Onun gözleri bizim gözlerimiz değildir, o başka türlü görür ve bizim görmediklerimizi gösterir. Onun kulakları,kalbi,ruhu başkadır; bizim duymadıklarımızı, bizim sezemediklerimizi, bizim duyup ta anlatamadıklarımızı o duyar, o anlatır. Onun gözlerind ...
Elif
22.08.2008 - 17:00Musikide 'la' notasini ifade icin kullanilir...
şimal
22.08.2008 - 16:57kutup yildizi olarak dilimizde yer alan yildizin bir diger ismi. simal,
arapca'da kuzey demektir ve her zaman kuzey'de olan bu yildiz 'simal yildizi' olarak da anilir.
beni etkileyen Venüsten sonra gelen yildizdir...
büyü
22.08.2008 - 16:42Sihirli Gülüsler Artik Yok
(Azize)
mehtapli geceler, heyecanlar
yok, akislenmiyor sevincler
sihirli gülüsler keyifsiz
büyü bozuldu Azize...
...
bir siirim ve ilk dörtlügü ile
sevmek
22.08.2008 - 16:40Sen gözlerimde bir damla yas olsaydin,
seni kaybetmemek için,
ömür boyu aglamazdim...
...yahudi...
22.08.2008 - 16:34dünyadaki en eski dinine mensup olan millet.
tarihleri yaklasik 40 yüzyil kadar öncesine dayanir.
ayrica 3 kitap ve sayisiz peygamber yollanmasina karsin, dedigim dedik bir halktir...
selam-sevgi-saygi ile
yakup icik almanya
ahmet özhan
22.08.2008 - 16:29Türk Müzigi Ekollerinden AHMET ÖZHAN.
Sirrus sesli!
begendigim Türk Müzigi sanatcilari önünde gelir...
sonsuz saygilarimla
Yakup icik
Almanya
ahmet günbay yıldız
22.08.2008 - 16:26ilk okudugum romanlar AHMET GÜNBAY YILDIZ ait ve onun romanlari ile en güzel duygulari yasadim...
Türk Edebiyatina eserleri ile güzellikler katmis ve zengin kilmistir...
sonsuz saygilarimla..
toros dağları
22.08.2008 - 15:35Toros Dağları, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarına paralel olarak, Rodos Adası'ndan Suriye sınırına kadar yaklaşık 2.000 kilometrelik bir dağ zincirinden oluşmaktadır. Bu zincirin en yüksek noktası yaklaşık 4.000 metrelik Demirkazık zirvesidir. Torosların bu bölgesi Aladağlar adıyla anılmaktadır...
Toroslar / Aladaglar
Su toroslar,su daglar
oyy oy
benim yarimdi dostlar.
Ak basli aladaglari,
vayy vay
Sevistigim kiziydi dostlar.
Bir bilseniz
kac gün kac gece
ahh ah
Koynunda yattim dostlar.
Toroslar ayriligim
aladaglar,i gayriligim oldu
benim bu halim
bir ana (toros) bir kiz (aladag) yüzünden
off of
amansiz nicedir dostlar!
(27.03.2006)
Yakup Icik
gök tengri
20.08.2008 - 17:35Gök Tengri inancı bütün Türklerin ana kültüdür. Bu kültür, Kunlar, Tabgaçlar, Gök Türkler, Uygurlar gibi eski Türk boylarında inanç sisteminin başında yer alır. Orkun yazıtlarında, Türk Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Tonyukuk bengü taşında birçok kez adı geçen Tangri ya da Tengri, daha çok 'milli' bir tanrı niteliği taşır. Gök Türkler'in Çin esaretinden kurtularak İkinci Göktürk Devleti'ni kurmaları (680-682) , Tanrı'nın isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; Hakan'ı Türklere Tanrı vermiş, budun Hakanı terk edince Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yani Tanrı Türk Milleti'nin hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır.
Gök Tanrı (Kök Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Tanrıkut Mete (Motun) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrı'nın çıkardığını bildirmiş, Gök'ün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve (Gansu'dan kuzey Tibet ile batı Türkistan'a kadar uzanan bölgede) bazı halkları yenerek Kun'laştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gök'ün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Gök'e mal edilmiştir: Tanrı Türk'ün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da 'Ulu Tanrı'dır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrı'nın iradesine bağlıdır.
Bütün bu inanışlar, Gök Tanrı'nın 'eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu' ortaya koymaktadır...
Arsiv-Kaynak:Yakup icik
Illuminati
15.08.2008 - 18:40illuminati nedir?
1776 yılında Almanya‘nın Münih kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir Hukuk Profesörü ve Baron von Knigge ile diğerlerinin yardımıyla kurulan gizli topluluk., “Aydınlanmış Olanlar” anlamına gelmektedir. Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, gizli siyasi amaçları olduğu öne sürülerek dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır.Münih‘te kurulup, o yörede (Bavyera) hızla gelişen Illuminati’nin üye kayıtları büyük bir gizlilik içinde saklanıyordu. Öyle ki, üyelerin her birinin takma isimleri vardı ve yazışmalarda bunlar kullanılır, üyelerin gerçek isimleri ve kimlikleri asla kullanılmazdı. Örneğin, topluluğun kurucusu Adam Weishaupt’un kod adı Spartacus idi. Illuminati üyeleriyle ilgili bilinen tek şey, tüm üyelerinin Cermen kökenli beyazlardan oluştuğudur.
Cizvitlerin görüşlerine ve dayatmalarına büyük bir antipati besleyen Galileo Galilei, bir topluluk kurarak bu dogmalarla mücadele etmek ve parlak gençleri ve aşırı derecede zeki insanları bünyesinde toplayarak onlara özgürlüğün, hür düşüncenin ve aydınlanmanın faziletlerini aşılamak istiyordu. 1774 yılında Mason olan Weishaupt, bu emellerinin Masonluk içerisinde var olduğunu görse de, Masonluğun emellerinin ve felsefesinin siyasetler üzeri olması itibariyle ve Almanya‘daki kilise/cizvit egemenliğini sona erdirmek istemesinden ötürü, bu doğrultuda bir topluluk kurmaya karar verdi ve kendisi gibi düşünen 11 arkadaşıyla beraber 1776 yılında Illuminati’yi kurdu.
Illuminati topluluğu, tıpkı Masonluk gibi ve benzer anlamları olan, üç derecede çalışırdı.
1. Çırak
2. Minerval
3. Illumine (Aydınlanmış) Minerval
Başkan ise Areopagites ünvanı ile anılıyordu.
Çıraklar, Fransız ansiklopedistlerin eserlerini okuyarak ve kendi görüşleriyle birlikte bunların raporlarını sunarak tezler hazırlardı. Derece geçişleri tezler hazırlayarak ve bu tezlerin yeterliliği, üst dereceler tarafından oylanarak kabul edilirdi. Bir alt derecedeki üye, bir üst derecedeki üyelerin kim olduklarını bilmezdi.
12 kişi ile kurulan Illuminati topluluğu, gelişmelerini Mason Localarından kendilerine uygun üyeler kazanarak sağlamaya çalışmışlar, ilk sene sonunda 80 üyeye çıkmışlardır. Daha önceden bir Mason olan Baron Adolf von Knigge’nin katılımı ile ciddi bir ivme kazanmış, Baron’un kazandırdığı seçkin üyeler ile ciddi bir yükselişe geçmişlerdi. Baron ayrıca, Masonluğun şövalye dereceleriden etkilenerek hazırlanmış bir de Illuminatus Dirigens adlı bir ek derece daha oluşturmuştu. Baron’un bu kadar öne çıkması, Weishaupt’un pek hoşuna gitmemiş ve anlaşmazlık, Baron’un kısa süre sonra topluluktan ayrılmasıyla sonlanmıştı.
22 Haziran 1784′ te tüm Bavyera‘da Masonluk ile birlikte Illuminati de, gizli siyasi amaçları olduğu öne sürülerek yasaklanmıştı. Masonluğun, tarih boyunca kendisine yönelen tüm baskı ve yasaklamaların altından hiçbir zarar almadan çıkması gibi yine zararsız çıktığı bu süre Illuminati’ye pek yaramamış ve büyük ölçüde gücünü ve varlığını yitirmişti.
19. yüzyılın başlarında ünlü Alman filozof Hegel‘in katılımıyla canlanan ve eski parlak günlerine dönen Illuminati, bu yıllarda, bir yandan üyesi olan Hegel‘in tez-antitez kuramlarıyla Yeni Dünya Düzeni düşüncesinin geliştiği bir topluluk haline gelmişti. Dünya üzerindeki çeşitli toplulukları etkileyen bu düşüncenin mirasçıları bugün halen çalışmalarını sürdürüyor olsalar da, Illuminati varlığını tamamlamıştır...Kaynak: wikipedia
Arastirma-Arsiv-Kayit-Edit: Yakup icik
sabetayist
12.08.2008 - 16:541626 da İzmir de yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
din adamı olarak yetiştirilen sabetay sevi, 39 uncu yaşının eşiğinde yoğun bir mistisizme saplandı.
toplumu kurtarabilecek ilâhi bir güce sahip olduğunu söylemeye başladı ve 31 mayıs 1665 tarihinde mesih olduğunu ilân etti.
taraftarlarıyla birlikte osmanlı devleti'nin başşehri istanbul'a doğru yürüyüşe geçti. bu olay üzerine sevi tutuklandı ve yargılandı.
sultan dördüncü mehmet, çok uzun süren yargılamayı perde arkasından takip etti.
yargılama sonunda sabetay sevi'nin önüne iki seçenek kondu: İddialarından vazgeçmezse öldürülecek, müslümanlığı kabul ederse, hayatı bağışlanacaktır.
sevi: 'bu can bu bedende olduğu sürece müslüman'ım.' der, aziz mehmet efendi adını alır.
taraftarlarının bazıları bu ihaneti kabullenmez ve intihar ederler. Çoğunluk ise müslümanlığı kabul eder.
mesih, yâni kurtarıcı, kendisini kurtarabilmek için dinini değiştirmiştir.
bir müddet sonra da taraftarları arısındaki intiharları durdurabilmek ve insanları kendisine çekebilmek için bir çıkış yapar:
cübbesinin içine bir kuş yerleştirerek topluluğunun huzuruna çıkar. burada cübbesinin önünü açarak sakladığı kuşu uçurur. 'can bedenden çıktı.' diyerek, eski dinine döndüğünü îma eder.
sabetay sevi ve yandaşlarına, dinlerinden döndükleri için, 'dönme' veya 'avdeti' denilir.
fakat onlar, İslâmiyet'i kabul ettiklerini söylemelerine, görünüşte müslüman gibi hareket etmelerine rağmen, gerçekte musevîliğe inanmaktadırlar.
bu durum, yetkililerin gözünden kaçmaz. 1676 yılında arnavutluk'a sürgüne gönderilirler ve sabetay sevi, aynı yıl arnavutluk'ta ölür...
666
12.08.2008 - 16:526x6x6=216 yapar. Her çağ 2160 yılda bir atlanır.
Şu an Balık Çağı� ndayız ve 2100 yılında Kova Çağına gireceğiz...
...
aslında yeni ahit'in son kitabı olan esinlemede geçer. yuhanna isimli havarinin bir mağarada tanrıdan gelen vahiyle gördüklerini anlatan kitabın sonlarına doğru bir kısımda:
13-16: küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eli ya da alnı üzerine bir işaret vurduruyordu.
13-17: öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını, ya da adını simgeleyen sayıyı taşıyanların dışında hiç kimse bir şey satın alamıyor, ya da satamıyordu.
13-18: bu konu bilgelik gerektirir. anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. çünkü sayı, bir insanı simgeliyor. onun sayısı da altı yüz altmış altıdır. (rakamla 666) .
daha bir sürü ivir-zivir! ! !
selam ve sevgilerimle
Yakup icik
Osman Yağmurdereli
04.08.2008 - 22:43Herseyden önce Osman Yagmurdereli sanatci kimligi ile Türk Milletinin gönlünde TAHT kurmustur...
Cömertlik vasiflarinin en zirvelerindeydi.
O hayirseverliginin karsiligini Yüce Yaradan,in katinda alacaktir!
Nur icinde yat iyi insan...
Dualarimla.
üç şey
31.07.2008 - 23:34ben, sen, o!
kurtlar vadisi
18.07.2008 - 15:04Yapımcı ve Yönetmen Osman Sınav,a sonsuz sevgi ve saygilarimla...
atilla
06.07.2008 - 23:19Kimse titretemedi Hunlar kadar Roma’yı
Roma ki Akdeniz’i bir iç göl yapmış
Üç kıtaya hakim
İleri karakolları
Tuna’dan Ren ve Fırat’a
Oradan Sahra ve Lud Havzasına ulaşan
Bir dünya emperyali
Hiçbir kuvvet korkutamadı Hunlar kadar Roma’yı
Hunlarla ittifakı reddeden
Gotlar Trakya- İtalya’ya
Vizigotlar Güney Fransa’ya
Vandallar Kuzeybatı Afrika’ya sürüldü
Zenci köle ticaretini Roma’nın
Ekonomik öğesi yaparak
Roma’ya boyun büktüler
Uranus oğullarını Olympos’a gömmeyi başaran İsa
Bu yabanıl kavimleri de
Kanatlarının altına almayı başaralı
İki yüz yıl olmuştu
Pagan Greko - Latin uygarlığı Hıristiyanlaşalı
Ve İsa asılıp Konsül Hıristiyanlığı resmi din ilan edeli beri
Roma İsa’yı asıp
Sosyal ve kültürel ihtişamını koruyacağını düşünmüştü
Oysa İsa’nın gölgesiyle acze düşmüştü
Hunlarla Cermenler aynı amaçla birleşince
Atilla’nın amcası Ruga
Kuzey Avrupa’da bir tehdit odağı olmuştu
Başbuğ Ruga Orta Asya’dan getirdiği
Töre ve törenlere sadık kalıp
Kendi kültüründen geri bir kültüre sahip
Cermenleri etkisi altına aldı
Hunların giyim kuşamları
Pusat ve donanımları
At ve araba koşumları
Romalılardan ileri düzeydeydi
Örgüt yapıları da öyle
Hunların dinsel inançlarından da etkilenip
Şaman tapınma törenleri
Yekten Cermen kültürünün temeli oluşturdu
Hunların etki ve itkisiyle
İlkel Cermen toplulukları
Greko - Latinlere kafa tutar hale geldi
Ruga
Hunları ve Cermenleri aynı bayrak altında toplayıp
Görevi tamamlanınca göğe uçtu
Atilla’nın eli amcasının kanına bulaştı.
Atilla’nın babası Muncuk sağ olmasa da
Cermen anası Yula
Abisi Bleda’ya ve Atilla’yı
Analık görevini yapıp
Hun törelerinde
İyi bir bahadır olarak yetiştirdi
Bleda çok genç ve gözü pekti
Batı Roma’ya akınlar düzenledi
Hun ve Cermen silahlı
Güçlerini yeniledi
Ardından geniş bir coğrafya üzerinde
Hiçbir muhalif odak bırakmadı
Uyruğundaki halkalara
Dirlik ve düzenlik güvencesi verdi
Hun ve Cermen ittifakı
Öç ve yağma üzerine kurdu
Doğu ve Batı Roma İmparatorluğun alternatifi oldu
Greko - Latin uygarlığı step uygarlığının atları altında ezildi
Atilla’nın karısı Albız boş durmadı
Atilla’nın içine şer tohumları ekildi
“İki kılıç bir kına sığmaz! ”
Diye fısıldadı
Atilla aldırmadı
“Dünya iki başbuğa dardır”
Diye mırıldandı
Atilla umursamadı
“Senin akıbetini Bleda tayin edecek! ”
Diye bağırdı
“Bleda mı?
Olmazdı
Olamazdı
Niçin olamasındı?
Olur olurdu elbet”
Atilla’nın kardeş sevgisiyle yanan kalbi
Birden öfkeyle kabardı
Hınçla bilendi
Sağ kolu Arpad’ı yanına çağırdı
Bleda’nın kesilmiş saçı iki hafta sonra
Atilla’nın tolgasına sorguç oldu
Diriyken esirgediği kutluğ * değeri başının üstünde tuttu
Kendisine katil gözüyle bakanlara
“Yeter! ”
Diyordu
Çığlık gibi yırtıcı sesiyle
“Saygısızlık etmeyin
Belada benim öz karındaşım
Ağabeyimdi
Alplik nedir o öğretti bana
Kendisini öldürtmem gerektiğini de”
Sonra sırtını bir ağaca dayayıp
Uzak bir Sungura ** bakıyormuşçasına
Gözlerini kısıp ihanetini ve sebeplerini anlatıyordu
Ve sonucu şöyle bağlıyordu
“Ağabeyim Bleda’nın malum akıbeti
Mevcut koşulların ve doğa yasalarının bir gereğiydi
Gerçekte o ölmedi ruhen benim içimde
Gücünü bana bahşetti
Ondan önce saftım
Gözüm açıldı
Bleda’nın uçmağa varışından itibaren
Uslamlama gücüm arttı”
Tolgasıyla kılıcıyla
Çıkık elmacık kemikleri
Sakal bırakmış yüzü
Kısa boyuyla
Bir at çobanına benziyordu
Ne Bayındır Han kadar ihtişamlı
Ne Oğuz Kağan gibi bilge
Yarı Cermen yarı Hun
Sürekli tetikte sürekli dikkatli
Bir at çobanı
Kısık çekik gözleri bir step ejderi gibi
Kızıl diliyle tıslayarak gülüyordu
“Ben
Roma İmparatorluğunun baş belasıyım
Mağdur ve mazlum halkların öç mızrağı”
Tepeden tırnağa insanı titreten bir sesi vardı
Burhan-haldun dağının alnacında ulayarak
Yedi düele seyrü sefer eden Cengiz Han’dan el aldı
Seyr ü sefer eyleyip
Köle ticaretinden büyük gelir sağlayan
Burgondları kılınçtan geçirdi
Viking ve Saksonları hükümranlık alanlarından kovdu
Kuzey Avrupayı tümden ele geçirdi
Kendini kağan ilan edip
Şaman kahinlerinin elinden taç giydi
Atilla kağan olur olmaz
Step törelerini kesintisiz yürürlüğe koydu
Uyruğundaki halkların
Dinler mozaiğine saygılı davrandı
Balkanlara Hunlardan önce gelen
Hıristiyanlaşan Türk kabilelerine
Romalılarla Hunlar arasında ezilmesinler diye
Özel önlemler aldı
Tebaasındaki karındaşlarına
Talan ve yağma ganimetlerini eşit paylaştırdı
Ne var ki kağanlığına bağlı Kahinler Kurulu
Yeterli bilgi ve bilgeliğe sahip değildi
Step törelerinin temelindeki adalet anlayışı
Onlar elinde dehşet kan ve gözyaşına döndü
En büyük müttefiki Cermenler akıl almaz
Tüyler ürpertici cezalar aldı
Tarihe acımasız bir hükümdar olarak geçti
Oysa aşk ve adalet anlayışını
Bu ilkel insanlara aşıladığını sanıyor
Kendi suretine bürünmüş korkunun
Kol gezdiğini fark etmiyordu
O büyük ideallerin ve Tanrısal aşkların adamıydı
Tek amacı yeryüzünü bir Hun cenneti yapmaktı
Bu kutluğ ideali uğruna kelleyi koltuğa almış
Gerçek bir step bilgesiydi
Atilla bu idealle durmuyor
Yeni seyrü seferler düzenliyordu
Doğu Romalılar
“Atilla Kontantinopolis’e geliyor! ”
Diye
Trakya bölgesini olduğu gibi step atlılarına terk ettiler
Ve Marmara bölgesine çekildiler
Atilla Kontantinopolis’e girmedi
Meriç Havzasında durdu
Marianopolis’le Serdice dahil
Yetmişten fazla kent zapt edildi
Şimdilik bu yeter dedi
Zamanın sarkacı gidip gelirken
Öç duygusu
Doğu Romalıların İmparator naibi Krysaphios’un
Atilla’ya kininiyle birleşince
Krysaphios kağanın başını
Onun sağ kolu Edekon’dan istedi
Ona bir servet teklif etti
Edekon Krysaphios’un teklifini kabul etti
Ve hemen yola koyuldu
Atilla’yı katletmek şöyle dursun
Krysaphios’un girişimini
Atilla’ya bizzat kendi anlattı
Atilla Krysaphios’un başını istedi
Krysaphios Hunları hiç tanımamasının
Bedelini canıyla ödedi
Çünkü, elçi Edekon’un indinde
Atilla Gök Tanrı’nın bir suretiydi
İstese de ona ihanet edemezdi
Kaldı ki Atilla’nın erkanı
Atilla’dan daha iyi koşullarda yaşamaktaydı
Atilla ihtişamını tabasından esirgemezdi de
Rahip Jordanes ve tarihçi Priskos
Bu tuhaf gerçekliğin tanıklarıydı
Trakya’nın ilhakından ve suikast olayından
Sonra Atilla kuzeye çekildi
Doğu Roma – Batı Roma birleşip
Atilla’ya saldırdı
Atilla antlaşmalar yapıp bekle gör politikası uyguladı
Ta ki Hororian’ın sesi ta Tuna kıyılarında yankılanınca
Kendisine 25 yıl önce gönderilmiş
Yüzüğe dudak büken Atilla
Hororian’ı kurtarmak için ant içti
İmparator Constantius’un kızı ve varisi Hororian’u
İmparator ölünce İmparatoriçe Plancdia
Hapse attırıp
Oğlu Valentinianus’u imparator yapmıştı
Atilla Hororian’ın zindana kapatılmaması
Ve karısı olması için
Batı Roma ‘ya dünürcüler gönderip
İmparatorluğun yarısını drahoma olarak istedi
İmparatorluk reddedince bu isteğini
Orleans’da Roma ve ittifakı Got ordularıyla
Batı Hun silahşorları göğüs göğse çarpıştı
Kan su gibi aktı
Gök Tanrı’nın Kutluğ Alpleri
Şaman bahadırlarının ümit ve cesaretle yoğrulmuş step atlıları
Batı Roma ordusunu dağıttı
Kuzey Galya küçük krallıklar halinde parçalandı
Britanya Saksonlara
Güney Galya ve İspanya Vizgotlara
Jura ve Alp bölgesine Burgonlar yerleşti
Step atlıları vadilerden ağır ağır Po ovasına aktılar
Po ovasında salgın kasırga gibi
Atilla’nın ordusuna çullanınca
O görkemli Hun ordusu hızla eridi
Apeninler toynak sesleri yerine
Hasta askerlerin öksürüğüyle yankılandı
Atilla Hıristiyanların Tanrısı’nın hışmına uğradığını
Düşünüp geri döndü
İçindeki ateş bir türlü sönmüyordu
Hororian’ın da Roma’nın da
Gök tanrı belasını versindi
Tekrar evlenmeye karar verdi
Kendisine İlek, Dengizik ve İrmek adlı üç oğul veren
Albız yoktu artık
İldiko adlı bir peri kızını sevdi
İldiko kimdi nereliydi kimse bilmiyordu
Yedi gün şenlik ateşleri yakıldı
Davullar vuruldu yedinci gün
Atilla gerdeğe gencelip girdi
Ecel onu nice savaştan yara almada
Kurtulmuş stepleri bozkır kurdu
İldiko’nun göğ gözlerinde boğuldu yok oldu
Atilla ölmüş
Atilla öldürülmüştü
Şaman kahinleri bu kutluğ ve bilge hanı
Gömecek yer bulamadılar
Tuna nehrinin kollarından birinin yatağını değiştirip
Üç günlük yuğ*** töreninden sonra
Kızıl otağın önünden
Beğümler**** saçlarını yoldu
Alpler sakalların yolup
Beyler****** hançerleriyle yüzlerini çizip
Kızıl ateşlerin önünde sinsin oynadılar
Bu nehir yatağına gömdüler ulu hakanları
Definle görevli Yund Kabilesi******
Töreleri gereği Batı Hun toprakların terk edip
Atlarını bir daha dönmek üzere Anadolu’ya doğru sürdüler
Atilla göğe uçup gitti
Ulu bir sungurun kanadına takılıp
----------
* Kutluk: Tanrısal ve yüce değer ve bilgi
** Sungur: Şahinden küçük bir yırtıcı bir kuş
*** Yuğ: Ölüm ardında yapılan tören
**** Beğümler: Prensesler
***** Beyler: Prensler
****** Yund Kabilesi: Ölüm ardından tören yapan rahip kabile
----------
Kaynak: www.dergi.havuz.de
ebrar
05.07.2008 - 15:47ebrar;
' bütün iyiliklerin - güzelliklerin bir (1) adidir.'
başbağlar katliamı
05.07.2008 - 15:36Basbaglar Katliami!
islami ve muhafazakar kesimin, ölen 33 vatandaşın kanı üzerinden laiklerle ve solcularla hesaplaştıkları katliam. katliamı terör örgütü pkk yapmıştır. yani yapılan açıklamalar böyledir. aşağılıkça bir eylemdir, barbarlıktır, ve sonuçta bir terör eylemidir. pkk buna benzer yüzlerce eylem gerçekleştirmiştir. fakat bu katliama siyasi hesaplaşmada ayrı bir anlam yüklenmiştir. sivas katilamı'ndan hemen sonraya denk gelmesi nedeniyle, 'sivas için kıçınızı yırttınız, bunu da kınasaıza' demektedir islami ve muhafazakar kesim. maalesef bu da ayrı bir soğuk hesaptır. katliamı yapan pkk'dır. pkk bir terör örgütüdür. sivilleri öldürmek üzere kurulmuş, sivilleri öldürerek büyümüş, dehşet saçarak gelişmiştir ve her durumda-ortamda kınanmış, terör örgütü olarak adlandırılmış, algılanmıştır. sivasta'ki 33 insanı öldüren ise halktır. bildiğimiz vatandaştır. tabii ki daha fazla kafa yorulması gereken bir durumdur, sivas katliamı. 'pkk da başbağlar katliamını yaptı. hadi bu defeterleri kapatalım, oluyor böyle şeyler' demek gerçekten vicdansızlıktır. eğer bir kentte kendi halinde yaşayan insanlar bir oteli kuşatıp içindekilerle birlikte yakıyorlarsa ve bunu kahkahalar eşliğinde izliyorlarsa, bu üzerinde düşünülmesi gereken, ciddi ciddi ele alınması gereken bir durumdur. ülkede başka bir terör örgütü de cinayetler işliyor diye geçiştirilemez. kaldı ki terör örgütü için tüm devlet seferber olmuş iken, ve bu konuda ülkede bir görüş ayrılığı bulunmaz iken, sivas katliamı sonrasında 'oteli kuşatan vatandaşlarımıza zarar gelmemiştir', 'tahrik vardı canım' açıklaması bile yapılmıştır. bu iki olayı karşı karşıya koymak ve 'hadi bunu da kınayın' demek acayipliktir. bu ülkedeki insanlar her terör eylemini resmi bir bildiriyle kınamak durumunda değildir. çünkü bu iş bir süre sonra 'şunlar eylem yaptı şu taraftan kınama gelmeli', 'bunlar eylem yaptı bu taraftan kınama gelmeli' gibi hesaplara dönüşür ve konunun özü, tartışılması gereken asıl nokta iyice flulaşır.
(nazmiye demirel, 08.12.2003 12:41) #3661824)
NOT: bu bilgiler (http://sozluk.sourtimes.org) dan alinmistir, daha fazla bilgi icin asagidaki link,i kullanabilirsiniz!
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp? t=basbaglar+katliami
Ergenekon
02.07.2008 - 18:36ergenekon teror orgutu
kuvayi milliye ve müdafai hukuk adlı derneklerle resmileşen, derin devletin içinden çıktığı öne sürülen, kurtuluş savaşı yıllarında yaşıyomuş gibi ittihat ve terakkiciliğe soyunan, içinde askerinden istihbaratçısına bugüne kadar türkiye' de yapılan suikast girişimlerinin, yıllardır aydınlanmayı bekleyen olayların hepsinde adı geçen kişilerden oluşan anasının karnından apar topar dünyaya gelen nur topu gibi yeni terör örgütüdür.
dünden beri meydana gelen gelişmeler bu örgütün susurluktan beri varolduğunu ispatlıyo. susurluk kazasının tarihi 1996, 2008' e kadar hiç mi kimse bilmiyodu bu gözaltına alınan 33 ismi?
örgütün içinde emekli albayların tuğgenerallerin olması da ayrıca tüyler ürpertici.
laik türkiye' yi ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak adı altında bir dönemin ittihatçıları gibi ülke için tehdit unsuru oluşturduğuna karar verdikleri insanları öldüren bu örgüt, türkiye cumhuriyeti' nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğini ezerek hareket etmiştir.
aslında en önemlisi gerçek hedeflerinin bazı değerleri korumak olduğuna inanabilseydim, öfkem bi parça dinerdi belki ama apaçık ortada ki bu insanları asıl amacı dizginlerin milletin iradesinden çıkarılarak bürokratik elit tabakasının eline geçmesini sağlamakmış.
biz de onlara yardım ettik. onlar avrupa birliğine girmek istemiyolar, çünkü o zaman demokrasi lafta kalmayıp yaptırımları olan bir ilke haline gelecek. dolayısıyla onların bu demokratik elit tabakayla yönetilen ülke hayalleri suya düşecek. biz de avrupa birliğine girmek istemiyoruz, çünkü emperyalizme ve kültür yozlaşmasına karşıyız. öyle mi? böyle mi koruyacaklar kültürümüzü? bu insanlar kürt-türk, alevi-sünni çatışmasının bir an bile dinmesini istemediler, biz yine yardım ettik onlara.
#2885319 (asmin, 23.01.2008 18:37)
-----
NOT: bu yazi uludag sözlük com,dan alintidir! ! !
ilgi duyanlar asagidaki linkle görebilirler...
http://www.uludagsozluk.com/k/ergenekon-teror-orgutu/
aşk
24.02.2008 - 13:38' Hic bir seysiz anlasabilecegin tek sey Ask,tir.'
Yakup icik/Almanya
adolf hitler
19.02.2008 - 18:43Adolf Hitler öldü!
lakin;
duygulari ve düsünceleri yasiyor!
dokuz (9) TÜRK,ü acimadan yakan bir Alman toplumu var.
bu toplum su an dünyanin en Barbar milletleri arasinda ilk siradalar...
Yakup icik/Almanya
ölüm
10.02.2008 - 14:16Çoğumuz acıdan ve yaşamın gerçeklerinden kaçış yolu olarak şu veya bu zaman ölümü düşünmüşüzdür. Kontrolü kaybettiğimizi veya kontrolden vazgeçtiğimizi hissettiğimiz (depresyon) zaman ölmek isteriz.
Bazen kızdığımız insanları cezalandırmak veya başkalarına acı vermek (intikam) için ölmek isteriz. Bazen olumsuz duyguların altında ezilir, ümidimizi kaybederiz. Bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolunu bulamaz, tek kurtuluşun ölüm olduğunu düşünürüz. Ölümü istemek cesaretsizliğin son aşamasıdır. Kendini sevmenin tam tersidir.
Bazen ölüm en kolay çözüm olarak görünür. Eğer böyle hissediyorsanız, büyük olasılıkla en kolay çözümdür. En kolay yolu seçmek cesaret gerektirmez. Cesaret, nedenini anlamasanız da, istemeseniz de en zor yolu seçip, takip etmektir. Kahramanın görevi ıstırabı, acıyı değiştiremeyeceğini kabul edip, yapabileceğinin en iyisini yapmaktır.
Ölmek istemek genellikle denetimimizde olmayan bir şeyi kontrol etmek istemekten kaynaklanır. Yaşamımızın amacını ve niçin burada olduğumuzu bilmiyoruz. Hayatımızın diğer insanlara etkisini, diğerleriyle etkileşimini ve tablonun bütününü algılayamıyoruz. Zamanından önce ölmek kestirmeden gitmektir ve kestirmeden gitmeye kalkınca genellikle yolumuzu kaybeder, gideceğimiz yere daha uzun sürede varırız. İntihar en tehlikeli kumar olabilir çünkü bir sonraki adımın ne olduğunu bilmiyoruz.
Ölüm bir son, ama acaba acının sonu mu? Gittiğimiz yere giderken çözümlenmemiş sorunlarımızı da kendimizle birlikte götürürüz. Benzer şekilde kendi ölümümüze karar verince de olumsuzluğu ve acıyı beraberimizde götürüyor olabiliriz.
Ölmek istemek ve yaşamın enerjisini ölüme odaklamak gücümüz ve kontrolümüz dışındaki şeylere hükmetme yanılgısını üretir. Hayallerin bizi yaşamdan uzaklaştırdığını biliyoruz. Yaşamdan kaçış olarak ölümü istemek, dışsal şeylere odaklanmasının bir başka yoludur.
Ölüm yaşamın doğal sürecinin bir parçasıdır ve bu anlamda ölüme hazırlanmak yaşamı bugün sonuna kadar değerlendirmek anlamına gelir. Bazı açılardan yaşamın tümü ölümün provası olarak düşünülebilir. Sevgi, cesaret ve gelişim dolu iyi bir yaşamımız olursa, ölüm gelince kabullenmek hiç de zor bir karar olmaz. Gerçekte bu karar hiçbir şekilde bizim kararımız değildir.
Paradoks şudur ki hayatı ne kadar dolu dolu yaşarsak, ne kadar kahraman olmaya çabalarsak, ölümden o kadar az korkarız. Yaşarken güçlü ve cesur olan, ölürkende güçlü ve cesur olur. Şimdi yaşamımızdaki acıları kabul edersek, gelecekte olacakları da kabule hazırlanmış oluruz. Hayattaki amacımızı bilemeyeceğimize göre, neden tüm olasılıklara hazırlıklı olmayalım?
Tüm cesaretinizi kaybettiyseniz ve en kolay yolu seçmeyi düşünüyorsanız, sizi yüreklendirecek şeyler bulmaya çalışın. Cesaret oralarda bir yerde ve siz, sizin için en iyi noktada ölmeyi hak ediyorsunuz. Bunu ançak kontrol hayalini bırakırsanız yapabilirsiniz.
Gerçek cesaret emin olmadan, korkarak ve bütünü kavrayamadan, yapmak, yaşamak, herşeyi denemektir. Kahramanlara özgü bir görevle-yaşamınızla-karşı karşıyasınız ve yaşamınız süresince size eşlik edecek tek kişi için, kendiniz için bir kahraman olabilirsiniz.
* * *
Ölüm/üm(Tasvir)
Ansizin bir sey oldu bana.
issiz bir sessizlik oldu.
gözlerim kapali sanki.
hareket etmiyorum.
konusmuyorum.
suskunum.
zifiri bir karanlik alabildigine.
zindan karasindan daha kara.
katran rengi mi desem?
tarifsiz bir karanlik...
Nasilda hemen duyuldu? ...(!)
örtülmüs üstüme beyaz bir kefen.
mor güllerin o tatli rengini almis dudaklarim,
suskun.
tenim sanki gecelerdeki ay gibi!
Akisleniyor evrenin sevgilisi cobanyildizi,nin muhtesem rengi her yerimde!
ve herkes agliyor bana,basimda.
öyle an ki o an...
sanki figanlar her makamda besteleniyor
deste deste hüzün kederli yüzlerde.
kötülüklerim unutulmus o an,
herkes iyiliklerimden bahsediyor.
bütün gözler oluk oluk akiyor...
'oysa ben aglamaya utanirdim! '
simdi bana agliyor bu millet.
aglama demek istiyorum,diyemiyorum...
...yikaniyorum
...el üstündeyim
yaratildigim mis gibi topragin icindeyim.
üstümde cayir,cimen ve otlar!
gelecek icin gidenlerdenim simdi! ...
Yakup Icik
'Dünya,ya geldiginiz gün bir yandan yasamaya bir yandan,da ölmeye baslarsiniz'...(MONTAIGNE)
...öyle yada böyle sükut icinde bekleyecegim seni ölüm!
ölüm
10.02.2008 - 14:11varligin bir halden baska bir hale dönmesidir,Ölüm...
'basim öne egik sükutla beklemekteyim'
www.poemhunter.com/yakup-icik
ermeniler
10.02.2008 - 14:05Büyük gücler tarafindan kullanilan milletler toplulugudur Ermeniler!
Toplam 124 mesaj bulundu