DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozaklı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fak ...
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozaklı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fak ...
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Yusuf Ter Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
15 Haziran 2025 Pazar - 11:41:16
KIRŞEHİR
02.11.2009 - 15:04Şirin Kırşehir
Ozanlarımıza destan yazdıran
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Sende yaşamıştı Ahi Evren can
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Gelişmeden kalmış bütün her yerin
İnsan sevgisi de yürekte derin
Bakımsız olsan da, benim gözümde
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Çağımızın çınarları hep sende
Hacı Taşan usta Muharrem nerde
Neşet Ertaşın sazında perde
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Barajınla, yeşilinle güzelsin
Yusuf Terin yüreğinde özelsin
Yoksula fakire uzanan elsin
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Yusuf Ter 01.11.2009
Saat 00:04 İsviçre
KIRŞEHİR
02.11.2009 - 15:03Şirin Kırşehir
Ozanlarımıza destan yazdıran
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Sende yaşamıştı Ahi Evren can
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Gelişmeden kalmış bütün her yerin
İnsan sevgisi de yürekte derin
Bakımsız olsan da, benim gözümde
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Çağımızın çınarları hep sende
Hacı Taşan usta Muharrem nerde
Neşet Ertaşın sazında perde
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Barajınla, yeşilinle güzelsin
Yusuf Terin yüreğinde özelsin
Yoksula fakire uzanan elsin
Şirin Kırşehir’im şirinsin şirin
Yusuf Ter 01.11.2009
Saat 00:04 İsviçre
uğur ışılak
12.02.2007 - 00:2316 Mayıs 2002 e yitirdiğimiz büyük üstat, Cumhuriyet dönemi başkaldırı şiirinin tanınmış ismi Mahsuni Şerif gerçek ozanı şöyle tanımlıyor:
1- Halk ozanı durup dururken korkmaz ve vicdanında taviz vermez.
2- Halk ozanının canını çekinmeden vereceği tek kapı halk olmalıdır. Çünkü unvanın da (halk ozanı) görevini üstlendiği görülmektedir.
3- Halk ozanı hem devletçi hem halkçı olamaz. Çünkü kendine halk ozanıyım diyenler 1500 yıldır halkına baskı yapan, zulüm yapan devletin karşısına çıktıkları için büyük olmuşlardır. Der.
OZAN
Devlet kapısından beslenip öten
her sazı çalana ozan mı derim
Halka sırtın dönüp görmezden gelen
Devletçi olana ozan mı derim
Halktan yana çalıp çığırmıyorsa
Halkın dertlerini duyurmuyorsa
İşçi sınıfını kayırmıyorsa
Böyle bir yılana ozan mı derim
Ozan olan halkı için seslenir
Halktan ilham alır ondan beslenir
Halka sözcü olur onu üstlenir
Her sözü yalana ozan mı derim
Kul Sefili ozan olan hür olur
Düzen karşısında sesi gür olur
Grevlerde işçi ile bir olur
Uzakta kalana ozan mı derim.
KUL SEFİLİ
Yukarda ki yazımdaki Tanım Mahsuni babaya ait.
Gerçeklerden kaçmakla, yada okuyanlara hoş görünmekle, hayatın gerçekliğinden kaçmakla, toplumsal olayları görmezden gelmekle ozanlı olmaz. Ne tez unuttun Maraş ı, çorumu, Sivassı.
Dine inanmadığını söyledin bugün şiirde dindaş oluyorsun. Bu nasıl inanmamak. O senin çöktü dediğin düzen Latin Amerika da fırtına gibi eserek geliyor. Bilmiyorsan öğren. Bana öyle bir cevap yazdın, neden bana göndermedin. Sen önce ne yaptığını iyi öğren.
Birde sizin ki etliye sütlüye karışmadan, halkın derdini söylemeden, toplumsal olaylara duyarsız kalarak kendinizi eğlendiriyorsunuz. Aşık Veysel gibi. Bu gün, Aşık İhsanı, Aşık Şah turna, Aşık Mahsuni gibi düzene baş kaldırmaktan korktuğunuz için. Veysel’in dediği canınız tatlı. Yapamadığınıza da öldü bitti diyerek çamur atarsınız.
KURTLAR VADİSİ IRAK
11.02.2007 - 14:03Bekir COŞKUN
Terörün çaresi de bulundu...
TERÖRÜ önlemek yine Polat Alemdar’a düştü.
Bu iyi bir şey.
Bundan önce de Türkiye’nin 'Kuzey Irak' meselesi bu yöntemle çözümlenmiş, Polat Alemdar Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin intikamını almıştı.
Mutlu olmuştu Türkiye.
Başbakan dahi izlemişti filmi, gurur duyarak.
Düşünebiliyor musunuz; Kuzey Irak’ta çuvallayan iktidarın Başbakan’ı, dizi film seyrediyor ve dizi filmde kurtarılan ulusal onurumuzdan dolayı mutlanıyor.
Ben bilmiyorum ama, acaba Başbakan dizinin yapımcısını sonra çağırtıp 'Bir de ucuz elektrik dizisi yapar mısınız, çünkü elektriğin maliyeti artıyor' demiş olabilir.
Madem ki dış politika Ti-Vi dizisi ile düzeltiliyor, aynı yöntemle ucuz elektrik sağlamak da olası.
Peşinden bir rica daha Başbakan’dan:
'Bir de sizden, Polat Alemdar Bey’in işe girmesi mevzuunda bir dizi rica ediyoruz... Dizide Polat Bey evde otururken gelip illaki işe çağırıyorlar, o da harıl harıl gidip çalışıyor...'
Böylece artan işsizlik sorunu da kalktı mı iktidarın sırtından.
*
'Kurtlar Vadisi Irak' filmine bakanların gruplar halinde gitmiş olmalarının sırrını da şimdi anlıyoruz.
Ki salondakiler AKP bakanlarının oturdukları sıradan şu sesi duymuşlardı:
'Fıırttt...'
Burnunu çekerek ağlıyordu bir bakan...
Peşinden 'fırttt' sesleri çoğaldı. Ulusal onur Ti-Vi filmiyle kurtulduğuna göre, tüm sorunların çözüm yolu bulunmuştu ve mutluluk gözyaşlarının sesiydi bu:
'Fırttt...'
5-6 bakanın oturduğu sıradan yükselen 'fırttt' sesleri o denli arttı ki, bir ara salon 'fırtlar vadisine' dönüştüydü...
*
Şimdi? ..
Şimdi Polat Alemdar terör sorununu çözdü-çözüyor.
Ekran başına koşun yurttaşlar.
Siz koşun, seçtiğiniz Başbakan, bakanlar koşsunlar.
Çocuklara Polat Alemdar’ı gösterin ve onlar ellerine silah alıp, birer Polat Alemdar olsunlar.
Ve aydınlığa doğru koşan bir ülke olsun Türkiye...
KURTLAR VADİSİ IRAK
10.02.2007 - 23:00Mehmet Ali BİRAND
[email protected]
Nuri Gündeş’e teşekkür ederiz
MİT’in eski İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş, günlerdir TV’leri dolaşıp konuşuyor. Konuştukça, Derin Devlet’in gerçek yüzünü daha net görmeye başladık. Artık kimseler kalkıp “Türkiye hukuk devletidir” demesin.
MİT’in eski İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş’i günlerdir dinliyoruz. Eskiden de tanıdığım, kibar bir insandır. 1986’da emekli olduktan sonra, (90’larına yaklaşıyor) uzun süre sessiz kaldı. Şu sıralarda bir kitap hazırlığı içinde. Belki bundan dolayı olabilir, aniden TV’lere çıkar oldu. Çıkmasıyla birlikte de öyle şeyler anlattı ki, geçmiş yıllarda Derin Devlet’in ne olduğu, Devlet bürokrasisinin nasıl bir iklim yarattığı çok daha iyi anlaşıldı.
Gündeş’in anlattıklarından, 1960-2000 döneminde yapılanların veya söylenenlerin doğru olduğu ortaya çıktı.
Yani, Devlet kurumları başa çıkamadığı durumlarda mafya’dan da adam kiralarmış, dışardan katil tutarmış ve “vatan uğruna “ kurşun sıktırırmış.
MİT’in eski dönemlerinde hakim olan mantığı Gündeş çok iyi anlattı. “Alaattin’in yanaklarından öperek”, ona selamlar göndererek, bu Teşkilat’ın eskiden nasıl döküldüğünü gösterdi. MİT adına, Gündeş’in söylediklerine üzüldüm. Bu Teşkilat’ın, sadece bugünü değil, geçmişini de daha düzgün sananlardan biriyim. Meğer, diğer güvenlik kurumlarından farklı değillermiş.
Artık tartışmaya gerek yok.
Devlet Güvenlik Birimleri işlerine geldiği zaman, dışardan insanlar kullanıyor, gerektiğinde teşvik ediyor, hiç değilse göz yumuyor.
İşte bazı emekli subaylarımızın anıları, TV’lerdeki açıklamaları, eski polis veya yargı mensuplarının anlattıkları, işte Gündeş’in dedikleri.
Sonra, Ogün Samast’a polis ve jandarmada yapılan muameleyi de buna ekleyin, ne yapılmak istendiğini anlarsınız.
ASALAYI, ASIL DURDURAN BAŞKASIYDI
Yazıyı bitirmeden bir son nokta:
Asala’yı Çatlı ve Çakıcı gibi tipler bitirmediler. Boş yere övünüyorlar. Asala’yı 1983’deki Paris- Orly Havaalanına yaptıkları baskın bitirdi. Asala’ya para yardımı yapan Fransız ve Amerikalı Ermeniler, baskından rahatsız olunca, musluğu kapattılar ve olay bitti. Bu konuda rol almış Fransız yetkililer anlattığı için biliyorum. Musluğun kapanmasında asıl rol oynayanlar da, MİT ve Dışişleri Bakanlıklarıydı. Yoksa ASALA bizim kabadayılardan korktuğu için pes etmedi. Cinayetlerini abarttıklarından dolayı durduruldular.
abdullah çatlı
10.02.2007 - 22:57Mehmet Ali BİRAND
[email protected]
Nuri Gündeş’e teşekkür ederiz
MİT’in eski İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş, günlerdir TV’leri dolaşıp konuşuyor. Konuştukça, Derin Devlet’in gerçek yüzünü daha net görmeye başladık. Artık kimseler kalkıp “Türkiye hukuk devletidir” demesin.
MİT’in eski İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş’i günlerdir dinliyoruz. Eskiden de tanıdığım, kibar bir insandır. 1986’da emekli olduktan sonra, (90’larına yaklaşıyor) uzun süre sessiz kaldı. Şu sıralarda bir kitap hazırlığı içinde. Belki bundan dolayı olabilir, aniden TV’lere çıkar oldu. Çıkmasıyla birlikte de öyle şeyler anlattı ki, geçmiş yıllarda Derin Devlet’in ne olduğu, Devlet bürokrasisinin nasıl bir iklim yarattığı çok daha iyi anlaşıldı.
Gündeş’in anlattıklarından, 1960-2000 döneminde yapılanların veya söylenenlerin doğru olduğu ortaya çıktı.
Yani, Devlet kurumları başa çıkamadığı durumlarda mafya’dan da adam kiralarmış, dışardan katil tutarmış ve “vatan uğruna “ kurşun sıktırırmış.
MİT’in eski dönemlerinde hakim olan mantığı Gündeş çok iyi anlattı. “Alaattin’in yanaklarından öperek”, ona selamlar göndererek, bu Teşkilat’ın eskiden nasıl döküldüğünü gösterdi. MİT adına, Gündeş’in söylediklerine üzüldüm. Bu Teşkilat’ın, sadece bugünü değil, geçmişini de daha düzgün sananlardan biriyim. Meğer, diğer güvenlik kurumlarından farklı değillermiş.
Artık tartışmaya gerek yok.
Devlet Güvenlik Birimleri işlerine geldiği zaman, dışardan insanlar kullanıyor, gerektiğinde teşvik ediyor, hiç değilse göz yumuyor.
İşte bazı emekli subaylarımızın anıları, TV’lerdeki açıklamaları, eski polis veya yargı mensuplarının anlattıkları, işte Gündeş’in dedikleri.
Sonra, Ogün Samast’a polis ve jandarmada yapılan muameleyi de buna ekleyin, ne yapılmak istendiğini anlarsınız.
ASALAYI, ASIL DURDURAN BAŞKASIYDI
Yazıyı bitirmeden bir son nokta:
Asala’yı Çatlı ve Çakıcı gibi tipler bitirmediler. Boş yere övünüyorlar. Asala’yı 1983’deki Paris- Orly Havaalanına yaptıkları baskın bitirdi. Asala’ya para yardımı yapan Fransız ve Amerikalı Ermeniler, baskından rahatsız olunca, musluğu kapattılar ve olay bitti. Bu konuda rol almış Fransız yetkililer anlattığı için biliyorum. Musluğun kapanmasında asıl rol oynayanlar da, MİT ve Dışişleri Bakanlıklarıydı. Yoksa ASALA bizim kabadayılardan korktuğu için pes etmedi. Cinayetlerini abarttıklarından dolayı durduruldular.
BİZ YAPMAZSAK, RTÜK YAPACAK
Tüm ilişkiler aynıdır. Eğer bizler belirli kurallara uymazsak, eninde sonunda birileri çıkar ve bizim yerimize kurallar koyar, bizi bu kurallara uymaya zorlar.
Örnek mi istersiniz? Kendimizden vereyim.
Türkiye ekonomik kurallara uymaz, har vurup harman savurur veya bütçesindeki delikleri kapatmazsa, Uluslararası Para Fonu gelir ve size reçete yazar.
Türkiye İnsan Haklarında kurallara uymazsa, Avrupa Birliği veya Avrupa İnsan Hakları mahkemesi hemen cezasını keser.
Aynı durum, RTÜK ile Ana Haber Bültenleri arasında da yaşanıyor. Bazı Ana Haber Bültenleri çok şikayet ediliyor. RTÜK, ayaklanmış durumda. Eğer bazı Ana Haber Bültenleri kendi içlerinde önlem almazlarsa, anlaşılan RTÜK sopası işlemeye başlayacak.
Siz yapmazsanız, birileri çıkıp sizin yerinize önlem alıyor... Buna gerek var mı?
SUNA VE İNAN KIRAÇ VAKFININ HARİKASI...
Suna ve İnan Kıraç Vakfı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü müthiş bir eser hazırlamış. Sayfalarını çevirdikçe gözlerim büyüdü.
19. yüzyıl ortalarından başlıyor ve 20. yüzyıla kadarki dönemde Rumeli yakasının fotoğrafları sergileniyor. İki ciltlik çalışma, Ahmet Abut’a ait resimlerinden oluşuyor. Karaköy’den Kireçburnu’na kadar, tadına doyum olmaz bir yolculuk yapıyorsunuz.
Bu resimlere baktıktan sonra, aynı bölgeyi tekrar dolaştım. Emin olun, gözlerim yaşardı. O canım bölgeyi nasıl mahvetmişiz daha açık şekilde gördüm.
Suna ve İnan Kıraç’a teşekkürler.
ÖLÜLERİMİZE KARŞI NEDEN SAYGISIZIZ (!)
Uzun süredir yazmak sitiyordum, ancak bir türlü elim varmıyordu. Geçenlerde Oktay Ekşi’nin aynı konuya değindiğini görünce, artık dayanamadım. O da feryat ediyordu. Ölülerimize karşı nasıl hoyratça davrandığımızı anlatıyor ve hıristiyanlarla bizlerin arasındaki farka dikkat çekiyordu.
Ne kadar doğru...
Cenaze merasiminden başlayalım...
Canımız kadar sevdiğimiz yakınımız anne, baba veya çocuğumuzun, portakal sandığından beter bir tabuta konmasını içimiz burkularak seyrederiz.
Neden?
Hristiyanlar pırıl pırıl maundan yapılmış tabutu tercih ederken, biz neden böylesine hoyratça davranırız?
Sonra, sırada cami avlularında yaşanan eziyet başlar. Hele kaybedilen kişi bir de tanınmış kişiyse, yandık demektir. Kameralar, fotoğrafçılar ve gazeteciler kendilerine özel bir yer gösterilmediğinden dolayı üst üste çıkarlar. İnsanları ezerek çekim yaparlar. Kimse sıraya girmek istemediğinden dolayı, aileye ulaşmak için bir başka itiş kakış yaşanır... Bağırarak cep telefonuyla konuşanlarımız, fosur fosur sigara içenlerimiz ve koktely partideymiş gibi “Ooo sevgili dostum nasılsın” diyerek, cenazeyi bir buluşma ortamına dönüştürenlerimiz...Çelenk yerine, bağış almak için sıralanan dernekçilerin “abi bir de bizden al” çığlıkları...
Mezarlık faslı daha da beter.
Mezarlıklarımız öylesine düzensiz, öylesine üst üstedir ki, yakınınızın mezarına varabilmek için her defasında bir kaç başka mezarın üstüne basıp geçmek zorunda kalırsınız. Hele yeni açılan mezarın etrafındaki diğer mezarlar, genelde darmadağın edilirler. Orası bir savaş alanına döner.
Bütün bu karmaşa sırasında, mezara su döktüğü için para isteyen dilenci kılıklı çocuklardan, çiçek taşıdığından dolayı bahşiş peşinde koşan ve ne oldukları anlaşılmayan mafya kılıklı adamlara kadar bir sürü insanla uğraşırsınız.
Ne üzüntünüzü, ne de acınızı paylaşabilirsiniz.
Kelimenin tam anlamıyla içler acısıdır.
Perişanlık, hoyratlık ve saygısızlık dolu bir törenden ayrıldığınızda hep yanı soruyu sorarsiniz: “Neden? Neden bizler böyleyiz? ”.
mehmet ali ağca
22.01.2006 - 15:36Ağca'yı saklayanlar Ocak'tan arkadaşları
Mehmet Ali Ağca'yı askerlik muayenesinde 'antisosyal kişilik bozukluğu' teşhisi konulup bırakıldıktan sonra Kartal'da 'Ocak'tan'tabir edilen arkadaşlarının sakladığı ortaya çıktı
Şükran Özçakmak - İstanbul
Mehmet Ali Ağca'nın, Kartal Cezaevi'nden 12 Ocak'ta tahliye edildikten sonra dört gün Samandıra'da, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'nde 'antisosyal kişilik bozukluğu' teşhisi konulduktan sonra da Kartal Uğur Mumcu Mahallesi'nde kaldığı belirlendi.
İddiaya göre tahliyesinden sonra Ağca'yı, bazıları cezaevinden tanıdığı ülkücü arkadaşları karşıladı. 'Ocaktan' diye tabir edilen arkadaşları, 5-6 kez otomobil değiştirerek Ağca'nın izini kaybettirmeyi başardı.
Ağca, GATA'dan ayrıldıktan sonra peşlerindeki gazeteci ordusunu, Kartal'da bulunan Aydos Orman İçi Dinlenme Tesisleri'ne girerek atlattı. Özel bir kulübede 1.5 saat kalıp kebap yedikten sonra da yanında yine 'Ocaktan' arkadaşlarıyla birlikte, başına bir bere geçirerek ayrıldı.
Daire 3 yıl önce alındı
Ağca'nın yakalandığı Özoba Sitesi'nde de şaşkınlık yaşandı. Ağca'nın kaldığı A Blok 4 No'lu dairenin kapısının kilitli olduğu görülürken, dairenin sahibi Namık Altan'ın nerede olduğunu bilen olmadı. Altan'ın dairesinin kapısında sadece kızlarına ait olan bir ait bisiklet duruyordu. Karşı dairede oturan apartman yöneticisi Alaattin Aka, Ağca'nın yakalandığı dakikaları şöyle anlattı: 'Önce aile tartışması, kavga var sandım. Bir anda onlarca adam apartmanı doldurdu. Meğer sivil polislermiş. Ağca'yı alıp götürdüler. Daha sonra da komşumuz Namık Altan Bey'le ilgili sorular yönelttiler.'
Bulgar göçmeni
Altan'ın eşi ile kendi eşinin görüştüğünü, ancak Altan'ın kimseyle konuşmadığı anlatan Aka, 'Kendi halinde biriydi. Daireye, üç yıl önce satın alıp yerleşti. Serbest meslek sahibi olduğunu biliyoruz. 6 ve 8 yaşlarında iki kızı var. Karısı Bulgaristan göçmeni. Kendisi nerelidir bilmeyiz' dedi.
Komşuları görmemiş
Özoba Apartmanı'na 19.00 sıralarında su getiren Kardeşler Market'te çalışan Ayhan Doğdu da polis olduğunu söyleyen sivil giysili kişilerce bahçe kapısından geri çevrildiğini söyledi.
Site sakinleri de 'Ağca, hiç görünmeden apartmana nasıl girip çıktı? ' sorusunun cevabını bulmaya çalıştı. Birçoğu, Ağca'nın kendi apartmanlarında misafir olarak kaldığını, televizyondan öğrendiğini belirtirken apartmanın kapısını kilitleyerek nöbet tutan ve adının Salih olduğu belirtilen kapıcı da 'Beni ekmeğimden edeceğiniz' diyerek gazetecilere ateş püskürdü.
Apartmanın sekizinci katında oturan Mahmut Kılıç da ilginç rastlantıyı şöyle anlattı: 'Ağca, Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçtığında, ben 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda askerlik yapıyordum. O zaman da nasıl firar ettiğine şaşırmıştım. Şimdi halktan kaçmak için oturduğum apartmana sığınmış ama bizim hiç haberimiz olmamış.'
Erdoğan: Ağca için yeni bir süreç başladı
İSTANBUL Milliyet
Başbakan Erdoğan, terörist Mehmet Ali Ağca için yeni bir süreç başladığını söyledi. Erdoğan, dün, kendisine yöneltilen sorular üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: 'Yargı, kendi tasarruf alanı içinde yapması gerekenleri yaptı. Adalet Bakanlığı da, kendi tasarrufu içinde yapması gerekenleri yaptı. Emniyet teşkilatımız, anında atması gereken adımları attı. Bugün de Ağca için yeni süreç başlamış oldu.'
'Rahşan Ecevit'ten özür dilenmeli'
ANKARA Milliyet
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, 'Mehmet Ali Ağca'nın erken tahliyesi konusunda Ecevitleri haksız yere suçlayanların, linç girişimleri nedeniyle en azından bir özür borcu vardır' dedi. Sezer, dün yaptığı yazılı açıklamada, Ağca'nın tahliyesi konusunda yapılan yanlış hesabın Yargıtay'dan dönmesinin sevindirici olduğunu belirtti. Sezer, 'Yanlış hesabın hesabı da mutlaka sorulmalıdır' dedi.
Gebze'de çete operasyonu
Mercedes'in sahibi gözaltında
Gebze'de AKP İlçe Başkanı'nın vurulmasıyla ilgili olarak başlatılan operasyonda 14 kişi gözaltına alındı. Zanlılar arasında Ağca'ya tahsis edilen Mercedes'in sahibi de var
Kocaeli DHA
Gebze Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şubesi ekipleri, Gebze, Tuzla ve Pendik'te eşzamanlı operasyon düzenleyerek 14 kişiyi gözaltına aldı. Zanlılar arasında Mehmet Ali Ağca'ya tahliye edildiği sırada tahsis edilen Mercedes otomobilin sahibi Taner Çakıroğlu da bulunuyor. AKP Gebze İlçe Başkanı Mehmet Ali Okur'un 4 Ocak'ta silahlı saldırıya uğrayarak ayaklarından vurulması olayıyla ilgili soruşturma başlatan polis, dün Gebze, Pendik ve Tuzla'da eşzamanlı operasyon düzenledi.
Okur'u kurşunladığı öne sürülen Muhammet Öztürk'ün yakalandığı operasyonlarda Mehmet Ali Ağca'nın 12 Ocak'ta tahliye edildikten sonra kendisine tahsis edilen 34 FK 828 plakalı Mercedes'in sahibi Taner Çakıroğlu da bulunuyor.
Çete üyesi olmakla suçlanan Çakıroğlu'nun, Mehmet Fatih Kıral'ın adına kayıtlı görülen ve devri yapılmadan Turan Suner'e verilen 34 FK 928 plakalı Mercedes'i satın alan 3'üncü kişi olduğu belirtildi.
Gözaltına alınanlar arasında Yüksel Şimşek ve Gebze'de haftalık yayımlanan bir yerel gazetenin sahibi Ercan Sarıçam da bulunuyor. Diğer zanlıların isimleri de şöyle:
Çağdaş Büyükkaya, Murat Büyükkaya, İsmail Akıncı, Fatih Yavuz, Taner Çakıroğlu, İlhan Metin Çakıroğlu, Mehmet Doğan, Selim Denizoğlu, Ümit Polat, Akın Vural. Zanlıların ev ve üzerlerinde yapılan aramada 3 tabanca ve çok miktarda mermi ele
'Siyasetci ağzıyla konuşursak,Dış Mihraklarca kullanılan AĞCA ve avanesinden de bunlar beklenirdi ne olmasını bekliyorduk ki! Bu güne kadar zavallı vatandaşı hep aynı ninnilerle uyutmadılarmı! 'Vatan,Millet,Sakarya.Ezan,Kur'an,Cami' yada Ergenekonla başlayan tomturaklı konuşmalar.Eee ne oldu şimdi,yıllardır gerek Ülkemde gerekse dışarıdaki sayısız cinayetin Tetkçileri bu 'Ocaklar' menşeyli ortaya çıkınca neden şaşırıyoruzki,KURTLAR VADİSİNE HOŞ GELDİNİZ,,
mehmet ali ağca
22.01.2006 - 15:1922 Ocak 2006
Komutanım mavi renk giyiyorum
Toygun ATİLLA
Cezaevine dönmeden önce İstanbul Emniyeti’nde polis şefleriyle 1 saat kadar konuşan Abdi İpekçi’nin katili Ağca, ilginç sözlerine yenilerini ekledi. Ağca Papa’yı ayda bile olsa vuracağını söyledi, ardından da maviye düşkünlüğünün nedenini açıkladı: 'Mavi 3. dünya savaşı ordularının rengi. Ben de komutan olarak tabii ki bu rengi giyeceğim.'
YARGITAY’ın tahliye kararını bozmasının ardından önceki gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Mehmet Ali Ağca, polis şefleriyle konuştu. Ağca, yaklaşık 1 saat süren söyleşi sırasında 2 defa güldü; biri kendisinden imza isteyen kişileri anlattığında diğeri ise evlilik ile ilgili soru sorulduğunda. Mesih olduğunu sık sık yineleyen Ağca, bunu Papa’nın da onayladığını belirtti. Papa’yı ayda bile olsa vuracağını söyleyen Ağca, mavi rengi de komutan olduğu için tercih ettiğini anlattı.
Yasadışı sağ örgütler bürosuna getirilen Ağca’nın elleri titriyordu. Çevresindeki polis şeflerinin sakin olması yönündeki telkinleri üzerine rahatlayan Ağca, gazeteci ordusunu karşısında gördüğünde korktuğunu belirtti. İşte Ağca’nın söyledikleri:
BEN ÇOK YATTIM
Cezaevinde çok uzun süre kaldım. Gazeteleri dergileri cezaevinden takip ediyordum. Nihat Erim’i vuranlar çıktı. Erim bu ülkenin Başbakanı’ydı. Başsavcıları vuranlar çıktı. Sabancı’yı vuran bir kız var. Onu Türkiye alamadı bile. Ben sizce çok fazla yatmadım mı içeride?
İMZA VERDİM
Cezaevinden çıktıktan sonra yağmurda yürüdüm. Uzun uzun denizi seyrettim. Bir kez de lokantaya giderek yemek yedim. Çorba içip, acılı kebap yedim. Yemekle çok aram yoktur. Ama yine de özlemişim. Sokağa kendimi kamufle ederek çıktım. Atkı ve şapka taktım. Buna rağmen tanılıp, benden imza isteyenler oldu. 4-5 kişiye imza verdim. Bu çok hoşuma gitti.
1000 YILLIK KADER
(Papa suikastında kullandığı silahı nereden aldığı sorusu üzerine) Bunlar ayrıntı. Bu benim kaderime 1000 yıl önce yazılmış bir gerçek. Ben 1000 yıl önce yazılan görevi yerine getirdim. Papa’yı ayda bile olsa vuracaktım.
MESİHLİĞİM ONAYLI
Ben ilk defa Mesih olduğumu kime söyledim biliyor musunuz? Papa’ya söyledim. Papa’ya ben Mesih’im dedim. Papa hiçbir şey söylemedi. Başımı okşadı. Bu ne demek biliyor musunuz? Papa benim Mesih olduğumu kabul etti.
KURAN OKUMAM
Kuran okumadım. Namaz kılmam. Neden kılayım ki. Bunlar göstermelik şeyler. Bunları sizler yapacaksınız. Ben yol göstericiyim.
MAVİ KOMUTAN RENGİ
(Mavi kazak giymesinin sebebi sorulunca) Mavi 3’üncü dünya savaşı ordularının renkleri. Ben de komutanım. Komutan olarak tabii ki bu rengi giyeceğim. Bu ordunun bayrağı da Malazgirt Savaşı’ndaki bayrak olabilir. 3 hilalli bir bayrak olabilir. Bayrak olmasa da olur.
AMERİKA ÖNEMSİZ
3 tane Nükleer bomba atarsınız. Amerika’yı yerle bir edersiniz. Gözünüzde büyütecek bir şey yok.
EVLENECEĞİM
Cezaevinde 1500 kitap okudum. Bir çıkayım, kurtulayım da evlenmek istiyorum tabii.
SABETAYİST GÜÇLER
Sabetayist ve satanist güç odakları beni tekrar cezaevine geri gönderdiler. Bunlar gerçekleri de söylememi istemiyorlar.
mehmet ali ağca
21.01.2006 - 18:24MESİH'E BAK!
'Ben Mesih'im! Dünyanın sonu geldi ! Kıyameti ilan ediyorum! Dünya'nın
sonunu ilan ediyorum! , Ben Tanrı değilim! , Ben tanrının oğlu değilim! I am
not good! ' ve İtalyanca söylenmiş daha bir çok sözler.
Akşam Ağca yakalandıktan sonra böyle bağırıyordu avazı çıktığı kadar. Sanki
biri ona sen Mesih'misin, ya da Tanrı mısın diye sormuş da o da yanıtlıyor
sanırsınız ilk bakışta! Ama öyle bir soru soran olmadığı gibi yine istediği
gibi gündemi belirledi ve Şovunu yaptı Ağca. Sanırım askerlikten de böylece
yırttı!
Niye salıverildi? Nasıl salıverilir, hesap hatası yapıldı, oldu bittiye
getirildi derken ve bu tartışmaya ülkece kilitlenmişken Yargıtay son noktayı
koydu ve Ağca tekrar tutuklanarak cezaevine konuldu.
Ülkemizde kuvvetler ayrılığını göstermesi açısından çok ilginç ve
'prototip' bir örnektir Ağca Vak'ası! Daha önce de böylesi örneklere alışık
bir ülkede yaşıyoruz. 'Kuvvetler ayrılığı' ilkesi nedense hukukun üstünlüğü
, demokrasi ve insan haklarından yana değil de böyle olaylarda, susurluk
sanıklarında, Yüksek Ova çetesinde, Şemdinli olaylarında, derin devlet ile
ilişkiler yaşamış 'Milli katiller' söz konusu olduğunda işlevini yerine
getirir.
Neler oluyor, ne oluyoruz, nereye gidiyoruz ya da yuvarlanıyoruz? Soran
var mı? Ya da sorular doğru bir şekilde neden sorulmuyor? Kontrgerilla ne
oldu? nerede, ne yapıyor? Devlet hala böylesi milli katilleri kullanıyor
mu? Kahraman Maraş olaylarında kullanılan bu katiller daha sonra Sivas
Madımak katliamında da kullanıldı mı?
Neden medya hala 'tekil' olayların peşinden günlerce koşuyor ve 'aydınlar'
Neden artık sistemi sorgulamak gerektiğini düşünmüyorlar? Günlerdir Ağca
olayı için sarf edilen eforun yarısı Konrgerilla, için sarf edilseydi
şimdiye çoktan bir çözüme ve aydınlanmaya varılamaz mıydı?
Bazen açık bazen örtülü bir korumanın ve korunmanın var olduğunu, kaç örnek
gördükten sonra anlayacağız? Daha doğrusu Demokrasi var, Hukuk Devleti var,
Anayasa var, Hukukun üstünlüğü var! diye diye kendimizi ve toplumu
aldatmaya devam edecek miyiz?
Bu güne kadar Kontrgerilla'nın varlığına ulaşan ve deşifre eden
araştırmacılar öldürüldü, bunlardan biri de Abdi İpekçi idi. Bu ülkeyi
yöneten Başbakan'lar da dahil olmak üzere bu olgunun varlığını kabul
ettiler, ama hiç biri gereğini yapmadı, belki de yapamadı. Bence
yapamadılar, güçleri yetmedi. Sanki Milli politikayı derin bir yerden
'birileri' belirliyor, Hükümetten bağımsız bir şekilde de uyguluyor.
Sonuçlardan yola çıkıldığında sebeplere ulaşılıyor ama, kimse oraya bakmak
istemiyor. Medya şimdi çok sevinecek bir iş yaptı, artık bir zaman yeter
bunlara. 'Ağca'yı tekrar içeri tıktırdık' diye ne kadar sevinseler azdır!
Ama burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise Hükümetin Ağca'yı
Yargıtay kararı açıklanır açıklanmaz jet hızı ile tutuklamasıdır!
Bence bu çok önemli bir işarettir ve üzerinde durulmalıdır. Şahsen Ağca'nın
yakalanacağını sanmıyordum! O'nu çıkaranların hemen bir başka ülkeye
götüreceğini ve en azından yeni bir af çıkana kadar uzakta ve rahat
içerisinde tutulacağını zannettim. Ama yanılmışım, hükümet yakın takibe
almış ki hemen yakalandı!
Peki hükümetin bu kadar dikkat etmesine sebep olan nelerdir acaba? Yanlış
tahliyenin sorumluluğunu hafifletmek mi? Yada 'hükümete rağmen' tahliye
edilmesi karşısında yürütme erkinin bir yanıtı mı? Bu 'derin devletin,
siyasi tercih tahliyesi ' ise ve hükümet bunu görüp de 'olmaz artık hukukun
dediği olacak! ' mı demek istiyor? Ya da 'Derin devlete' karşı, bir 'hukuk
devleti' uygulaması ile mi karşı karşıyayız?
Eğer son yazdığım gibiyse iyiye işaret, ama diğer 'komplo teorileri'nden
biri gerçek ise daha çok su götüren bir demokrasimiz var demektir.
Halbuki Demokrasi ' soytarılıklar düzeni' değildir. Ülkemiz ve halkımız bu
tip 'Ali Cengiz ' oyunlarından çok çekmiştir ve bıkmıştır artık! Bataklığı
kurutmanın zamanıdır. Ağca'nın tekrar tutuklanması, Demokrasinin kurum ve
kuralları ile işlemesi için hepimize mücadele görevi vermektedir.
KAZIM ENGİN
mehmet ali ağca
20.01.2006 - 16:49Susurluk olayı
3 kasım 1996'da Balıkesir'in Susurluk ilçesinde meydana gelen trafik kazası devlet - mafya - polis üçgenini ortaya çıkardı.
3 kasım akşamı İstanbul yönünde giden 06 AC 600 plakalı Mercedes marka otomobil, Susurluk'ta benzin istasyonundan çıkan Hasan Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyona çarptı.
Kazada, otomobilde bulunan dört kişiden üçü öldü, biri yaralandı.
Kısa bir süre içinde kazada ölenlerin İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, 'Mehmet Özbay' adına düzenlenmiş kimlik taşıyan katliam sanığı Abdullah Çatlı ve sevgilisi Gonca Us, yaralananın da DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak olduğu ortaya çıktı.
Bu bilgiler olayın seyrini tamamen değiştirdi ve Türk siyasi tarihinde yeni bir sayfa açtı. Bu tarihten sonra 'derin devlet' tartışması Türkiye'nin gündemine oturdu. cnn türk
Bir çok örnekler belgelere dayalı yazılar ekledim karşı görüşlükle bunun bir alakası yok burada verdim örnekler çok kişin at gözlükleriyle bakmaları bu gözlükleri çıkarıp
Dünyaya gerçeki bakmalarını sağlamak halen vatan millet kahramanlığı edebiyatı
Yapanlar gençlerin beyinleri yıkamak özgürlüğe demokrasiye düşman etmek
Şunu da belirtiyim belirtmek istiyorum il ebet bir gün güneş doğacak
Özgürlük demokrasi çarkı bu akla fikre sığmayan yoz düşünceleri ezip gececek…
mehmet ali ağca
18.01.2006 - 14:23Bülent Akarcalı (17.01.2006)
Mehmet Ali Ağca uğruna Öcalan serbest mi kalacak?
Son günlerde milliyetçilik adına her türlü girişimin mubah olduğunu gösteren inanılmaz ama o ölçüde de kabul edilemez olaylarla karşı karşıya kaldık. Tescilli katiller, milliyetçi diye alkışlandı, İspanya'yı kana bulayan terör örgütü El Kaide'nin İspanya elebaşısı bir Türk çıktı. Van Üniversitesi Rektörü'nün tutuklanması, Orhan Pamuk aleyhine açılan dava ve yaşanan duruşma rezaleti ve en son kuş gribi krizinin yönetilmesinde yaşanan yetersizlikler bir anda Türkiye'nin dış dünyadaki imajı üzerine tam bir kâbus gibi çöktü.
Fırsattan yararlanan Alman Ermenileri, Alman bankalarında atalarından kalıp iade edilmediğini iddia ettikleri paralan talep etmeye başladılar. Biz kendimize bunca kötülük yapabilirken başkalarının kendi çıkar ve davalan için aleyhimize çalışmalarına kızmaya acaba hakkımız var mı?
Abdi İpekçi'nin kızının dünya edebiyatına girecek derinlikte yazdığı, vicdan ve adalet duygusunun asgarisine sahip herkese hitap ettiği mektubu ya da yazısında tanımladığı milli katil ve yandaşları, Türkiye'nin ve Türk insanının itibarına, haysiyetine ne büyük kötülük ettiklerinin farkındalar mı?
Bizi tüm dünyaya rezil etmiş, yıllarca Bati dünyasının bütün konumlarında eksikli kılmış, layık olmadığımız ama tarih boyunca üzerimizden silemeyeceğimiz kara bir lekeyi sürmüş bir cani, nasıl olur da Türk milliyetçiliğinle aynı anda anılabilinir, masum ve temiz şehit Mehmetçik kanının rengini taşıyan al bayrak nasıl olur da bir katil için açılır?
Türk milliyetçiliğinin arkasına sığınarak kendine yandaş kotarmaya çalışan Ağca'nın bu son oyununun, terör elebaşısı Öcalan'ın serbest kalmasına uzanacak yolun taşlarını döşemeye yönelik olduğunu nasıl farkedemezsiniz?
Bu duruma karşı ses çıkartamayan ama milliyetçilik şemsiyesi altında kendilerini vatandaşlanmıza pazarlamaya çalışıp seçim zamanı parti bayrağı altında oy isteyen bir kısım zevat, bu durumlardan kendileri için değilse de bir Ziya Gökalp adına da mı utanmadılar?
Vatan ve ulus sevgisi
Kimdir milliyetçi? Milli katil gibi kimin uşağı, tetikçisi olduğu dahi belli olmayan bir zavallı mı? Yoksa Türkiye'nin, Türk ulusunun, Türk insanının, adı Türk'le anılan herşeyin haysiyet, itibar, şeref ve saygıyla anılmasına tüm hayatini adayan mı? Bu niteliklerinin hiç birine gölge düşmemesi için tüm varlığını ortaya koyan mı? Türkiye'nin hak ve hukukunu, üstün bilgi ve meziyetlerle donanmış olarak her ortamda ve en uygar biçimde savunmak için mücadele eden mi? Yüreğindeki vatan ve ulus sevgisinin ateşini bilim ve kültürle yoğurup, dünyanın dört bir tarafında takdir gören eserler veren mi?
Evet milliyetçilik, en asgarisinden bu saydıklarımdır. Vurarak, kırarak, döverek, söverek, öldürerek milliyetçi değil ancak ve ancak Türk milliyetçiliğinin haini ve katili, Türk milliyetçiliğini küçük düşürmek hatta yok etmek isteyenlerin maşası-tetikçisi olursunuz. Amerikan ve Avrupa internet sitelerine girin bakın, tüm Türk düşmanlan milli katilimiz sayesinde nasıl bayram ediyorlar, 'Papayı vuran elleri alkışlayanlar dün bizim dedelerimize-ninelerimize-çoluk çocuklarımıza neler yapmamışlardı ki' diye aleyhimizde en yoğun kampanyayı yürütüyorlar.
Ey milliyetçilik adına Papa'yı vuran caniyi alkışlayan, caninin uluslararası tanınmışlığını gizli gizli kıskanan gafil, sen yeni papanın daha bir kaç ay önce Talabani'yi bayram ve de seyran değilken neden ağırladığını dahi düşünmekten acizsin. Sen kuklası, tetikçisi olduğun karanlık efendilerin uğruna bir papa vurursan, bir başka papaya da sana vurmak için yol açmış olursun. Ama ne yazık ki bu durumda muhatap sen olmuyorsun, Türkiye'nin geleceği oluyor.
Ben bir Türk milliyetçisi olarak tüm halkımıza çağrıda bulunmak istiyorum: Bu cani, Türk ulusundan af dileyip bağışlanmak için yalvarıncaya kadar tepkinizi ortaya koyunuz. Bu caninin serbest bırakılmasıyla yarın aynı af uygulamasının terör elebaşısı lehine yapılması için kampanya başlayacak. Bir Ağca uğruna Öcalan serbest kalacak! Bu oyunu göremeyecek kadar kör, anlayamayacak kadar idrakten uzak, karşı koyamayacak kadar korkak olmamalıyız.
mehmet ali ağca
17.01.2006 - 17:12Bahçeli, Ağca’nın cezaevi çıkışında kendini ülkücü olarak tanımlayan gruplar tarafından karşılandığının dikkat çekilmesi üzerine ise 'Bu basının yakıştırmasıdır' diye konuştu.
Bahçeli yukarda diyor ki tırnak içine alıyorum 'Bu basının yakıştırmasıdır')
Her şeyi basın abartıyor basın kopya yapıyor bayrakları işaretleri de fotomontaj yapıyordur tv dediğimiz görüntüde sahte gerçek değil
5 gün sonra basın açıklaması yap belki ağçadan ancak izin almıştır
açıklama yapmak için.. yasaları istedikleri gibi kullanıyorlar
kadrolarında kendi adamları var dümen öyle yada böyle çalışıyor
Taşaklı esas bir yiğit gerekli Türkiye’nin başına M. Kemal ATATÜRK gibi…
mehmet ali ağca
17.01.2006 - 00:10Yazarlarını,aydınlarını onlarca yıl hapishanelerde süründüren, diğer yandan mafya, çeteler, hırsızlar ve hortumculara pirim tanıyan ve adına da Yüce Türk Adaleti denilen sistem çökmüş durumda. Daha dün halkın arasına bomba koyanlar Türkiye'nin bir numaralı gündemindeyken, bugün bu olay unutulmaya yüz tutuyor. Ülke de Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiler Derin Devlet'in varlığı ve işlevinden yakınarak bahsediyor. Ancak burası 'Türkiye' dedirtecek uygulamalar devam ediyor. Dün onlarca insanın içerisine bombaların atılmasına neden olan anlayış bugün bir gazeteci katilini rahatlıkla salıveriyor. Topyekün 'Koyunluk' halleri çoğunluğun asil damarlarına kadar işlemiş vaziyette. Rahmetli Aziz Nesin 'aptal' olarak nitelendirmişti. O gün onu çarmığa gerenler bugün o'na hak verir duruma geldiler. Sitemiz yazarlarından gazeteci Rahmi Yıldırım'ın tüm yazılarının bitiminde hep bu kelime kafamda dank eder,'Burası Türkiye! '... Düşünsenize ne badirelerden geçtiğimizi. Mesela, 'Yargı, vicdan ve cüzdan arasında kalmıştır' diyen Adalet Bakanıydı... 'Türk Yargısı bağımsız ve tarafsızdır' diyen de aynı Adalet Bakanıydı... Şimdi siz burada neye inanırsınız birinci şıkka mı, ikinci şıkka mı. Yoksa hiçbirine mi. Ya da her ikisine mi? İşte Türkiye'nin durumu budur... Evet burası Türkiye, adalet duygusunu yitirmişlerin ülkesi Türkiye... Bu ülkenin kimliğine sahip olan birisi olarak açıkça belirteyimki hem vatandaşlığımdan hemde burada yaşamaktan utanç duyuyorum. İnanın imkanım olsa bir dakika durmam çeker giderim. Birileri şimdi kalkıp 'hani mücadele azmi' türünden laf salatası yapmasın sakın. Mücadeleninde bir erdemi var. Nerede, neden ve neye karşı mücadele? Bütün değerlerin satıldığı ve heba edildiği bir ülke de neyin mücadelesi... Bu sistem, partiliyi, taraftarı, ırkçılığı kaldırır fakat bir muhalifin duruşunu asla kaldıramaz yapıdadır. Coğrafyası güzel ülke de herkes diken üzerinde. Halklar arasında ırkçılık ve menfi duygular almış başını gidiyor. En küçük bir hadise de Mafya bozuntusu partilerin kışkırtmalarıyla insanlar adeta linç ediliyor. Linç edenler kahraman,edilenler ise vatan haini muamelesi görüyor. Bugün Ağca gibi katilleri bırakan anlayış, linç edenleri koruyan anlayışın tıpkısıdır. Peynir ekmek gibi alışır hale getirildiğimiz 'rutin karışıklık' durumları sürerken, yukarıdakiler de çalmaya devam ediyor. Ve namuslu, erdemli siyasetçiyiz lafları da bu ülkenin hassas damarlarına hitap etmeye devam ediyor. Herşeyin canlı tanığıyız diyeceğim, ama bu sözler bile bıtkınlık verdi. İşin gerçeği, Değil onlarca yıl, yüzlerce yıl bu ülkeye gerçek 'Adalet ve Vicdan' duygusunun yerleşeceğine inanmıyorum. Bu kadar karamsar olmamın suçlusu ben değilim. Şahsen özgürlüklerimden vazgeçtim. Lakin umutlarım elden gidiyor... Sinan Kara / Memleketin Sesi
mehmet ali ağca
16.01.2006 - 22:40Adam yarın devrimcide olur her kılıktan kılığa giriyor nasıl olsa
Çarkın bir dişi bu çark dönüyor kırılmıyor herkes görüyor
Burda suçlu aranacaksa bu ağça olmamalı sistem düzen
Ve bu düzenin çarkını dönderenler suçlu maşa olan kişi
Elbete onunda sucu var bu suç 5 yılıklıkla af edilemez
Avrupa da yatılan yatığı ceza Türkiye yasalarını bağlamaz
Bağlamamalı…
Bütün ceza evleri boşalsın herkes dışarı çıksın
Yalnızca düşünce suçlularına ceza verilsin bu adalettmi…
mehmet ali ağca
16.01.2006 - 14:49Ağca ile ortaya çıkan gerçekliğimiz
Hasan Kaya
Ağca’nın tutukluluk halinin bitmesi ve dışarı salınması sürpriz miydi?
Elbette değil.
Hep birlikte şaşırmış gibi yapmaya gerek yok. Bu gün olmasa yarın öbür gün nasılsa salınmayacak mıydı?
Peki, o zaman neden kıyametler kopartılıyor. Neden hepimizin birden adalet duyguları kabardı, yapıldığına inandığımız bir haksızlığın karşısına dikilmenin yolu Ağca’nın tutukluluk halinin sürmesi ile mi olacaktır.
“Katil aramızda” diye atılan manşetlerden amaç ne, halkı uyarmak ve yeni cinayetlerin olabileceğinden kendilerini korumalarımı isteniyor?
Ağca ayağını dışarı atar atmaz ortaya çıkan manzara, bu kaygılardan çok farklı bir tablo karşımıza çıkardı.
Katileri sevenlerin olduğu, katillerle gurur duyan bir Türkiye’nin olduğunu da gördük. Buna şaşıranlara, Mersin’de başlayan ve ardından şehir şehir dolaşan linç girişimlerini anımsatmak yeterli olmalı diye düşünüyorum.
Türkiye’de halkın katilden korkmadığını ve gizli bir saygı duyduğunu bilmeyen yok. Töre ve namus cinayetleri, katilin yüceltilmesidir. Diğer yandan devlet adına cinayetlerin işlenmesi ve devlet adına cinayet işleyenin kahraman olarak ilan edilmesi cinayet işlemeyi sıradanlaştırırken, katili yüceltip kahraman yaparak ona kabul edilir bir statü kazandırmaktadır.
Ağca üzerine yazılıp çizilen, söylenenlerin hepsinin, vicdanlarımızı temize çekmekle ilişkisi var gibi. Bunca faili meçhul cinayetin açığa çıkmadığı bir yerde, tetiği çekenlerle uğraştığımız kadar tetiği çektirenle uğraşmayı göze alamadığımız için mi bütün bu kızılca kıyamet…
Abdi İpekçi cinayeti ile Türkiye’de aydın, yazar ve gazetecilerin öldürülmesinin yolu açıldı. Bu yüzden, bu sürecin başlangıç duraksaması olan Abdi İpekçi cinayeti son derece önemlidir. Ağca’nın bu olaydaki önemi, tetiği çeken bir piyon olmasıdır. Ağca’ya bundan farklı bir misyon yüklemek, bir anlamda gerçeklerin saklanmasına yardım eden laf kalabalığı içinde gerçeği saklama girişimi olur.
Herkesin bildiği ama bilmiyormuş gibi yapmayı yeğlediği sözüm ona faili meçhul cinayetlerin hepsinde devletin ihmali ve doğrudan parmağı olduğu doğrudur. Ve bunu söylemekten her nedense korkuyoruz.
Bu korku söylendiği kadar demokratik ve çağcıl bir ülkede yaşamadığımız gerçeğini açığa çıkarıyor. Özellikle devlet ve devletin kurumları söz konusu olduğunda hak aramanın, adalet istemenin o kadar da kolay olmadığı bütün çıplaklığıyla açığa çıkıyor.
Şiddetin reyting yaptığı bir toplumda bütün bunların yaşanması son derece doğaldır ve başka da bir şey beklenemez. Kimse kendisini kandırmasın, devlet ve devlet kurumları insan ve insan yaşamının önünde geldiği sürece, devletin bekası adına işlenen cinayetleri işleyenler katil değil “kahraman” olurlar.
Yasalar ve hukuk bu kahramanlara dokunamaz, yargılanmaları adil olmaz ve onların içerde yatmaları, tutukluluk hallerinin sürmesi sanıldığı kadar uzun olmaz.
Bu yüzden Ağca erken mi salındı yoksa tutukluluk hali sürmeli miydi mi noktasına sürdürülen tartışmalar çok da anlamlı olmuyor.
Bu bataklığı bırakıp sivrisineklerle uğraşmaktır…
mehmet ali ağca
14.01.2006 - 19:35Fikret Bila
Ağca'yı niye alkışlıyorsunuz?
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca cezaevinden bir 'kahraman' edasıyla çıktı. İpekçi'nin katili, bir grup tarafından Türk bayraklarıyla, karanfillerle, alkışlarla karşılandı.
Kardeşi Adnan Ağca, abisini evinde ağırlamak isteyen bin kişi olduğunu açıkladı. Bin 'hayırsever' katili ağırlamak için davette bulunmuş.
Ağca'ya bir sıcak ilgiyi gösterenlere sormak gerekiyor:
Ağca'yı niye alkışlıyorsunuz? Niye destekliyorsunuz?
Abdi İpekçi'yi öldürdüğü için mi?
Papa'yı yaraladığı için mi?
Niçin?
Onu sizin gözünüzde 'kahraman' yapan nedir?
Katil oluşu mu?
Bu soruları kendinize bir sorun bakalım, ne yanıt vereceksiniz?
Mehmet Ali Ağca ve onun gibileri alkışlayıp desteklemek, önlerinde Türk bayrağı açmak milliyetçilik mi oluyor?
Vatan sevgisini mi gösteriyor, bayrak sevgisini mi?
Ağca'yı alkışlamak, yaptıklarını alkışlamaktır!
Bunu niye yaptığınızı kendinize bir sorun.
mehmet ali ağca
14.01.2006 - 00:09Bugün tv kanalının birinde KURTLAR VADİSİ dizisi yeniden start aldı
Bu dizinin bitişi bu şahsın çıkışıyla nerdeyse aynı kurgu vurgulanmış
Yazar Soner Yalcının PİPO kitabı aklıma geldi..
Okumayanlar okusun …
mehmet ali ağca
13.01.2006 - 16:1512 Ocak, Utanç Günü olsun
her yıl 12 ocakta kutlamalar şenlikler düzenlensin utanç günü olarak kutlayalım ilan edelim kamu oyuna dünya basınına
ne gerek var milli kutlamalarımıza bayramlarımıza en güzel yıl yılın hediyesi işte devletin Türk milletine hediyesi bu... (YAZIKLAR OLSUN)
mehmet ali ağca
13.01.2006 - 15:11Can DÜNDAR (alıntı)
Ağca'ya ilk iş teklifi benden
Bugün tahliye olacak Ağca'ya ilk tavsiyem şu:
25 yıldır görmediği kentleri şöyle bir dolaşsın.
Uğur Mumcu Caddesi'nden geçsin, Çetin Emeç Bulvarı'na çıksın, Ahmet Taner Kışlalı Parkı'na gitsin, Abdi İpekçi Spor Salonu'na girsin.
Bir faili meçhul cinayetler müzesindeymiş gibi gezinsin.
Sonunda iyi adamların öldüğü, kötü adamların kahraman olduğu, kendisinin de figüranlık yaptığı filmin bize neye mal olduğunu düşünsün.
***
Teklifime gelince:
Bizler, yani o filmin kurbanları, mağdurları, seyircileri, Ağca için para toplayalım aramızda...
Onu korumaya alalım. Maaşa bağlayalım. Rahat çalışacağı bir büro tutalım.
Karşılığında, gerçek anılarını yazmasını isteyelim ondan...
İpekçi'yi nasıl öldürdüğünü, Türkiye'nin en iyi korunan askeri hapishanesinden nasıl kaçabildiğini, nerede saklandığını, nasıl pasaport alıp dışarı çıkabildiğini, Papa'yı neden öldürmek istediğini yazsın.
Bildiği isimleri açıklasın.
***
Sonra bir internet sitesi kuralım. Bu anıları ve isimleri girelim.
Ardından 12 Eylül'ün ünlü iddianamelerini, faili meçhul kalmış davaların dosyalarını, sanık ifadelerini, bu konuda yazılmış kitapların metinlerini...
Dönemin tanıkları da bildiğini, duyduğunu girsin siteye... Kendisine işkence yapanı, koğuşta yanında yatanı, hatırladığı arabayı, plakayı, tabancayı...
Hepsi tamam olunca bilgisayara, aynı isimlerin, arabaların, silahların zikredildiği olayları saptayıp aralarındaki ilişkiyi kurmamızı sağlayacak bir 'Failler' programı yükleyelim.
Programı işletip sonucu bekleyelim.
***
Eminim 'Failler', tüm bilgisayar oyunlarından daha eğlenceli olacaktır.
Düşünün program, 25 kanlı yılın aktörlerini birbiriyle eşleyecek. Ummadık isimler, ummadık yerlerde karşımıza dikilecek.
Mesela İpekçi cinayetinde adı geçen 5 ülkücüden 4'ünün sahte pasaportlarının 'Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden alındığı anlaşılacak. Uğur Mumcu'nun 'Kim bunların Nevşehir Emniyeti'ndeki bağlantıları? ' sorusuna cevap bulmak için bilgisayara 'Nevşehir' yazılıp 'Ara' komutuna basılacak ve Nevşehir'den pasaportlu Çatlı'yla sünnette göbek atan Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in o dönem Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığı ortaya çıkacak.
Mesela Ağca'nın İpekçi ve Papa suikastındaki ortağı Oral Çelik'in sahte pasaportunda ismini kullandığı 'Bedri Ateş', Oral Çelik'in 1979'da Malatya'da bir öğretmenin öldürülmesindeki ortağı çıkacak.
Mesela Ağca'yı askeri cezaevinden kaçtıktan sonra evinde saklayan Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert cinayetinin faili ve ASALA işinde devlet ajanı çıkacak.
Mesela Emniyet görevlisi olarak Ağca soruşturmasını yürüten Mete Bozbora, yıllar sonra Metin Göktepe'yi öldürmekten sanık polislerin MİT'ten ihraç edilen avukatı Necdet Küçüktaşkıner'in ortağı çıkacak.
***
'Failler' raporu, iddianamemiz olacak bizim.
Bu iddianameyle çağıracağız ortak isimleri sanık koltuğuna...
Savcı bölümünde, filmin öldürülen iyi adamlarının eşleri, çocukları, torunları oturacak.
Canlı yayımlanacak mahkeme, ibret olsun diye cümle âleme...
Bir dönemin kiri temizlenecek.
Çıkışta İpekçi Anıtı önünde, Kışlalı Parkı'nda, Mumcu Caddesi'nde, Emeç Bulvarı'nda şölen düzenlenecek.
Bu kez katillerin değil, katledilenlerin resimleri 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' diye taşınacak ellerde...
Ve biz, ancak o zaman bağışlayacağız Ağca'yı...
Not: bu güzel yazısını paylaşmak istedim belki okumayanlar olmuştur
belki içlerine sindiremeyneler birdaha okusun neyin ne olduğunu görsünler...
mehmet ali ağca
13.01.2006 - 14:18Villa
Evet sonunda görüyoruz neyin nelerin olduğunu
Beykoz sırtlarında bir villa altında uçak verirler
Limanda da yatı olur hayatının sefasını sürer
Meclise de ilerde girer gidişat bunu gösteriyor
Eli kanlı kişileri serbest bırakın ne gerek var
İçerde tutmakla yatırmakla, baklava çalanlar
Düşündüğü için yatanlar bırakın yatsınlar
Utanç verici nefretle kınıyorum…
'Oy aldiklari bütün insanlar bunu tasvip ediyorsa bu tolumda ciddi bir hastaligin isaretidir. Bu hastaligi yenmek hepimizin görevi olmalidir. Cünkü korkmadan, korkutmadan yasamak cok güzel birsey.Böyle bir yasami ülkücülerde sevebilir.,,
Toplam 20 mesaj bulundu