Doğum Gününüzü Candan Kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin.Sevdiklerinizle nice güzel mutlu yıllara Saygı ve Sevgilerimle.
Doğum gününüzü candan kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsınız ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle... Doğum günün kutlu olsun! nice güzel mutlu yıllara sevgilerimle.
Bugün ellerinizi her zamankinden daha çok açın. Avucunuza melekler gül koysun, yüreğiniz coşsun. Ramazan Bayramınız hayırlara vesile olsun.
Mevzu bahis kişi, dünyalar ıyısı bır ınsandır...O özeldir ve siz eğer onu tanıma şansını yakalarsanız bunu anlarsınız..maneviyatı sever...Siz onu anlamayabılırsınız ki O'nunda cok umurunda değildir bu..Benim canımcımdır...Dostumdur ve öğretmenimdir...Aslında yazacak cok sey varda onu anlatmaya buralar yetmez.....
sen uzakları yakın eden, gülücükleri beni mest eden, ömürlük çiçek. yüzünde güller, saçında karanfiller, teninde papatyalar, yaninda güller. sen ömürlük çiçek.
Evin dantel işleri uyanıyor kına ve kuş sesleriyle hafifletiyor şilteleri göğe bir ferahlık yayılıyor aralandıkça araladıkça ergen kızlar ağustos pencerelerini
II.
Günü solduruyor bir 'arkası yarın'ın odalarda unuttuğu uzak hayatlar ne var şu Marry'nin kahkahasında boynumda kıldan terden ve köpükten yara açacak kadar
III.
Ne ğalıyor ne göğsünü dövüyor kızıl saçlı 'yurttan sesler korosu' çiğnedikçe çürüyor ırlaması ağzında kış çarşılarına kar yağıyor hani bize yükseklerden seslenip duran huma?
IV.
Kısa dalga bin iki yüz metrede bir zangoç çana dokunuyor 'Demirbank iyi günler diler'
kar toplayan kül rengi bulutlar gibi topladı yüreğim sevgini
geleceğin her adıma bir mısra kondurdum öksüz ve narin şu sensizlik bir hain ki, bir hain
sabah çiçeğim aç gözlerini seyredeyim aç ki; efkarımı şavkında söndüreyim
seni özlediğim kadar kendimi bile düşünmedim bir o kadar soğuktayım bir o kadar üşüyenim sorma ne kadar özlemişim yediğim kuru ekmek içtiğim gamsız su soluduğum kirli hava kadar bunu ne bilmişim ne söylemişim
sabah çiçeğim aç gözlerini aç seyredeyim aç ki; ataşımı ferinde söndüreyim
her şiiri hapsettim bir kar tanesine taneler bana küskün darılgan zamanlar üzgün
içinde gözlerinin buğusu yağarken buluttan seni seyretmek ne güzel şey ne güzel bir saçak altından
düştü düşecek korkarım üzerime düştü düşecek üşüyor saçaklar aşkından, sarkıtlar damlardan kopacaklar düşecekler üzerime düşecekler sevginin konduğu yere saplanacaklar şu özlemin yüreğimde buz tutacak kadar
sabah çiçeğim uğur böceğim ağlayan turnam aç gözlerini aç ki; efkarımı buğusunda dindireyim
ne ben unuturum gözlerinin buğusunu ne unutur yüreğimin yongası sen benim yıldızlarımın asısın ası ası sönük kalıyor gökyüzünde bile çoban yıldızı
sabah çiçeğim dil böceğim kanatlı karıncam aç gözlerini aç nolur seyredeyim efkarımı kalemim konuşurken şavkında söndüreyim
bir sen yanman içimde yıldızlara bin bedel güneş kıskanır ateşini kıskanır kader, Azrail, ecel sen yaşa ki, ben öleyim canım olsun yoluna berdel geleceksin ortalık karanlık ve denizler uyurken
sabah çiçeğim aç gözlerini aç seyredeyim aç ki; efkarını şavkında söndüreyim
çiğdem yapraklım yıldız dudaklım aklım varlığın özlemim gün aydınım
aşka açan sabah çiçeğim canıııım canım
ortasındasın
sen açtıkça ben renkleneceğim
bir sevdadır bir aşktır tazelenen gönlümde fütursuzca büyüyen gökkuşağı yapraklı yıldız dudaklı kar saçaklı
O bir gül. O bir papatya. O bir sarı çiğdem. O Dağ gibi güçlü bir yürek. O bir dost canlısı. O bir temiz kalbin örnek aynası. O zalime sert bir yürek. O bir hırs küpü.! O bir örnek dost.kendilerini tüm icraatı hayatında ve her iki cihanda baki saadetler diler. Başarılarının devamını ALLAH'tan niyaz edrim saygılarımla.
En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin En azından üç dil Birisi ana dilin Elin ayağın kadar senin Ana sütü gibi tatlı Ana sütü gibi bedava Nenniler, masallar, küfürler de caba Ötekiler yedi kat yabancı Her kelime arslan ağzında Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla Kök sökercesine söküp çıkartacaksın Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek Her kelime bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Canımın içi demesini Canım ağzıma geldi demesini Kırmızı gülün alı var demesini Nerden ince ise ordan kopsun demesini Atın ölümü arpadan olsun demesini Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini İnsanın insanı sömürmesi Rezilliğin dik alası demesini Ne demesi be Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil Çünkü sen ne tarih ne coğrafya Ne şu ne busun Oğlum Mernuş Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
...cumhuriyetin ilk yılları doğuda erzurum'un bir ilçesinde-şelalesiyle ünlü-yeşilin yeşil olduğu,karın en beyazının yağdığı o köye bir incecik oğlan ve iriyarı bir genç kız-babayiğit diye tabir edilir genellikle,ovacık'ın dağ köylerinden- kaçıp gelirler ağadedemin konağına,güzden yarı kışa kadar konakta kalırlar.kendilerine oda tahsis edilir ve ev halkından sayılırlar.her işe koşarlar.bu birkaç ayın tükendiği karlı bir kış sabahı dört atlı gelir.kızın amcalarıdır gelenler.söz verirler ağadedeme bu çocukları götürüp düğünlerini yapacağız.büyük büyük nenemin verdiği ihramı giyer ve iriyarı kızcağız ata biner.anamın çocuk gözleri önünde silüetleri kaybolur.bahar olur.yaylaya çıkılmış herbir yanı çicek kokuları kaplamıştır.giden kızı babası incecik oğlana vermemiştir.kardeşinin oğluna vermiştir.oğlanın babasıda ince oğlanı evermiştir. düğün kurulur.toy başlar.güveyi incecik oğlan ali dama çıkar.elmayı gelinin başına atmak üzere...evinde hamur yoğurmakta olan iriyarı gelin dışarı çıkar kadınlara şöyle der:-durun bir bakayım ali'ye güveyilik yakışmış mı? ...
Yurdundan koparilmis gözleri sürmeli yarali bir ceylan gibi Su ati alip götürdüler. Gönlüm öyle kirik ki!
Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örnegi ezgin. Tan vakti Suat göctü buralardan. O ne magrur bakislardi Rabbim ve ne müstagni.
Suat ki boyu altin ölcüde; önden bakilinca zarif nahif, incecik belli, Tombul görünüslü arkadansa, arka cizgileri bile belli.
Gülerken dislerinde kar yagar gibi bir kis aydinligi. Öyle beyaz, onlari sarapla yikiyorlar durmadan sanki.
Vadi acik. Kusluktur. Cakillarda kus sesli serin sular. Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve isikli Su atin agzindaki.
Sürpürürse rüzgar nasil üstündeki bulutlari, nasil yikarsa piril piril geceleri yagmur tepeleri Agzindaki su o yagmur suyu Su atin, disleri o beyaz kum tepeleri.
Soylulukta en soylu, cömertlikte bir esi yok bir sevgili iken Suat, Ne kendi sözünde durdu, ne de dinledi beni.
Suat bu, isi gücü bana oyun, naz, vefasizlik, söz verip dönmek. Benim kaderim böyle, Onun ask felsefesi.
Bulut bir zavallidir Onun yaninda bicimden bicime girmekte, Renkten renge girmekte yaya kalir bukalemun, gulyabani.
Sen ne aptalsin ki yahu sandin Suat durur sözünde. Kalburda su durursa, Suat da durur sözünde tabii.
Su attan söz aldim diye böbürlenip durmak ha! Hayaller kurdun, umutlandin! Ama umutlar ucucu, aldaticidir rüyalar gibi.
Su atin vuslat sözleri gecse yeridir atlatislar tarihine. Bir söz istedin mi kendisinden, hemen kesilir meshur yalanci Urkubun teki.
Böyle arkandan atip tutuyorum ya Suat, elbet ayrilik acisindan. Onun icin affet beni, sen yine de sev beni.
Suat simdi mutlaka öyle bir yerdedir ki, vakit de aksam; Saf kann ve yörük disi develerdir ancak develerin oraya götüreni.
Evet, ta ötelerde konakliyan Suat oymagini tutmak icin Yürege korku veren, dag gibi rüzgar tempolu hecin develer gerekli.
Öyle deve gerek ki, terlerse irmak aksin kulaginin ardindan, Ucsuz bucaksiz cöl yollarini seve seve tepmeli...
Bir deve ki, bakisi iki hancer ufuklara saplanan. Esi gitmis, yabani bir aksigin gibi öyle ucsun ki, o dursun, altindan kaysin ates cölü ve ates tepeleri.
Gerdani saglam, ayaklari yersarsan vücudu kivrim kivrim ve ölcülü bicili. Soy sopca en arik damizlik develerden haydi haydi ileri.
Bögrü enli, boynu uzun ve kalin, cehresi genis. Bir erkek deveyi andirmali tipki; Su ati tutar o zaman belki.
Derisi daha parlak olmali kabugundan deniz kaplumbagasinin. Ve ondan daha saglam. Kizgin günes altinda ac azgin keneler bile onu örseleyememeli.
Ilk bakista dag gibi korku vermeli görünüsü bakana: Boyu yüksek mi yüksek, cevik mi cevik ayaklari, tertemiz seceresi.
Gürbüz, etine dolgun, bakimdan öyle semizlemis olmali ki, Oyluklarindan tirmanan salkim salkim keneler derinin cilasindan kayip kayip düsmeli.
Yürürken baldirindan, et firlasin etinden, iki ön bacagi ok gibi Ciksin dolgun gögsünden, serbest atilisli calim calim üstüne bir yaban merkebi örnegi.
Gözlerle gerdan arasi, basin yular takilan yeri, Sert ve kati olmali bilegi tasi gibi.
Ve upuzun kuyrugu ipek tüylü, sarksin memelerin üstünden Öyle dokunmali ki memelerin ucunu ürkütmemeli.
Kapkara iki mizrak bacaklari, rüzgar gibi ucmali: Süpheye düsmelisin ayaklari yere degdi mi, degmedi mi.
Yumru burnundan, kulagindan, beyzi cehresinden bu türlü develeri. Tanir derhal deveden anlayan yekta bir bilirkisi.
Ayaklari demirdenmiscesine cakillari firlatir iki yana. Deri mahfaza bile takmaksizin asar kayaliklari bu essiz develer ki.
Caliskan bir isci gibi terler costukca, terledikce cosar... Asar kuslar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ates cöllerini...
Kertenkelenin güneste yanan sirti sicaktan külde pismis ekmege Döndügü günler bile kimse durduramaz kosmaktan su bizim deveyi.
Bir sicaklik ki,[[[ yolcular dinlenin! ]]; der kervan sahibi. Ve tas altina gizlenir siyah cekirgeler, o sabir atesleri.
Ama bizim meshur devemiz gün ortasinda kosusunu bitirmez, Baslamistir yolculuga sanki daha yeni.
Sicak artar, degisir yürüyüsü; sicak arttikca degisir. Ve ön ayaklarinin Cirpinisli hizlanisi andirir ölmüs cocuguna gögüs döven bir anneyi Ve ona bakip(anip kendi ölmüs yavrularinida) hickiran yirtinan öbür anneleri.
Evet o yürüyüs, o ayak cirpinislari gögsünü paralayan yasli bir annenin cirpinislari. Akla elveda diyen bir annenin, alir almaz ilk yavrusunun kara haberini.
Gögsü kan icinde kalan, üstü basi yirtilmis, Saclari darma dagin cilgin bir annenin haberini.
Söz tasiyip öc alan iki yüzlü siir ve kabile düsmanlarim: [[ Ey Ebi Sülmanin oglu sen mahv oldun ]] dediler. Su atin derdi bana yetmezmis gibi.
[[ Ey Ebi Sülmanin oglu sen kendini ölmüs bil ]] Bende kostum güvendigim dostlara: Kime basvurdumsa ama:[[ Biz yokuz bu iste, var git kendin bak basinin caresine ]]; demezler mi?
Ben de onlara dedim:[[ Gidin gidin beni yalniz birakin, Neye hükmetmisse o olur, hükmeden o Allah ki.
Yasamak dediginiz nedir bin yil yasasa bile Eninde sonunda insanoglu o kanbur tahta kutuya girmiyecek, binmeyecek mi?
Haber geldi [[ Peygamber, seni öyle bir cezaya carpacak ki! ]] Siz bilirsiniz, hey zavallilar! Iste onun kapisindayim, yüregimde sonsuz bagislanma ümidi.
Ondan özür dilemeye geldim, af istemege geldim Cünkü O sirrini bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin. O affedenlerin en affedicisi.
Ici hidayet ögütü en yüce gercekler dolu Kurani Sana armagan eden Allah icin ver bana bir savunma mühleti.
Bakma ve zaten bakmazsin sözlerine beni kiskananlarin. Senin hükmün onlara degil, hakka ayarli ve ben de bir parca sucluyum belki.
Ama senin makamindayim simdi. Fillerin bile titredigi makamda. Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse, isitse isittiklerimi.
Burada beni ancak Allah buyruguna bagli Peygamber affi kurtarir: Ben de onun öc ve adalet eline uzatiyorum iste sag elimi.
Beni ancak o kurtatabilir burda. Yalniz O. Simdi söz yalniz Onun. Ama O [[ Sen suclusun, cezani cekeceksin ]]; dese önünde egik bulur boynumu adaletin heybeti.
En heybetli manzara bu olur benim icin. Cünkü Asserde, Ic ice acilan sonsuz aslan yataklarinin en icindeki
Muhtesem yurdunda hüküm süren aslanlar basbugudur O. Bir arslan ki, erkenden ava cikar, yavrularinin besini insanoglu, insan eti.
Bir arslan ki, savas alaninda kendi düsmani dengi Birakmadan carpismayi, haram sayar kendine savasi terketmeyi.
Heybetinden kisilir sesleri yirtici cöl arslanlarinin Arslanlar arasinda bile o dagitir adaleti.
Parcalandi silahlari ve elbiseleri, kurda kusa yem oldu Bu vadide kendi gücüne bilegine güvenen nice kisi.
Süphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kilictir kiliclarindan Allahin. Sonsuz bir kurtulusa, nura ve hidayete alip götüren bizi.
Ve arkadaslari Onun, Mekke vadisinde Islami kabul eden Kureysin en ileri gelenleri... Cömertlikte ve yigitlikte hic birinin yok dengi.
Ilk günler, göcmek gerekliydi, hemen göctüler, zerre tereddüt etmeden. Birakarak yurtlarini, tüten ocaklarini, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar carpisamiyacak gücte olanlardi. Onlar da, müdafaasiz ve silahsiz, cepcevre küfürle cevrili, bugünü hazirlamis beklemislerdi.
Evet, bunlar, baslari dimdik gezen yigit üstü yigit, Davuda mahsus demir gömlektir zirh diye giydikleri.
Zirhlari piril piril ve upuzun. Celikten büklümleri öyle ki, Birbirine gecip kaynasmis bir ayrikotunun halkalari gibi.
Mizraklari düsmani devirse yere, gurur nedir bilmezler, Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidisleri. Korunmalari da saldiris. Vurulunca gögüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgali ölüm denizi.
Gelin gülle başlayalım atalara uyarak Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine Bir anda yükselen bir bülbül sesi -Erken erken karlar ortasında Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta- Bana geri getirir eski günleri ...Paslanmış demir bir kapı açılır Küf tutmuş kilitler gıcırdarken Ta karanlıklar içinde birden Bir türkü gibi yükselirsin sen Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken Söyleyemediğim ateşten kelimeleri Şuuraltım patlamış bir bomba gibi Saçar ortalığa zamanın Ağaran saçın toz toprağını Bana ne Paris'ten Newyork'tan Londra'dan Moskova'dan Pekin'den Senin yanında Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu Geceme gündüzüme Gözlerin Lale Devrinden bir pencere Ellerin Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den Kucağıma dökülen Altın leylak
III
Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma Kimi ırmaklardan yansıma Kimi kayalardan kırpılma Kimi öteki dünyadan bir çarpılma İçi ölümle dolu Dönen bir huni Doğarken güneş Kesilmiş ölü yüzlerden Bir mozayik minyatürlerden Dokunur tenimize Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay Ve birden senin sesin gelir dört yandan Menekşe kokulu sütunlardan Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan Gözlerine ait belgeler sunulur Ey aşkın kutlu kitabı Uçarı hayallere yataklık eden Peri bacalarının yasağı Gönlümün celladı acı mezmur Bana bıraktığın yazıt bu mudur Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi Senden bir gök Senden yıldızlar ördüler Ateş böcekleri O gece dört yanıma Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı Sen bir anne gibi tuttun ufukları Ve çocuklar gülle anne arasında Seninle güller arasında Tuhaf bir ışık bulup eridiler Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler Aramızdaki sırra Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar Gençlik monologları Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından Bana getiren Yasamız vardı Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler Zagreb radyosunda Lili Marlen türküsü. Siperden sipere ateş tokuşturanlar Karanlıkta dem tutan ishak kuşu.
Biz insanlar/dünyalılar yemin ettik imanımız var Hürriyet için, hürriyet aşkına Savulacak dönem Savulacak düşman Dehrin cefasını çektik Sefasını süreceğiz.
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler Zagreb radyosunda Lili Marlen türküsü Dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz.
BAZI ESEN BİR RÜZGAR ANLAMSIZ KELİMELERİ FISILDAR BANA, KOŞARIM.. IRMAĞIN KIYISINA.. SENİ BENDEN ALAN O SU...DEĞİLMİYDİ.. KENARINDA O GÜNE ŞAHİT O KOCA AĞAÇ.. GİZLİCE SEYREDERİM.. BİR YANI YANMIŞ AĞACI SENSİZLİKTE GECE SESSİZCE HALA YANAR İÇİN...İÇİN...BEN GİBİ.. KİMSE GÖRMEZ... YANGIN YERİNİ.. GÜN AĞARMIŞTI YA BÖRTÜ BÖCEK SON UYKUDA AĞAÇ ŞAKIR ŞAKIR KANADI... AYAKLARIM VARMADI KUYTUDAN ÇIKIP SARILMAK SEN DİYE.. HATRINA&DÜŞECEĞİM 17,OCAK,2007
Ben çocukken gökyüzünde binlerce yıldız vardı. Şimdilerde gökyüzüne doğruca bakamıyorum bile. Öyle korkunç ve yavan bir görüntü ile yüzyüze kalıyorum ki adeta ciğerlerim nefessiz kalıyor. Gökyüzünde yıldızlar tükenmiş. Nasıl da farketmemişim? Öylesin ...
08.09.2020 - 08:16
DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
08.09.2011 - 13:17
Doğum Gününüzü Candan Kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin.Sevdiklerinizle nice güzel mutlu yıllara Saygı ve Sevgilerimle.
08.09.2010 - 20:31
Doğum gününüzü candan kutlarım mutlu olmanı kalben dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini siz yaşarsınız, başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsınız ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle... Doğum günün kutlu olsun! nice güzel mutlu yıllara sevgilerimle.
Bugün ellerinizi her zamankinden daha çok açın.
Avucunuza melekler gül koysun, yüreğiniz coşsun.
Ramazan Bayramınız hayırlara vesile olsun.
28.11.2009 - 12:00
♥ (¯`´•.¸(¯`´•.¸ _______ღ ♥ ღ _______ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯) ♥
♥ -==-♥ °°Bayramınız Mubarek°°♥ olsun -==-♥
♥ (_¸.•´´(_¸.•´´_¯¯¯¯¯¯¯ღ ♥ ღ ¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_) `´•.¸_) ♥
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ . ♥ Allahın rahmeti üzerine olsun. Sana gelen her iyilik Allahtandır,
♥ . ♥ . ♥ RABBİM UMDUĞUNUZ HAYIR İŞLERE NAİL KILSIN
♥ . ♥ . ♥ . Mekanın cennet yuvan huzurlu kalbin Allah ile dolu olsun
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
27.07.2008 - 22:22
Yalnızlık,kötü arkadaşla bulunmaktan iyidir.
İyi arkadaşla beraber olmak da yalnızlıktan iyidir.
(Hadis-i Şerif)
17.05.2008 - 21:27
Mevzu bahis kişi, dünyalar ıyısı bır ınsandır...O özeldir ve siz eğer onu tanıma şansını yakalarsanız bunu anlarsınız..maneviyatı sever...Siz onu anlamayabılırsınız ki O'nunda cok umurunda değildir bu..Benim canımcımdır...Dostumdur ve öğretmenimdir...Aslında yazacak cok sey varda onu anlatmaya buralar yetmez.....
sen uzakları yakın eden,
gülücükleri beni mest eden,
ömürlük çiçek.
yüzünde güller,
saçında karanfiller,
teninde papatyalar,
yaninda güller.
sen
ömürlük çiçek.
18.04.2008 - 22:15
siz istersiniz de büyüklerim ister de ben gider miyim hiç?
=)
01.04.2008 - 23:37
Erzurum Radyosu
Ali Ayçil
1.
Evin dantel işleri uyanıyor
kına ve kuş sesleriyle hafifletiyor şilteleri
göğe bir ferahlık yayılıyor aralandıkça
araladıkça ergen kızlar ağustos pencerelerini
II.
Günü solduruyor bir 'arkası yarın'ın
odalarda unuttuğu uzak hayatlar
ne var şu Marry'nin kahkahasında
boynumda kıldan
terden ve köpükten yara açacak kadar
III.
Ne ğalıyor ne göğsünü dövüyor
kızıl saçlı 'yurttan sesler korosu'
çiğnedikçe çürüyor ırlaması ağzında
kış çarşılarına kar yağıyor
hani bize yükseklerden seslenip duran huma?
IV.
Kısa dalga
bin iki yüz metrede
bir zangoç çana dokunuyor
'Demirbank iyi günler diler'
30.03.2008 - 15:33
Nereden nasıl başlayacağımı en çokta zoruma giden tarafı sizi böyle üç beş kelimeye sığdırmak yokmu işte o kahrediyor insanı
25.02.2008 - 22:51
kar toplayan
kül rengi bulutlar gibi
topladı yüreğim sevgini
geleceğin her adıma
bir mısra kondurdum öksüz ve narin
şu sensizlik bir hain ki,
bir hain
sabah çiçeğim
aç gözlerini seyredeyim
aç ki;
efkarımı şavkında söndüreyim
seni özlediğim kadar
kendimi bile düşünmedim
bir o kadar soğuktayım
bir o kadar üşüyenim
sorma ne kadar özlemişim
yediğim kuru ekmek
içtiğim gamsız su
soluduğum kirli hava kadar
bunu ne bilmişim
ne söylemişim
sabah çiçeğim
aç gözlerini aç
seyredeyim
aç ki;
ataşımı ferinde söndüreyim
her şiiri hapsettim bir kar tanesine
taneler bana küskün
darılgan zamanlar üzgün
içinde gözlerinin buğusu yağarken buluttan
seni seyretmek ne güzel şey
ne güzel bir saçak altından
düştü düşecek korkarım üzerime
düştü düşecek
üşüyor saçaklar aşkından,
sarkıtlar damlardan kopacaklar
düşecekler üzerime düşecekler
sevginin konduğu yere saplanacaklar
şu özlemin yüreğimde
buz tutacak kadar
sabah çiçeğim
uğur böceğim
ağlayan turnam
aç gözlerini
aç ki;
efkarımı buğusunda dindireyim
ben unutur muyum
yasemin gözlerinin ciğerlerimi yakan kokusunu
beni vuran saçlarının uçuşunu
unutur muyum gönlümü yontuşunu
ne ben unuturum gözlerinin buğusunu
ne unutur yüreğimin yongası
sen benim yıldızlarımın asısın
ası ası
sönük kalıyor gökyüzünde bile çoban yıldızı
sabah çiçeğim
dil böceğim
kanatlı karıncam
aç gözlerini aç
nolur seyredeyim
efkarımı kalemim konuşurken
şavkında söndüreyim
bir sen yanman içimde
yıldızlara bin bedel
güneş kıskanır ateşini
kıskanır kader, Azrail, ecel
sen yaşa ki,
ben öleyim
canım olsun yoluna berdel
geleceksin ortalık karanlık ve
denizler uyurken
sabah çiçeğim
aç gözlerini aç
seyredeyim
aç ki;
efkarını şavkında söndüreyim
çiğdem yapraklım
yıldız dudaklım
aklım
varlığın
özlemim
gün aydınım
aşka açan sabah çiçeğim
canıııım
canım
ortasındasın
sen açtıkça
ben renkleneceğim
bir sevdadır
bir aşktır tazelenen
gönlümde fütursuzca büyüyen
gökkuşağı yapraklı
yıldız dudaklı
kar saçaklı
SABAH ÇİÇEĞİM
_____________________________
06.02.2008 - 13:18
O bir gül.
O bir papatya.
O bir sarı çiğdem.
O Dağ gibi güçlü bir yürek.
O bir dost canlısı.
O bir temiz kalbin örnek aynası.
O zalime sert bir yürek. O bir hırs küpü.!
O bir örnek dost.kendilerini tüm icraatı hayatında ve her iki cihanda baki saadetler diler.
Başarılarının devamını ALLAH'tan niyaz edrim saygılarımla.
25.01.2008 - 14:42
ÜÇ DİL
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelime bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Canım ağzıma geldi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
29.03.2007 - 17:57
gökyüzünün ışıltılı dünyasında kaybolduğun anda...
bak yıldızlara...
anlat özlemlerini onlara...
parıltı yansırsa yüreğine...
anla ki....
sen de özlenmişsin delicesine...
01.03.2007 - 23:11
...cumhuriyetin ilk yılları doğuda erzurum'un bir ilçesinde-şelalesiyle ünlü-yeşilin yeşil olduğu,karın en beyazının yağdığı o köye bir incecik oğlan ve iriyarı bir genç kız-babayiğit diye tabir edilir genellikle,ovacık'ın dağ köylerinden- kaçıp gelirler ağadedemin konağına,güzden yarı kışa kadar konakta kalırlar.kendilerine oda tahsis edilir ve ev halkından sayılırlar.her işe koşarlar.bu birkaç ayın tükendiği karlı bir kış sabahı dört atlı gelir.kızın amcalarıdır gelenler.söz verirler ağadedeme bu çocukları götürüp düğünlerini yapacağız.büyük büyük nenemin verdiği ihramı giyer ve iriyarı kızcağız ata biner.anamın çocuk gözleri önünde silüetleri kaybolur.bahar olur.yaylaya çıkılmış herbir yanı çicek kokuları kaplamıştır.giden kızı babası incecik oğlana vermemiştir.kardeşinin oğluna vermiştir.oğlanın babasıda ince oğlanı evermiştir. düğün kurulur.toy başlar.güveyi incecik oğlan ali dama çıkar.elmayı gelinin başına atmak üzere...evinde hamur yoğurmakta olan iriyarı gelin dışarı çıkar kadınlara şöyle der:-durun bir bakayım ali'ye güveyilik yakışmış mı? ...
24.02.2007 - 21:13
KAAB BIN ZÜHEYR(ra)
KASIDE-I BÜRDE(Ceviren: Ustad Sezai karakoc)
Yurdundan koparilmis gözleri sürmeli yarali bir ceylan gibi
Su ati alip götürdüler. Gönlüm öyle kirik ki!
Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örnegi ezgin.
Tan vakti Suat göctü buralardan. O ne magrur bakislardi Rabbim ve ne müstagni.
Suat ki boyu altin ölcüde; önden bakilinca zarif nahif, incecik belli,
Tombul görünüslü arkadansa, arka cizgileri bile belli.
Gülerken dislerinde kar yagar gibi bir kis aydinligi.
Öyle beyaz, onlari sarapla yikiyorlar durmadan sanki.
Vadi acik. Kusluktur. Cakillarda kus sesli serin sular.
Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve isikli Su atin agzindaki.
Sürpürürse rüzgar nasil üstündeki bulutlari, nasil yikarsa piril piril geceleri yagmur tepeleri
Agzindaki su o yagmur suyu Su atin, disleri o beyaz kum tepeleri.
Soylulukta en soylu, cömertlikte bir esi yok bir sevgili iken Suat,
Ne kendi sözünde durdu, ne de dinledi beni.
Suat bu, isi gücü bana oyun, naz, vefasizlik, söz verip dönmek.
Benim kaderim böyle, Onun ask felsefesi.
Bulut bir zavallidir Onun yaninda bicimden bicime girmekte,
Renkten renge girmekte yaya kalir bukalemun, gulyabani.
Sen ne aptalsin ki yahu sandin Suat durur sözünde.
Kalburda su durursa, Suat da durur sözünde tabii.
Su attan söz aldim diye böbürlenip durmak ha!
Hayaller kurdun, umutlandin! Ama umutlar ucucu, aldaticidir rüyalar gibi.
Su atin vuslat sözleri gecse yeridir atlatislar tarihine.
Bir söz istedin mi kendisinden, hemen kesilir meshur yalanci Urkubun teki.
Böyle arkandan atip tutuyorum ya Suat, elbet ayrilik acisindan.
Onun icin affet beni, sen yine de sev beni.
Suat simdi mutlaka öyle bir yerdedir ki, vakit de aksam;
Saf kann ve yörük disi develerdir ancak develerin oraya götüreni.
Evet, ta ötelerde konakliyan Suat oymagini tutmak icin
Yürege korku veren, dag gibi rüzgar tempolu hecin develer gerekli.
Öyle deve gerek ki, terlerse irmak aksin kulaginin ardindan,
Ucsuz bucaksiz cöl yollarini seve seve tepmeli...
Bir deve ki, bakisi iki hancer ufuklara saplanan.
Esi gitmis, yabani bir aksigin gibi öyle ucsun ki, o dursun, altindan kaysin ates cölü ve ates tepeleri.
Gerdani saglam, ayaklari yersarsan vücudu kivrim kivrim ve ölcülü bicili.
Soy sopca en arik damizlik develerden haydi haydi ileri.
Bögrü enli, boynu uzun ve kalin, cehresi genis.
Bir erkek deveyi andirmali tipki; Su ati tutar o zaman belki.
Derisi daha parlak olmali kabugundan deniz kaplumbagasinin.
Ve ondan daha saglam. Kizgin günes altinda ac azgin keneler bile onu örseleyememeli.
Ilk bakista dag gibi korku vermeli görünüsü bakana:
Boyu yüksek mi yüksek, cevik mi cevik ayaklari, tertemiz seceresi.
Gürbüz, etine dolgun, bakimdan öyle semizlemis olmali ki,
Oyluklarindan tirmanan salkim salkim keneler derinin cilasindan kayip kayip düsmeli.
Yürürken baldirindan, et firlasin etinden, iki ön bacagi ok gibi
Ciksin dolgun gögsünden, serbest atilisli calim calim üstüne bir yaban merkebi örnegi.
Gözlerle gerdan arasi, basin yular takilan yeri,
Sert ve kati olmali bilegi tasi gibi.
Ve upuzun kuyrugu ipek tüylü, sarksin memelerin üstünden
Öyle dokunmali ki memelerin ucunu ürkütmemeli.
Kapkara iki mizrak bacaklari, rüzgar gibi ucmali:
Süpheye düsmelisin ayaklari yere degdi mi, degmedi mi.
Yumru burnundan, kulagindan, beyzi cehresinden bu türlü develeri.
Tanir derhal deveden anlayan yekta bir bilirkisi.
Ayaklari demirdenmiscesine cakillari firlatir iki yana.
Deri mahfaza bile takmaksizin asar kayaliklari bu essiz develer ki.
Caliskan bir isci gibi terler costukca, terledikce cosar...
Asar kuslar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ates cöllerini...
Kertenkelenin güneste yanan sirti sicaktan külde pismis ekmege
Döndügü günler bile kimse durduramaz kosmaktan su bizim deveyi.
Bir sicaklik ki,[[[ yolcular dinlenin! ]]; der kervan sahibi.
Ve tas altina gizlenir siyah cekirgeler, o sabir atesleri.
Ama bizim meshur devemiz gün ortasinda kosusunu bitirmez,
Baslamistir yolculuga sanki daha yeni.
Sicak artar, degisir yürüyüsü; sicak arttikca degisir. Ve ön ayaklarinin
Cirpinisli hizlanisi andirir ölmüs cocuguna gögüs döven bir anneyi
Ve ona bakip(anip kendi ölmüs yavrularinida) hickiran yirtinan öbür anneleri.
Evet o yürüyüs, o ayak cirpinislari gögsünü paralayan yasli bir annenin cirpinislari.
Akla elveda diyen bir annenin, alir almaz ilk yavrusunun kara haberini.
Gögsü kan icinde kalan, üstü basi yirtilmis,
Saclari darma dagin cilgin bir annenin haberini.
Söz tasiyip öc alan iki yüzlü siir ve kabile düsmanlarim:
[[ Ey Ebi Sülmanin oglu sen mahv oldun ]] dediler.
Su atin derdi bana yetmezmis gibi.
[[ Ey Ebi Sülmanin oglu sen kendini ölmüs bil ]] Bende kostum güvendigim dostlara:
Kime basvurdumsa ama:[[ Biz yokuz bu iste, var git kendin bak basinin caresine ]]; demezler mi?
Ben de onlara dedim:[[ Gidin gidin beni yalniz birakin,
Neye hükmetmisse o olur, hükmeden o Allah ki.
Yasamak dediginiz nedir bin yil yasasa bile
Eninde sonunda insanoglu o kanbur tahta kutuya girmiyecek, binmeyecek mi?
Haber geldi [[ Peygamber, seni öyle bir cezaya carpacak ki! ]]
Siz bilirsiniz, hey zavallilar! Iste onun kapisindayim, yüregimde sonsuz bagislanma ümidi.
Ondan özür dilemeye geldim, af istemege geldim
Cünkü O sirrini bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin. O affedenlerin en affedicisi.
Ici hidayet ögütü en yüce gercekler dolu Kurani
Sana armagan eden Allah icin ver bana bir savunma mühleti.
Bakma ve zaten bakmazsin sözlerine beni kiskananlarin.
Senin hükmün onlara degil, hakka ayarli ve ben de bir parca sucluyum belki.
Ama senin makamindayim simdi. Fillerin bile titredigi makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse, isitse isittiklerimi.
Burada beni ancak Allah buyruguna bagli Peygamber affi kurtarir:
Ben de onun öc ve adalet eline uzatiyorum iste sag elimi.
Beni ancak o kurtatabilir burda. Yalniz O. Simdi söz yalniz Onun.
Ama O [[ Sen suclusun, cezani cekeceksin ]]; dese önünde egik bulur boynumu adaletin heybeti.
En heybetli manzara bu olur benim icin. Cünkü Asserde,
Ic ice acilan sonsuz aslan yataklarinin en icindeki
Muhtesem yurdunda hüküm süren aslanlar basbugudur O.
Bir arslan ki, erkenden ava cikar, yavrularinin besini insanoglu, insan eti.
Bir arslan ki, savas alaninda kendi düsmani dengi
Birakmadan carpismayi, haram sayar kendine savasi terketmeyi.
Heybetinden kisilir sesleri yirtici cöl arslanlarinin
Arslanlar arasinda bile o dagitir adaleti.
Parcalandi silahlari ve elbiseleri, kurda kusa yem oldu
Bu vadide kendi gücüne bilegine güvenen nice kisi.
Süphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kilictir kiliclarindan Allahin.
Sonsuz bir kurtulusa, nura ve hidayete alip götüren bizi.
Ve arkadaslari Onun, Mekke vadisinde Islami kabul eden
Kureysin en ileri gelenleri... Cömertlikte ve yigitlikte hic birinin yok dengi.
Ilk günler, göcmek gerekliydi, hemen göctüler, zerre tereddüt etmeden.
Birakarak yurtlarini, tüten ocaklarini, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar carpisamiyacak gücte olanlardi.
Onlar da, müdafaasiz ve silahsiz, cepcevre küfürle cevrili, bugünü hazirlamis beklemislerdi.
Evet, bunlar, baslari dimdik gezen yigit üstü yigit,
Davuda mahsus demir gömlektir zirh diye giydikleri.
Zirhlari piril piril ve upuzun. Celikten büklümleri öyle ki,
Birbirine gecip kaynasmis bir ayrikotunun halkalari gibi.
Mizraklari düsmani devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidisleri. Korunmalari da saldiris.
Vurulunca gögüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgali ölüm denizi.
----
24.02.2007 - 21:11
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
II
Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
Bir anda yükselen bir bülbül sesi
-Erken erken karlar ortasında
Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
Bana geri getirir eski günleri
...Paslanmış demir bir kapı açılır
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Ta karanlıklar içinde birden
Bir türkü gibi yükselirsin sen
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
Saçar ortalığa zamanın
Ağaran saçın toz toprağını
Bana ne Paris'ten
Newyork'tan Londra'dan
Moskova'dan Pekin'den
Senin yanında
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
Geceme gündüzüme
Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
Kucağıma dökülen
Altın leylak
III
Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
Kimi ırmaklardan yansıma
Kimi kayalardan kırpılma
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
İçi ölümle dolu
Dönen bir huni
Doğarken güneş
Kesilmiş ölü yüzlerden
Bir mozayik minyatürlerden
Dokunur tenimize
Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
Ve birden senin sesin gelir dört yandan
Menekşe kokulu sütunlardan
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
Gözlerine ait belgeler sunulur
Ey aşkın kutlu kitabı
Uçarı hayallere yataklık eden
Peri bacalarının yasağı
Gönlümün celladı acı mezmur
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
Senden bir gök
Senden yıldızlar ördüler
Ateş böcekleri
O gece dört yanıma
Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
Ve çocuklar gülle anne arasında
Seninle güller arasında
Tuhaf bir ışık bulup eridiler
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
Aramızdaki sırra
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
Gençlik monologları
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
Bana getiren
Yasamız vardı
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
01.02.2007 - 15:52
LİLİ MARLEN TÜRKÜSÜ
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagreb radyosunda Lili Marlen türküsü.
Siperden sipere ateş tokuşturanlar
Karanlıkta dem tutan ishak kuşu.
Biz insanlar/dünyalılar yemin ettik imanımız var
Hürriyet için, hürriyet aşkına
Savulacak dönem
Savulacak düşman
Dehrin cefasını çektik
Sefasını süreceğiz.
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagreb radyosunda Lili Marlen türküsü
Dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz.
Attila İlhan
17.01.2007 - 22:48
BAZI ESEN BİR RÜZGAR
ANLAMSIZ KELİMELERİ
FISILDAR BANA, KOŞARIM..
IRMAĞIN KIYISINA..
SENİ BENDEN ALAN
O SU...DEĞİLMİYDİ..
KENARINDA O GÜNE ŞAHİT
O KOCA AĞAÇ..
GİZLİCE SEYREDERİM..
BİR YANI YANMIŞ AĞACI
SENSİZLİKTE GECE
SESSİZCE HALA YANAR
İÇİN...İÇİN...BEN GİBİ..
KİMSE GÖRMEZ...
YANGIN YERİNİ..
GÜN AĞARMIŞTI YA
BÖRTÜ BÖCEK SON UYKUDA
AĞAÇ ŞAKIR ŞAKIR
KANADI...
AYAKLARIM VARMADI
KUYTUDAN ÇIKIP
SARILMAK SEN DİYE..
HATRINA&DÜŞECEĞİM 17,OCAK,2007
05.10.2006 - 05:09
gonlumuz genc olsun,gerisi 'gercekten' bos...
guzel bir yaziniz var,sizi taktir ederim...
Toplam 19 mesaj bulundu