Ahmet Oktay Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    29.01.2008 - 02:04

    Konuşma

    Ve bir öğrenci, 'Bize konuşmadan bahset' dedi.

    Ve o cevap verdi:

    'Siz konuştuğunuzda, düşüncelerinizle
    barış içinde olmayı terkedersiniz;

    Ve kalbinizin ıssızlığında daha fazla kalamadığınızda,
    dudaklarınızla yaşamaya başlarsınız.

    Ses sizin için bir eğlence, bir zaman geçirme aracı olur.

    Ve konuşmalarınızın çoğunda,
    düşünce yarı yarıya katledilir;
    Çünkü düşünce, boşlukta uçan bir kuş gibidir;
    kelimelerin kafesinde kanatlarını açabilir ama uçamaz.

    Aranızda bazıları,
    yalnızlığın korkusuyla konuşkan birini ararlar;
    Çünkü, tek başına olmanın sessizliği, gerçek ve çıplak
    kendilerinigözleri önüne serer, ki onlar bundan kaçarlar.

    Ve konuşmayı seven bazılarınız vardır ki, bilgisizce ve
    önceden düşünmeden, kendilerinin bile anlamadığı
    bir gerçeği ifşa edebilirler.

    Ancak bazılarınız ise içlerinde gerçeği taşır,
    ama onu kelimelerle dile getirmezler.

    Böylelerinin sinelerinde ruh,
    ritmik bir sessizlik içinde dinlenir.

    Bir arkadaşınızla karşılaştığınızda, ruhunuzun
    dudaklarınıza doğru hareket etmesini
    ve dilinizi yönetmesini sağlayın.

    Sesinizin içindeki sesin, onun kulağının
    içindeki kulağa seslenmesine izin verin;
    Çünkü onun ruhu, sizin kalbinizin
    gerçeğini saklıyacaktır;

    Tıpkı kadeh boşalıp, rengi unutulsa bile,
    şarabın tadının ağızda kalması gibi...'

    Halil Cibran

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    02.12.2007 - 23:41

    Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları
    Atlanın gidiyoruz.
    Buğulu bir şafak vakti yeniden düşüyoruz yollara
    Eski zamanlarda olduğu gibi
    Dersimiz tarih.Unutmayın kaldığımız yeri
    yenilmedik daha

    Masal alın koynunuza.Belki dönmeyiz uzun zaman
    Masalllar hatırlatır size doğduğunuz yeri
    ilişkiler iklimini
    çocukluk taşınabilir bir şeydir
    alınsa da elinden geçmişi.

    Tütün ve tarih koyun torbanıza.Kekik ve dağ ateşleri
    Şafağın bin yıllık anlamını, suların ve çağların sesini
    ezberleyin, bilinmez otların adını hatırda tutar gibi,
    Ten rengi aya bakın son defa
    yani geride yaşanmış ve yaşanacak bütün yaz geceleri

    kaçak aşıkları, uçurum bakışlı firarları, mağrur eşkiyaları
    saklar gibi
    kilitleyin yüreğinizin kalelerini
    Anka ve Anahtar, ikinci bir emre kadar
    Kaf Dağının ardına gitti

    Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları
    Toplayın çadırlarınızı.Eski zamanlarda olduğu gibi
    Çığ geliyor.Çağ çöküyor.
    Gidiyoruz.
    Dudaklarınıza ninni, ıslık ve destan alın
    siyah sünnet çekin gözlerinize
    Alıcı kuş telekleriyle
    Ki ışısın yaprak yeşili gözlerinize kıstırdığınız
    farz olan öfke
    çapraz asın tüfeklerinizi
    çağın dışına sürdüğü eski masallardaki
    eşkiya resimleri gibi
    yurdundan ve yüzyılından
    kovulmuş çocukların tarihinde
    gelenek kimi zaman başkaldırma biçimi...

    Teni tarçın kokulu halkımın oğulları
    Atlanın.Bizi bekliyor ay akşamları
    daha yola çıkmadan eksiksiz anlatın çocuklarınıza
    aklınızda kalanları
    ağızlık, tesbih ve tabaka bırakın
    yolları ayrı düşmüş arkadaşlara
    belki görüşemezsiniz bir daha
    yükse kuşlar dorukları sever
    ölümse çıplak kaldığı dağları

    Atlı bozkırların sararmış hülyalarını
    eski sözcüklerin yüklü çağrışımlarını
    yanınıza alın.
    Sabahı karşılayın her günkü sabahı
    gülümseyin yüzünüzün sığmadığı kuşlu aynalara
    mayın diye gömün yüreklerinizi
    ölülerinizi verdiğiniz toprağa
    vedalaşın denkleri toplanmış geçmişinizle
    unutmayın göçmen tarihlerden, yerleşik zulümlerden
    geçilerek varıldı yüzyılın eşiğine
    sonra gece nöbetçilerinin yüksek rakımlı yalnızlığını alın
    yalnızlık kullanışlı bir şeydir, bazen iyi gelir
    gerektiğinde yalnız olmayı bilmeyenlerin
    inanmayın beraberliğine
    sonra sabır.Mazlumların ve bilgelerin bize tarihsel
    emanetidir,
    her yerde yeni anlamlarıyla denenir.
    Ve her çağın hurafeleri vardır
    kurban alır, kurban verir
    Geçer devran, takvimler el değiştirir.Gün gelir zulüm de göçer
    Zaman örter her şeyin üstünü
    Uzağı gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer....

    Atlı ay akşamları
    Sönmüş yanardağlar.Gecenin ormanında
    ilerleyen ölülerin rüzgarı
    yanık fısıltılar...
    gelecek günlerin düşünü kuran
    kaç tarih çadır kurup sökmüş burada
    yalnızlık kalmış yadigar
    bir de gökyüzü
    gökyüzünün mayınları yıldızlar
    hem saklar, hem açıklar
    çoban yıldızı, samanyolu, kervankıran
    kapı komşumuzdu burada
    gittiğiniz yerde de parlak mıdır bu kadar?

    Şimdi menzili yurt tutanlar
    ne yollar, ne yıllardan geçeceksiniz
    çiçek atın yenilmiş asilere
    güvenin her çağda ve her yerde
    uzakları iyi bilen çocuklara
    kenar adamlarına, ateş insanlarına
    birliğiniz dağılmaz göç yollarında
    ey gurbete çıkmış halklar

    Atlı ay akşamları
    kalın şayak bir gece, esiyor rüzgar
    gidiyoruz geleceği olmayan bir yere
    ardımız sıra esiyor ölülerin rüzgarı
    daha şimdiden başka yerlere gömülenlere
    gidiyoruz kalın şayak bir gece
    geride ne çadırlar, ne tarih, ne saltanat
    yalnızca rüzgarın sesi bizi uğurluyor.

    Ay vurmuş alnına bütün ölülerin
    yatıyorlar kimsesiz koyaklarda
    ilk vuruldukları sıcaklıklarıyla
    sanki dokunsalar birinin omuzuna
    hep birden, her şeye yeniden başlayacaklar
    ilerliyor gece, geçiyor ay
    nesnelerin boşalan dünyasında
    yer değiştiriyor aydınlık, tarih, mevsimler
    kimsesiz koyaklarda ölüler ve ay

    Kulağında karanfil
    Teninde tarçın
    Gözlerinde göç var
    Döner bir gün Anka
    Kilidinde döner anahtar

    MURATHAN MUNGAN

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    02.12.2007 - 23:40

    sol el saklı bıçak
    kanadım gittim kendimden
    kendimi bir başkasının ölüsü sanarak

    bütün karşılıkları birden çalışan simgeler gibi
    aynı güne düşmez kaybettiklerimizin mevsimi
    bazı aşklar yalnızca ayrılıkları için bile değer
    yaşlanınca hatırlamak
    yaşlanınca hatırlamak
    biledikçe biliyorsun
    bir zamanlar sol elde tuttuğun bıçağın
    ertelenmiş hayaleti
    kapanmamış göğsünde
    yıllar sonra yeniden kanayacak

    bunun için aşk
    bunun için şiir tutan sol elim
    ayrılırken içimi kazıdığım saklı bıçak

    eylül bitiyor sevgilim
    uzun eylülü ömrümüzün
    bir kitap gibi bitiyor
    seni kanıyor sol elim
    seni şimdi
    başkalarının gözlerine emanet ediyorum

    MURATHAN MUNGAN

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    02.12.2007 - 23:40

    Sevgilim,
    yetimim benim,

    aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

    kapılar kapalı, dünya buzlu cam
    uyuşmuş gözlerimin önünde
    hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

    ikimizin yerine dinliyorum
    sevdiğin şarkıları
    siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
    gömleklerini, kazaklarını, kokunu
    senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
    gün boyu elimde kahve fincanı

    kapıyı açmıyorum
    telefonlara çıkmıyorum
    başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

    Sevgilim,
    yetimim benim,
    nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
    öldüğünden haberi yok fotoğraflarının

    MURATHAN MUNGAN

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    02.12.2007 - 23:39

    ferman siyahı ya da siyah kan
    nereden okuduğuna bağlı
    aşk körü gözlerin
    kendini inandırdığı falı

    bir hikayeyi sonuna kadar yaşamak uğruna
    daha başlangıçta göz yumulan
    birkaç karanlık işaret
    aktıkça
    siyaha boyar bütün ferman

    fermanın okunmaz siyah olanı
    denir

    görmezden gelinen karanlığın kanıdır oysa
    ilerledikçe
    fermanı siyah yapan
    okunmaz yazı değil
    bu kaderin daha başından okunabilirliğidir

    en kısa fermandır siyah olan
    aşk ile ölüm arasında
    en kısa yolu seçmiştir
    ölüme gitmek için aşk
    her ne kadar sonlarda okunsa da
    fermanların ilkidir

    MURATHAN MUNGAN

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    08.11.2007 - 21:07

    Bir mavi gül bahçesi yorganım

    Uyku saçlarımın meçhul şarkısı

    Sonra yastığımda ilk gölgen kızlık

    Ve ilk unutuluş hürriyet raksı



    Yumuşaklığında köpükten öpüşlerin

    Mukaddes günahlar cenneti oda

    Dikişsiz beyazlığında tüllerin

    Bir ay süzülecek buluta



    Ve bir mavi şarap gözlerindeki

    Musiki gölgelerinde yorgun

    Sen hep öylesine güzel sevdalım

    Ben sana Alahsızcasına vurgun

    ahmed arif

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    08.11.2007 - 21:06

    İki bıçak seç kendine
    Biri yaralamak için
    Biri öldürmek
    Pusu kur gözleri
    Karanlık gölgesine
    Biri sevmek için
    Biri ihanet
    İki yürek seç kendine
    Biri yaşamak için
    Biri gizlenmek
    Bir korkak, bir kaçak, bir firar
    Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk
    İçimdeki bıçak bir kere daha dönüyor
    Olduğu yerde
    Kalırsan sel basar yataklarımı
    Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
    Kimi zamanlar olur sevgilim
    İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme

    Murathan Mungan

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    08.11.2007 - 21:04

    Dedim: Dilber, sen de sevdakâr mısın?
    Dedi: Senden evvel nâra ben yandım.
    Dedim: Doğru söyle, bana yâr mısın?
    Dedi: Sadık yârim, gönülde andım.

    Dedim: Gel, ağyarı feramus eyle!
    Dedi: Terkeyledim, gönlüm hoş eyle.
    Dedim: Gam-ı aşkı sen de nuş eyle.
    Dedi: Çoktan anı nus edip kandım.

    Dedim: Gerdanına benler dizilmiş.
    Dedi: Görenler bağrı ezilmiş.
    Dedim: Mahmur musun gözler süzülmüş?
    Dedi: Hâb-ı nazdan yeni uyandım.

    Dedim: Emrah gibi var mı âşıkın?
    Dedi: Elbet benim senin lâyıkın.
    Dedim: Halinden bil bağrı yanığın!
    Dedi: Bilmez idim, şimdi inandım.

    aşık emrah

  • Ahmet Oktay
    Ahmet Oktay

    05.11.2007 - 10:57

    Arkadaşlık

    Ve bir genç, şöyle dedi: 'Bize arkadaşlıktan bahset.'

    Ve o cevap verdi:

    'Arkadaşınız, cevap bulan gereksinimlerinizdir.
    O, sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır.

    O sizin sofranız ve ocak başınızdır.
    Çünkü ona açlığınızla gelir ve onda huzuru ararsınız.

    Arkadaşınız sizinle içinden geldiği gibi konuştuğunda,
    ne 'hayır' demek zor gelir, ne de 'evet' demekten çekinirsiniz.

    Ve o sessiz kaldığında, kalbiniz onun kalbini dinlemek için sessizleşir.
    Çünkü arkadaşlıkta, kelimeler susunca, tüm düşünceler, tüm arzular
    ve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde doğar ve paylaşılırlar.

    Arkadaşınızdan ayrıldığınızda ise yas tutmazsınız;
    Çünkü onun en sevdiğiniz yanı, yokluğunda
    daha bir berraklık kazanır, tıpkı bir dağın,
    dağcıya, ovadan daha net görünmesi gibi...

    Ve arkadaşlığınızda, ruhsal derinlik
    kazanmaktan başka bir amaç gütmeyin.

    Çünkü, salt kendi gizemini açığa vurmak peşinde
    olan sevgi, sevgi değil, savrulmuş bir ağdır
    ve sadece yararsız olan yakalanır.

    Ve arkadaşınıza, kendinizi olduğunuz gibi sunun.
    Eğer dalgalarınızın cezrini bilecekse,
    meddini de bilmesine izin verin.

    Çünkü salt zaman öldürmek için bir arkadaş
    aramanızın anlamı olabilir mı?
    Onu, zamanı yaşatmak için arayın.

    Çünkü o gereksiniminizi karşılamak içindir,
    boşluğunuzu doldurmak için değil.

    Ve arkadaşlığın hoşluğunda,
    kahkahalar, paylaşılan hazlar olsun.
    Çünkü küçük şeylerin şebneminde,
    yürek sabahını bulur ve tazelenir.'

    Halil Cibran

Toplam 9 mesaj bulundu