Şeker Hoca bir alem hoca: 'Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi, zaten devenin de iyisine binmiş! ' diyor.
Teravih namazında eli boş gelen kadınlara 'Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş geliyorsunuz! ' diye takılıyor.
Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını kıldırıp 'Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip çalışın! ' diye cemaati işlerinin başına gönderiyor.
O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda '52 modelim! ' diyor.
İşte sorular ve cevaplar:
Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?
'Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedeceğiz? '
Camide promosyon uygulamanız varmış?
'Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını veriyorum.'
'İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir. Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti. Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti? '
Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?
'Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar bağlıyorlar, ' Al sana göbek, ver bana bebek! ' bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor.'
'Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını kıldırdıktan sonra; 'Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe çıksın! ' diyorum.'
Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
'Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz.'
Şeker Hoca devam ediyor:
'Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye.'
***
'Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım.'Kimisiniz? ' dedim, 'Turgut Özal'ım' dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda onları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. 'Babam için 5 kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim! ' dedim. 'Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun? ' dedi. 'Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim? ' dedim, onu da kabul etmedim. Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım.'
***
'Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu. Halde çalışan birine; 'Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını yapayım! 'dedim. Cami doluyken cemaate; 'Namazın farzı kaç diye sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim, abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur.. Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz! ' dedim. 15 gün sonra avizeleri getirdi. 'Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor, caminin başka ihtiyacı var mı? ' diye sordu.'
***
'Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. 'Hocam ne yapacağız? ' diye sordular. 'Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm! ' dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler. 'Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra birden yavaşladın? ' dediler. 'Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı? ' dedim
İki Gezgin Melek, geceyi geçirmek için oldukça varlıklı bir
ailenin evinin kapısını çalmışlar. Aile, pek kaba bir
üslupla,meleklere
yatacak yer olarak koca malikanenin konuk odalarından birini
vermek
yerine, soğuk bodrumundaki küçük bir köşeyi göstermiş.
Melekler buz gibi odanın soğuk ve sert zemininde kendilerine
yatacak
bir yer hazırlamaya çalışırken, Yaşlı Melek duvarda bir delik
görmüş ve
kalkıp deliği onarmaya girişmiş. Genç Melek, Yaşlı Meleğe bu
hareketinin
nedenini sorunca, Yaşlı Melek hafifçe gülümsemiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir...
Sabah malikaneden ayrılan melekler, gece bastırınca bir kez
daha
kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa çok fakir bir çiftçi
ailesinin
kapısını
çalmışlar.
Son derece misafirperver olan fakir karı koca, sofralarında ne
var ne
yoksa meleklerle paylaştıktan sonra, onlara rahatça uyumaları
için
kendi
yataklarını vererek yanlarından ayrılmışlar.
Sabah güneş doğduğunda,melekler zavallı karı kocayı gözyaşları
içinde bulmuşlar: Yegane geçim kaynakları olan tek inek de
tarlalarının ortasında cansız yatmaktaymış.
Genç Melek bu sefer iyice öfkelenerek Yaşlı Meleğe isyan
etmiş:
Bunun olmasına nasıl izin verebildin? ! O varlıklı kaba adamın
herşeyi
vardı ama sen kalktın ona yine de yardım ettin. Bu iyi yürekli
fakir ailenin ise o tek inekten başka hiçbir şeyleri yoktu; buna rağmen onu bile paylaşmaya gönüllü oldular. Ama sen o ineği de yitirmelerine izin verdin! ? Bunun üzerine Yaşlı Melek, Genç Meleğe dönerek şu cevabı vermiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir..
O zengin malikanenin bodrumunda kaldıgımız gece, duvardaki deliğin
dibinde külçe külçe altın saklı olduğunu farkettim. Malikanenin
sahibi bu kadar açgözlü olduğu için ve kendisine verilmiş şans sayesinde edindiği zenginliğin bir parçasını bile paylaşmaya yanaşmadığı için, ben de o deliği öyle bir kapatıp mühürledim ki artık arayıp bulsa da açamaz.
Ve devam etmiş:
Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yatağında uyurken,
Ölüm Meleğinin o çiftçinin karısını almaya geldiğini gördüm.
Ben de onun yerine Ölüm Meleğine ineği verdim.
Yaşlı Melek, gülümseyerek bir kez daha eklemiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir.
Bazen, işler istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, aslında bizim
de başımıza gelen tam da budur işte. Eğer inanıyorsanız, yapmanız
gereken şey
sadece, her sonucun her zaman sizin lehinize olduğuna
güvenmektir.
Bunun
böyle olduğunu, ancak belirli bir zaman sonra öğrenebilecek
olsanız
bile
Bazı insanlar, Hayatımıza girerler Ve çabucak çıkarlar..
Bazıları ise, Dostumuz olur Ve bir süre orada kalırlar..
Yüreklerimizde O güzel ayak izlerini bırakarak..
Ve bu, İyi bir dost kazandığımız için,
Bir daha asla Eskisi gibi olmayacağız demektir!
Dün, tarih oldu.
Yarın, bir gizemdir.
Bugün ise bir armağan.
Bu yüzden İngilizcede present, hem şu an hem de armağan
anlamına gelir!
Bence bu çok özel bir şey..... her anı doyasıya yaşayın ve
tadını
çıkarmaya bakın... Hayat, bir kostümlü prova değildir!
Bil ki tam şu anda
birisi seni düşünüyor.
birisi sana değer veriyor.
birisi seni özlüyor.
birisi seninle olmak istiyor.
birisi senin başının belada olmadığını umuyor.
birisi ona verdiğin destek için sana minnettar.
birisi elini tutmak istiyor.
Birisi senin adına herşeyin iyi sonuçlanmasını ümit ediyor.
birisi senin mutlu olmanı istiyor.
birisi senin onu bulmanı diliyor.
birisi senin başarılarını kutluyor.
birisi sana bir armağan vermek istiyor.
birisi SENİN bir armağan olduğunu düşünüyor.
birisi seni seviyor.
birisi senin gücüne hayranlık duyuyor.
birisi seni düşünüyor ve gülümsüyor.
birisi üzerinde ağladığın omuzun kendi omzu olmasını istiyor
öğreneceksin bir gün sende susmayı... sadece sessiz harfleri bırakıpta gittiğinde sana,,, öğreneceksin ağlamak ne demekmiş.... kirpiklerinden düşürebilmek için onu, yağmurlarla yarıştığında... ve hep yine o eşsiz silüetle kaldığında.... öğreneceksin nasıl ağlarmış dağ gibi adam... erkekliğine aldırmadan....
öğreneceksin bir gün sende şiir yazmayı... alış veriş listesi hazırlamak için, kalemi eline aldığında mesela... isyan edecek yüreğin... dökülecek tüm hasretlerin birbiri ardına.... tüm özlemlerin, anıların, ve o... onu yazacaksın... sonra tesadüfen okuyacak birileri... 'vay be! ne şiir ama' diyecekler... acı bi tebessüm edeceksin sadece... teşekür sanacaklar... hiç kimse duymayacak feryadını... 'şiir değil o,, yürekte isyanım! ! ! o benim en mahrem yanım! ... ' dediğini... bir gün sende şair olacaksın...
sonra bi bakmışsın... taş gibi oturmuş bişiler yüreğine... kaldırıp atamadığın... mütemadiyen adım geçtiğinde, anılar canlandığında... ama en çok..... en çok akşamları başını yastığa koyduğunda.... paslı bi hançer saplanıyor sanacaksın kalbine,, her nefeste biraz daha derine inen.... işte o an adını koyacaksın bu sancının... hayır değil! ! ! ! AŞK değil... pişmanlıktır bu! ! anlayacaksın,,,, evet! bir gün sen de pişman olacaksın...
öyle çok isteyeceksin ki bu ağır yükten kurtulmayı... son bir can havliyle sarılacaksın telefona... tam çevirken numaramı.... anımsayacaksın... 'BEN ARTIK YOKUM Kİ'
İŞTE ASIL IZDIRAP BUNDAN SONRA BAŞLAYACAK! ! ! GÖRECEKSİN...
27.11.2009 - 12:13
♥ (¯`´•.¸(¯`´•.¸ _______ღ ♥ ღ _______ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯) ♥
♥ -==-♥ °°Bayramınız Mubarek°°♥ olsun -==-♥
♥ (_¸.•´´(_¸.•´´_¯¯¯¯¯¯¯ღ ♥ ღ ¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_) `´•.¸_) ♥
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ . ♥ Allahın rahmeti üzerine olsun. Sana gelen her iyilik Allahtandır,
♥ . ♥ . ♥ RABBİM UMDUĞUNUZ HAYIR İŞLERE NAİL KILSIN
♥ . ♥ . ♥ . Mekanın cennet yuvan huzurlu kalbin Allah ile dolu olsun
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .♥ . ♥ . ♥ .
09.11.2009 - 21:50
haydi...www.bbog.org
08.11.2009 - 18:53
ŞEKER HOCA :)) Bu Bir Gercek Ve Dogru :))
Şeker Hoca bir alem hoca: 'Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,
zaten devenin de iyisine binmiş! ' diyor.
Teravih namazında eli boş gelen kadınlara 'Televizyon programlarına börek
çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş geliyorsunuz! ' diye takılıyor.
Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını kıldırıp 'Memleketin
330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip çalışın! ' diye cemaati işlerinin
başına gönderiyor.
O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen.
Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda '52 modelim! ' diyor.
İşte sorular ve cevaplar:
Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?
'Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem
ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme
yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de
cehennemden mi bahsedeceğiz? '
Camide promosyon uygulamanız varmış?
'Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye
gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum,
bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını
veriyorum.'
Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?
' Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum.'
Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?
'İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir.
Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.
Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti? '
Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?
'Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar
bağlıyorlar, ' Al sana göbek, ver bana bebek! ' bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da
Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki
kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa
mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil
mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor.'
Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?
'Cemaate; www.celalhoca.com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.
Cemaat araştırmış. 'Hocam bulamadık! ' dediler. Sitem yok, espri yapmıştım.
Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak.'
Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz
oluyormuş, niye?
'Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını
kıldırdıktan sonra; 'Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe
çıksın! ' diyorum.'
Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
'Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini
preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir
din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz.'
Şeker Hoca devam ediyor:
'Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında
mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere
secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş
giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye.'
***
'Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan
birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım.'Kimisiniz? ' dedim, 'Turgut
Özal'ım' dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi
Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda onları
yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. 'Babam için 5
kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim! ' dedim. 'Peki
öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun? ' dedi.
'Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim? ' dedim, onu da kabul etmedim.
Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım.'
***
'Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.
Halde çalışan birine; 'Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını
yapayım! 'dedim. Cami doluyken cemaate; 'Namazın farzı kaç diye
sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim,
abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur..
Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin
Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz! ' dedim. 15 gün
sonra avizeleri getirdi. 'Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor,
caminin başka ihtiyacı var mı? ' diye sordu.'
***
'Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih
namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. 'Hocam ne yapacağız? ' diye
sordular. 'Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm! '
dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler.
'Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra birden yavaşladın? ' dediler. 'Yahu
radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı? ' dedim
Eren yıldırım
31.10.2009 - 12:50
----------
İKİ GEZGİN MELEĞİN HİKAYESİ
İki Gezgin Melek, geceyi geçirmek için oldukça varlıklı bir
ailenin evinin kapısını çalmışlar. Aile, pek kaba bir
üslupla,meleklere
yatacak yer olarak koca malikanenin konuk odalarından birini
vermek
yerine, soğuk bodrumundaki küçük bir köşeyi göstermiş.
Melekler buz gibi odanın soğuk ve sert zemininde kendilerine
yatacak
bir yer hazırlamaya çalışırken, Yaşlı Melek duvarda bir delik
görmüş ve
kalkıp deliği onarmaya girişmiş. Genç Melek, Yaşlı Meleğe bu
hareketinin
nedenini sorunca, Yaşlı Melek hafifçe gülümsemiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir...
Sabah malikaneden ayrılan melekler, gece bastırınca bir kez
daha
kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa çok fakir bir çiftçi
ailesinin
kapısını
çalmışlar.
Son derece misafirperver olan fakir karı koca, sofralarında ne
var ne
yoksa meleklerle paylaştıktan sonra, onlara rahatça uyumaları
için
kendi
yataklarını vererek yanlarından ayrılmışlar.
Sabah güneş doğduğunda,melekler zavallı karı kocayı gözyaşları
içinde bulmuşlar: Yegane geçim kaynakları olan tek inek de
tarlalarının ortasında cansız yatmaktaymış.
Genç Melek bu sefer iyice öfkelenerek Yaşlı Meleğe isyan
etmiş:
Bunun olmasına nasıl izin verebildin? ! O varlıklı kaba adamın
herşeyi
vardı ama sen kalktın ona yine de yardım ettin. Bu iyi yürekli
fakir
ailenin
ise o tek inekten başka hiçbir şeyleri yoktu; buna rağmen onu
bile
paylaşmaya gönüllü oldular. Ama sen o ineği de yitirmelerine
izin
verdin! ?
Bunun üzerine Yaşlı Melek, Genç Meleğe dönerek şu cevabı vermiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir..
O zengin malikanenin bodrumunda kaldıgımız gece, duvardaki
deliğin
dibinde külçe külçe altın saklı olduğunu farkettim. Malikanenin
sahibi bu
kadar açgözlü olduğu için ve kendisine verilmiş şans sayesinde
edindiği
zenginliğin bir parçasını bile paylaşmaya yanaşmadığı için, ben
de
o
deliği öyle bir kapatıp mühürledim ki artık arayıp bulsa da
açamaz.
Ve
devam etmiş:
Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yatağında uyurken,
Ölüm Meleğinin o çiftçinin karısını almaya geldiğini gördüm.
Ben de onun yerine Ölüm Meleğine ineği verdim.
Yaşlı Melek, gülümseyerek bir kez daha eklemiş:
Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir.
Bazen, işler istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, aslında bizim
de
başımıza gelen tam da budur işte. Eğer inanıyorsanız, yapmanız
gereken şey
sadece, her sonucun her zaman sizin lehinize olduğuna
güvenmektir.
Bunun
böyle olduğunu, ancak belirli bir zaman sonra öğrenebilecek
olsanız
bile
Bazı insanlar, Hayatımıza girerler Ve çabucak çıkarlar..
Bazıları ise, Dostumuz olur Ve bir süre orada kalırlar..
Yüreklerimizde O güzel ayak izlerini bırakarak..
Ve bu, İyi bir dost kazandığımız için,
Bir daha asla Eskisi gibi olmayacağız demektir!
Dün, tarih oldu.
Yarın, bir gizemdir.
Bugün ise bir armağan.
Bu yüzden İngilizcede present, hem şu an hem de armağan
anlamına gelir!
Bence bu çok özel bir şey..... her anı doyasıya yaşayın ve
tadını
çıkarmaya bakın... Hayat, bir kostümlü prova değildir!
Bil ki tam şu anda
birisi seni düşünüyor.
birisi sana değer veriyor.
birisi seni özlüyor.
birisi seninle olmak istiyor.
birisi senin başının belada olmadığını umuyor.
birisi ona verdiğin destek için sana minnettar.
birisi elini tutmak istiyor.
Birisi senin adına herşeyin iyi sonuçlanmasını ümit ediyor.
birisi senin mutlu olmanı istiyor.
birisi senin onu bulmanı diliyor.
birisi senin başarılarını kutluyor.
birisi sana bir armağan vermek istiyor.
birisi SENİN bir armağan olduğunu düşünüyor.
birisi seni seviyor.
birisi senin gücüne hayranlık duyuyor.
birisi seni düşünüyor ve gülümsüyor.
birisi üzerinde ağladığın omuzun kendi omzu olmasını istiyor
29.10.2009 - 08:42
BİR GÜN SENDE ÖĞRENECEKSİNN..
öğreneceksin bir gün sende susmayı...
sadece sessiz harfleri bırakıpta gittiğinde sana,,,
öğreneceksin ağlamak ne demekmiş....
kirpiklerinden düşürebilmek için onu,
yağmurlarla yarıştığında...
ve hep yine o eşsiz silüetle kaldığında....
öğreneceksin nasıl ağlarmış dağ gibi adam...
erkekliğine aldırmadan....
öğreneceksin bir gün sende şiir yazmayı...
alış veriş listesi hazırlamak için, kalemi eline aldığında mesela...
isyan edecek yüreğin...
dökülecek tüm hasretlerin birbiri ardına....
tüm özlemlerin, anıların, ve o...
onu yazacaksın...
sonra tesadüfen okuyacak birileri...
'vay be! ne şiir ama' diyecekler...
acı bi tebessüm edeceksin sadece...
teşekür sanacaklar...
hiç kimse duymayacak feryadını...
'şiir değil o,, yürekte isyanım! ! !
o benim en mahrem yanım! ... ' dediğini...
bir gün sende şair olacaksın...
sonra bi bakmışsın...
taş gibi oturmuş bişiler yüreğine...
kaldırıp atamadığın...
mütemadiyen adım geçtiğinde,
anılar canlandığında...
ama en çok.....
en çok akşamları başını yastığa koyduğunda....
paslı bi hançer saplanıyor sanacaksın kalbine,,
her nefeste biraz daha derine inen....
işte o an adını koyacaksın bu sancının...
hayır değil! ! ! !
AŞK değil...
pişmanlıktır bu! !
anlayacaksın,,,,
evet!
bir gün sen de pişman olacaksın...
kilitlenecek bedenin..
susacak dilin...
gözlerinde ağlayacak! !
emin olabilirsin! !
öyle çok isteyeceksin ki bu ağır yükten kurtulmayı...
son bir can havliyle sarılacaksın telefona...
tam çevirken numaramı....
anımsayacaksın...
'BEN ARTIK YOKUM Kİ'
İŞTE ASIL IZDIRAP BUNDAN SONRA BAŞLAYACAK! ! !
GÖRECEKSİN...
Toplam 29 mesaj bulundu