Yağmur Bulut Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • sevgililer günü

    17.02.2007 - 20:12

    Sevgililer günü cirosu açıklandı. Sevgililerimize onları ne kadar sevdiğimizi söyleyebilmek için tam ^^501,8 milyon YTL^^ para harcamışız.

    Bu para ile neler neler yapılabilirdi. Ülkemde asgari ücretle çalışan 1.245.068 ailenin bir aylık geliri miktarındaki bu parayla, kaç insanın derdine derman olabileceğimizi hiç düşünmüş müydünüz?

  • edep

    16.02.2007 - 22:14

    ^^Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.^^

    Hz. Mevlânâ

  • ayna

    16.02.2007 - 21:42

    ^^Siz, din kardeşinizin aynasısınız. Onda gördüğünüz lekeyi siliniz...! ^^

    [Ebu Dâvud]

  • sevindirmek

    16.02.2007 - 21:38

    Müslüman, herkesin gönlünü hoş etmeye, üzüntüsünü gidermeye çalışır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Bir mümini sevindireni, Allahü teâlâ kıyamet günü sevindirir.^^ [İbni Mübarek]

    ^^Bir kimsenin üzüntü ve sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ yetmiş üç defa mağfiret eder.^^ [Haraiti]

    ^^Allah indinde en makbul amel, bir mümini sevindirmek, kederini gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmaktır.^^ [Beyhekî]

    ^^Müslümanların dertleri ile ilgilenmiyen, onlardan değildir.^^ [Hakim]

    Müslüman, baştan sona faydalı kimse demektir. O hâlde, diğer müslümanlara elinden gelen yardımı yapmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Şu iki şeyden daha kötüsü yoktur: Allaha şirk koşmak ve Onun kullarına zararlı olmak. Şu iki hasletten de daha üstünü yoktur: Allaha iman etmek ve Onun kullarına faydalı olmak.^^ [Deylemî]

  • uyuşturucu

    15.02.2007 - 23:24

    UYUŞTURUCUNUN ZARARLARI

    1=Fiziki Etkileri

    Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde:Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.
    Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar. Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır.
    Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs.) lar, zeka ve hafıza kayıpları.
    En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar.

    Sindirim Sisteminde:

    Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.

    Karaciğer ve Böbreklerde:

    Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma,sertleşme (siroz) ...
    Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar,ağır böbrek hastalıkları

    Gözlerde:

    Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

    Solunum Sisteminde:

    Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

    Kanda:

    Kan,insan hayatının en önemli dokusu olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

    Solunum Sisteminde:

    Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

    Zehirlenme:

    Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse 'Müzmin Zehirlenme' adını alır.

    2= Sosyal ve Maddi Etkileri

    Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.

    Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

    Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

    İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

    İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar.

    Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.

  • uyuşturucu

    15.02.2007 - 23:12

    Türk Gençliği'nin sürüklendiği bataklık.
    1= ^^arkadaş kıyağı^^ (= ilk adım atılıyor)
    2= ^^ bombalama^^ (= ikinci adımda, ^^ayakçı^^ olarak tabir edilen satıcı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini yanına almayı unutuverir, eroin tesadüfen(!) sizde kalır)
    Daha çok beklersiniz, ayakçı bir türlü unuttuğu eroini almaya gelmez çünkü eroin size üstü örtülü bir hediyedir.

    3=^^merak^^ (=^^Yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki? ^^ dersiniz.) Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir.

    Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz.

  • türk usulü kavga

    15.02.2007 - 22:41

    Yıllardır halkı sömüren kısır bürokrasinin karne notları kırık,
    Özgürlük, tozlu raflarda kaldı, milletin kalbi kırık.

  • Türkiye nereye gidiyor

    15.02.2007 - 22:19

    Atatürk, ülkesine saldıran, Yunan'ın bayrağına basmayıp onu yerden kaldırtırken, bugün bazı insanların bu ülkeyi korumak için canını seve seve feda eden şehit ve gazilerin torunlarının başörtülerini zorla çıkarttırmaya çalışmaları, başı kapalı diye onları okullara dahi almamaları bana ^^Türkiye nereye gidiyor? ^^ sorusunu sordurdu..

  • gazi

    15.02.2007 - 22:09

    Allah yolunda ve vatanı uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde sağ kalan kimseye verilen addır.
    Gazi de, şehit olmak ve bu mertebeye yükselmek için savaştığından dolayı o da şehitler derecesindedir.

  • şehit

    15.02.2007 - 22:05

    Allah yolunda canını seve seve feda edip, Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklanacağı ve Cennete gireceğine şehadet olunacağı için bu adı almıştır.

  • şehit

    15.02.2007 - 21:54

    Kayseri Lisesi'nin 1920 - 1921 eğitim ve öğretim yılı mezuniyet defterinde;

    ^^ Okulumuz, Çanakkale Savaşı'nda 162 şehit verdiğinden bu sene mezun verememiştir^^

    Yazdığını biliyor muydunuz?

    Çünkü Kayseri Lisesinin bütün son sınıf öğrencileri,Çanakkale Geçilmez demeye gidenlerdendi. Bildiğimiz gibi en büyük mertebe Peygamberlik mertebesidir ve son peygamber de Hz.Muhammed (sav) ' dir.

    Ne mutlu onlara ki peygamberlikten bir alttaki mertebe olan şehitlik mertebesine ulaşmışlardır.

  • yardım etmek

    15.02.2007 - 20:31

    Peygamber efendimiz,

    ^^Mazlum da, zâlim de olsa din kardeşinize yardım ediniz^^ buyurunca,

    ^^Ya Resulallah zâlime nasıl yardım ederiz? ^^ dediler.

    Cevabında buyurdu ki:

    ^^Zalimin, zulmüne mâni olmak suretiyle yardım etmiş olursunuz.^^
    (Buharî)

  • pırlanta

    15.02.2007 - 20:19

    Elmas + işçilik = Pırlanta

    Pırlanta alırken, aldanmamak için dikkat edilmesi gereken dört tane ana özellik vardır. 4C olarak adlandırılan bu ölçüler;

    1= karat ağırlığı.(=Carat weight)
    2= kesim..........(=Cut)
    3= berraklık.......(=Clarity)
    4= renk.............(=Colour)

  • sevgililer günü

    15.02.2007 - 19:30

    Sevgilim, beni kaç ytl'lik seviyorsun.......? ?

    Bir gün yaşandı ve bitti. Kimisi sevgilisinin yanağına kondurduğu buse ile kimisi tek taş pırlantalarla, kimisi araba veya ev alarak sevgilisine sevgisini gösterdi.
    Kimisi de alınan tek taşın karatını az bulup, hediyesini almadı geri çevirdi.

    Tüm bu hediyelere ilaveten saçlar başlar özenle yaptırıldı, en pahalı, en şık giysiler ve pabuçlar alındı. Koskocaman buketler hazırlatıldı, orkidelerin arasına, bilezikler, tek taşlar yerleştirildi ve sevgiliye gönderildi.Akşam da yemeye, içmeye, eğlenmeye gidildi. Tabi arkasından 5 yıldızlı otellerin kral dairelerinde sevgiliyle birlikte masaldan da öte bir gece geçirildi.

    Böylece, bak sevgilim ben seni ne kadar seviyorum sorusunun cevabı verildi.

    Sevgilisi olanlar mutluydu, sevgilisi olmayanlar tühh be keşke benim de bir sevgilim olsaydı dedi yüzünü buruşturdu.

    Herkes sevgilisinin yanında mesut ve bahtiyarken, hiç kimsenin aklına dünyanın bir yerlerinde açlıktan, ilaçsızlıktan ölen insanlar gelmedi.

    Evet herkes sevgilisini yine parası kadar sevdi.

    Tüketim çılgınlığı günümüz kutlu olsun, ama biz burada cömertçe para harcarken dünyanın başka yerinde insanlar açlıktan öldüler.

    Sevgililer gününün cirosu bir açıklansa da, bu paralarla kaç insanı yaşatabilirdik bir öğrensek.

    Bir de İNSANLIK GÜNÜ ilan eden olsa da insanları yaşatmak adına paralarımızı harcayabilsek.

  • komşuluk

    14.02.2007 - 14:01

    İyi komşu, sadece komşularına zarar vermiyen değil, onlardan gelecek zararlara ve sıkıntılara da katlanandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Malına veya çoluk çocuğuna zarar verir korkusu ile komşusuna kapısını kapatan, onunla görüşmeyi kesen (hakiki) mümin değildir.^^(Haraiti)

    Komşu hakkı mühimdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Evinizde pişen yemekten komşunuzun hakkını verin.^^ (Şira)
    ^^Allah indinde komşuların iyisi komşularına faydalı olandır.^^ (Hakim)
    ^^Cebrail aleyhisselam, komşu hakkının öneminden o kadar bahsetti ki, komşuyu komşuya mirascı kılacak zannettim.^^ (Buharî)

    Komşu, varis olacak kadar hak sahibidir. Komşular çeşitlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Zımmi (=gayrı müslim) komşunun bir hakkı, müslüman komşunun iki hakkı, akraba olan komşunun üç hakkı vardır.^^ (Bezzar)

    Bir kimse, komşusundan ne bekliyorsa, komşusuna da aynı şeyleri yapmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Allaha yemin ederim ki, bir kimse, kendisi için sevdiği şeyi, komşusu veya arkadaşı için sevmedikçe iman etmiş olmaz.^^ (Müslim)

    Salih kimselerle komşuluk çok iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Bir salih müslümanın hürmetine, komşulara gelecek yüzlerce belâ önlenir.^^ (Taberânî)

    Kul hakkının en mühimi ve azabı en şiddetli olanı, akrabasına, aile efradına, maiyetinde olanlara emr-i maruf yapmamaktır. Komşuya da emr-i maruf yapmamak en mühim bir kul hakkıdır. Mesela, alkollü içkilerin, tesettürsüz gezmenin haram olduğunu, güler yüz ve tatlı dil ile komşularına anlatmalıdır!

    Komşularının günah işlediklerini görüp de, ^^bana ne^^ diyerek evine çekilen, uygun bir şekilde onlara nasihat etmiyen ve kendileri ile görüşmiyen, onların Cehennemden kurtulması için yardım etmiyen mesul olacaktır. Komşuları böyle bir kimseyi, kıyamet günü Allahü teâlâya şikayet edeceklerdir.

    Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Nice kimse, kıyamette komşusunun yakasına yapışıp diyecek ki: 'Ya Rabbi, buna sor ki niçin kapısını bana kapattı? Niçin elindeki nimetlerden bana da vermedi? ^^ (İsfehani)

    Her çeşit mal bir nimet ise de, en önemli nimet müslümanlık nimetidir.Onun için, komşularımızın, yakınlarımızın bu nimetten istifade etmeleri için çalışmak gerekir!

    Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

    ^^Kendinizi, aile efradınızı, maiyetinizde olanları ateşten koruyun! ^^ (Tahrim 6)

    Komşuyu incitme günahtır. Komşuyu incitmek, başkalarını incitmekten daha kötüdür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Namaz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını inciten nice kimseler vardır ki, gidecekleri yer Cehennemdir.^^ (Hakim)

    ^^Komşusuna eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allaha eziyet etmiş olur.^^ (Ebuşşeyh)

    Komşunun hakkı çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Komşu senden yardım isterse yardım edersin. Borç isterse verirsin. Fakir düşerse gözetirsin. Hastalanınca ziyaret edersin. İyi şeylerini tebrik eder, felaketlerinde sabır dilersin. Ölünce cenazesine gidersin.^^ (Haraiti)

    ^^Kendisinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak istiyen kimse, salih komşularının kendisi hakkında ne dediklerini öğrensin! 'iyi' diyorlarsa, Allah indinde iyi olduğunu anlasın! ^^ (İbni Mace)

    Evet, salih komşularımız, bize iyi birisi diyorlar mı?
    Her müslümanın, bilhassa yeni evlilerin, haramlardan sakınan, ibâdet yapan salih müslümanlar arasında ev araması gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    ^^Ev satın almadan önce, komşuların nasıl olduklarını araştırın! Yola çıkmadan önce, yol arkadaşınızı seçin! ^^ (Şira)

  • kul hakkı

    14.02.2007 - 13:49

    Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:

    Namaz kılmayan, namaz kılmamakla bütün müminlere zulmetmiş olur. Çünkü her namazda;

    ^^Esselamü aleyna ve alâ ibadillahissâlihîn^^ (=Bize ve salih kullara selam olsun) demekle, bütün müminlere duâ ediliyor. Her gün beş vakit namazda yirmi defa tekrar edilen bu duâdan, müslümanları mahrum bırakmış olur. Yani hakları olan bu duâyı terketmiş olur. Kıyamette bütün müminler bu haklarını alırlar.

  • emanet

    14.02.2007 - 13:45

    Emanete riayet çok önemlidir. Müminun suresinin başında, kurtuluşa eren müminlerin vasıfları bildiriliyor. 8. ayette de bunların emanete ve ahitlerine riayet ettikleri açıklanıyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Emanete riayet edilmezse, çeşitli belâya maruz kalınır.^^

    ^^Mümin her kabahati yapabilir. Fakat, hıyanet etmez ve yalan söylemez.^^

    ^^Emanete ihanet etmek münafıklık alametidir.^^

    ^^Hile ve hıyanet sahibi ateştedir.^^

    ^^Hayâsız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lânete uğrar, şeytan gibi olur.^^

    ^^Emanete riayet etmeyenin dini yoktur. Onun namazı da, zekâtı da kabul olmaz.^^

  • kafir

    14.02.2007 - 13:39

    Gayr-i müslimlere (=müslüman olmayanlara) kâfir denir. Bunların inançları, ibâdetleri sevilmez. Fakat onları incitmek, kalblerini kırmak haramdır. Gayrı müslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen müslüman cezalandırılır. Çünkü bunları incitmek, mallarına zarar vermek günahtır. (Mülteka)
    ^^Kâfirler kendilerini kâfir kabul etmedikleri için kâfirin bile yüzüne karşı kâfir demek günah olur.^^

    Zimmiye (=yani gayr-i müslim vatandaşa) zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha kötüdür. Hayvanlara işkence, zimmiye işkenceden daha kötüdür. Zimmiyi üzmemek için selamlaşmak ve tokalaşmak caiz olur. Açıkça günah işliyen fâsığa selam vermek de böyle caizdir. (Dürr-ül-muhtar)

    Üzerinde kul hakkı bulunanların ibâdetleri kabul olmaz, cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helallaşmak gerekir. Gönlü alınmazsa ahırette affı çok güçtür. Kâfirin hakkından kurtulmak, müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur. Gayrı müslimlerin mal ve canlarına saldırmak caiz olmadığı gibi kadın ve kızlarına saldırmak da caiz değil, haramdır. (R. Muhtar)

    Savaş hali hariç, kâfirleri öldürmek de haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    ^^Arkadaşını öldüren, ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir olsa da yine böyledir.^^ (Hadika)

    ^^Zimmiyi öldüren, Cennetin kokusunu alamaz.^^ (Hadika)

    ^^Zimmiyi öldürene, Cennet haramdır.^^ (Ebu Dâvud)

  • kul hakkı

    14.02.2007 - 13:32

    ^^Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemek, onunla helallaşmak, ona iyilik ve duâ etmek de gerekir. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona duâ, istiğfar edip varislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, varisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır.^^ (Sefer-i Ahıret)

    ^^Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevabdır. Bir kimse, peygamberlerin yaptığı ibâdetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez.^^(Mektubat-ı Rabbanî c.2, m.66, 87]

    ^^Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir.^^ (Dürr-ül-muhtar)

    ^^Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azabları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahibleri ile helallaşmadıkça affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir.^^ (Hadika)

    Paranın Geçmediği Yer

    Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

    ^^Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helallaşsın! Çünkü ahırette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevablarından alınır, sevabları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.^^ [Buharî]

    ^^Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, defterinde pek çok namaz, oruç ve zekât sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevabları, bu hak sahiblerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevabları biterse, hak sahiblerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.^^ [Müslim]

    ^^Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.^^ [Nesâî]

    ^^Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.^^ [Ebu Nuaym]

    ^^Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar.^^ (Feraid-ül-fevaid)

  • gözler

    14.02.2007 - 01:14

    Gözlerimiz, ruhumuzun dışarı açılan pencereleridir. Bazen sözler duygularımızı anlatmakta kifayetsiz kalınca, bırakalım sözü gözlerimize o anlatsın.
    Gözlerin anlatım gücü, sözlerin anlatım gücünden daha derindir, o hiçbir zaman bizi mahçup etmez. Dosdoğru ve nettir. Yalan dolan bilmez.

    Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
    Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
    Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
    Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
    Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
    Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
    Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
    Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
    O halde, ne demek istediğimi bakışlarım anlatsın,
    Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
    Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
    Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
    Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
    Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...

  • sevgi

    14.02.2007 - 00:53

    Dilimizin ^^seni seviyorum^^ demesi, sevdiğimiz anlamına gelmediği gibi bunu duymamız da bizim sevildiğimiz anlamına gelmez.
    Sevginin varlığı ve büyüklüğü, yapılan fedakârlıklarla ölçülür.

  • sevgililer günü

    14.02.2007 - 00:48

    Sevgiliyle mutlu geçen, her gün sevgililer günüdür.
    Bunun yılda bir günle sınırlandırılması ya da yılda bir gün anılması bile sevgiye ve sevgiliye yapılabilecek en büyük haksızlık.

  • incili çavuş

    14.02.2007 - 00:37

    Bir gün bizim incili çavuşun memleketinden tanıdığı birisi İncili’ye misafir olur. Tabi İncili saraydadır. Olacak ya o gün de İncili’nin sarayda vezir vüzera ile sohbet toplantısı vardır. İncili misafiri şöyle bir süzer ve misafirin biraz geveze ve dengesiz olduğunu görür, toplantıya götürmek istemez. Tabi kendisi de gitmez ama toplantılar. İncili olmazsa tatsız olur. Hani kambersiz düğün mü olur derler ya işte bu da öyle. Hemen İncili’ye Padişah adam gönderir ve hemen toplantıya gelmesini söyler. Gelen adama “Benim bugün misafirim var. Beni mazur görsünler ben gelemeyeceğim” der. Adam gider hemen geri gelir, “Misafirini de alıp gelsin dediler efendim”der mecbur kalır gitmeye ama misafire de güvenemez.

    ^^Aman hısım bugün bir toplantı var oraya gideceğiz, sana bazı tembihlerim olacak bunlara iyi kulak ver orada hep büyük adamlar vardır. Beni ve kendini mahcup edecek bir hareket yapma,

    Bir. Kalkacağın yere sakın oturma, yerini iyi seç.

    İki. Üzerine söz düşmezse konuşma, söz arasında zırtaboz olma, sana gelecek mahcubiyet bana gelmiş olur.

    Üç. Sakın ha istemeden de bir şey verme, aman ha ortamı fazla germe.^^

    der ve kalkıp ayanlar toplantısına giderler. Orada bulunanlar misafire de güleryüz gösterirler. İncili’nin hatırına ama misafir bunu hak bayram sanır gider ta başköşeye oturur: Vezir geldi kalk bakalım, bir geri hoca geldi kalk bakalım, iki geri ağa geldi kalk bakalım, üç geri derken adam kapı ağzını bulmuştur. İncili gerilerde bir yere oturur hiç yerinden kalkmaz. Misafir ilk tembihe uymamış, sanki İncili’yi hiç duymamış. Bizim İncili daha birinci hatayı telafi edeyim diye düşünürken, adam hemen ikinci şoku yaşatır
    ^^Arkadaşlar beni hiç sormuyorsunuz ben misafirim, İncili Mustafa Çavuş’un köylüsüyüm, bir de eşeğim var. Biz bununla köyde çok iyi arkadaştık bu ne gidiydi bir bilseniz orada da böyleydi heç bir meclisten geri galmazdı^^ diye devam edecekmiş ki, orada bulunan ulemadan biri hemen sözünü keser ve sus be densiz adam sorulursa cevap ver, lüzumsuz konuşma diye azarlar. Bu arada toplantı bitmiş sohbet başlamış ortaya yenmek için meyve gelmiş meyvenin arasında birde büyükçe karpuz varmış. Onu kesmeye bıçak yok zanneden, bizim misafir hemen bıçağını çıkarır karpuzu kesecek adama,
    ^^Bıçak heriflerde olur, işte bıçak^^ der ve uzatır. Ve çok süslü bir o kadarda güzel gümüş kakmalı saplı olan saldırma bıçağını uzatıverir. Vezirin birisi bir bakar bıçak yaman, bu bıçağa sahip olmanın hilesini arar. Adama derki: şu bıçağı bana versene der ve bıçağı elinden alır
    ^^bu bıçağı nereden buldun? ^^ diye misafire sorar o da
    ^^bu bıçak benim babamın, babamdan kaldı bana. Başına da çok iş geldi. Boş ver üzümünü ye bağını sorma^^ deyince vezir
    ^^Bu bıçak benim babamın idi babamı öldürenler bu bıçağı almışlar bunun babası benim babamın katilidir, bu adam tez yakalana ve hapise atıla^^ diye emir verir. Bizim misafiri yaka paça ederler tam götürüp hapse atacaklar İncili;
    ^^Efendiler burada bir usulsüzlük var, bu adam benim misafirim. Şimdi ben bunu size teslim edemem, mahkeme olmadan delil olmadan bu işler olmaz bunu ben evime götüreyim, yarın size teslim edeyim muhakeme olsun cezası varsa çeksin^^ der vezir;
    ^^Olmaz sen bunu götürür buna akıl verirsin şimdi tutuklayacağız^^ deyince İncili;
    ^^Vallahi billahi ben bunun şahsına akıl vermem^^ der misafirini alır evine götürür adamı. ^^Eşeği bir yemleyelim^^ diye ahıra indirir adama ^^şuraya dur^^ der ve eşeğin kulağını bir eliyle tutar ve

    ^^Ulan be eşek oğlu eşek ben sana kalkacağın yere oturma demedim mi^^ der ve eşeğe iki fiske vurur. Tekrar kulağını burkar, ^^ulan be eşek oğlu eşek ben sana söz üzerine düşerse konuş zırtapozluk yapma demedim mi? ^^ der iki fiske daha vurur tekrar kulağını eşeğin burkar ^^ulan be eşek oğlu eşek ben sana istemeden bir şey verme demedim mi? ^^ der iki fiske daha vurur yine eşeğin kulağını tutarak ^^ulan be eşek oğlu eşek yarın seni tutuklayıp mahkemeye çıkaracaklar orada deki bu bıçak benim dedemin katilininmiş babam oğlum böyle bıçak büyük adamlarda bulunur bizde ne arasın amma dedeni öldüren adam düşürmüş gücüm yetip de adamı bir türlü bulamadım derdi işte bu vezirin babası benin dedemin katildir ben de bundan davacıyım de davadan vazgeçmek isterlerse sakın vazgeçme sana ömür boyu yetim aylığı bağlarlar o zaman vazgeç tamam mı eşek oğlu eşeğim^^ der.

    Eve çıkarlar ertesi gün adam tutuklanır muhakeme edilir ve İncili’nin söyledikleri tıpı tıpına uygulanır ve Misafire aylık bağlanır vezir İncili’ye sitem eder;
    ^^Sen adama akıl verdin yoksa adam böyle kendisini savunamazdı^^ deyince İncili;
    ^^Vallahi vezir efendi ben onu şahsına bir akıl vermedim ama akşam eşeğini yemlerken eşeğe bazı şeyler mırıldanmıştım. Eşekten öğrendi ise bilemem adam o kadar da anlayışlı değildi^^ der.

  • incili çavuş

    14.02.2007 - 00:10

    İncili Çavuş, İstanbul'da bir ara peş parasız kaldı. Karşıya geçip bir arkadaşından borç para istemeye karar verdi. Ama geçmek için kayıkçıya verecek parası da yoktu. Evinden çıktı, düşünceli bir şekilde iskeleye vardı. Bir kayıkçı, bunu kayığına aldı. Nereye gideceğini sordu. İncili Çavuş sağır ve dilsiz numarası yaparak, eliyle karşıyı işaret etti. Kayıkçı, bunu alıp karşıya geçirdi. Buda başka bir yeri işaret etti. Oraya götürdü. Bir başka yeri gösterdi. Kayıkçımızın da sabrı tükenmişti. İnciliye verip veriştirmeye başladı. Ama onu da ineceği yere götürdü. incili, kayıktan inerken. konuşmaya başladı

    Gel bakalım kayıkçı evladım. Sen buraya getiresiye kadar bana verip veriştirdin Şimdi Karakola gidelim de şu sövdüklerinin hesabını ver Ondan sonra da ben senin hesabını ödeyeyim...

    Kayıkçı baktı pabuç. pahalıya mal olacak, kıyığı da bıraktığı gibi kaçmaya başladı. İncili de böylece, parasızlığını belli etmeden, arkadaşına ulaşmış oldu.

Toplam 443 mesaj bulundu