ღ ❤ Mutlu ❤ Huzurlu ❤ Bir❤ Yıl ❤ Olsun❤ ღ ღ ❤ ╚ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ೋ ღ ❤ ღ ೋ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ❤ ღ Güne iyi başla, Üzgün olma, Nefret etme, Aşkı yaşa, Yaşamı sev, Dünü unut, Işığını yansıt, Hayırlı Cumalar Ne olursa olsun gülmeyi unutma... diyerek güzel bir gün ve yeni yaşın sana sağlıklı mutlu vede sevdiklerinle birlikte neşe içinde olması dileğimle
Doğum Gününüzü Candan Kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle. Sevdiklerinizle Nice Güzel Mutlu Yıllara Saygı ve Sevgilerimle.
Değerli dost. BARIŞA DAVET grubunun kurucusu olarak, Gurubumuza davet ediyorum. Katılımınız bize onur verecektir. Şimdiden şükranlarımı sunuyorum. Görüşme dileğiyle, Sevgi ve saygılar sunuyorum........
NOT: http://gruplar.Antoloji.Com/barisa-davet yazarak bu gruba daha hızlı ulaşabilirsiniz...
Yoruldum..... Bütün kapılarımı kapatmaya hazırlanıyorum gönlümün. Kimliğimi hediye edip bu şehre,her bir adımımda anıları sürükleyip ardımdan ve rotamı da ekleyip nabzıma gidiyorum... Mutlu günlerin gelmesini bekleyen çehremdeki çizgileri siliyorum...Ceplerimi dolduruyorum yedekteki acılarla.Tavana asıyorum hayallerimi. Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün..Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan.. Sen kendin için kal Yâr ben senin için giderim. Bu defa sürgünlere giden yüreğime bedenimi de ekledim.........
Eline ocağına düştüm,çok muhtacım muhtaç. Yazdığım yeter,çektirme bu kadar acılı çile. Bekletme gel sev de,geçmeden bunca zaman. Sesine,kelamına,yüzüne,selamına muhtacım.
Muhtacım ben,yüzüne gözüne senin sevgine. Muhtacım ben,ilhamına,kelamına ve gözüne. Muhtacım ben,sevgine,hasretine ve özlemine. Muhtacım ben,incecik sıcacık saygına sevgine.
Mavi bir düştü yaşadıklarım... Sevdan iliklerime kadar işlemişken ayrılığın soğuk nefesiydi hep beni karşılayan.Oysa mavi güllerde kendimi bulmuştum,mavi bir güldü içimi ısıtan,okyanusları ve gökyüzünü kıskandıracak kadar güzeldi mavilerin.Düşün kü sensiz hayat karanlıklara gebe karanlıklara sancılı,karanlık kuyulara yakın..Mavi bir güldü içimi ısıtan,iki damla yaş olup buz gibi aktığından beri içime,Mavilere ölüyüm ben....
kaybedilecek masal kalmadı içimde acısını çekmediğim sevda yada kaybolmadığım şehir... bir kulun taşıyabileceği herşeyi taşıdım galiba. omuzlarımın genişliği sırtlandıklarımdan yada hızlı koşuşum peşimde ki sırtlanlardan aramadığım kalmadı yada kaybetmediğim. işin aslı yanmayan ateşim yemediğim yemeğim içmediğim su kalmadı galiba. galiba baştan almak için birhayli geç kalmışlık belki de başlangıçları tüketmek hatta başlangıç olmadan yaşamak beni yoran. ne zaman başladı bilmiyorum sadece üzerim de taşıdıklarımın ağrısı akşam uzandığımda yatağı sırtıma batıran; biliyorum kaybedilecek masal kalmadı içimde tüm kahramanlarım bitti yada zulada ne kadar takatim varsa. hayatı olanın umudu UMUDU OLANIN.....
Biraz değiştim, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar… Değiştim, Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni ...Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil! Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim, Sorun değil!
- Elbet alışırım, Biraz alıştım, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Alıştım, Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma, Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum, Bir yanım bırak diyor bir yanım –ma, Kesin değil!
- Henüz tanıştım, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık, Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda, Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda… Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha, Samimi değil!
- Bir hayli kırıldım, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime, Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım! Aslında ne sana, ne olanlara… Kendime kırgınım… Maziye hiç değil, an’a kırgınım. Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına, Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara, Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına… Bir hayli kırgınım… Beni ben kırdım oysa, İyi değil!
- Galiba yoruldum, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Kendime kalbimi kanıtlamaktan, Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan, Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum...
Sende BenimLe HoşçakaL Bu şehir taşıyamaz bizi! Bu yağmur ıslatamaz! Senin gözlerini benim gözlerime kaç kez idam ettiğini, Benim sana kaç kez ölüp, ölüp dirildiğimi hiçbir kitap yazmaz! ...Eller yukarı! Bu bir emirdir sevgilim.. Gözyaşlarım kolye gibi boynuma dolanırken, gidemezsin!
Özledim anlamıyor musun? Kahretsin özledim! Sen benim kendimden dilediğim tek özrümdün! Sen benim gözümdün!
Gitme! Ne kadar neşter varsa buyursun değsin yüreğime! Git demeden gitme dediğimi anla işte! Bana bir sen kal! Sende,benimle hoşçakal..
Ayrılalı bir kaç saat oldu ama Bir kaç gün olmuş gibi özledim seni…
Ah be sevdiğim Daha saatlere dayanamazken Günlere nasıl dayanırım ben Varlığınla ömrüme neşe katmışken Yokluğuna nasıl alışırım ben söyler misin?
Gel gel artık Gel de seni seviyorum de Gel de seni özledim de Gel de seni görmek çok güzelmiş de…
Severken sevilirken ayrılık çok zor Gönlümüze düşmüş ateşten bir kor…
Ah be sevdiğim Böyle yanıp kavrulurken Yokluğunun acısına nasıl dayanırım Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş derler ya Koca bir yalan! Bu sevdayı kalbimden nasıl silerim ben..
Gel de seni seviyorum de Gel de seni özledim de Gel de seni görmek çok güzelmiş de Gel artık sevgili gel...
Göz görmesede, hiç çıkmazsın gönlümden Söyle nasıl unuturum seni ben? ..
Eşim Olma Karım Ol Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler. Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler? Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür… Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla. Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…
Son Defa.. Bu senden son gidişim, Ardımda bırakıp sana dair ne varsa..
Yüzüne karşı söyleyemediğim o sözlerim Dilimde yarım / yarım.. Her damla gözyaşım inerken o hadsiz hızıyla aşağıya.. Gözlerimden yüreğime akıttığım, Bu son yıkanışım gözyaşlarımla! .. Sevdiğimi haykırarak bu kez, Bu kez kalbimden söküp atarcasına seni.. Kanatırcasına yokluğunu çekip alıp içimden.. Son defa................
Dedim ya; Bu senden son gidişim.. Bu kendime son gelişim..
Düşlerim vardı Sana dair. Ve Senin o karşılık gözetmeyen sevgine...
Hislerim vardı geleceğe dair Hep korktuğum, kaçtığım geçmişime... Hiç bu kadar sevmemiştim uzun zamandır kimseyi Ve hiç bu kadar cesur değildim yürekten, Kimse için savaşmamıştım bu kadar Ve kimse için göz yaşı akıtmamıştım gönülden...
Oysa şimdi Bilinmez bir yere ve belirsizliğe gidiyorum, Ardımda seni Sevgisinden bile emin olamadığım seni bırakarak...
Düşüncelerim yağmurlu, esaretten yorgun Ve Her zaman dertleştiğim dalgalar daha hırçın vuruyorlar sahile... Öfkeli yüreğim Heyecandan kabarıyor giderek, Sonra sırdaşım dalgalar durgunlaşıyor, Bakıyorum Ve Gözlerim dalıyor uçsuz bucaksız denize; Bir cevap arıyorum biz neydik? veya ne yaşadık diye...
Sorularım vardı senin söylediklerine dair Ve belki de farketmeden yaptıklarına... Kızgınlığım vardı bu kayıtsızlığına, Cesaretsizliğine, Boşvermişliğine...
Cevapsız kalıyordu yüreğimde hepsi Ama tek bir şeyin yanıtı vardı kalbimde Vazgeçemediğim sen Ve Sana dair olan anlamsız sevgi...
Seni bilinmezliğe zorlayamazdım, Seni yok edemezdim isteklerimle... Ben giderken uzaklara ve bilinmezliğe Şimdi seni geçmişimde bırakıyorum. Kızgınlığını, kırgınlığını ve sevgini bile bilemeden Seni kıskanarak, Seni özleyerek, Seni hep isteyerek....
Ama bildiğim tek bir şey var: Kalbim uzaklarda atacak Senin olduğun yerde Ve belki de senden habersiz
Aşk bize yasaktı....ellerimiz avuçlarımız arasında ısınamasada, gözlerimiz gözlerimizin içinde kaybolamasada, dudaklarımız ürkek ve titrek buseler alamasada...Dizinde uzanıp mehtap seyredilemesede ve omuzlarına yaslanıp ağlarken kokunla sakinleşilemesede.Hani yokken bile var olmak denir ya; işte sen O sun benim için..........................
“Hoşça kal” demek istiyorum giderken. “Hoşça kal”da kocaman bir umut vardır çünkü. “Sen hoş kal, ben geleceğim”dir aslında ardına gizlenen. “Şöyle bir tur atıp geleceğimdir. Bir kayboluş değildir “Hoşça kal”, Aksine beş dakika sonra geleceğimdir ya da beş saat sonra. Gelirken de tüm umutları çuvalla getirmektir. Hayatın gülücüklerine ufak bir hüzün eklemektir, Dudağın yarısına tebessümü saklayarak. Nefes almanın biraz güçleştiğini hissetmek ama hiç durmayacağını bilmektir. “Hoşça kal” ağlamaktır koparcasına, sarılmaktır karşındakine. Çünkü bilinir ki geriye kesin dönüş vardır bir gün. Aşk bitmemiştir yüreklerde, daha sıcacıktır. O sıcaklık köz olsa da hiç bitmeyecektir. Zira “Hoşça kal” denmiştir giderken. Gözler birbirinden hiç ayrılmayacaktır, kalple işbirliği yaparcasına. Kalp, adını her duyuşta fırlayacaktır yerinden. Çünkü “Hoşça kal” denmiştir giderken. Dünyanın bir ucunda bile olunsa o hep seninledir, Nefesi hep boynunda, umudu hep seninledir. Bazen bir köşe başında beklemektir, Onun oradan sana koşacağını bilmektir. Ağlarken güldürür. Severken daha da sevdirir. “Hoşça kal” kısa bir mola, küçük bir nazdır. Ancak ne olursa olsun, sonu hep mutluluktur.
…
Elveda demek istemiyorum giderken. Hüzün dolu ayrılıkları kemikleştiren bir kelimedir çünkü. Sevdaları yürekten kopartıp atan ve yerinde yaralar bırakandır. Çiçekleri soldurup, güneşi bile karartandır. Tüm yaşanmışlıkları ortadan kaldırıp, Hatıraların koynunda yıllandıran bir kelimedir, “Elveda”. Bakışların bakışlara kenetlendiği günlerin, Saatlerin hatta saniyelerin bittiğidir. Sevgi sözcüklerinin tükendiğidir, konuşamamaktır. Özlemlerin himayesine girip ve hiç çıkmamaktır “Elveda”. Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atmasının sonudur. Seni yalnızlığınla baş başa bırakıp, Dokunuşların hissini kaybetmesidir, uyuşmaktır “Elveda”. Dünyanın sonudur, yaşarken ölmektir, anlamsızlıktır. Tatlının acı, tuzlunun tuzsuz, suyun ise zehir olmasıdır. Fotoğraflara son kez bakıp hepsini göz kırpmadan yakabilmektir. Bazen kalbin izin vermese de “Ah” etmektir “Elveda”. Bazense verdiğin ömre bir yenisini eklemek için RABBİNE dua etmektir. Başını geriye çevirmek ve beyaz mendil sallamaktır, gözlerde iki damla yaş ile birlikte. Ya da ardına bakmamak ve gözlerinden damlaması gereken yaşları içine akıtıp hızla uzaklaşmaktır. Bir an kendinle olan mücadeleni kaybedip yine ona koşmaktır, Ancak uzakta kalmak ve sadece seyretmektir, görebilmektir onu.
Beraber yaşadığın günleri büyük bir iştahla saymak yerine, artık tarihleri unutmaktır. Hiç neşe barındırmaz içinde “Elveda”. Sıcaklıktan uzaktır, sevgi katilidir, sinsidir. Bir onur mücadelesidir, kıyasıya. Kısacası, umudun bitmesi ve ömrün kalan kısmını uzatma olarak görmektir “Elveda”.
Bu yüzden, sırf bu yüzden “Elveda” demek istemiyorum sevgini yüreğimde taşıdığım için Sadece “Hoşça kal” demek istiyorum..
Bırak...sorma! Hanesi boş kalsın ismine yüklediğim anlamın Aşk de, nefret de ne dersen de.. Ben bile bilemezken bendeki vazgeçilmezliğinin sebebini Bırak sözcüklerin kafası karışmasın... Bir kelimeye Bir dizeye Bir şiire sığamayacak kadar ağrılı harflerim... Yürekte sevmek çok zor Dışarı çıkmak istedikçe içimdeki tutsak aşk Susturdum çığlıklarını Çırpındı Yüreğimin duvarlarına yumruklar attı Yırttı Kanattı İçim birkez daha acıdı Sen acı/ma..! Son gözyaşımı da yuttum şimdi ağrılarım dinmek bilmiyor Aşk kaybından gideceğim... Açın ışıkları geceler Sigaramın dumanından kalemim ne yazdığını görmüyor...! Yüreğimdeki mahkum aşk... Dur/ma kaç! Nasıl olsa bulurum seni gidişinin ardındaki damla damla kan izlerinden!
Eskiden kalem ustaları mürekkebin olgunlaşması için ilginç bir yola başvururlarmış. İyi bir mürekkebin binlerce kez çalkalanması gerekirmiş, ama bunu yapacak ne sabır ne de ayıracak bir zaman varmış. Yani meşakkatli bir işmiş anlayacağınız.
Kalem ustaları da bu güç işten kolay bir şekilde kurtulmak için testilere doldurdukları mürekkepleri uzun bir yola çıkacak olan kervandaki develerin boynuna asarlarmış. Böylece deve kervanı gidip tekrar dönene kadar mürekkep binlerce kez çalkalanıp en iyi düzeyine gelirmiş.
Bizlerde hayat karşısında aynen bu develerin boynuna asılı mürekkep dolu testiler gibi çalkalanıp duruyoruz.
Her saniye ruhumuzun olgunlaşması için çalışıyor.
Yaşamın farkında olanlar, kendini eğitenler, eğlenmesini bilenler, küçük şeyleri takıntı yapmayanlar bu hayattan zevk alırken tam tersini yapanlar kendileriyle boğuşup duruyorlar.
Su gibi akamayanın, rüzgar gibi esemeyenin, toprak gibi çiçek açamayanın, insanı sevemeyenin, kırdığı gönlü düzelteyemenin, yoksula el uzatamayanın, emeğe saygı duyamayanın geçirdiği saatler ölü saatlerdir.
Yaşamı anlamadan, zevk almadan yaşamak, sadece nefes almak ne acı..
'Günün birinde bir hattat, Mısır’ a gidecek bir deve kervanına devenin boynuna asılması için bir testi vermiş, bu testiye göz kulak olması için yanına yeni girmiş toy, aynı zamanda zeki ve becerikli bir delikanlıyı görevlendirmiş.
Ona demiş ki,' Bu testi senin her şeyin onu iyi koru. Döndüğünde testi ile birlikte seni görmek istiyorum.' Delikanlı da 'Usta! 'diye seslenmiş, 'Testinin içinde mürekkep olmadığını iyi biliyorum. Bu testiyi önemli kılan nedir? ' diye sormuş. Usta da,' Döndüğünde görürsün' diye yanıt vermiş.
Neyse yolculuk başlamış, öğrenmeye meraklı genç, yol boyunca gördüğü ilginç ve farklı şeyleri not etmiş, duygularını yazıya aktarmış.
Merak bir girdi mi ruha insanı sürekli meşgul eder, rahatsız eder. Gencin de gözü her fırsatta hocasının emanet ettiği testideymiş. Bundan sıyrılmak için geçtiği yerleri daha dikkatli gözler olmuş, yörenin insanlarıyla haşır neşir olmuş, dillerini alışkanlıklarını kapmış, becerilerini öğrenmiş.
Nasıl mürekkep dolu küp her sarsıntı da mükemmelleşiyorsa gençte bu yolculuğun her saniyesinde, geçirdiği her badirede, her gözlediği ve öğrendiği şeyde daha olgunlaşıyor, kendine geliyormuş.
Dünyaya başka bakıyormuş artık. Yolculuğa başladığı kişi değilmiş artık.
Gel zaman git zaman kervan geri dönmüş.
Genç de çok merak ettiği testiyle birlikte ustasının yanına gelmiş. Usta derisi esmerleşen gencin gözlerinde güneş gibi parlayan ışığı görünce yolculuğun amacına ulaştığını anlamış, bundan mutlu olmuş.
Genç hattat, testiye büyük bir açlıkla bakarak ustasına, “Döndüğümde görürsün.” demiştin. Usta, masaya testiyi usulca koymuş ve geç hattatın gözleri önünde açmış. Testiden mis gibi bir gül kokusu gelmiş. Testiden çıkan şey gül yaprakları ve suymuş.
Geç hattat ustasının ne yapmak istediğini anlamış ve gülümsemiş.”
Bir yıl daha bitiyor.
Hayat yolculuğumuza bir yıl eksik olarak devam ediyoruz.
Geriye dönüp baktığımızda bizde çıkan koku gül kokusu mu insanları mutlu eden, yoksa bir hiç mi? ...
Çıktığımız her basamakta öğreneceğimiz çok şey var, gönüllerini kazanacağımız bir çok insan..
Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi...
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...Öğrendim..Evet geç de olsa öğrendim bunu, çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...Üşüme diye... Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu. Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manasız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini, acısı en derinden gelir de yakar her yerini... İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe... Manasız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine... Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları... Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin... Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben olduğum için mi, kendi var ettiği için mi ister...Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider?
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca...Nasıl da manasız bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi... Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla...Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hala arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz... Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...İçimi huzur kaplasın, hiç konuşmadan saatlerde orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum ne de çok şey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum. Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum. Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum ve yine de seni istiyorum...
sevdiğimi asla terketmem ben bilirim düşünmeyi ben bilirim ağlamayı ve iyi bilirim ona şiirler yazmayı binerim dert kervanına katarım gönlümü kuş katarlarına iyi bilirim yanmayı heryerde onu aramayı ben gitmeyi bilmem sevdiğim için canımı veririm adam gibi severim ben yalan bilmem yalan söylemem hergün dua ederim gelmesi için beklerim hiç dilimden düşürmem adını hep hep düşünürüm
ben gitmeyi bilmem gideni unutmayıda unut diyen dilleride dinlemem ben gidemem ben unutamam
Unutmak kolay mı unutabilirmiyim seni? Gözümde sakladığım gözyaşımsın; Yüreğimde gizlediğim ince sızım. Dünyada kavuşamayacağım hasretimsin. Kopkoyu boşlukları sarmaladığım kara sevdam.....
Saklamak kolay mı sana olan hasretimi, Gözyaşlarımı içime akıtırken, gülümsemeyi; Yüreğim kor gibi yanarken, güzelliklerden söz etmeyi; Başarmak kolay mı sanırsın kolay mı canım? Düğüm düğüm düğümlenirken hasretin boğazımda.
Sen sevdiceğim, gözbebeğim hissediyormusun bu özlemi? Sana kavuşmak söz konusu olsa, neleri feda edebileceğimi; Sımsıkı sarıyorum içime sokarcasına,sen diye boşlukları; O dokunmaya kıyamadığım yanaklarını, öpücüklere boğarken; Sen aşkım, sen hasretim, sen gizli sevdam, sen saramadığım bebeğim! ! ! ! !
Sabret diyorlar, unut diyorlar, kendine gel diyorlar! ! ! ! Bilmiyorlar ki; acımın büyüklüğünü, yüreğimin ateşini; Çıkarsam bu yüreği, çıkarıp gömsem yanıbaşına; İşte o zaman belki sukun bulur bu acı, bu ızdırap! ! Dünyadaki tüm dertleri silerim; aç kollarını ben geldim bebeğim! ! ! !
01.02.2015 - 01:09
¯`v´¯)
`·.¸.·´
¸.·´¸.·¨) ¸.·¨)
(¸.·´ (¸.·´ (¸.·¨¯`♥ Doğum Gününüz Kutlu Olsun. :)
01.02.2014 - 17:28
ღ ❤ Mutlu ❤ Huzurlu ❤ Bir❤ Yıl ❤ Olsun❤ ღ
ღ ❤ ╚ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ೋ ღ ❤ ღ ೋ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ❤ ღ
Güne iyi başla,
Üzgün olma,
Nefret etme,
Aşkı yaşa,
Yaşamı sev,
Dünü unut,
Işığını yansıt,
Hayırlı Cumalar
Ne olursa olsun gülmeyi unutma... diyerek güzel bir gün ve yeni yaşın sana sağlıklı mutlu vede sevdiklerinle birlikte neşe içinde olması dileğimle
01.02.2014 - 16:21
NİCE MUTLU YILLAR DİLERİM :)
Doğum Gününüzü Candan Kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle. Sevdiklerinizle Nice Güzel Mutlu Yıllara Saygı ve Sevgilerimle.
01.02.2013 - 16:32
Sevgili antoloji arkadaşım;
Doğum gününüzü en içten dileklerimle kutlar, yaşam boyu başarı ve mutluluklar dilerim.
Hayat sevgi kadar güzel aşk gibi güçlü olsun..
Doğum gününüzün anısına ** RÜYA ** gibi şiirimin şarkısını aşağıdaki linkten dinlemek ister misiniz?
http://www.ibrahimyilmaz-siirleri.com/bestelenen-1.html
** RÜYA GİBİ **
Rüya gibi uçup bitti
O güzelim mutlu anlar
Bir hayaldi geçip gitti
O sevecen tatlı yıllar.
Mazideki o yıllara
Şöyle dönüp bir baksana
Sarhoş eden duygu gibi
Alır bizi kollarına.
Solmaz denen güzellikler
Hep yalanmış yalan meğer
Hayat denen tüm gerçekler
Bir anlık rüyaymış meğer.
Nerde şimdi nerde kaldı
Yalan olan çocukluğum
Bir yıldızdı kaydı gitti
Aşka kanan o gençliğim.
Kutlu olsun doğum günün
Mutlu olsun melek yüzün
Aşkla gülsün bütün ömrün
Sevip sarsın petek gönlün.
İbrahim Yılmaz
Güfte: İbrahim Yılmaz
Beste:Ersin Kayışlı - Mustafa Açıkgöz
Okuyan: Mustafa Açıkgöz
Not:bu şarkının yasal telif hakları mevcuttur.
Bestekar saygıdeğer Ersin Kayışlı hocama ve şarkıyı okuyan saygıdeğer Mustafa Açıkgöz kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım...
Ayrıca ANTOLOJİ sayfamdaki şiirlerimi okuyup yorum yaparsanız çok mutlu olurum.
Tekrar nice mutlu yıllar diler. Akçaydan selam ve sevgilerimi iletiyorum.
İbrahim Yılmaz
01.02.2013 - 15:23
Merhaba :)
Doğum gününüzü en içten dileklerimle kutlar,sevdiklerinizle birlikte nice sağlıklı ve huzurlu uzun ömürler dilerim..
06.09.2012 - 01:29
Değerli dost.
BARIŞA DAVET grubunun kurucusu olarak,
Gurubumuza davet ediyorum.
Katılımınız bize onur verecektir.
Şimdiden şükranlarımı sunuyorum.
Görüşme dileğiyle,
Sevgi ve saygılar sunuyorum........
NOT:
http://gruplar.Antoloji.Com/barisa-davet yazarak bu gruba daha hızlı ulaşabilirsiniz...
30.04.2012 - 20:24
Yoruldum.....
Bütün kapılarımı kapatmaya hazırlanıyorum gönlümün.
Kimliğimi hediye edip bu şehre,her bir adımımda anıları sürükleyip ardımdan ve rotamı da ekleyip nabzıma gidiyorum...
Mutlu günlerin gelmesini bekleyen çehremdeki çizgileri siliyorum...Ceplerimi dolduruyorum yedekteki acılarla.Tavana asıyorum hayallerimi. Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün..Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan.. Sen kendin için kal Yâr ben senin için giderim. Bu defa sürgünlere giden yüreğime bedenimi de ekledim.........
06.04.2012 - 23:27
Eline ocağına düştüm,çok muhtacım muhtaç.
Yazdığım yeter,çektirme bu kadar acılı çile.
Bekletme gel sev de,geçmeden bunca zaman.
Sesine,kelamına,yüzüne,selamına muhtacım.
Muhtacım ben,yüzüne gözüne senin sevgine.
Muhtacım ben,ilhamına,kelamına ve gözüne.
Muhtacım ben,sevgine,hasretine ve özlemine.
Muhtacım ben,incecik sıcacık saygına sevgine.
30.08.2011 - 21:14
Mavi bir düştü yaşadıklarım...
Sevdan iliklerime kadar işlemişken ayrılığın soğuk nefesiydi hep beni karşılayan.Oysa mavi güllerde kendimi bulmuştum,mavi bir güldü içimi ısıtan,okyanusları ve gökyüzünü kıskandıracak kadar güzeldi mavilerin.Düşün kü sensiz hayat karanlıklara gebe karanlıklara sancılı,karanlık kuyulara yakın..Mavi bir güldü içimi ısıtan,iki damla yaş olup buz gibi aktığından beri içime,Mavilere ölüyüm ben....
Bayramınız kutlu olsun.... :))
18.08.2011 - 21:36
kaybedilecek masal kalmadı içimde
acısını çekmediğim sevda
yada kaybolmadığım şehir...
bir kulun taşıyabileceği herşeyi taşıdım galiba.
omuzlarımın genişliği sırtlandıklarımdan
yada hızlı koşuşum peşimde ki sırtlanlardan
aramadığım kalmadı yada kaybetmediğim.
işin aslı yanmayan ateşim
yemediğim yemeğim içmediğim su kalmadı galiba.
galiba baştan almak için birhayli geç kalmışlık
belki de başlangıçları tüketmek
hatta başlangıç olmadan yaşamak beni yoran.
ne zaman başladı bilmiyorum
sadece üzerim de taşıdıklarımın ağrısı
akşam uzandığımda yatağı sırtıma batıran; biliyorum
kaybedilecek masal kalmadı içimde
tüm kahramanlarım bitti
yada zulada ne kadar takatim varsa.
hayatı olanın umudu
UMUDU OLANIN.....
k.koçyiğit
09.07.2011 - 22:42
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
...Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!
- Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,
Kesin değil!
- Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!
- Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım…
Maziye hiç değil, an’a kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
Bir hayli kırgınım…
Beni ben kırdım oysa,
İyi değil!
- Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum...
16.06.2011 - 00:58
Sende BenimLe HoşçakaL
Bu şehir taşıyamaz bizi!
Bu yağmur ıslatamaz!
Senin gözlerini benim gözlerime kaç kez idam ettiğini,
Benim sana kaç kez ölüp, ölüp dirildiğimi hiçbir kitap yazmaz!
...Eller yukarı! Bu bir emirdir sevgilim..
Gözyaşlarım kolye gibi boynuma dolanırken, gidemezsin!
Özledim anlamıyor musun?
Kahretsin özledim!
Sen benim kendimden dilediğim tek özrümdün!
Sen benim gözümdün!
Gitme!
Ne kadar neşter varsa buyursun değsin yüreğime!
Git demeden gitme dediğimi anla işte!
Bana bir sen kal!
Sende,benimle hoşçakal..
17.05.2011 - 15:45
Söyle Sevgili? ? ?
Ayrılalı bir kaç saat oldu ama
Bir kaç gün olmuş gibi özledim seni…
Ah be sevdiğim
Daha saatlere dayanamazken
Günlere nasıl dayanırım ben
Varlığınla ömrüme neşe katmışken
Yokluğuna nasıl alışırım ben söyler misin?
Gel gel artık
Gel de seni seviyorum de
Gel de seni özledim de
Gel de seni görmek çok güzelmiş de…
Severken sevilirken ayrılık çok zor
Gönlümüze düşmüş ateşten bir kor…
Ah be sevdiğim
Böyle yanıp kavrulurken
Yokluğunun acısına nasıl dayanırım
Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş derler ya
Koca bir yalan! Bu sevdayı kalbimden nasıl silerim ben..
Gel de seni seviyorum de
Gel de seni özledim de
Gel de seni görmek çok güzelmiş de
Gel artık sevgili gel...
Göz görmesede, hiç çıkmazsın gönlümden
Söyle nasıl unuturum seni ben? ..
Emine Şafak 1
21.04.2011 - 20:11
Eşim Olma Karım Ol
Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…
27.03.2011 - 00:57
Son Defa..
Bu senden son gidişim,
Ardımda bırakıp sana dair ne varsa..
Yüzüne karşı söyleyemediğim o sözlerim
Dilimde yarım / yarım..
Her damla gözyaşım inerken
o hadsiz hızıyla aşağıya..
Gözlerimden yüreğime akıttığım,
Bu son yıkanışım gözyaşlarımla! ..
Sevdiğimi haykırarak bu kez,
Bu kez kalbimden söküp atarcasına seni..
Kanatırcasına yokluğunu çekip alıp içimden..
Son defa................
Dedim ya;
Bu senden son gidişim..
Bu kendime son gelişim..
25.03.2011 - 20:50
Düşlerim vardı
Sana dair.
Ve
Senin o karşılık gözetmeyen sevgine...
Hislerim vardı geleceğe dair
Hep korktuğum, kaçtığım geçmişime...
Hiç bu kadar sevmemiştim uzun zamandır kimseyi
Ve hiç bu kadar cesur değildim yürekten,
Kimse için savaşmamıştım bu kadar
Ve kimse için göz yaşı akıtmamıştım gönülden...
Oysa şimdi
Bilinmez bir yere ve belirsizliğe gidiyorum,
Ardımda seni
Sevgisinden bile emin olamadığım seni bırakarak...
Düşüncelerim yağmurlu, esaretten yorgun
Ve
Her zaman dertleştiğim dalgalar daha hırçın vuruyorlar sahile...
Öfkeli yüreğim
Heyecandan kabarıyor giderek,
Sonra sırdaşım dalgalar durgunlaşıyor,
Bakıyorum
Ve
Gözlerim dalıyor uçsuz bucaksız denize;
Bir cevap arıyorum
biz neydik?
veya
ne yaşadık diye...
Sorularım vardı senin söylediklerine dair
Ve belki de farketmeden yaptıklarına...
Kızgınlığım vardı bu kayıtsızlığına,
Cesaretsizliğine,
Boşvermişliğine...
Cevapsız kalıyordu yüreğimde hepsi
Ama tek bir şeyin yanıtı vardı kalbimde
Vazgeçemediğim sen
Ve
Sana dair olan anlamsız sevgi...
Seni bilinmezliğe zorlayamazdım,
Seni yok edemezdim isteklerimle...
Ben giderken uzaklara ve bilinmezliğe
Şimdi seni geçmişimde bırakıyorum.
Kızgınlığını,
kırgınlığını
ve
sevgini bile bilemeden
Seni kıskanarak,
Seni özleyerek,
Seni hep isteyerek....
Ama bildiğim tek bir şey var:
Kalbim uzaklarda atacak
Senin olduğun yerde
Ve belki de senden habersiz
19.02.2011 - 20:25
Aşk bize yasaktı....ellerimiz avuçlarımız arasında ısınamasada, gözlerimiz gözlerimizin içinde kaybolamasada, dudaklarımız ürkek ve titrek buseler alamasada...Dizinde uzanıp mehtap seyredilemesede ve omuzlarına yaslanıp ağlarken kokunla sakinleşilemesede.Hani yokken bile var olmak denir ya; işte sen O sun benim için..........................
09.02.2011 - 11:00
HOŞÇA KAL DEMEK İSTİYORUM GİDERKEN
“Hoşça kal” demek istiyorum giderken.
“Hoşça kal”da kocaman bir umut vardır çünkü.
“Sen hoş kal, ben geleceğim”dir aslında ardına gizlenen.
“Şöyle bir tur atıp geleceğimdir.
Bir kayboluş değildir “Hoşça kal”,
Aksine beş dakika sonra geleceğimdir ya da beş saat sonra.
Gelirken de tüm umutları çuvalla getirmektir.
Hayatın gülücüklerine ufak bir hüzün eklemektir,
Dudağın yarısına tebessümü saklayarak.
Nefes almanın biraz güçleştiğini hissetmek ama hiç durmayacağını bilmektir.
“Hoşça kal” ağlamaktır koparcasına, sarılmaktır karşındakine.
Çünkü bilinir ki geriye kesin dönüş vardır bir gün.
Aşk bitmemiştir yüreklerde, daha sıcacıktır.
O sıcaklık köz olsa da hiç bitmeyecektir.
Zira “Hoşça kal” denmiştir giderken.
Gözler birbirinden hiç ayrılmayacaktır, kalple işbirliği yaparcasına.
Kalp, adını her duyuşta fırlayacaktır yerinden.
Çünkü “Hoşça kal” denmiştir giderken.
Dünyanın bir ucunda bile olunsa o hep seninledir,
Nefesi hep boynunda, umudu hep seninledir.
Bazen bir köşe başında beklemektir,
Onun oradan sana koşacağını bilmektir.
Ağlarken güldürür.
Severken daha da sevdirir.
“Hoşça kal” kısa bir mola, küçük bir nazdır.
Ancak ne olursa olsun, sonu hep mutluluktur.
…
Elveda demek istemiyorum giderken.
Hüzün dolu ayrılıkları kemikleştiren bir kelimedir çünkü.
Sevdaları yürekten kopartıp atan ve yerinde yaralar bırakandır.
Çiçekleri soldurup, güneşi bile karartandır.
Tüm yaşanmışlıkları ortadan kaldırıp,
Hatıraların koynunda yıllandıran bir kelimedir, “Elveda”.
Bakışların bakışlara kenetlendiği günlerin,
Saatlerin hatta saniyelerin bittiğidir.
Sevgi sözcüklerinin tükendiğidir, konuşamamaktır.
Özlemlerin himayesine girip ve hiç çıkmamaktır “Elveda”.
Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atmasının sonudur.
Seni yalnızlığınla baş başa bırakıp,
Dokunuşların hissini kaybetmesidir, uyuşmaktır “Elveda”.
Dünyanın sonudur, yaşarken ölmektir, anlamsızlıktır.
Tatlının acı, tuzlunun tuzsuz, suyun ise zehir olmasıdır.
Fotoğraflara son kez bakıp
hepsini göz kırpmadan yakabilmektir.
Bazen kalbin izin vermese de “Ah” etmektir “Elveda”.
Bazense verdiğin ömre bir yenisini eklemek için
RABBİNE dua etmektir.
Başını geriye çevirmek ve beyaz mendil sallamaktır,
gözlerde iki damla yaş ile birlikte.
Ya da ardına bakmamak ve gözlerinden damlaması gereken yaşları içine akıtıp hızla uzaklaşmaktır.
Bir an kendinle olan mücadeleni kaybedip yine ona koşmaktır,
Ancak uzakta kalmak ve
sadece seyretmektir, görebilmektir onu.
Beraber yaşadığın günleri büyük bir iştahla saymak yerine, artık tarihleri unutmaktır.
Hiç neşe barındırmaz içinde “Elveda”.
Sıcaklıktan uzaktır, sevgi katilidir, sinsidir.
Bir onur mücadelesidir, kıyasıya.
Kısacası, umudun bitmesi ve ömrün kalan kısmını uzatma olarak görmektir “Elveda”.
Bu yüzden, sırf bu yüzden
“Elveda” demek istemiyorum
sevgini yüreğimde taşıdığım için
Sadece “Hoşça kal” demek istiyorum..
19.01.2011 - 10:34
Bırak...sorma!
Hanesi boş kalsın ismine yüklediğim anlamın
Aşk de, nefret de ne dersen de..
Ben bile bilemezken bendeki vazgeçilmezliğinin sebebini
Bırak sözcüklerin kafası karışmasın...
Bir kelimeye
Bir dizeye
Bir şiire sığamayacak kadar ağrılı harflerim...
Yürekte sevmek çok zor
Dışarı çıkmak istedikçe içimdeki tutsak aşk
Susturdum çığlıklarını
Çırpındı
Yüreğimin duvarlarına yumruklar attı
Yırttı
Kanattı
İçim birkez daha acıdı
Sen acı/ma..!
Son gözyaşımı da yuttum
şimdi ağrılarım dinmek bilmiyor
Aşk kaybından gideceğim...
Açın ışıkları geceler
Sigaramın dumanından kalemim ne yazdığını görmüyor...!
Yüreğimdeki mahkum aşk... Dur/ma kaç!
Nasıl olsa bulurum seni gidişinin ardındaki damla damla kan izlerinden!
10.01.2011 - 11:29
Eskiden kalem ustaları mürekkebin olgunlaşması için ilginç bir yola başvururlarmış. İyi bir mürekkebin binlerce kez çalkalanması gerekirmiş, ama bunu yapacak ne sabır ne de ayıracak bir zaman varmış. Yani meşakkatli bir işmiş anlayacağınız.
Kalem ustaları da bu güç işten kolay bir şekilde kurtulmak için testilere doldurdukları mürekkepleri uzun bir yola çıkacak olan kervandaki develerin boynuna asarlarmış. Böylece deve kervanı gidip tekrar dönene kadar mürekkep binlerce kez çalkalanıp en iyi düzeyine gelirmiş.
Bizlerde hayat karşısında aynen bu develerin boynuna asılı mürekkep dolu testiler gibi çalkalanıp duruyoruz.
Her saniye ruhumuzun olgunlaşması için çalışıyor.
Yaşamın farkında olanlar, kendini eğitenler, eğlenmesini bilenler, küçük şeyleri takıntı yapmayanlar bu hayattan zevk alırken tam tersini yapanlar kendileriyle boğuşup duruyorlar.
Su gibi akamayanın, rüzgar gibi esemeyenin, toprak gibi çiçek açamayanın, insanı sevemeyenin, kırdığı gönlü düzelteyemenin, yoksula el uzatamayanın, emeğe saygı duyamayanın geçirdiği saatler ölü saatlerdir.
Yaşamı anlamadan, zevk almadan yaşamak, sadece nefes almak ne acı..
'Günün birinde bir hattat, Mısır’ a gidecek bir deve kervanına devenin boynuna asılması için bir testi vermiş, bu testiye göz kulak olması için yanına yeni girmiş toy, aynı zamanda zeki ve becerikli bir delikanlıyı görevlendirmiş.
Ona demiş ki,' Bu testi senin her şeyin onu iyi koru. Döndüğünde testi ile birlikte seni görmek istiyorum.' Delikanlı da 'Usta! 'diye seslenmiş, 'Testinin içinde mürekkep olmadığını iyi biliyorum. Bu testiyi önemli kılan nedir? ' diye sormuş. Usta da,' Döndüğünde görürsün' diye yanıt vermiş.
Neyse yolculuk başlamış, öğrenmeye meraklı genç, yol boyunca gördüğü ilginç ve farklı şeyleri not etmiş, duygularını yazıya aktarmış.
Merak bir girdi mi ruha insanı sürekli meşgul eder, rahatsız eder. Gencin de gözü her fırsatta hocasının emanet ettiği testideymiş. Bundan sıyrılmak için geçtiği yerleri daha dikkatli gözler olmuş, yörenin insanlarıyla haşır neşir olmuş, dillerini alışkanlıklarını kapmış, becerilerini öğrenmiş.
Nasıl mürekkep dolu küp her sarsıntı da mükemmelleşiyorsa gençte bu yolculuğun her saniyesinde, geçirdiği her badirede, her gözlediği ve öğrendiği şeyde daha olgunlaşıyor, kendine geliyormuş.
Dünyaya başka bakıyormuş artık. Yolculuğa başladığı kişi değilmiş artık.
Gel zaman git zaman kervan geri dönmüş.
Genç de çok merak ettiği testiyle birlikte ustasının yanına gelmiş. Usta derisi esmerleşen gencin gözlerinde güneş gibi parlayan ışığı görünce yolculuğun amacına ulaştığını anlamış, bundan mutlu olmuş.
Genç hattat, testiye büyük bir açlıkla bakarak ustasına, “Döndüğümde görürsün.” demiştin. Usta, masaya testiyi usulca koymuş ve geç hattatın gözleri önünde açmış. Testiden mis gibi bir gül kokusu gelmiş. Testiden çıkan şey gül yaprakları ve suymuş.
Geç hattat ustasının ne yapmak istediğini anlamış ve gülümsemiş.”
Bir yıl daha bitiyor.
Hayat yolculuğumuza bir yıl eksik olarak devam ediyoruz.
Geriye dönüp baktığımızda bizde çıkan koku gül kokusu mu insanları mutlu eden, yoksa bir hiç mi? ...
Çıktığımız her basamakta öğreneceğimiz çok şey var, gönüllerini kazanacağımız bir çok insan..
03.01.2011 - 16:17
Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere?
Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi...
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...Öğrendim..Evet geç de olsa öğrendim bunu, çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...Üşüme diye...
Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.
Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manasız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini, acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...
Manasız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben olduğum için mi, kendi var ettiği için mi ister...Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider?
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca...Nasıl da manasız bakıyorum etrafa.
Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla...Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hala arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz...
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...İçimi huzur kaplasın, hiç konuşmadan saatlerde orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum ne de çok şey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum ve yine de seni istiyorum...
Ben hüzünlerime geri dönüyorum...
29.12.2010 - 13:12
ben gitmeyi bilmem
sevdiğimi asla terketmem
ben bilirim düşünmeyi
ben bilirim ağlamayı
ve iyi bilirim
ona şiirler yazmayı
binerim dert kervanına
katarım gönlümü kuş katarlarına
iyi bilirim yanmayı
heryerde onu aramayı
ben gitmeyi bilmem
sevdiğim için canımı veririm
adam gibi severim
ben yalan bilmem
yalan söylemem
hergün dua ederim
gelmesi için beklerim
hiç dilimden düşürmem adını
hep hep düşünürüm
ben gitmeyi bilmem
gideni unutmayıda
unut diyen dilleride dinlemem
ben gidemem
ben unutamam
09.12.2010 - 10:18
SEN HASRETİM, SEN GİZLİ SEVDAM
Unutmak kolay mı unutabilirmiyim seni?
Gözümde sakladığım gözyaşımsın;
Yüreğimde gizlediğim ince sızım.
Dünyada kavuşamayacağım hasretimsin.
Kopkoyu boşlukları sarmaladığım kara sevdam.....
Saklamak kolay mı sana olan hasretimi,
Gözyaşlarımı içime akıtırken, gülümsemeyi;
Yüreğim kor gibi yanarken, güzelliklerden söz etmeyi;
Başarmak kolay mı sanırsın kolay mı canım?
Düğüm düğüm düğümlenirken hasretin boğazımda.
Sen sevdiceğim, gözbebeğim hissediyormusun bu özlemi?
Sana kavuşmak söz konusu olsa, neleri feda edebileceğimi;
Sımsıkı sarıyorum içime sokarcasına,sen diye boşlukları;
O dokunmaya kıyamadığım yanaklarını, öpücüklere boğarken;
Sen aşkım, sen hasretim, sen gizli sevdam, sen saramadığım bebeğim! ! ! ! !
Sabret diyorlar, unut diyorlar, kendine gel diyorlar! ! ! !
Bilmiyorlar ki; acımın büyüklüğünü, yüreğimin ateşini;
Çıkarsam bu yüreği, çıkarıp gömsem yanıbaşına;
İşte o zaman belki sukun bulur bu acı, bu ızdırap! !
Dünyadaki tüm dertleri silerim; aç kollarını ben geldim bebeğim! ! ! !
ADEM BİLİCİ
11.11.2010 - 10:48
DUR! .....GİTME! ....
Gidiyorsun karaları bağlayıp gitmek istiyorsun..
Gönlünce, heyecanla.
Uzak durmak istiyorsun,
mavi semaların körerdiği bu şehirden.
Hayalin acı verdiği yangın dolu bu alemden kaçıyorsun!
Geride bıraktığın yangın dolu dakıkaları düşünmeden.
Hadi git...
Bir asırlık çınarın Yapraklarını kurutmaya acımadan,
Hadi giy özenle büyüttüğüm sevgi çiçeklerini kurutarak
Güneşin acı çektiği,
kızıl sonsuzlukta gözyaşlarıma şemsiye tutarak, git...
Dur..!
gitme ne olursun...
Güneşe bakışımı beraberinde götürüyorsun...
Gitme,
Denizi koklayasım, yakamozla dans edişim,sende kaldı.
Dur gitme,
Ellerimle yaptığım yıldızlarım senin ufuklarına kaçıyor,
gitme..
seni son öptüğüm yağmurlu geceler yok oluyor dünyamdan,
gitme dur...!
Hayal dünyamda araladığım mavi gizem,gözlerinde kaldı..
dur..!
Sayfalarımla seviştiğim mürekkebim tükendi,Gitme..
Yalvarırım dur..
Son nefesim sende kaldı! ! ! !
Toplam 52 mesaj bulundu