismi, teorisinden az bir şey anlayan insanlar tarafından yüceltilmiştir... Darwinizm de, sınıf mücadelesinde bir rol oynamıştır ve bu rol sayesinde hızla yayılmış, tutkulu taraftarlar ve çetin düşmanlar kazanmıştır.

    Darwinizm, kilise haklarına ve aristokrasiye karşı çıkan burjuvazi için bir araç olmuştur... Burjuvazinin amacı, önlerine çıkan eski hakim yönetici güçleri ortadan kaldırmaktır... Din sayesinde rahipler büyük kitleleri kontrol altında tutmuş ve böylece burjuvazinin isteklerine karşı koyabilmiştir... Doğa bilimi inanca karşı bir silah haline getirilmiş, bilim ve yeni keşfedilen doğal yasalar öne sürülmüş ve burjuvazi bu silahlarla birlikte savaşmıştır...

    Darwinizm tam istenen zamanda gelmiştir; Darwin'in insanın aşağı hayvanlardan türemiş olduğunu öne süren teorisi, Hıristiyan inancının bütün temelini yok etmiştir. İşte bu nedenledir ki, Darwinizm ortaya çıktığı anda, burjuvazi onu büyük bir hırsla sahiplenmiştir... Bu şartlar altında, bilimsel tartışmalar bile, sınıf savaşının fanatizmi ve tutkusu ile yürütülmüştür. Darwin hakkında yazılmış yazılar, bilimsel yazarların isimlerini taşımalarına rağmen, sosyal polemiklerin karakterini sergilemektedir.11

    Darwinizm'in yayılışı gerçekten de bu şekilde oldu. Avrupa'nın hakim güçleri, Darwinizm'i gerek kendi ülkelerinde kurdukları kapitalist düzeni, gerekse dünya çapında kurdukları emperyalist sömürge sistemini meşrulaştırmak için bulunmaz bir fırsat olarak gördüler ve desteklediler. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Darwin'in Türk Düşmanlığı, Harun Yahya, 1999) Darwinizm'in bilimsel tutarsızlıkları, hayali varsayımları, saçma iddiaları tamamen görmezden gelindi; dini inançlara ve dinin getirdiği ahlaki kıstaslara karşı gerekli bir silah olarak görülen Darwinizm, ideolojik amaçlarla yaygınlaştırıldı.

    Ancak Darwinizm'i bu şekilde yaygınlaştıran 'burjuvazi', yani kapitalist sınıf, bu teoriyle birlikte kendi rakibini de desteklemiş oluyordu. Çünkü Darwinizm'in yaygınlaşması ve bu yolla dini inançların yok edilmesi, kapitalizm kadar Marxizm'in de işine yarıyordu. Dinin insanlara öğrettiği kanaatkarlık, itidal, tevazu, kardeşlik, fedakarlık, şefkat, merhamet gibi ahlaki özellikler ortadan kalktıktan sonra, toplum vahşi bir arena haline geliyordu. Bu arenada, kapitalistler arası 'yaşam mücadelesi' kadar, kapitalistlerle komünistler arası 'sınıfsal yaşam mücadelesi' de gelişiyordu.

    1871 sonbaharında Avrupalı doğa bilimcilerin katıldığı uluslararası bir kongrede söz alan Alman devlet adamı ve doğa bilimci Virchow, Darwinistlere 'dikkat edin' diyordu, 'çünkü bu teori, komşu ülkede çok büyük acılara neden olan bir teoriyle çok yakından ilişkilidir.'12 Virchow'un sözünü ettiği komşu ülke Fransa'ydı ve belirttiği teori de, o yıl içinde kanlı Paris Komünü'nü gerçekleştiren Fransız komünizmiydi. (Paris Komünü, Almanya'yla yaptığı savaştan yenik çıkan Fransa'da, devlet otoritesinin zayıfladığı bir dönemde, Paris'teki komünistlerin öncülüğünde başlatılan bir şehir isyanıydı. Aylar boyunca şehir komün yöneticileri tarafından idare edildi, dini merkezlere ve din adamlarına karşı geniş çaplı saldırılar düzenlendi.)

    Sonuçta, komünistlerin ve kapitalistlerin, aralarındaki çatışmaya rağmen, din düşmanlığı konusunda ortak bir zeminde buluştuklarını ve bu konuda Darwinizm'den büyük bir destek aldıklarını söylemek mümkündür. Nitekim bu nedenle komünistler, bir toplumda komünist devrim hazırlayabilmek için öncelikle onun kapitalistleşmesini gerekli görürler. Buna göre, kapitalist ahlakın yaygınlaşmasıyla birlikte -ki bunda Darwinizm propagandası hayati öneme sahiptir- toplum önce dinsizleştirilecek, sonra da komünizm gelişecektir. Rus Devrimi'nin lideri Vladimir İ. Lenin, 1909 yılında kaleme aldığı 'Proleterya Partisinin Din Konusundaki Tutumu' başlıklı makalesinde, burjuvazinin, yani kapitalist sınıfın dine karşı oynadığı bu rolü şöyle anlatır:

    Birincisi, dinle savaşmak görevi, tarihsel açıdan devrimci burjuvazinin görevidir ve Batıda burjuva demokrasisi, feodalizme ve orta çağ düzenine karşı giriştiği kendi devrimleri döneminde bu görevi büyük ölçüde yerine getirmiştir... Gerek Fransa'da, gerek Almanya'da burjuvazinin dinle savaşma geleneği vardır ve bu sosyalizmden (Ansiklopedistlerden ve Feuerbach'tan) çok önce başlamıştır. Rusya'da ise, burjuva demokratik devrimimizin kendine özgü koşulları nedeniyle, bu görev de hemen hemen tümüyle işçi sınıfının omuzlarına yüklenmiştir.13

    Görüldüğü gibi Lenin 'dinle savaşmak görevi'nin kapitalistlere ait olduğunu, Avrupa'da bu görevi onların yerine getirdiğini, ancak Rusya'da bu sınıf var olmadığı için dinle yapılacak savaşı kendilerinin üstlendiğini anlatmaktadır. Lenin'in bu sözleri, komünizm ve kapitalizm arasındaki çatışmanın gerçekte sadece bir 'iç çatışma' olduğunu ve bu iki gücün ortak ve asıl düşmanının din olduğunu açıkça göstermektedir.

    Bu kişiler açıkça toplumları yozlaştırmak, onları doğrulardan uzaklaştırmak, ahlaki ve insani açıdan zayıflatmak ve böylece kendi dinsiz komünist sistemlerini kabul ettirmek çabasındadırlar. Ancak bu kişilerin din aleyhinde yaptıkları hiçbir hareketin başarıya ulaşması mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki, geçmişte de dine karşı savaşan, Allah'ın elçilerine itaat etmeyen, Allah'ın hak kitaplarından yüz çeviren kavimler yaşamıştır. Bu kavimler de kendilerine göre hak dini yok etmeye çalışmışlardır. Fakat bu kavimlerin uğradıkları son benzerdir: Allah kendi dinine karşı mücadele eden bu insanların kimine yeryüzünde bir bela vermiştir, kimini ise ahirette acı bir azabın beklediğini müjdelemiştir. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:

    Allah'ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: 'Gerçekten onlar ateşin halkıdır' sözü böylece hak oldu. (Mümin Suresi, 4-6)

  • evrim teorisi

    25.11.2009 - 01:09

    Darwinin Yalanlarini okumak isteyen benim sayfama gelsin,gercekleri benim sayfamdan okusun,bu yalana bir son vermek lazim artik,

  • evrim teorisi

    25.11.2009 - 01:07

    Alcak Darwin

    Sevgili siir sevenler ve siir yazarlar,Bu konu cok okunup ve buna karsi savasmamizi gerektiriyor,yoksa okullarda hala okutulur ve genclerimiz yok olur ve din,kültür ve ahlak dan yoksun olarak yetisir ve yetisiyorda onlarin istedigide bu zaten ve hep kargasa ve siddet ortami yaratmak amac kendi düzenlerini kurmak tabiki sadece ülkemizde degil dünyda bir egemenlik kurmak icin adamlar icimize kadar girmisler biz anlamsakta yavas yavas sizdilar icimize ve hala girmekteler yetistirdikleri insanlari icimize sokup bize ayirmaya kadar savasiyorlar iste bu savasin tek nedeni bunlarin sapik görüsleri genclerimiz anlamasada bunlarin cizdigi yola giriyorlar ve kavga basliyor ve dinden ve kültürden uzak kalip sadece sapik ideolejiler arkasindan kosmaya basliyorlar buda genellikle okullarda ögretiliyor cünkü bu evrimi ögretenler ise okullardan basliyorlar ve okula giden cogu genc sapik ideolijilerin bataginda kendini kayp ediyor artik bu gidise dur demenin zamani geldi ve geciyor,konuyu biraz düsünmeniz ve her yerde her evde ve okula giden cocugumuzada bu konuyu iyi anlatmamiz ve bu kunuyu iyi anlamsi icin elimizden geleni yapmaliyizki bu konu tamamen cökmesi icin yoksa herkes saklanip susarsa ve kendini düsünürse bu teori daha cok can yakacak ve bir ülke yokluga sürünür degerlerimizi iyi korumamiz lazim bunun icin yazimi biraz düzeltip ve cogaltip,ilk basdan ayni ola bilir ama cok vahim durumdayiz su an aldirmazsak ilgilenmezsek yarin bizim cocuklarimizda ayni hayataya düse bilir el birligiyle savasmaliyiz o yüzden bir defa daha halkimi samimi olmaya davet ediyorum ve ümit ediyorum birlesirsek bu yalan hikayesi olan bu sapik teoriyi cökertiriz,insallah hak yerini bulacak ve gercekler ortaya cikacak,saygilarimla selamlar ve yazimin son cümlesine gadar cok iyi sekilde okunmasini ve üzerinde düsünülmesini isterim,saygilarimla selamlar

    Insanlarin Atasi Adem

    Ol dedi ve oldu Adem
    insanlarin atasi madem
    neden bosa aramaktayiz
    neden yanlis sorulardayiz
    dogrular varken yine batila gitmek
    her insanin heykelini dikmek
    sapkin inanclari savunmak neden
    konusurlar hep bilmeden
    nerden geldigimiz belli zaten
    buna inanmayanlardir beni böyle kahr eden
    putlarin dili sesi kulagi ve akli yokken
    buna hale inananlar cokken
    kiramazlar aci dolu gönlümü
    her nefis tatacaktir ölümü

    Dile gelecek her söz
    atese dönüsdü yanan kös
    elbet hakikat ortaya cikacak
    inanmayanlarida gurur ve kibir yakacak

    Asirlardir yikilmadi bu sapik inanc
    nedense gercekler aci olur insana sende duy utanc
    uyanin ey Ademogullari anlatin gercekleri
    susmayin sakin bana bir bakin
    insan olarak bir insan gibi takin
    yalan dolan sözleri hemen yakin
    Allahin sonzus yaradma gücü belli olmuyormu
    yoksa gercekler kaninami dokunuyor
    bilin bu sapkin inanc her devirde yok oluryor
    basimizda yine bela nedense gitmedi hala
    zamani geldi insallah Yaradan yartmis masallah
    insani putlastirmak nekadar cahil bir olay
    bunu anlamak cok zor deyil aslinda kolay
    bedenin sana kiralik verildi
    islam karsisinda her yalan yenildi
    teker teker tüm putlar yikildi

    Dile gelecek her söz
    atese dönüsdü yanan kös
    elbet hakikat ortaya cikacak
    inanmayanlarida gurur ve kibir yakacak

    Ben bu gidisi böyle izleyemem
    evet heykel dikme dogru diyemem
    gercekleri kimseden gizleyemem
    Yaradan bizlere imtihan dünyasi kurdu
    bunu böyle bilmek ve öyle anlamak belki zordu
    ama sapitmak bizde yoktu
    savasirim tek basima kimseler olmasada
    beni ömür boyu zindana tiksalarda
    dönmem davamdan ayet okumakdan
    yikilmam bu sapik inanca
    ayaga kalkarim yikilnca
    evet ey insanoglu türedik Adem ve Havvadan
    pikmadikmi hala yalan dolandan
    bir ayet söyleyeyim size Kurandan
    Allah birdir,Allah tekdir esi benzeri yoktur,
    düsünen icin gercek ve anlami coktur
    ahirette aglayan gözler
    sonu gelmeycek inan bu dava icin ölenler
    bende ölmek isterim hak yolunda
    bil islam kazanacak eninde sonunda

    Dile gelecek her söz
    atese dönüsdü yanan kös
    elbet hakikat ortaya cikacak
    inanmayanlarida gurur ve kibir yakacak

    isim: Charles Darwin
    dogum yeri: ingiltere
    dogum: 12.02 1809
    ölüm tarihi:19.04.1882
    Bundan 150 yıl kadar önce Charles Darwin canlılığın nasıl oluştuğu konusunda ortaya mantıksız bir teori attı. Bu teori, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan bir hikayeden ibaretti. Herşeyin tesadüfen meydana geldiği yanılgısına kapılan Darwin, cansız maddelerin tesadüfen bir araya gelip bir canlı hücresi oluşturduklarını, sonra da bu hücreden diğer canlıların kendi kendine oluştuğunu iddia etmişti. Yani etrafınızda gördüğünüz tüm hayvanların kedilerin, köpeklerin, kuşların, balıkların, tavşanların, karıncaların ve tüm bitkilerin birbirlerinden oluştuklarını sanıyordu. Üstelik, insanlarla maymunların da aynı canlıdan meydana geldiğini söylemişti. Sizin de artık çok iyi bildiğiniz gibi, Darwin’in ve evrimi savunan diğer kişilerin bu iddiaları gerçek değildir. Evrim teorisi bilime her yönden aykırıdır. O dönemin teknolojisindeki gerilik nedeniyle teorinin iddialarına bilimsel olarak yeterli bir cevap verilememiş ve teori bir süre kabul görmüştür. Ama günümüzün teknolojisiyle yıllardır sürdürülen bilimsel araştırmalar, evrim teorisinin bir yalandan ibaret olduğunu, yeryüzünde evrim diye bir olayın yaşanmadığını ispatlamıştır.

    Charles Darwin°in Hayati ve Yaptiklari ve Ideolijiler:

    Bunu idda eden ve bolca kitap yazan kisinin hayatida cok kizemli ve soru isaratleriyle dolu bir hayatini yakindan ele alalim.Kendisi varlikli bir aileden gelen ve babasi bir dinsiz bir Doktor ken ama Annesi inancliydi,yatili okula giderken dersleri kötü oldugundan ders yardimi almakdaydi,gücük yasda ilgisini ceken evrim,abisinin evde kurdugu kücük ve zamanin kisik teklenojisiyle hayvanlar üzerinde arastirmaya basladilar,ve bir zaman sonra abisi gibi üniversteye medizin okumak icin basladi ama bir zaman sonra ilgisini kayp edince ve okulda derslerde geri kalinca babasi onu manastir sayilan bir okula yazdirdi ve orada okumaya basladi ama ilgisi hep evrim le ilgili konular oldu.Sonunda okulu zar zor bitirerek okuldan cikti ama derslerde basariziz oldugu icin ve ilgisini sadece evrim teorisi cekdiginden,devam okumadi.Bu aradada eski yunan eski misir ve eski sümerliler teorileri ilgisinide cok cekmisdi ve ilgiyle takip eddi.Evrimi baska üniverstelerde arstirmaya basladi ve kendisine yandas bulmaya amacladi,tabiki bunda babasinin dinsiz ve dedesininde ayni sekilde olmasi darwini bu yola sanki itmeye zorladi,ve zamanin yetersiz teknolejisiyle gercekleri tam anlayamamisdi bunun üzerine Kanarya adalarina kitmeyi planladi ve ispanyolca ögrenmeye basladi ve 1831 in kis aylarinda yola cikti 1832 in birinci ayinda amerikan bir adasina vardi Salvador da Bahia ve orda arastirmaya basladi ilk basta bitgisel deneyler ve hayvanlar üzerinde arastirmasini yapti ve sene 1832 ci 9 cu ayinda bir fosil ögreni bulmusdu,o da bir kafa tasi sadece tam ne olarak bilinmedi bir fosil örnegini ingiltereye getirdi ve insalara yavasdan yavasdan evrimi anlatmaya basladi tek bir örnkelen kendisi bile tam emin olmayarak evrimi anlatmaya calisdi.Sene1835 kadar amarika kitasini karis karis arastirmaya basladi ve 1835 son aylarinda pasifik okyonusunda Tahiti-ye vardi,.tabiki bu aradada misyoner masonlarla tanismisdi ve hep bilgi alis versindelerdi.Sonunda 1836 da hic birsey elde edemeden ingiltereye geri dönmeye karar verdi. Hemen hemen tüm yer tabakalarini kazarak fosil umuduyla kazmisdi ve yüzlerce isci calisdi ona ramen bir tane bile ewrimi destekleyen bir fosil bulamadi sadece yaninda hayvan iskeleti ve bitkisel dokular almisdi,ama buldugu sadece zamanin hayvanlari yani asirlar önce yasiyan ve simdiki zamanin Hayvanlarina ayni benezrlikleri tasiyan örnek fosil bulmusdu.Evet ingilterede taninan birisi olmusdu zaten ve mason lar tarafinda desteklenen bir adam haline gelmisdi,ve 1837 de ilk evrim teorisini toplamaya calisdi,konulari bir biriyle baglamaya ve isbatsiz delillerle kitabini yazmaya basladi.’Bu arada kücük kücük makaleler yazdi buda cok ilgi cekti ve hayran kitlsi artmaya basladi.Evet Darwin 1839 amcasinin Kizi ile evlendi ve iki cocugu oldu,tabiki insanin nasil var olusugunu anlamamkla kalan darwin,herseyi tesadüflerle anlatmaya basladi,1842 de Londona tasindilar ama hep Hastalik sorunlari baslamisti,vucudu agrilarla kivranmakdaydi,ve toplaminda 8 cocugu olmusdu.Artik sadece Ewrimle ilgilene bilirdi 1844 de 230 sayfalik bir kitap cikardi Ewrimi anlatan ama hep hastaliklarla savasan ikide bir Kursa kiden yani terapi gören insan haline geldi.hayvanlar ve pitkiler üzerinde durmadan deney yapan darwin bu arada devlet görevlisi olmusdu simdik onun icin daha kolay olacakti evrimi anlatmak ve insanlarin beynini yikamak ve ilk büyük baskisini 1859 da cikardi ve toplaminda 5 tane evrimi anlada baski cikardi. ve 1868 de yalan teorise bir halka daha ekleyerek Insanlarin hasa hasa hayvanda türedigini Anlatan bir kitap cikardi.
    simdik onun Evrim teorisi Devlet tarafindan desteklenen ve kabul gören ve avrupada büyük ilgi gören yalan dolan dolu ’Kitaplari yayildi,ve devletlerin okullarda okutulan bir ders haline geldi ve zamanimizda hala okullarda okutulan ve bizim ülkemizdede okutulan buyalan teori,ve 1875 bir 559 sayfalik bir baski daha cikardi ve ogullari tarafindanda desteklenen ve probagandasi yapilan evrim teorisi artik saglam zeminler bulmusdu dünyada,dünyada kitaplari okunmaya ve derslerde mecburi kilinmaya basladi,tabiki 8 tane evladi olmasi onun icinde büyük bir avantacdi cünkü Darwinden sonra en büyük brobagandayi yaspacak olan onlardi,ve 40 yili askin ewrimi anlatti ve hic bir gercek delil olmadan bunu savundu tabiki misyoner masonlarin desteklemesinle büyük bir rant sagladi,tabiki bu sapik inanci iski yunan ve iski misir ve sümerlilerden esinleyerkten yazdi kitaplarini, ve cok sayida ödül aldi bu sayede.Sonunda 73 yasinda evinde öldü.
    Ve sahte iskelet ve eksik kemikleride tamir ederek sonucunda bir evrimi anlatan sahte resimlerinle cizdiler cünkü simdik bile hep ellen cizma resimle anlatmaya calisiyorlar gercek bir Fosil yok hic ama bir Yaradicini oldugunu ispatlayan milyonlarca gercek fosil örnekleri varken buna ragmen yapmacik deneylerlen insanlari kandirmaya calisdirlar ve cahil insalari kandira bilmislerdi o zamanin kisitli teknolejisi ile savunduklari teoriyi kimse tam cürütememisti birde masonik devletlerin korumasi aldina girmisti bu sapik teori ve kimsenin cesaret edip karsi koyamadigi kisa zamanda büyük zemin buldu.Malesef cahil insanlarin ve dine inanmayan cok olamsindan kaynaklanan bu sorun 19 yüzyiln ilk ceyreginde cok rant sagladi.Insanlari bir tesadüfe dayanan teorisini kabul ettirdi.Simdik gelelim yazdigi bazi Kitablari biraz anlatmaya,mesela bir yazisinda demis Darwin; neden hic erwrimi destekleyen fosili bulamamaktayiz eger fosil yoksa buda demektirki benim teorim yanlistir veya su aldinda ve yer yüzünde yasayan hayvanlar var bir saldiri oldugunda kendini nasil sakliyor da düsmani onu fark edemiyor (kamofilas) dedigimiz sey yapabiliyor bunu kelimelerle anlatamadi bunlarin tesadüflerle anlayatamacagini yazmis kitabinda ve dünyada ki bu mucize sistem nasil olupata hic bozulmadigini anlayamadigini da kitapinda yazmis ve tesadüflerle olmayacagini anlatmis. Insanin Ruh yaspisini hic anlatamadi ve nasil bir sey oldugunu anlayamadi ve hayvandaki ve insandaki göz yapisini tam olarak bilemedi cünkü zamanin kisitli teknelojisiyle bunlari cözmesi imkansizdi ve DNA yida tam bilmeyerek kitaplarini yazdi buna benzer mucize olaylarin hic anlatamadi kitabinda,zaten adam yazmis bu teori cökücek diye neden bu inat hala anlamis degilim,gercek cok acik ortada önce bir insan kendi bedenine bir baksin ve incelsin,tesadüfen ortaya gele bilirmi bu beden veya hayvanlarda ve bitkilerde ayni sekilde tesadüfen ortaya hic bir sey cikmaz,düsünün bu ülkeyi bu hale getiren insanlar tesadüfen olmuslar,hayret dogrusu buna inanmak veya savunmak.Birde insan irklari üzerinde üstünlük oldugunu yazdi yani beyaz ve siyah irkler kendisinin beyaz oldugundan birazda mecbur kaldi beyaz irki üstün görmede ve avrupali irklarinda beyaz oldugundan sonuc belli olmusdu zaten, ve o yüzyilda sencileri köle olarak satin veya kulandilar bunuda bir güzellik gibi yaptilar hic cekinmeden insanlari pazarladilar,bunu da hep Darwinin kitaplarindan esenlenerek yaptilar,ama asil karsi oldugu nokta dindi,dine karsi olan yazilari hayli coktu,ve dinin zararli ve uydurma oldugunu yazdi kitaplarinda ve islamiyeti ve türkleri karaliyan yazilari cikti.Örnek olarak Türklerin barbar ve geri kalmis bir irk oldugunu yazdi amac burda Türkiyeyi bir yok edilmesi bir devlet olarak göstermesidir,adam osmanliyi gücük bir imparatorluk olarak nitelendirdi.Malesef simdiki zamanda ben türküm ve evrim teorisi savunan bir bilim adamiyim diyen cok cahiller var,hic bir gercek kaynagi olmayan teoriyi savunmak nekadarda cahilce ve sapikca cünkü 150 yildan beri hep bir arayis icinde oldular ama hic bir netice alamadan.Okullarda hic gercek bir fosil göremessiniz ewrimi destekleyen ve gercek fosil resmide göremessiniz,mantik almiyor eger bir fosil veya baska bir sey yoksa nasil oluyorda dünya buna inaniyor tabiki bunda dinsizlik ve ateistlik cok büyük bir rol oynuyor.Birkere devlet kanunu olmus bu Ewrim teorisi buna karsi olan ya hemen susuduruluyor veyda okullardan atiliyor,buna benzer örnekler sayabilirim.Asirlardir bitmeyen bu sapik inanc eski yunan iski misir ve yok olan kavimlerde vardi darwin sadece onlari düsüncelerini birdaha yazip kitap haline getirdi ve masonik devletlerinde desdeginle büyük bir ilgi gördü malesef.Zaten Darwin kendi teorisinin bir gün cöke bilcegini yazmis ve anlamis ama kibir ve gurur ve sapik inanc onu ve ona inanlari yok etti sonunda.Cünkü ewrimle her konuyu anlatamadi,kendiside bilmekdeydiki,deney yaptigi hayvanlarda ve pitkilerde hep Yaradilisi ispat eden mucizeleri gördü ama nedense bunu anlatmakdan geri kaldi,Allah bilir belki dis ve ic güclerden cekinmiste ola bilir cünkü gercekleri görmemek imkansiz gibi bir sey,yinede en iyisini Allah bilir.Darwin bunlari yazmakdayken hala bu adamin yazdiklarini ve kendi teorisini kendi icinde zaten cürüten bu yazilari yeterli gelmiyor galiba ama tabiki en büyük rol burda sadece Allahi kabul etmemekdir ve sapkin inanci yaymakdir.
    Bu savas aslinda herseyin Allah tarafindan yaradildigina Inanlarin ve buna karsi savasanlarin kavgasidir,ilk insandan simdiye dek sürmekte bu savas ama su son 15 yilda evrim yavas yavas cökmeye basladi cünkü tesadüfe dayanan bu teori demek istedigi canlilarin bir birinden davam türemesidir,yani bir sekil den veya bir hücreden baska hücreler olusmus bunuda nasil yapmis sorsan kendileride bilmiyorlar ama inaniyorlar,ilk yaradilisi hic bir zaman anlatamadilar,hep dedikleri hücrelerin bir araya geldikleri ve ondan sonra canlilarin türedigi ve bir delil olmadan ve bilimsel kaniti olmadan bunu savunmakdalar ve ilk nasil ve hangi sekil tam basladigini bilmemekle beraber ve son yillarda paktilar is olacak gibi degil simdikte yok mutasyonla ondan sonra yok kristal ve son olarakta ewrimin güclü savunucusu olan Richard Dawkins denilen sözde bilim adami yok ilk hücreleri uzaylilar yapdi ve dünyaya pirakti ve sonrasinda hayvanlar ve bitkiler sonrada insanlart türedi dedi,artik care kalmadi ne yapsin cahil,Allah kabul etmemek icin sapitdikca sapitmaya pasladi birde bir tv kanalinda bir evrimciye sordular ilk hücreler nasil basladi adam tam 17 saniye tavani izledi ve soruyu cevapsiz birakti veya tam anlatami,,simdik hala bu teoriyi savunmak cok aptalca olacak ama iste malesef hala bizim ülkemizde okullrda temel bir ders olarak okutulmaktadir,insan üzülüyar bizim genclerimizin resmen beyni yikaniyor bunuda aptalca sekillerde yapiyorlar bu gidise dur demin zamani geldi ve coktan geciyor bile,simdik bazi prof,ilim adamlari artik hayvandan türedik demiyorlar sadece mahluk veya isimsiz bir canli diyorlar ee bir kere yenildiler,isi yokusa sürmekde inatcilar,bazilarida sadece tarih verir yok milyar yillar önce veya kacamak cevaplar,ülkemizde su son zamanlarda tv kanallarinda cikan cahil prof bilimciler hala darwinin savunmasini yaparlar elde bir kanit bile olmadan ama az kaldi eger hepimiz bu sapik teoriye karsi elbirligiyle savasirsak bu konu bu ülkede okutulmaz birdaha belki sadec tarih olan bir konu olarak anlatilir,beraber harekat etmeliyiz insallah
    yani yikilmasi an meselesidir insallah.Bu sapik teoriyi savunmak artik utanc verici oldu okullarda,cünkü her yüz yilda bir Allahi Yarratigini savunan insanlar cikar masallah, ve onlara karsi savasan insalarda türer buda dünya imtihanidir kim dogru yolu secerse kurtulusa erenlerdir insallah,ama kim sapik seylerin arkasindan gider ve onu savunursa onlar kayp edenlerdir.Nekadarda ugrassalar ewrim teorisi cökmeye mahkumdur insallah,cükü herseyi sesadüfe ve gercek olmayan deillerle savunmak cok cahilce,darwini savunan cogu bilim adamlarida artik kabul ediyor dogrularu onlarda diyor tesadüfen hic bir varligin olamayacagini,yani herseyin bir yardani oldugunu cugu bilim adalarida aslinda kapul ediyor ama net kelimelerle anlatmaya cekiniyorlar,simdik evrimin dogurdugu ideolijiler hangileri birazda onlarin üzerinde duralim cünkü cok vahim bir konudur. Ilk basta Komminism,Fasizm,kapitalism,emperyalism,veya sadece insani ön pilanda tutan düsünün bir dini olmayan bir halk ve kültürü kalmayan bir halk ve dini bir hice sayan görüsler punlar,ve buna bezer ufak tefek ideoller türemistir,bunlarin hepsi ama hepsi Dine karsi ve Dini kabul etmeyen Ideolijilerdir,belki ilk bastan tam belli etmezler ama gercek yüzleri zamanla ortaya cikmakdatir cünkü bilindigi gibi 1. dünya savasinin gercek nedeni Komminism,Fasizm,kapitalism,emperyalism di bunu destekleyen olaylar gelisti dünyada,her yerde kan ve zulüm yapildi bu ideollerin arkasina siginarak insanlari dinden uzaklastirip bir ideoleji batagina soktular.,2.dünya savasindada Komminism,Fasizm,kapitalism,emperyalism ayni görüsle kan ve zulum ortami oldu toplaminda 350 milyon dan fazla insanin ölmesine ve milyonlarca insanin sakat ve ülkesiz ayni zamandada kimliksiz ve cocuklarin özürlü kalmasina neden oldular bunlar ap acik görünmekde ve bütün dikdator generallarin kendi yazmis olduklari kataplarinda kendi düsünceleri Darwinden esenlenerek uyguladiklarini söylüyorlar hepsi ayni görüsü savundurlar yani üstünlük be dünyada rant yapmak icin döküldü pukadar kan ve sanki bir magrifetmis gibi anlatmak cok cahilce ve sapikca,insanlardan huzuru neseyi ve öz güvenceyi almisdir bu sapik inanc zamanimizda hala devlet politikasi olan bu ideolijiler hala kan ve zulüm yapmakta dünyanin neresine giderseniz gidin mutsuz ve korkan insanlar coktur,cünkü mu sapik mantigi destekleyen cok yazar,sair,medya,bilim ve politikacilar oldu mesala ünlü yazar Charls Darwin,Karl Marx,Richard Dawkins,Roger Lewin ve bunlar gibi daha nice leri var bu sapik inanci savunmuslardir ve hala cogu yazarlar dis ve ic bu teoriyi savunmakdalar,devlet admalri ve diktator generallar mesala Adolf Hitler,Josef Starlin,Lenin,Moa ve buna benzer sapik düsüncede olan insanlar malesef cok apdalca bir teoriyi savunmakdan geri kalmiyorlar,ülkemizde hala bu diktatorlarin arkasinda yürüyen genclik var bunlar genelikle okullarda ögretiliyor bizim ülkemizde var bazi bilim adami sifadinda gezinip bunlara benzeyen cahiller,yani bu Ideolijinin girdigi ülke,devlet veya kitalar hep zulüm ve kan görmüsdür ve hala görmekde ne yazikki insanlar Allahi kabul etmemek icin bu ideoleji arkasina siginip dine karsi savasirlar,bizim ülkemizde savasin bitmeme nedenide bu Ideolejilerdir malesef mesale Pkk Kommunist bir örgütlenme ve yandas ögütlerde ayni hepsi bu egitimden gecerler sözde esitlik isdeyen bu mantik hep kan ve siddete dayali iste bu teoriye inanlarin beyni yikaniliyor ve neyaptigini bilmeyen bir insan oluyor ve capuk kandiralabiliyor,ülkemizde bilhassa ünüvesitede okutulan konular hep sapik teoriyi savunulardir ve dinden uzak,kütürden yoksun ve ahlaki degeri olmayan bir halk istiyor bu ewrim teorisi.,cünkü bu mantik diyorki,Tes ve Anti tes ve sonucunda Sentes sonra bir daha Tes ona karsi yenikten bir Anti tes daha ve bu sistem bir sark gibi dönmekde yani kavga ve siddetin sonu gelmez demek istiyorlar ama bunu bizim anlayacagimiz dilde degilde karmasik bir dilde söylüyorlar haa cünkü eher benim söyledigim gibi söyleseler zaten herkes anlaycak neyin ne oldugunu o zamanda hersey huzur ve güzellik olacak ama amac seytana asker olmak gibi bir sey ve kavganin ne basi belli nede sonu cünkü bu sapik mantik bunu istiyor,kimse anlamasin kimse sormasin ama durmadan kavga halinde olsunlar bunu bilin nezaman ki Din geri plana itildiginde hemen kavga ve siddet ortami doguyor yani cünkü din 3 ve ya 4 cü plana atildginda ve irk dil ve millet sayacagimiz katogoriler ön veya ilk plana alindiginda gördükki gavga ve siddet ortami doguyor cünkü evrim teorisi bunu istiyor zaten yani insalar irg ayrimi ve dil ayrimi gibi siddete dayali yazilarindan anlaya biliriz ve öylede oldu tabiki sadece onun yazdigi kitaplar olmadi baska ewrim teorisi savuna kisilerin kitaplarida sebeb oldu bu cehalete ama insallah bu sapik inanc bu yüz yilda tamamen cökecek ve sonu geldi insallah.
    Insallah baska konularida baska bir zaman da yakindan inceleriz,hatam olduysa Hakkinizi helal ediniz insallah,
    sagilarimla selamlar,
    Zül-Karneyn

  • galatasaray

    24.11.2009 - 01:22

    bir Galatasarayli olarak,en son askim Galatasaray

Toplam 11 mesaj bulundu