Ramazan Adil Uysal Adlı Antoloji.com Üyesinin ...

ahenk, vurgular ve akıcılık çok samimi ve sevgi dolu olmuş
kıtalar arası empati de çok güzel tebrik ediyor
cihanda her şey 'asiya' ile başlar; öyle 'mi'

'baltanın sapı ağaçtan olunca orman çaresiz kalır'
misali bizim pilavımızdaki taşların da yerine oturmasını taş yürekli zihniyetlere rağmen sabırla bekliyoruz
yaz gelince bize yoncayı reva görmeseler bile
üstelik bizim yerimiz caminin ayakkabılıkları ya da eskimeyen köşe taşlarımıza reva görülen ...

atmışlar taşı denize yüzyıllardır taş, MESNETSİZ
biz aldık ısıttık da koyduk denize
taşın ve suyun mücadelesinden meydana gelen buharı şimendiferde kullansana
taşı taş bırakmadık diye bizi tan eylemek niye
sürüden ayrılanı kurt kapar dedikse kurtla ortaklık mı ettik
testiyi kırmadan getir diye ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

'savrulur denizlere bir yıpın yaprak
senin saçların gibi sarı ve parlak
örter mavisini engin denizlerin
uykuya dalarcasına mahmur kirpiklerin

gelip geçenler göremezler artık beni
göz ucumda biriken yaşlardan
acılarım çok eskidir tarih öncesi çağlardan
derinliğine bir yolculuk başlar ...

sorduğum kimseler söz etmedi senden
can bu böyle zor ayrılır tenden
kim olsa gelir hintten yemenden
benim anne gurbette bir parça senden

acının göz yaşları vardır
kanın namusu
yumurta akı gibi kedersiz gönül bırak kendine
tebrikler
duygularınızın akışında mekik gibi dokumuşsunuz şiiri

sana uzanan bu eli hiç çekinmeden sıkabilirsin
bu elde kir yok nasır var
işte anadolu kadını
çilekeş kaldırımların annesi
ne güzel anlatmışsınız
tebrik ederim

sorduğum kimseler sözetmedi senden
can bu böyle zor ayrılır tenden
kim olsa gelir hintten yemenden
benim anne gurbette bir parça senden

termometrenin ölçemiyeceği bir sıcaklığın özlemini okudum
tebrikler kaleminize

ablanız çok yaşasın
hakedilmiş bir sevginin şiirini okudum
ayrılık bir ölüm düşü önsezisi gibi birikmiş şiire
samimi ifadeler
ne güzel
keşke benim de ablam olsaydı
o zaman bu şiiri de kıskanırdım
tebrikler

kalenderin yaftası yazı tahtasına sığmaz

geçtiğimiz dolunay akşamında
güllerin en kırmızısına uyandık
caddelerin bittiği sokakalarda
ağaçların kırağılı dal uçlarında

ne kadar koşarsan koş yüreğinin gölgesine sığınmaktan başka gidecek menfez bulunmaz desek

yüreğini nereye koyarsan ağırlıpın oradadır
bak işte şiirin de orada
yani yürek yarışı bu
başka bu ulviyete nasıl ulaşılabilir ki

'artık ölebilmek huzurunu hayatın sıklet merkezinde yaşamak'

söylenecek ne varsa var işte burada
bütün istanbulun şahitliğine müktesep boğazın serin suları dahilse ya

'zamanı kokutanlar mürteci diyorlar bana
yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana'

şiiri anlamamanın bir tek mazereti olabilir
o da okumamış olmak -nezaketen-
bu mücadele bizi de yer bizden sonra da devam eder
lakin bir nehir yatağını bulur ve akar gider

kalemimine 'kurşun kalemine' sağlık
...

heyülası tükenmişse yıldızların ey hüzün
sana susmak da konuşmak da haram
yalnız ve yalnız çıkıp gitmen gerek ölümcül yanımdan
tebrikler şairim

gül bahçeme gir de baharımı anla

dört mevsim ilk bahar
sana daima sana açılan güller
bir buhurdan gibi kokar
ve muttasıl kanar
sana yakışmış ey toprak ana