Onun gözleri bizim gözlerimiz değildir, o başka türlü görür ve bizim görmediklerimizi gösterir. Onun kulakları,kalbi,ruhu başkadır; bizim duymadıklarımızı, bizim sezemediklerimizi, bizim duyup ta anlatamadıklarımızı o duyar, o anlatır. Onun gözlerind ...
daktilik
03.11.2009 - 14:13daktilik (dactyl/ic) yunan ve latin vezni; bir siir ölcü birimi benim bildigim...
kafa dengi
03.11.2009 - 14:07daima birbirleri ile(her konu da) hem-fikir!
İlham Perisi
03.11.2009 - 14:05herkesin bir İLHAM PERİSİ vardir...
Teğet Geçmek
03.11.2009 - 14:04herseyin güllük-gülüstanlik oldugu anda 'cehennemi yasiyor olmaya az kaldi' gibi!
ya da insan hayatinda olan bir 'ölümcük kaza/larin ucuz' atlatilmasi gibi!
varligin yokluga deginmesi ama normal haline gelmesi gibi!
vs..vs..
ALYANS
03.11.2009 - 13:56insanligin varoldugu günden bu yana vazgecemedigi süslü-degerli taki/lar!
Anlatılmaz Yaşanılır
02.11.2009 - 13:17kelime eksikligini(yaşanlır) YAŞANILIR seklinde düzeltiginize göre benim de asagidaki uyarimin diger okurlarca 'hangi kelime eksikligi' sorusuna maruz kalmamak icin bu aciklamayi yapmak mecburiyeti dogdu düsüncesi ile...
anzaklar
26.10.2009 - 21:22Bir Anzak Askeri'nin Çanakkale Savaşı Anısı...
1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
'Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar (1957) lisanım pek o kadar iyi değil.Newyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında. İngilizce konuşuyorum. Kan vereceğim kolunuzu acar mısınız? Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan torbası da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim. Siz Türk müsünüz?
Kaşlarını yukarıya kaldırarak ' Hayır ' manasına işaret yaptı. Ama ben hala merak ediyorum: Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir? 'Aldırma işte öylesine bir şey dedi. Ben yine ısrarla dedim ki: “Fakat benim için bu bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...”Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:
“Siz Türk müsünüz? ” “Evet Türk'üm....” İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı:
“Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de, orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından...İingilizler bizi toplayıp dediler ki: Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir. Biz de inandık sözlerine vaadetlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık.” Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu: “Bizim beynimizi yıkayan ingilizler, Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevkediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman. Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi. Ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler, geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman... Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi, Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer barbarlıktan değil, kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Bunu nereden anladığımı söyleyeyim. Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmişim.”
Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı. Devam etti:
“Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm. Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana hiçte öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. iyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki; kendi kendime: Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler. Ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla 'Yazıklar olsun bana' dedim.' Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum. Niye savaşmaya gelmişim. Bu ingiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış' diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce..... Nihayet bize serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. işte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte”
Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: “Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle 'Bana adınızı söyler misiniz? Dedi. 'Ömer' cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu: Peki niçin Ömer ismini, vermişler sana? Babam Müslümanların ikinci halifesi isminden ilham alarak bana Ömer adı vermiş. Yahu senin adın Müslüman adı mı?
Ben 'Evet, Müslüman adı' deyince yüzüme baktı baktı, birden doğrulmak istedi. Ben mani olmak istedim. Israr etti. Ama niye ısrar ediyordu? İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: “Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi.
Şimdiden sonra 'Anzaklı Ömer' olsun.
'Olsun. Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu? ' Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için, soramadığı için konuşamıyormuş.
Tabii dedim müslüman olmak çok kolay.
Sonra kendisine imanın ve islamın şartlarını anlattım. Kabul etti. Hem kelime-i Şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu. Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı islamiyete olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı....Mırıldandı: Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?
Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk’ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalaşmıştı. Müslüman olmuştu. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. Beni yalnız bırakma olur mu? Ne gibi Ömer amca? Ara sıra gel de bana islamiyeti anlat! sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.
Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum. Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. 'Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin! ' Dedim ki içimden 'Bizim Ömer amca galiba yolcu? ' hemen yukarı çıktım.
Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı ile,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum. Kendisine kelime-i şahadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh etti....
Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu.
' Ne yalan söyleyeyim, ağladım.'
sirrus
26.10.2009 - 21:03sirus(sirius) ile ' sirrus ' birbirinden ayri anlamlar tasirlar burada; sirrus, tüy bulut, sacak bulut, en ince bulut tabakasi, zar bulut,ta denmektedir...
şu an ne dinliyorum
26.10.2009 - 20:53tabi önce TÜRK MÜZIGI ama, su günlerde Türk Müzigini sirrus sesi ile yorumlayan cok saygin hanimefendi kiymetli dost Dr.Leyla Yusic (Lejla Jusic)
galatasaray
26.10.2009 - 20:48Galatasaray; Türk Futbol Takimlari icinde TEK Avrupa Krali olmayi becerebilen...
facebook
25.10.2009 - 20:28virtuel bir maraton!
İzmir Atatürk Stadı
25.10.2009 - 20:26sahi; izmirlilerin birinci ligde neden bir takimi yok?
kurdela
25.10.2009 - 20:22bana göre de ' Kurdele' olmali ama 'Kurdela' da diyoruz cünkü yabanci kökenli(cordella) dan geliyor. Kurdela ile ilgili nakis gelir aklima...
Dilin Kemiği
25.10.2009 - 20:15iradeyi idare etmek zordur ve psikoterapisiz bir ruh haliyle dil araya girer ve psikolojik olarak seni rahatlatir! beynin ne konusacagini algilasa da senin som agzindan cikan kontrolsüz laf durumu...
domuz gribi aşısı
25.10.2009 - 20:07dikkat asini ol 'Domuz Gribi Olmadan'...
jigolo
25.10.2009 - 20:01orospu denince kadin gelir aklimiza ve haksizlik ettigimizin farkina bile varmayiz oysa; jigolo da erkegin orospusudur...
Anlatılmaz Yaşanılır
24.10.2009 - 18:59bu terimi yazan kimse kelime eksikligi var!
anlatamadin yasadin yani ;)
RAHATSIZ ETMEK
24.10.2009 - 18:55rahat/sız etmek...
Dokuz Canlı
24.10.2009 - 18:53olaganüstü
şans
Göz yanılması
24.10.2009 - 18:51yaw neden inanmiyorsunuz..
gördüm diyorum size...
Eve Dönüş Yasası
24.10.2009 - 18:50sehit
gözyasi
kirmizi hali
ödül
kan
ve ölüm...
Kanserleşmiş Fikirler
24.10.2009 - 18:48ironik ve obsesyon ruhlar...
özlü sözler
20.10.2009 - 18:51ekti ve ilgi...
cem uzan
20.10.2009 - 18:46müsterek soygunlar da ileri giden isim oldu.
kaide ve kural disina cikti.
göze batmaya basladi ve payina az düsenlerin rahati kacti, mecburen o yaratildi.
simdilik!
Toplam 124 mesaj bulundu