Zeynep Kara - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

' Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirlemesine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgarlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın çamurlarıyla yıkandı; o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimsek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.' (Atatürk'ün el yazısı)

'Temel ilke, Türk Ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.
Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir
. Ne denli zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlar önünde uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamaz..
Oysa Türk Ulusunun onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm. İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.'


Mustafa Kemal ATATÜRK
Söylev (Nutuk)

Bir ulusun ekonomisi yabancıların eline bırakılamaz. Durumu düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan öğüt almak, bütün işleri Avrupalılar'ın emellerine göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi düşünceler belirdi.
Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.'

Mustafa Kemal ATATÜRK
Söylev (Nutuk)


*******************************

* Atatürk`ün dünyada ` Başöğretmen' sıfatlı tek lider olduğunu,

* Bir geometri kitabı yazdığını,
  Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu,

* Norveççe`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu.

* 'Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu  isimle üretilip satıldığını,

* Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

* ''Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini,

* Kurtuluş Savaşı'nda rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üst teğmen Kara Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu,

* Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz? ' diye sorulduğunda 'Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz' dediğini ve bunun üzerine BM yasasının değiştirildiğini ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu,

* 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; 'Şu
anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim' dediğini,

* 1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde;
'Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm' yazdığını,

* 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;
'Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir' denildiğini,

* 2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; '' Milenyumun hiç şüphe yoktur
ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir' denildiğini,

* 2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin 'Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter'
olduğunu,

* 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini, ancak 'henüz' yazılı metne eklenmediğini....

BİLİYORMUYDUNUZ?


*****************************************
Yemin

Gök mavi,deniz mavi,toprak hür ise
Bülbül bile mesuttur,gül özgür ise
Maviler kararır,güller sararır
Hainin kahramandan sesi gür ise

Kelepçeler vurmak kimin haddine
Esaret yakışır mı Türk'ün ceddine
Hürriyet yolunda yanlız kalsada
Bu can karar vermiş tenin reddine

Kurşun bulacaksa bizleri bulsun
Bu can tenimizden uçup savrulsun
Al bayrak gönderden inerse eğer
Ruhumuz ateşte yansın kavrulsun

Ne saray isteriz,ne taht,ne makam
Ne talih isteriz,ne baht,ne ikram
Vatan toprağının,sırça köşkünde
Biz şehit olalım,gerisi haram....

İsmet Zeren
........................................................
Mustafa Kemal Olsaydım...

Mustafa Kemal olsaydım...
çıkıp şu ala dağların yücelerine
çıkıpta Afyon Ova'sına baksaydım
görürmüyüm acaba?
Bu vatan için can veren aslanları
Bu ülkünün geleceğine inananları

Mustafa Kemal olsaydım...
çıkıp şu ala dağların yücelerine
bir lacivert kayaya yaslansaydım
dinermiydi acaba?
Yüreğimdeki özgürlük ateşinin harı
Görürmüydüm ay yıldızlı baharı

Mustafa Kemal olsaydım
çıkıp şu ala dağların yücelerine
altında şehitlerin yattığı
şu kutsal toprağa uzansaydım
yaşarmıydım yeniden?
İzmire şimşek gibi akan
serdengeçti süvarilerin coşkularını
Ve o dokuz eylül fırtınasının alkışlarını

İsmet Zeren


**********************************

Kelepir Hayat Var..

Satılığa çıkardım,
İlk sahibinden
Kelepir hayat var...
Le'biderya hatalar
Kullanılmamış çıkarlar
Verilmemiş kararlar
Ve...arka bahçesinde
Kaybolan yıllar var...

Meraklılarına duyrulur
Müstakil acıları
pazarlığa açık sancıları
Uzun vadeli umutları
Lakin...kapanmayan yaraları var...

Yokmu alan
Yokmu satan
Kadri bilinmemiş emekler
Bedavaya gitmiş zahmetler
Canımı yakıyor be gülüm!
Canımdan alıp gidenler...

Varmı, mutluluğa takasla alıcı
Yastık altı hikayelerim
Yedi düvele miras anılarım
Şanıma emsal göz alıcı...
Varmı alan
Varmı satan
El değmemiş,
Hovarda duygularımın
Tarumar olmuş ömrümün
En güzel yerinden...satılık
Kelepir hayat var...


***********************************************

Ayşe Nine’den mektubumuz var…


Emine gızım,

Benim. Ayşe nenen. Bildin mi? Bildin dabii. Elimde böyüdün a gızımmm.
Yoğsa şehere oğlumun yanına gitdim diye beni unutuveedin mi? Böğün tam 10 gün oldu köyden ayrı düşeli.
Çok özledim orları. Doktura çıkarttı beni oğlan. Gözümdeki katarağı aldılar Allah razı olsun. Perde falan galmadı.
Çayıra baktım mıydı, goyunların hepisini görecem. Azcık sıkıldım burlarda.

Halden annayan da olmadığına, köye mektup yazdırayım dedim göççük toruna.
Canım pek daraldı buralarda. Goca bi köyü bi binaya doldurmuşlar.
Herkesleri kümes gadar evlere tıkmışlar. Bir tek hamamı güzel benim oğlanın evinin.
Hamamdaki çeşmenin kurnası görsen Eminem, gocaman. Cakuzi kurnası.
Bizim gölbaşı gibi böyük deel, biriki debelencek gadar emme çimiyom
içinde zaman zaman. Haftaya köyden burlara gelcekler varımış. Çıtırların Hilmi'den bağ makasını yolla bana.
Bizim gelinin tırnaklarını kırkacam. Bostan çapası gibi olmuşlar, sorduydum, 'kesemiyoz' dedi, utancından boya sürüyo gariban.

Okusun, ilim bellesin diyin şehere gönderdiydik emme edepsizliği bellemiş benim oğlan.
Eve, gelinin gözü önünde cıbıl gadınlar getiriyo her akşam. Gadınlar bir oynayyolar, bir güleyyolar sabaha gadar heç
utanmadan. Şükür ki heç çıkmayolar o güçük gara kutudan. Gelin de accık beceriksiz ya..
Ne etcen gari.. Ocakta tencere tıngırdatmaya üşeniyo, alıyo bizi hambörger miymiş, ham börülcemiymiş ney, onu yimeğe
götürüyo. 'Ben ham yimek yimem a gızım..' dedim dinnemedi. Arpaya katsan at yemez, kepeğe katsan it yemez.
 Anaaa, gurudum, Cıkcıklar'ın bağındaki gorkuluk gadar galdım açlıktan. Hele bi dur. O yimeklerin yanına gara bi su
veriyollar da Eminem, içtiydim, dedim 'Allah, yandım anam.' Yanndı genizlerim, köpükler çıktı ağzımdan burnumdan.

'Şeherin gara suyu gudurttu beni herhal' dedim aklımdan. Anaam, bi iyi geldi bana o sonnadan. Hergün alıyo torun bana o gara şişeden
bakkaldan. Gerçi masraf çıkarmayam oğlana diyom emme 'Alacağım bir iğne, çeliğin okkasından bana ne' diyom sonradan. Zaten hepiciği müsrüf.
Akşama gadar kavuruyolar, sabaha gadar savuruyolar.

Böyük torun helhal evlendi, başka evde yaşıyo dediler. Gayrı ocağından ayrı yaşamak isteyo dediler. Çağırın göresim var dediydim. Aaşam
gelecekti, bekledim uyuya galmışım. Gece ayakyoluna galktıydım.
Anaa, baktım salonda biri yatıyo. Usulca yanaştım, gafasına yorganı çekmiş, parlak küpesi upuzun saçları gözüküyo. 'Hah' dedim. 'Torun sürpüz yaptı. Yeni gelini de getirivermiş, saçları da küpeleri de pek ışıl ışıl' derken, yataktan dönüverdii...
'ELLEH.. Gelinin gara gara sakalları, pos pos bıyıkları var! ! .' Elim ayağım boşanıverdi.

Başladım bağırmaya 'Ecinni fış fış! Ben sana dokunmam kış kış! ! .
Destur Bismillah.. Yaa Alllaaahhhh! ! ..' derkene bayılmışım.
Ayılayazdım, gözümü açdıydım, ecinni bana 'Babanne' diye yapışıverdi, gene bayılmışım. Sonnadan annadım ki, o yeni gelin deel benim büyük torun Hidayet'miş. 'Sana dedenin adını verdik. Hidayete ereceğine zıvanadan çıkmışın' diyip bastonu dehledim gafasına.

Ben eyiyim Emine gızım. Merakta galma. Sade, bazı diyom keşke
gözlerim perdeli galaydı. Belki o perdeden görmüyodum bunnarı.. Ben
yazarım yine sana.
Hele gal sağlıcakla.

-
Çok gülerim ben bu hikayeye...
Okumanızı istedim…
Sevgiler