Yusuf Kizilkaya Antoloji.com

Karar verilmiş ve bir ad koyulmuş varlığıma... Sonra paçavra misali bırakılmış hayatın tam orta yerine... Kullanılması caiz, kullanması marifet gerektiren bir yanım varmış, keşfettim... Hiçbir açıklama yapılmadan ittirilmiş yabancı kollara... Anlamsızlıklar içerisinde sürüklenmiş ve pes etmiş düzen karşısında... Zaman zaman isyan etmiş, çığlığını paylaşmış düşleriyle... Kimse bilmemiş, istememiş ki... Oysa hüzne alışkın, mutluluğa dayanıklı, karmaşayı seven biriymişim... Öyle Anlattılar...!!!

BENİ BİR BEN BİLİRİM BİRDE YARADAN...BANA BİR BEN LAZIM BİRDE ANLAYAN...!!!
..

Devamını Oku
  • Ne Olur İhanet Etme

    Yavuz Uzunyurt

    30.08.2009 - 14:37

    canım diyordun severken beni
    hatırlıyor musun yalancı
    hani ben olmayınca ölü gibiydin
    hani ben aşk, ben her şeyindim
    ne oldu da böyle dirildin
    bilsen ihanetine ne çok sevindim
    kime gidersen git, beni unut artık...! ! !

  • Ayrılık

    Erdal Eksert

    24.08.2009 - 14:04

    mükemmel...' Bizi ayıran ölüm değilse ikimizde YAZIK etmişiz kendimize...' demek geldi içimden

Toplam 2 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR
  • ARDAHAN OVAPINAR KÖYÜ

    03.01.2011 - 16:17

    ARDAHAN İLİ MERKEZ İLÇESİ OVAPINAR (BAĞDAT) KÖYÜ

    Ovapınar Köyünün kuruluşu 1830’lara dayanmaktadır.

    Ardahan'ın merkez köylerinden olup çevresinde Tepeler(Konk) Köyü ve Akyaka (Godusgara) Köyü ile Güzçimeni (Kirman) bulunmaktadır. Ardahan merkeze uzaklığı 9 km.dir.

    Ovapınar Köyünün eski adı Bağdat'tır.
    Köyümüz sınırlarında bulunan Tekçam, Tavşan tepe gezmeye değer yerlerdendir. Bu güzelliklerin yanı sıra günümüze yetişemeyen, belleklerede hala bir doğa harikası olarak kalan Kızılkaya’nın havasını solumak bir başka heyecandır. Ovapınar Köyü, Ardahan'ın diğer köylerinde olduğu gibi yıllarca Büyük şehirlere göç vermiştir.

    Yöremiz insanı, göç ettiği yerlerde bile asla ayrı düşmemiş, birlikte olmanın, birlikte düşünmeninönemini hiçbir zaman unutmamıştır.

    TEKÇAM BİR EFSANEDİR

    Ovapınar köyü dağlarında bulunan ormanlık alan zamanla yok olur, bir tane çam ağacı kalır.Geceleriağacın etrafında mumların yandığını gören yöre halkı bu çam ağacının kutsal olduğuna inanır ve dilek dilemek için buraya gelir.Ancak bir gün çevredeki köylerden birinde yaşayan bir adam ağacı kesmeye karar verir.Ağacın yanına gelerek kesmeye başlar ve baltayı vurduğu yerden kan gelir.Ağacı kesmeye kararlı olan adam vazgeçmez ve ağacı keserek evine götürür.O günün akşamında bu bölgeyegörülmemiş derecede bir yağmur yağar ve adamın yaşadığı köyden bir sel geçer.Sel köyden sadece bu adamın evini ve ailesini götürürken, başka kimseye zarar vermez.
    Bugün ağacın bulunduğu yerde TEKÇAM denilen bir çeşme akmakta ve yöre halkı yağmur yağmadığı zaman buraya gelerek yağmur duası etmektedir.

    SÜLALELER

    • Sivriler
    • Ciyalar
    • Asık Hüseyinler
    • Vaklaliler
    • Gosrolar
    • Gınacalar
    • Ayvazlar
    • Kayalar
    • Melkonlar
    • Kenanlar
    • Lippolar
    • Köleler
    • Ğırantlar
    • Hurdalar
    • Araslar
    • Kasaplar
    • Saltürkler

    GEÇMİŞTEN BUGÜNE AŞIKLARIMIZ
    • Aşık Hüseyin
    • Teminder ağa
    • Aşık Şükrü
    • Aşık Nayım
    • Aşık Kasım (Aynı zamanda pehlivan)
    • Niyazi Dayı (Kıtlık Şiiri)
    • Halim Yeşilyurt

    GEÇMİŞTEN BUGÜNE USTALARIMIZ
    • Muharrem Dayı: Nalbant Kırık çıkık
    • Aziz BALKAYA: Baytar
    • Zeko Usta: Furgun ustası ve marangoz
    • Hasan Usta: Furgun ustası ve marangoz
    • Abduraman usta: Furgun ustası ve marongoz
    • Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten)
    • Nazım Özdemir: Ortopedi

    GEÇMİŞTEN BUGÜNE SAĞLIKÇILARIMIZ
    • Nazım Özdemir: Ortopedi
    • Aziz BALKAYA: Baytar
    • Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten)
    • Hünker sarıçam: Dişci (Aynı zaman da köyün ebesi)

    GEÇMİŞTEN BUGÜNE SANATÇILARIMIZ
    • Kör Hafız: Zurna ve ney üstadı
    • Abduraman ÜNAL: Cumbuş üstadı,aynı zamanda zabit katipliği yapmıştır
    • Dursun KIZILKAYA: Cümbüş üstadı

    GEÇMİŞTEN BUGÜNE PEHLİVANLARIMIZ
    • Abbas oğlu Kasım pehlivan
    • Nazım Oğlu Feridun pehlivan
    • Rikabi Oğlu Cevdet Pehlivan
    • Kadim Oğlu Fazıl Pehlivan

    FOLKLORUMUZ
    • Temur Ağa
    • Gacike
    • Sarı Seyran
    • Ardahanın Yollarında
    • Ağır Bar
    • Şeyh Şamil

    GELENEKLERİMİZ
    Kız Saraflama (Zarraflama) :

    Evlilik çağına gelen erkek çocuğun ailesi, çocuklarına ve ailelerine uygun bir gelin bulma arayışına girerler. Gelin adayı genellikle, evlilik çağına gelen evladın beğendiği, ailenin uygun bulduğu veya yakın çevreden tanıdıkların tavsiye ettikleri bir kız olur. Uygun aday bulunduğunda erkek tarafından kadınlar bir bahane bularak kız evine gider, kızın kendi aileleri için münasip olup olmadığını araştırırlar. Bunun içinde çeşitli oyunlar denerler. Kızın gözlerinin sağlamlığını öğrenmek için iğneye iplik taktırırlar; uzaktan konuşmaya çalışarak kulaklarının iyi işitip işitmediğini, evin temizliğine bakarak kızın çalışkan olup olmadığını öğrenirler. yemeklerine bakarak maharetli olup olmadığını anlarlar.

    Kız İsteme:
    Uygun gelin adayı bulunduğunda kız tarafına haber gönderilerek kız istemeye gidilir. Erkek tarafı münasip bir dille ziyaretin amacını dile getirir. Bunun üzerine kız tarafı düşünmek için süre ister. Bu süre içerisinde yakınlarının düşüncelerini alır ve erkek tarafı hakkında gerekli araştırmaları yapar. Eğer yapılan araştırmalar müspet olursa erkek tarafına haber gönderilerek yeniden davet edilir.

    Beh Takma:
    Bu davet üzerine erkek tarafından kız istemeye giden kişiler, tekrar kız evine giderler. Erkek tarafı kız evine giderken yanlarında “beh” denilen ve manevi değeri olan eşyalardan oluşan bir hediye paketi götürür. Kız tarafı da aynı şekilde kendi “beh” ini hazırlar. Kız tarafı gerekli ikramları yapar ve sonunda karşılıklı olarak “beh”ler verilerek şerbet içilir.

    Söz Kesme:
    Söz kesme olayı genelde “beh takma” işinden 3-4 hafta sonra olur. Söz kesme işinde nişan tarihi, çeyiz miktarı başlık parası, şişlik ve diğer eşyalar konuşulur, düğüne ne kadar atlı getirileceği karara bağlanır. Bu iş her iki tarafın vekil ettiği kişilere tarafından karara bağlanır.

    Nişan:
    Erkek tarafı söz kesme sırasında belirlenen tarihte, kararlaştırılan nişan hediyelerini alarak kız evine gider.Nişan veya düğün için erkek tarafından kız tarafına gidenlere “atlı” denir. Bu isim, bu kişilerin kız evine atla gitmelerinden kaynaklanır. Nişan için erkek tarafı genellikle altın, bilezik, yüzük gibi ziynet eşyaları ile elbiselik ve ayakkabı gibi giyecekler götürür. Kız tarafı da kızın kendi el emeği olan çorap, atkı, kazak, başlık gibi eşyalardan misafirlere hediye eder. Ayrıca bu hediyelerden damat adayına da gönderilir. Nişan sırasında gelin misafirlere nişan şerbeti ikram eder, atlılar da karşılığında “şerbet parası” olarak bir miktar para verirler

    Başlık-Şişlik:
    Geleneksel düğünlerde erkek tarafından kız tarafına ödenen ‘başlık’ geleneği, günümüzde artık sürdürülmemektedir. Başlıkla birlikte erkek tarafı, düğün hazırlıkları için kız tarafına “etlik ve şişlik” olarak koyun,
    sığır ve yemeklik eşyalar verir.


    DÜĞÜN (TOY) :

    Atlı Yığma: Düğün hazırlıkları tamamlanıp düğün günü geldiğinde davet edilen atlılar erkek evinde toplanırlar. Yaşlılar aşıkların bulunduğu odaya, gençler ise davul-zurnanın çalındığı yere götürülür. Atlılar düğün evinin uzağında karşılanır, atlı havası ile düğün evine getirilir, düğün evindeki eğlenceden sonra akşam vakti gelince de komşular tarafından gece yatısına götürülür. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra kız evine doğru yola çıkılır. Kız evine yaklaşıldığında o yörenin delikanlılarınca gelenler karşılanır.

    Kına Gecesi:
    Kına gecesi, gelinin baba evinde geçireceği son gece olup, bu gecede gelinin eline kına yakılır. Kına yakılmadan önce gelen misafirlere çerez, şeker, helva gibi ikramlarda bulunulur. Sonra gelin; kına yakılacak odaya tabaklar içinde yanan mumlar taşıyan genç kızların eşliğinde gelir ve orta yerde bir sandalyeye oturtulur. Gelinin kınası başı bozulmamış (dul olmayan) bir kadın tarafından hazırlanır. Genç kızlar ve kadınlar ayrılık, hasret kokan mani ve türküler söylerler. Odadakiler mani ve türkülerini söylerken gelinin kınası yakılır ve yine başı bozulmamış bir kadın tarafından sarılarak bağlanır. Nikah töreni bittikten sonra çeyiz yayma işlemine geçilir. Çeyiz sandıkları ve bohçaları odanın orta yerine konulur. Erkek ve kız tarafının çeyizleri ayrı ayrı yazılarak değerleri belirlenir. Bu liste iki nüsha olarak hazırlanır. İmam, muhtar ve iki şahit tarafından imzalanarak biri erkek tarafına diğeri kız tarafına verilir.

    Gelin Götürme:
    Kız evinden oğlan evine hareket günü geldiğinde, sabah erkenden araçlar hazırlanır. Araç olarak kışın at kızakları(zanka) yazın ise atlı arabalar hazırlanır. Gelin evden çıkarken “ gelin ağlatma “ havaları çalınır. Kızın annesi hem ağlar hem de kızına öğütler verir. Kızın erkek kardeşi ise gelinin beline gümüş kemer bağlar. Kemeri bağlayana toy babası veya sağdıç tarafından bahşiş verilir. Gelinin yüzü al renkli ipek bir duvak ile örtülür ve gelin, iki yengesi tarafından itina ile getirilerek gelin arabasına bindirilir. Dualar ile yola çıkarılarak oğlan evine getirilir.

    Gelin Karşılama:
    Gelin alayı düğün evine geldiğinde gelinin ayağını basması için bir bakır kazan ters çevrilir ve üzerine tahta kaşık veya çay bardağı konulur. Gelin inerken buna basar ve kırmaya çalışır. Kıramaması uğursuzluk sayılır. Gelin iki yenge tarafından arabadan indirilirken damat ve sağdıç, daha önce hazırladıkları bozuk para ve çerezleri onların çevresine atarlar. Bu arada gelin inerken kaynana da gelinin önünde oynar. Gelin eve geldikten sonra çalgılar çalınır, oyunlar oynır. Gece damadın arkadaşları ve gelen atlılar sağdıcın evinde toplanır, güvey tıraşı yapılır. Bu eğlenceler gece yarısına kadar sürer.

    Duvak Açma:
    Ertesi gün kuşluk vaktinde duvak açma töreni yapılır. Gelin düğün yerinde ortada bir sandalyeye oturtulur. Başında duvağı bulunur. Çalgılar çalar, oğlan sağdıcı “beşaçılan”, “karabağ” ve “ hançerbarı” oyunlarından birini gelinin etrafında dönerek oynar. Bir yandan da elindeki hançer ile gelinin duvağını yavaş yavaş açar.


    Gelinin Takdimi ve Yüz Görümlüğü:
    Duvak açma töreni bitip herkes dağıldıktan sonra ev halkı toplanır. Kız yengesini temsilen bu işi yapacak kadınlardan biri orta yere gelir, elini havaya kaldırarak çalgıcıları susturur. Ya sözle ya da türkü makamı ile
    şöyle der:
    Gelin diyer yoktur atam
    Koyunum yok koça katam.
    Bu söz üzerine kayınpeder öne çıkarak:
    Men kaynatan senin atan,
    Gelin hoş geldin hoş geldin,
    Yavrum hoş geldin hoş geldin,
    Bize hoş geldin hoş geldin,
    Dedikten sonra “Benim tarafımdan gelin kızıma on tane kuzulu koyun, nesilden nesile onun olsun” diyerek gelinin yüz görümlülüğünü verir.Bu olay sırayla kaynana, kayınbirader ve görümce için de yapılır.Yüz görümlülükleri verilerek yenge ve sağdıçlar da alınarak bar tutulur ve düğün sona erer…

    YÖRESEL ŞİVEMİZ

    Ağıl: Hayvanların dışarıda kapatıldığı yer
    Ağartı: Yağ,peynir,süt,yoğurt gibi yiyeceklerin genel adı
    Ahır: Hayvanların konulduğu yer
    Ağbun: Hayvan gübresi
    Alaf: Kışlık için hazırlanan haynan yemi
    Atol: Patatese benzer fındık büyüklüğünde kök
    Abursuz: Rezil
    Agoz: Sabanın açtığı iz

    Baga: Ahırda hayvanlara ot ve sman verilen tahta bölme
    Beç: Biraz geri zekalı anlamında-safça
    Basma: Hayvan pisliğinin bastırarak düzeltilmiş şekli
    Berf: Kar

    Dabak: Bir hayvan hastalığı
    Davar: Koyun sürüsü
    Düğmeç: Taze ekmek lokma lokma yapılarak üstüne yağ dökülerek yenilir
    Doydoy: Güvercin
    Dınaza: Alaya almak
    Dillo: Ketenden örülmüş çuval

    Ebele gel: Bu yana gel
    Eğiş: Teknede hamur kazıyan kazıyacak
    Ele deme: Öyle söyleme
    Eringen: Tembel, üşenen

    Fanti: İskambil kağıdı
    Farş: Kötü rezil kadın
    Ferik: Yavru yavukFırtık: SümükFışgı: Tezeğin ufalanmış hali
    Furğun: Öküz arabası

    Gagaç: Kurumuş otlara verilen ad
    Gada: Dert, bela
    Gakka: Çoçuk dilinde şeker
    Galak: Tezek yığını
    Ganfet: Akide şekeri
    Gayğana: Sahanda yumurta
    Gedek: Manda yavrusu
    Gem: Döven
    Gaşlenmek: Donmak, çok üşümek
    Gımı: Atol denen bitkinin uzamış sapı
    Gıdik: Keçi yavrusu
    Goçik: Kaban
    Golopi: Tahtadan yapılmış yoğurt kabı
    Göze: Pınarın suyunun çıktığı yer
    Gunçul: Uç
    Guzuk: Kambur

    Hacillenmek: Yaptığına pişman olmak
    Harputlamak: Sıcak suyla soğuk suyu karıştırmak
    Haro: Ambar içinde bir bölme
    Haros: Ekilmemiş tarla
    Hasıllama: Yoğurmak
    Helek: Yorgun
    Herk: Sürülmüş tarla
    Herslenmek: Sinirlenmek
    Herzal: Tekerleksiz el arabası
    Hışt: Çivili köpek tasması
    Hodak: Öküzün boyunduruğuna binen ve öküzü süren çoçuk
    Hozan: Biçilmiş tarlanın bir diğer adı

    İstikan: Çay bardağı
    İstol: Sandalye
    İşkirlenmek: Şüphelenmek
    İşmar: İşaret etmek

    Kanfet: Akide şekeri
    Kaşka: Küçük araba
    Kayış: Kemer
    Kayğana: Sahanda yumurta
    Kartopu: Patates
    Kerme: Koyun pisliğinden yapılan tezek
    Kert: Bayat
    Kersen: Hamur Teknesi
    Kırlent: Sekilere konulan yastık
    Kıtmir: Küçük
    Koraraba: Kağni
    Koşat: Binalarda yük taşıyan kalın ağaç
    Kotan: Pulluk
    Köçmek: Kızların evlenmesi
    Kurun: Ağaçtan oyularak yapılan su kabı
    Kuşkana: Tencere
    Kuzzik: Kambur
    Külek: Ağzı geniş, altı dar su kabı
    Küze: Su kabı Lazut: Mısır

    Leçek: Beyaz renkli baş örtüsü
    Lıbbız: Parasız
    Lobya: FasülyeLoda: Büyük ot yığını

    Mafiş: Küçük kare şeklinde kesilmiş yufkanın yağda kızartılması
    Maşrapa: Kulplu bir çeşit su kabı
    Mazi: İki tekerlek arasındaki mil
    Meşe: Orman
    Merek: Ot yada saman konulan yer
    Mintan: Gömlek
    Morbet: Çırak, yardım eden çoçuk
    Mögkem: Sağlam
    Mürgüllemek: Otururken hafiften uyumak
    Mozik: Dananın büyüğü
    Muçurlamak: Buruşturmak

    Nahır: Sığır sürüsü
    Neft: Gaz yağı
    Napuzzar: Evin önünde yada arkasında kalan tarla
    Nat: Tırpan sapı
    Nöker: Hizmetkar

    Pağaç: Yuvarlak ve kalın bir ekmek türü
    Pağıllanmak: Kıskanmak
    Palaz: BezPeg: Yıkıntı, virane olmuş ev
    Peş: Arka
    Peşgun: Ayakları kısa yer sofrası
    Peşkir: El havlusu
    Pisik: Kedi
    Pingal: Tavuk yuvası
    Portlak: Göz yapısı büyük olan
    Poşa: Yiyecek toplayan
    Pöçük: Kuyruk
    Punğar: Pınar
    Pulul: Ot demeti

    Sahi: Gerçek
    Sami: Boyunduruğa takılan demir yasa ağaç çubuk
    Sambağı: Samileri bağlıyan ip
    Sanaksal: Ahırların orta yerinde, hayvan pisliklerinin toplandığı çukurca yer
    Sap: Başakların tutnduğu dal
    Seki: Oturulan divan
    Sinor: Tarla sınırı (hudut)
    Sitil: Süt kabıŞaplak: Tokat

    Şirat: Peynir yapılırken sütten oluşan su
    Şor: Tuzlu
    Şos: Asfalt yol

    Tar: Tavukların üzerine dizildiği ince sırık
    Tavşal: Kadınların baş örtüsünün kalını (şal)
    Telis: Çuval
    Terek: Raf
    Teşt: Saç leğen
    Tuman: Don
    Tusmak: Sinmek
    Tığ: Harman yerinde saman yığını

    Uçuk: Yıkık
    Umaç: Hamurdan yapılan civcivlere verilen yiyecek

    Vedire: Kova, su kabı
    Veran: Harabe

    Yal: Köpek yiyeceği
    Yanbegi: Yatay olan eğri
    Yaşik: Ağaçtan yapılan kasa
    Yaşmak: Baş örtüsü şekli
    Yege: Eye
    Yel: Osuruk
    Yesir: EsirYığ: Topla
    Yığın: Kalabalık
    Yumri: Yuvarlak
    Yüngül: Hafif
    Yoz: Kısır vegenç mal
    Yaslık: Sahur
    Yegin: Çalışkan titiz

    Zağar: Küçük kopek
    Zanduk: Sandık
    Zanka: At kızağı
    Zırlama: Ağlama
    Zırza: Asma kapı kilidi
    Zukkum: Haram, zehir

    YÖRESEL ATASÖZLERİMİZ

    • Aç it fırın yıkar Aç it tekne devirir.
    • Açıkta kalanı it yer, sahipsiz olanı kurt yer.
    • Bir it nasıl olsa deriyi sürütür.
    • Çok havlayan it ısırmaz.
    • Isıran it Dişini göstermez.
    • İt ite havlar yolcunun iş rastlar.
    • Hızlı koşan atın boku seyrek düşer.
    • Arpa verilmeyen,at kamçı Zoruyla yürümez.
    • At yedi günde,it yediğinde belli olur.
    • At sahibine göre kişner.
    • At at oluncaya kadar sahibi mat olur.
    • Beleş atın dişine bakılmaz.
    • El atına binen meydanın ortasında iner.
    • Ersiz avrat yularsız ata benzer.
    • Fakir ata binince bey oldum sanır.
    • Dana boku sıva tutmaz.
    • Dere ıssız tilki bey.
    • Ev danası öküz olmaz.
    • Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar.
    • Kurdun adı çıkmış, tilki dünyayı yıkmış.
    • Leyleğin ömrü laklakla geçer.
    • Leylek tara, kız bara gelir.
    • Sağılan ineğin buzağısı kesilmez.
    • Sürü terse dönünce, öncü olan aksaktır.
    • Baş nereye derse ayak oraya gider.
    • Desinler ki Haco ’nun hançeri var.
    • Biti kanlanan kendini bey sanıyor

    YÖRESEL KARGIŞLARIMIZ

    • Afat ola canına
    • Ağzı kıllı
    • Ağzın kapanaydı
    • Adın bataydı
    • Adın ellere miras kala
    • Ah edip ah işitesin
    • Ah edesin kan kusasın
    • Allah uyuz verende tırnak vermeye
    • Allah belanı versin
    • Allah canını alsın
    • Allah sana dert vere derman vermeye
    • Al yeşil duvak takmayasın
    • Ataşlara gelesin
    • Ayaklarına kara su ine
    • Andıran kala

    • Başına benim kadar taş düşsün
    • Boynun altında kala
    • Boyun devrile
    • Bohçan düğülü kala
    • Bor bohça açasın

    • Çor dege
    • Canına ataşlar düşe
    • Ciğerin ağzından döküle
    • Çıra gibi yanasın

    • Ekmek atlı sen yayan olasın
    • Elin kırılsın

    • Gidesin dönmeyesin
    • Gerdanından vurulasın
    • Gidişin ola da gelişin olmaya
    • Gözün kor olsun
    • Gözün önüne aksın
    • Gözüne dizine dursun

    • Hakkım sana haram olsun, kara katran olsun
    • Hasretin gözünde kala
    • Her tiken bir dağda kala, kurda kuşa yem ola
    • Hevesin kursağında kala
    • Huyun batsın
    • Huyun ney ki suyun ne olsun

    • İşiğin söne
    • İki gözün avcuna aksın
    • İki gözün önüne düşe
    • İtin eniği
    • İt ile alamete, kurt ile kıyamete kalasın

    • Kudurada dağlara düşesin
    • Kan kusasın
    • Kara haberin gelsin
    • Kara yola gidesin
    • Kara yere giresin
    • Kapılara gitmeyesin
    • Kör ocak kalasın
    • Kökün kuruya

    • Ocağın söne, kapın tersine döne
    • Oturduğun yerde gugga kalasın
    • Omurgan çevrile belin devrile

    • Ödün bokuna karışsın
    • Ölüp kurtulmayasın, kalıp da sürünesin
    • Ömründe gülmeyesin
    • Ölmiyesin ommiyesin.götün yatakta, gözün bacada ola

    • Sene afat değsin
    • Seni parça tike olasın
    • Seni çor tuta
    • seni yormuyasın
    • Seni kan kusasın
    • Seni kara yere gelesin
    • Seni ommiyecak
    • Seni farşolasın
    • Son görüşün ola
    • Sufatın tökülsün

    • Tuttuğun dal elinde kala
    • Toprak başaan
    • Toprak gözünü doyura

    • Yaride kalasın

    • Zehir girsin boğozuna
    • Zukkum yiyesen
    • Zukubet tutar inşallah

    YÖRESEL TÜRKÜLERİMİZ

    DİMME

    Ardahan'ın yollarında
    Güller açar bağlarında
    Öyle bir yar sevmişim ki
    Orıüç ondört çağlarında

    Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme

    Dimmeyi ben çayda gördüm
    Elinden bir fayda gördüm
    İki öptüm bir sevdim
    Ondan vefayı da gördüm

    Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme

    Semavarı alıştırın
    Maşa alıp karıştırın
    Yarim benden küsüp gitmiş
    Onu benle barıştırın

    Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme

    Semavarı al eyledim
    Şekeri bal eyledim
    O yar gelecek diye
    Koçu kurban eyledim

    Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme


    GÖLELİ GELİN

    Hele sen Göle'nin neyini gördün
    Altmış kız gelinin boyunu gördün
    Sürüden ayrılan koyunu gördün
    Göle'li gelin, elleri kınalı gelin
    Göle'li gelin edalı gelin

    Kaşları gözleri sürmeli gelin
    On parmağın onu birden kınalı gelin

    Göle'nin dağları, bağlı meşeli
    İçlerinde biter, gül menevşe
    Yardan ayrılması çetin bişedir.
    Göle'li gelin edalı gelin

    Kaşlari gözleri sürmeli gelin
    On parmağın onu birden kınalı gelin

    İçlerine girsem ne derler
    Sevmedikleriyle alay ederler,
    Göle'li gelin edalı gelin
    Kaşları gözleri sürmeli gelin

    Göle'nin dağlan, kardan geçilmez
    Soğuktur suları bir tas içilmez
    Göle'li gelin edalı gelin
    On parmağı birden kınalı gelin.


    ARDAHAN SENİ

    Nasıl Metedeyim Ardahan seni
    Kalem ile seni yazmak isterim
    Bahar ile açar çayır çimeni
    Çayırın çimenin gezmek isterim

    Bir yanın bağ bahçe bir yanın meşe
    Bir yanın seherle dönmüş güneşe
    Bir yanın laledir biri menekşe
    Senin resimi ben çizmek isterim

    San derler Arda Han'ın diyarı
    Senisin umudumun gölgesi varı
    Çimende çiçekte oynaşır arı
    Arda balını ben süzmek isterim

    Kız gelinin yayların yaylıyor
    Sürülerin çayır çimen boyluyor
    Sana gelen senle gönül eğliyor
    Akıp giden Kür de yüzmek isterim

    Halayda davulcu ay şabaş diyor
    Turnalar sesiyle gönül eyliyor
    Nuri bu sözleri böyle söylüyor
    Ardahan'a türkü düzmek isterim

    DÜĞMELİ

    Ardahan'ın düzüne
    Oy dügmeli yar dügmeli
    Oturmuş koyun sağar
    Terlemiş sineleri
    Oy dügmeli yar dügmeli tey tey

    Ardahan'ın düzüne
    Düşmüşüm yarin derdine
    Kaç gündür görmemişim
    Yarim kaldır yüzünü
    Yandım sevdalarına
    Gece uykumdan etti
    Oy düğmeli yar düğmeli tey tey

    Gökte uçan teyyare
    Selam söyle o yare
    Kaç gündür görmemişim
    Yüreğim pare pare

    O yar yelek yaptırmış
    Sevmiyorum dügmeleri
    Ben olsan dügmeleri
    Fistanın topla gel
    Oy dügmeli yar dügmeli

    HOŞ BİLEZİK

    Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
    Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
    Dağlarda maralsın çöllerde ceylan
    Olmuşam nahcivan boyuna hayran
    Salın da bana gel ben sana kurban

    Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
    Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
    Mencüş küpe takmış iki kulağa
    İnci dişler yakışıyor dudağa
    Beni hasret koyma elma yanağa

    Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
    Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
    Güzeller güzeli güllerin hası
    Senin ol sevdanın şahan kalası
    Bağların çiçeği dağın lalası

    Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
    Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık

    BU GELEN NAHIR MIDIR

    Bu gelen nahır mıdır,
    Ay maral maral maral
    Saralan tahıl mıdır,
    Kız mısın gelin maral

    Dediler yarin gelir,
    Ay maral maral maral
    Menzili yakın mıdır,
    kız mısın gelin maral

    Bu dağda maral gezer,
    Ay maral maral maral
    Telini tarar gezer,
    kız mısın gelin maral

    Dağ bizim maral bizim,
    Ay maral maral maral
    Avcı burda ne gezer,
    kız mısın gelin maral

    ÇAYDA ÇINAR AĞACI (TELLO)

    Çayda çınar ağacı tello
    Çift gezer iki bacı tello
    Büyüğü hele mele tello
    Küçüğü can ilacı tello

    Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello

    Suda balık yan gider tello
    Açma yaram kan gider tello
    Buna tabib neylesin tello
    Ecel gelmiş can gider tello

    Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello

    Arpa çayın kenarı tello
    Aktı söndü feneri tello
    Ben bu derdi çekemem tello
    Bölüşek yari yari tello

    Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello

    TOYUĞUM

    Benim toyuğum ağıdı balam
    Derisi dolu yağıdı balam
    Dün bu zaman sağıdı balam
    Seni yanaşın toyuğu tutan

    Oğlanasan toyuğu çalan
    Benim toyuğum çil çildi
    Kanatları tel tel idi.
    Toyuğ değil bir fil idi.

    Seni yanaşın toyuğu tutan.
    Oğlanasan toyuğu çalan.

    Zübeyde hala çıhdı dama
    Bir sağa bahdı bir de sola
    Toyuğu tuttu attı dama
    Adlanasan toyuğu tutan.
    Oğlanasan toyuğu çalan.


    YAYLALAR

    Yaylanın yolundayım
    Furgunun boynundayım
    Anam beni sorarsan
    Kızların yanındayım

    Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
    Ben askere giderken kızlar ağladınız mı

    Yayla yaylaya bakar
    Yayla suyun yan akar
    Güzel gızlar dururken
    Çirkinlere kim bakar

    Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
    Ben askere giderken kızlar ağladınız mı

    Yaylanın yolu daşdur
    Yarimin gözü yaşdur
    Beni yiyip bitiren
    Bir ela göz gaşdur

    Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
    Ben askere giderken kızlar ağladınız

  • özlü sözler

    24.08.2009 - 17:18

    Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

  • özlü sözler

    24.08.2009 - 17:14

    Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde

Toplam 6 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR