Antalya' da Orduevi yanındaki Mavi Kitapevi'nde biraz heyecanlı bekliyorum. Yıldırım Uzun, uzun bir adam olmalı diye geçiriyorum içimden. Hayalime kendimce bir şekil veriyorum, ama tecrübeliyim diğer görüşmelerimden dolayı. Her şairin yazdıklarıyla özdeşir bir görünümü vardır. Ya pos bıyıklıdır devrimci gerçekçi şairler yada hiç bıyıksız; spor veya spora yakın giyinirler. İmge avcısı şairler estetik görünüme sahiptirler; imgeler gibi derin ve düşündürücüdür gözleri. Yıldırım Uzun'a da bir yüz yakıştırıyorum kendimce ve bekliyorum...
Yıldırım Uzun'u 'Efkârnameler'le tanıdım. Fail-i mechul bir sevdanın peşindeydi; sevgiden hasrete, hasretten isyana, isyandan umuda uzun gidiş gelişler anlatıyordu. Kimi zaman bir meyhanede, kimi zaman Konyaaltı'nda yakamozlarla sakinleşirken bir gece vakti; aşkın fail-i mechulüne, bedduaya varamayan yakınmaların acıklı sözlerini atardı, balıklara yem diye.
Ben merak ederdim.
Sonra şiir dostluğu doğdu. Kendi ifadesiyle; beni düz yazılarımdan tanıyordu, yani hikayelerimden, hakverdim kendisine. Mavi Kitabevi bir hayli kalabalık, giren çıkan, kitap getiren kitap götüren genç yaşlı insanlar. Hiç birini benzetemiyorum. Antolojiden kopyaladığım Efkârname seri şiirini cebimden çıkarıyorum. Onikinci bölümde:
'Ne garip değil mi Melodilerin kimliği yok, renkler evrensel Böyle zamanlarda Kalküta' da Tagore Amerika' da Steinback Güney Afrika' da Mandela olmak işten değil Her rengin tüm tonlarında insanım işte Bütün diller ana dilim gibi Ve tüm şivelerimle seviyorum seni'
diyor Yıldırım Uuzun.
Satırları okurken bir kişi daha giriyor kitabevinin kapısından, bu “o” diyorum içimden “uzun soyadını Efkârname'den alsa gerektir”. Soyadındaki gibi uzun bir adam değil Yıldırım Uzun, bir bunda yanılıyorum. Herşeyi ile şiirlerinin adamı. Doğrudan bana yöneliyor. Şaşırmıyorum, o an kitabevinde benden yaşlısı yok. Elini uzatıyor; saz çalar mı ki bu ellerle, hayır ud çalar diyorum ama sormayı da unutuyorum.
Konyaltı'nda oturuyoruz, hava güzel, hiç içki içesim yok, efkârlı da değilim, hem efkarnamelerde hep yalnızdır Yıldırım Uzun, çay gelsin diyorum ama rakı hakkım saklı. Çayları içiyoruz. Sadece şiir konuşuyoruz. Bir ortak yanımız var; şiirde aşkı işlerken toplumsal sorunları da koyuyoruz satır aralarına. Ama şehirlerin kokuları gibi şehirlerin duyguları da vardır ve şiire yansır. Bozkır şairinde orman şiirleri görülmez pek, ya da deniz şiirleri, onlardan kavruk toprak kokan aşk şiirleri okur, hasretliklerde susuz bozkır gibi çatlarız. Kıyı adamlarında ise aşka gece serinliği eşlik ederken gündüz terinin duşlarla tetiklenen sabun kokusu da siner. İkimizde de bu ortak yönü step ıssızlığı doğurdu sanıyorum. Varlıkla yokluk, sevgi ile nefret, azimle yılgınlık, hem kalabalık hem ıssızlık.
Deja vu Hüzünler
Aylardan sürgün Günlerden isyan bir vakit Dokunma kederime / çek git
Şiir kestim düşümün çeperlerinde Göğsümde pimi çekilmiş el bombaları Cebimde fahişe ayrılıklar Dicle gözlerimde tutsak Fistanıyla güneş yüzlü baharlar
Ne çok kavgam var ısırgan otu gibi Amed' in ciğerinden Akdeniz' e dökülen Dengbej misali Beyhude
Kaç tomar isyan döktüm secdeye, la ilahe illallah zamanlarında Sebat oldu direnişlerime adın ve ilhaktı ömrüme sevdan Gözlerimde yangın Yangında alev Alev ki derin Demir perde ülkeleri gibi isyandı o firuze gözlerin
Yokluğun gayrimeşru ideler doğurdu içimde Ah bu anlar ne çok deja vu Ölüm değil, ayrılık bu Ölüm dediğin, ayrılıkta cennet Al bu cenneti, içinde hapset
/ Ben senin Endülüs zamanlarında Med rengini sevdim Koca bir uygarlığa rest çektim de, gözlerine direnemedim /
Aylardan sürgün Günlerden isyan bir vakit Dokunma kederime / çek git
YILDIRIM UZUN
Evet ıssızlık, başka adı olamaz bunun. Ne kadar içinde olmak istesek de hep önünde kalıyoruz, adına şiir olduklarımız da hızlanıp yan yana düşmüyor bizimle.
Hüzün sadece bende var bu gece, ne oluyor diye sormadan edemiyorum kendime, hüzünlü olmak şairin dünyası mı; yok canım, o zaman ne anlamı kalır önden yürümenin; düğün önümüzde hızlı yürüyeceğiz, yürüteceğiz elbette.
Kalkıp yürüyoruz, konu değişiyor günlük oluyor. Bir iş yerine giriyoruz, Antalya'da olduğunu bilen bir şair daha var diyor Yıldırım Uzun. Normal yaşantımda süprizleri sevmem, ama heyecanlanıyorum.
Araz Araz'ı (Rukiye Küçük) gruptan ve astığı şiirlerden tanıyorum. Bir huy edindim son zamanlarda antolojide kendi adıyla değilde takma adıyla şiir asanların yazdıklarını okumuyorum. Şair adıyla varolmalıdır diye düşünürüm hep. Yazdıkları akılda kalırken adı da akılda kalmalı. Rukiye Hanımla tanışıyorum ama bu konuyu açmamaya özen gösteriyorum, demlediği çayı yudumlarken.
Rukiye Hanım şiirinde:
HALÜSİNASYON
Düngece Yüreğimin feri Yokluğunun rengi yoktu İçimde bir sancı ki ne sen sor,ne ben söyleyem Lisanım nahoştu Oturdum Bir şiir yazam dedim Kalem benden sarhoştu
Düngece Yüreğimin feri Yokluğunun rengi yoktu İçimde bir sancı ki ne sen sor,ne ben söyleyem Lisanım nahoştu Oturdum Bir şiir yazam dedim Kalem benden sarhoştu Sabah kağıda baktım Bomboştu
RUKİYE KÜÇÜK
Demesine rağmen verimli bir şair. Şiirlerinde felsefe tadı alırken hafif bir ney sesi de de duyarsınız:
O YAHUT HİÇBİR ŞEY
O'nun hanları vardı ve birde limanları Kiminde geceler, kiminde demirlerdi Kâh yorgun olur inler, kâh keyifle söylerdi Hiç biri diğerinin bildiğini bilmezdi Birine ayan olan, öbürüne geceydi Bildiğini sandığı, yegâne bilmediği Bilmediğini bilen, aslında en bilendi O herkesin her şeyi, herkes o'nun bir şeyi Herkese her şey olan, onun hiç bir şeyi Hiç kimsenin bilmediği bir şey di Herkesin hiç kimsesi, o'nun her şeyiydi
RUKİYE KÜÇÜK
Caddesini, sokağını tanımadığım şehirleri pek sevmem, beni içine almaz şehir, gideceğim yönü bana söylemez, her köşebaşı yanlıştır; bir türlü çay içecek bir yer bulamazsın. Oturursun sandalye altından kaçar. Bu kez öyle olmadı, şehri sevdim, kokusunu da.
Dostluk, güleryüz, hoş muhabbet için Rukiye Hanım ve Yıldırım Bey'e binlerce teşekkürler. Ben şehirleri şairleri ile seviyorum galiba.
BİR HAFTA BOYUNCA PS DEKİ ARIZALAR NEDENİYLE SŞTEYE GİRİŞ YAPAMADIM VE BİR MÜDDET DAHA ANTOLOJİDEN UZAK KALACAĞIM.BİRİKEN MESAJLARDAN DOLAYI MESAJ YAZAMIYORUM BEN DE BU SAYFAYA YAZMAYI UYGUN GÖRDÜM...
YAZDIKLARINIZA AYNEN KATILIYORUM BU KONUDA NE YAPILMASI GEREKŞİRSE SİZİNLE VE DİĞER GRUB ARKADAŞLARIMLA İŞBİRLİĞİNE HAZIRIM....
GÖRÜŞMEK ÜZERE SİZE VE GRUB ARKADAŞLARIMA SELAMLAR SEVGİLER......
Beyaz bir martı olsam, Yükselsem taa göklere. Her basamağı hızla aşsam. Basamağı ruhuma katsam. Erenlere ulaşsam. El uzatsam, el tutsam. Yüzlerinden nur alsam, Savursam zalim Dünya ya. Ağlasam doyasıya, Çöle yağmur olsam. Değişse gaddar Dünya, Cennet'in aksi olsa. Ecelin bahanesi savaş olmasa, Kırlaşsa saçlar. Azrail ecele tebessüm olsa. Arşın vadisinde kalsam. Otağımı kursam bulutlara. Baksam Cennet Dünya ya, Anaların kucağında çocuklar, Babalar da yıkılmaz duruşlar, Baksam baksam da, Mutlu olsam. Rabb'ime dua olsam. Duam kabul olmaz mı?
Ne çok yazılmalıydı şimdi, ne çok şey anlatılmalıydı size, gözleriniz demeliydim Dünyaya açılan en güzel iki pencere… En derin, en suskun, en konuşkan yanınız gözleriniz… Ve eklemeliydim daha yüzlerce cümle…
Sizin şiirden pencerelerinizi seviyordum...
Şimdi camlar kapalı, perdeler çekik Şiirler tutsak...
Biz tanıdık bir kere sizi... Biz iyi ki tanıdık sizi...
Sevgili şiir yürekli dostum, senin aramızdan ayrılışın yalnız bizlerin değil antolojinin de bir kaybı olacaktır. Elbette aldığınız kararı düşünmüş ve en doğrusunu yapmışsınızdır kendi açınızdan çünkü o erdemlikte bir beyefendiydiniz. gerek grubumda gerekse bazı kişilerle olan tartışmalarımda sizi hep örnek olarak gösterdim şimdiye kadar bir çok konularda, tabii ki sizin bundan haberiniz yoktu, şimdi gidiyorsunuz, yeninizi, konumunuzu ve kazandığınız değeri bilesiniz diye açıklık getirmek istediğim için anlattım bunu da. Elbette her zaman yüreğimizde yeriniz daima sizinle kalacaktır. benim bir alacağım yoktur ama senin varsa lütfen hakkını helal eyle. Bilmiyorum ne kadar nereye kadar uzaklaşacaksın bizlerden ama umarım çok çabuk unutmazsınız sizde bizleri. Tüm güzelliklerin senin yanında olması dileklerimle hoşça ve dostça kal güzel insan. Bilal Esen.
19.04.2012 - 15:35
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz
Güneşe göç var da kalan biz miyiz..! ?
16.02.2011 - 00:15
ANTALYA'DA İKİ ŞAİR
Antalya' da Orduevi yanındaki Mavi Kitapevi'nde biraz heyecanlı bekliyorum. Yıldırım Uzun, uzun bir adam olmalı diye geçiriyorum içimden. Hayalime kendimce bir şekil veriyorum, ama tecrübeliyim diğer görüşmelerimden dolayı. Her şairin yazdıklarıyla özdeşir bir görünümü vardır. Ya pos bıyıklıdır devrimci gerçekçi şairler yada hiç bıyıksız; spor veya spora yakın giyinirler. İmge avcısı şairler estetik görünüme sahiptirler; imgeler gibi derin ve düşündürücüdür gözleri. Yıldırım Uzun'a da bir yüz yakıştırıyorum kendimce ve bekliyorum...
Yıldırım Uzun'u 'Efkârnameler'le tanıdım. Fail-i mechul bir sevdanın peşindeydi; sevgiden hasrete, hasretten isyana, isyandan umuda uzun gidiş gelişler anlatıyordu. Kimi zaman bir meyhanede, kimi zaman Konyaaltı'nda yakamozlarla sakinleşirken bir gece vakti; aşkın fail-i mechulüne, bedduaya varamayan yakınmaların acıklı sözlerini atardı, balıklara yem diye.
Ben merak ederdim.
Sonra şiir dostluğu doğdu. Kendi ifadesiyle; beni düz yazılarımdan tanıyordu, yani hikayelerimden, hakverdim kendisine. Mavi Kitabevi bir hayli kalabalık, giren çıkan, kitap getiren kitap götüren genç yaşlı insanlar. Hiç birini benzetemiyorum. Antolojiden kopyaladığım Efkârname seri şiirini cebimden çıkarıyorum. Onikinci bölümde:
'Ne garip değil mi
Melodilerin kimliği yok, renkler evrensel
Böyle zamanlarda
Kalküta' da Tagore
Amerika' da Steinback
Güney Afrika' da Mandela olmak işten değil
Her rengin tüm tonlarında insanım işte
Bütün diller ana dilim gibi
Ve tüm şivelerimle seviyorum seni'
diyor Yıldırım Uuzun.
Satırları okurken bir kişi daha giriyor kitabevinin kapısından, bu “o” diyorum içimden “uzun soyadını Efkârname'den alsa gerektir”. Soyadındaki gibi uzun bir adam değil Yıldırım Uzun, bir bunda yanılıyorum. Herşeyi ile şiirlerinin adamı. Doğrudan bana yöneliyor. Şaşırmıyorum, o an kitabevinde benden yaşlısı yok. Elini uzatıyor; saz çalar mı ki bu ellerle, hayır ud çalar diyorum ama sormayı da unutuyorum.
Konyaltı'nda oturuyoruz, hava güzel, hiç içki içesim yok, efkârlı da değilim, hem efkarnamelerde hep yalnızdır Yıldırım Uzun, çay gelsin diyorum ama rakı hakkım saklı. Çayları içiyoruz. Sadece şiir konuşuyoruz. Bir ortak yanımız var; şiirde aşkı işlerken toplumsal sorunları da koyuyoruz satır aralarına. Ama şehirlerin kokuları gibi şehirlerin duyguları da vardır ve şiire yansır. Bozkır şairinde orman şiirleri görülmez pek, ya da deniz şiirleri, onlardan kavruk toprak kokan aşk şiirleri okur, hasretliklerde susuz bozkır gibi çatlarız. Kıyı adamlarında ise aşka gece serinliği eşlik ederken gündüz terinin duşlarla tetiklenen sabun kokusu da siner. İkimizde de bu ortak yönü step ıssızlığı doğurdu sanıyorum. Varlıkla yokluk, sevgi ile nefret, azimle yılgınlık, hem kalabalık hem ıssızlık.
Deja vu Hüzünler
Aylardan sürgün
Günlerden isyan bir vakit
Dokunma kederime / çek git
Şiir kestim düşümün çeperlerinde
Göğsümde pimi çekilmiş el bombaları
Cebimde fahişe ayrılıklar
Dicle gözlerimde tutsak
Fistanıyla güneş yüzlü baharlar
Ne çok kavgam var ısırgan otu gibi
Amed' in ciğerinden Akdeniz' e dökülen Dengbej misali
Beyhude
Kaç tomar isyan döktüm secdeye, la ilahe illallah zamanlarında
Sebat oldu direnişlerime adın ve ilhaktı ömrüme sevdan
Gözlerimde yangın
Yangında alev
Alev ki derin
Demir perde ülkeleri gibi isyandı o firuze gözlerin
Yokluğun gayrimeşru ideler doğurdu içimde
Ah bu anlar ne çok deja vu
Ölüm değil, ayrılık bu
Ölüm dediğin, ayrılıkta cennet
Al bu cenneti, içinde hapset
/ Ben senin Endülüs zamanlarında Med rengini sevdim
Koca bir uygarlığa rest çektim de, gözlerine direnemedim /
Aylardan sürgün
Günlerden isyan bir vakit
Dokunma kederime / çek git
YILDIRIM UZUN
Evet ıssızlık, başka adı olamaz bunun. Ne kadar içinde olmak istesek de hep önünde kalıyoruz, adına şiir olduklarımız da hızlanıp yan yana düşmüyor bizimle.
Hüzün sadece bende var bu gece, ne oluyor diye sormadan edemiyorum kendime, hüzünlü olmak şairin dünyası mı; yok canım, o zaman ne anlamı kalır önden yürümenin; düğün önümüzde hızlı yürüyeceğiz, yürüteceğiz elbette.
Kalkıp yürüyoruz, konu değişiyor günlük oluyor. Bir iş yerine giriyoruz, Antalya'da olduğunu bilen bir şair daha var diyor Yıldırım Uzun. Normal yaşantımda süprizleri sevmem, ama heyecanlanıyorum.
Araz Araz'ı (Rukiye Küçük) gruptan ve astığı şiirlerden tanıyorum. Bir huy edindim son zamanlarda antolojide kendi adıyla değilde takma adıyla şiir asanların yazdıklarını okumuyorum. Şair adıyla varolmalıdır diye düşünürüm hep. Yazdıkları akılda kalırken adı da akılda kalmalı. Rukiye Hanımla tanışıyorum ama bu konuyu açmamaya özen gösteriyorum, demlediği çayı yudumlarken.
Rukiye Hanım şiirinde:
HALÜSİNASYON
Düngece
Yüreğimin feri
Yokluğunun rengi yoktu
İçimde bir sancı ki
ne sen sor,ne ben söyleyem
Lisanım nahoştu
Oturdum
Bir şiir yazam dedim
Kalem benden sarhoştu
Düngece
Yüreğimin feri
Yokluğunun rengi yoktu
İçimde bir sancı ki
ne sen sor,ne ben söyleyem
Lisanım nahoştu
Oturdum
Bir şiir yazam dedim
Kalem benden sarhoştu
Sabah kağıda baktım
Bomboştu
RUKİYE KÜÇÜK
Demesine rağmen verimli bir şair. Şiirlerinde felsefe tadı alırken hafif bir ney sesi de de duyarsınız:
O YAHUT HİÇBİR ŞEY
O'nun hanları vardı ve birde limanları
Kiminde geceler, kiminde demirlerdi
Kâh yorgun olur inler, kâh keyifle söylerdi
Hiç biri diğerinin bildiğini bilmezdi
Birine ayan olan, öbürüne geceydi
Bildiğini sandığı, yegâne bilmediği
Bilmediğini bilen, aslında en bilendi
O herkesin her şeyi, herkes o'nun bir şeyi
Herkese her şey olan, onun hiç bir şeyi
Hiç kimsenin bilmediği bir şey di
Herkesin hiç kimsesi, o'nun her şeyiydi
RUKİYE KÜÇÜK
Caddesini, sokağını tanımadığım şehirleri pek sevmem, beni içine almaz şehir, gideceğim yönü bana söylemez, her köşebaşı yanlıştır; bir türlü çay içecek bir yer bulamazsın. Oturursun sandalye altından kaçar. Bu kez öyle olmadı, şehri sevdim, kokusunu da.
Dostluk, güleryüz, hoş muhabbet için Rukiye Hanım ve Yıldırım Bey'e binlerce teşekkürler. Ben şehirleri şairleri ile seviyorum galiba.
Dostluk ve sevgim baki.
AHMET TAHSİN
12.04.2010 - 23:53
ANLAMLI,DUYGULU YORUMLARINIZ İÇİN SAĞOLUN SİZİ
SAYGIYLA SELAMLIYORUM,SEVGİLER SUNUYORUM.
HAYIRLI, MUTLU GECELER DİLİYORUM Allah'a emanet ol.
09.02.2010 - 14:39
ÜSTAT DUYARLI YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKÜRLER SEVGİ,SELAM..
13.11.2009 - 13:40
SAYIN YILDIRIM UZUN
BİR HAFTA BOYUNCA PS DEKİ ARIZALAR NEDENİYLE SŞTEYE GİRİŞ YAPAMADIM VE BİR MÜDDET DAHA ANTOLOJİDEN UZAK KALACAĞIM.BİRİKEN MESAJLARDAN DOLAYI MESAJ YAZAMIYORUM BEN DE BU SAYFAYA YAZMAYI UYGUN GÖRDÜM...
YAZDIKLARINIZA AYNEN KATILIYORUM BU KONUDA NE YAPILMASI GEREKŞİRSE SİZİNLE VE DİĞER GRUB ARKADAŞLARIMLA İŞBİRLİĞİNE HAZIRIM....
GÖRÜŞMEK ÜZERE SİZE VE GRUB ARKADAŞLARIMA SELAMLAR SEVGİLER......
PINAR ATAY
18.10.2009 - 16:57
Dua olsam
Beyaz bir martı olsam,
Yükselsem taa göklere.
Her basamağı hızla aşsam.
Basamağı ruhuma katsam.
Erenlere ulaşsam.
El uzatsam, el tutsam.
Yüzlerinden nur alsam,
Savursam zalim Dünya ya.
Ağlasam doyasıya,
Çöle yağmur olsam.
Değişse gaddar Dünya,
Cennet'in aksi olsa.
Ecelin bahanesi savaş olmasa,
Kırlaşsa saçlar.
Azrail ecele tebessüm olsa.
Arşın vadisinde kalsam.
Otağımı kursam bulutlara.
Baksam Cennet Dünya ya,
Anaların kucağında çocuklar,
Babalar da yıkılmaz duruşlar,
Baksam baksam da,
Mutlu olsam.
Rabb'ime dua olsam.
Duam kabul olmaz mı?
Yıldırım Yorulmaz
25.02.2009 - 17:00
çok iyi ve yardımsever biri. :))
abim gibi seviyorum onu..iyi ki var..iyi ki tanımışım.dilerim hep mutlu olur..
01.08.2008 - 18:53
Ne çok yazılmalıydı şimdi, ne çok şey anlatılmalıydı size, gözleriniz demeliydim
Dünyaya açılan en güzel iki pencere…
En derin, en suskun, en konuşkan yanınız gözleriniz…
Ve eklemeliydim daha yüzlerce cümle…
Sizin şiirden pencerelerinizi seviyordum...
Şimdi camlar kapalı, perdeler çekik
Şiirler tutsak...
Biz tanıdık bir kere sizi... Biz iyi ki tanıdık sizi...
Sevgiler...
Burcu Bir
30.07.2008 - 12:53
Hiç gelmemiş olsaydınız eğer... ya da öyle saysaydım...
sıcak asfaltta hiç yalınayak yürümemiş olurdum....
İyi ki oldunuz.. iyi ki varsınız..
Sevgiyle yakamozsakini......
ve umutla..
27.07.2008 - 17:49
yolun açık olsun yıldırım abi herşey gönlünce olsun inşallah
seni unutmicam..
20.07.2008 - 17:44
Sevgili şiir yürekli dostum, senin aramızdan ayrılışın yalnız bizlerin değil antolojinin de bir kaybı olacaktır. Elbette aldığınız kararı düşünmüş ve en doğrusunu yapmışsınızdır kendi açınızdan çünkü o erdemlikte bir beyefendiydiniz. gerek grubumda gerekse bazı kişilerle olan tartışmalarımda sizi hep örnek olarak gösterdim şimdiye kadar bir çok konularda, tabii ki sizin bundan haberiniz yoktu, şimdi gidiyorsunuz, yeninizi, konumunuzu ve kazandığınız değeri bilesiniz diye açıklık getirmek istediğim için anlattım bunu da.
Elbette her zaman yüreğimizde yeriniz daima sizinle kalacaktır. benim bir alacağım yoktur ama senin varsa lütfen hakkını helal eyle. Bilmiyorum ne kadar nereye kadar uzaklaşacaksın bizlerden ama umarım çok çabuk unutmazsınız sizde bizleri. Tüm güzelliklerin senin yanında olması dileklerimle hoşça ve dostça kal güzel insan. Bilal Esen.
15.07.2007 - 18:21
Kalemi güçlü..ölçülü..son derece zarif bir insan..
iyiki tanıdım..
Toplam 12 mesaj bulundu