Ağustos 1994 Sabaha karşı ezan okunuyordu. Anam sancılar içinde beni zikrederken, babam belini duvara yaslamış, elindeki tütün tabakasında kaçak dumanlı duygularıyla, dört saatlik bir geçmişe pranga vurmaya çalışıyordu. Ta ki benim haykırışlarım, babamın kulağını çınlatıncaya kadardı. O an babamın diline dolanmıştı adım. İmam Arapça, babam Kürtçe, annem ise Türkçe seslendi bana, ben ise bilinmeyen bir dilde seslendim onlara. Babam beni dengbejin kutsal sesiyle boyamıştı o gece.
Zamanın varoluştan sonra insanın özünü bulması; dili, bedeni, kültürel bir zincirlemeye dolanmıştı. Zaman durmaksızın beni büyütüyordu. Yaşantılar, yaşanılan büyük haksızlıklar ve gözlerimin kıblesine düşen karalanmış, kendi dilinde yıpratılmaya çalışılan insanlar, kalemimin mürekkebini akıtmama zorluyordu. Duygularım birikmişti bir vagon dolusu. Boş parşömenler beni bekliyordu. Bana da sanatın direnişini gerçekleştirmek düştü.
Ağustos 1994 Sabaha karşı ezan okunuyordu. Anam sancılar içinde beni zikrederken, babam belini duvara yaslamış, elindeki tütün tabakasında kaçak dumanlı duygularıyla, dört saatlik bir geçmişe pranga vurmaya çalışıyordu. Ta ki benim haykırışlarım, babamın kulağını çınlatıncaya kadardı. O an babamın diline dolanmıştı adım. İmam Arapça, babam Kürtçe, annem ise Türkçe seslendi bana, ben ise bilinmeyen bir dilde seslendim onlara. Babam beni dengbejin kutsal sesiyle boyamıştı o gece.
Zamanın varoluştan sonra insanın özünü bulması; dili, bedeni, kültürel bir zincirlemeye dolanmıştı. Zaman durmaksızın beni büyütüyordu. Yaşantılar, yaşanılan büyük haksızlıklar ve gözlerimin kıblesine düşen karalanmış, kendi dilinde yıpratılmaya çalışılan insanlar, kalemimin mürekkebini akıtmama zorluyordu. Duygularım birikmişti bir vagon dolusu. Boş parşömenler beni bekliyordu. Bana da sanatın direnişini gerçekleştirmek düştü.
11.03.2021 - 16:02
Ağustos 1994
Sabaha karşı ezan okunuyordu. Anam sancılar içinde beni zikrederken, babam belini duvara yaslamış, elindeki tütün tabakasında kaçak dumanlı duygularıyla, dört saatlik bir geçmişe pranga vurmaya çalışıyordu. Ta ki benim haykırışlarım, babamın kulağını çınlatıncaya kadardı. O an babamın diline dolanmıştı adım. İmam Arapça, babam Kürtçe, annem ise Türkçe seslendi bana, ben ise bilinmeyen bir dilde seslendim onlara. Babam beni dengbejin kutsal sesiyle boyamıştı o gece.
Zamanın varoluştan sonra insanın özünü bulması; dili, bedeni, kültürel bir zincirlemeye dolanmıştı. Zaman durmaksızın beni büyütüyordu. Yaşantılar, yaşanılan büyük haksızlıklar ve gözlerimin kıblesine düşen karalanmış, kendi dilinde yıpratılmaya çalışılan insanlar, kalemimin mürekkebini akıtmama zorluyordu. Duygularım birikmişti bir vagon dolusu. Boş parşömenler beni bekliyordu. Bana da sanatın direnişini gerçekleştirmek düştü.
Direnişin Tarihi: Tarihsiz Bir Rivayet...
11.03.2021 - 16:01
Ağustos 1994
Sabaha karşı ezan okunuyordu. Anam sancılar içinde beni zikrederken, babam belini duvara yaslamış, elindeki tütün tabakasında kaçak dumanlı duygularıyla, dört saatlik bir geçmişe pranga vurmaya çalışıyordu. Ta ki benim haykırışlarım, babamın kulağını çınlatıncaya kadardı. O an babamın diline dolanmıştı adım. İmam Arapça, babam Kürtçe, annem ise Türkçe seslendi bana, ben ise bilinmeyen bir dilde seslendim onlara. Babam beni dengbejin kutsal sesiyle boyamıştı o gece.
Zamanın varoluştan sonra insanın özünü bulması; dili, bedeni, kültürel bir zincirlemeye dolanmıştı. Zaman durmaksızın beni büyütüyordu. Yaşantılar, yaşanılan büyük haksızlıklar ve gözlerimin kıblesine düşen karalanmış, kendi dilinde yıpratılmaya çalışılan insanlar, kalemimin mürekkebini akıtmama zorluyordu. Duygularım birikmişti bir vagon dolusu. Boş parşömenler beni bekliyordu. Bana da sanatın direnişini gerçekleştirmek düştü.
Direnişin Tarihi: Tarihsiz Bir Rivayet...
Toplam 2 mesaj bulundu